(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ--
Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 11, 12, 13, Sonraki

Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 
Yazar
Mesaj
Serenajp
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 15 Tem 2009
Mesajlar: 100
Favori Anime & Manga: death note
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ma-Ni-Sa

Durumu: Çevrimdışı

Serenajp
Otaku (Level 3)
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: (serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ--
Alıntıyla Cevap Gönder
BölÜM 1

Ayağını koruyan bir nesne değil de sanki bir ayak bağıymış gibi ayağından attığı ayakkabılar hızla duvara çarptı. Elindeki valizi pansiyonun içine doğru itti ve içeri girdi. Bu menekşe rengi duvarları özlediğini söylese yalan olurdu. Ama ÖSS kurbanı olmaya hazırlanan bir lise son sınıf öğrencisi olarak pek de seçme şansı varmış gibi görünmüyordu. Hele de notları kıt kanaat alabildiği şu Fen Lisesinde…
O sırada koridorun diğer ucundan görünen biri seslendi:
“Yiğit? Naber? Yazın yüzünü gören cennetlikti.”
Yiğit güldü. “Önceki yazlara say” dedi eğlenerek. Enes ellerini ceplerine sokup hayıflandı.”Öyle olsun bakalım” Sonra aniden “hadi gel de eşyalarını yerleştirelim” diyerek Yiğit’i çekiştirdi.
“Ooo ne bu ilgi?” diye dalga geçti Yiğit. “Bak baştan söylüyorum Elif ile aranız bozulduysa hiç bana gelme tamam mı koca kız oldu sen de koca erkeksin, aranızda halledin.”
“Yok ya ne alakası var” dedi Enes sırıtırken.”Gayet iyiyiz”
“Bak eğer onu ağlatırsan kafanı kırarım.”
Enes güldü. Yiğit çantasını yatağın üzerine atarken “Ben gayet ciddiyim” demeyi de ihmal etmedi. “Tamam be merak etme”
Yiğit ortalıktan kaptığı bir kitabı eline alıp yelpaze niyetine kullanırken “burası da amma sıcak yaa ne biçim eylül bu” diye şikayette bulundu. “ee oğlum Aydın havası bu boşuna dememişler. Arabistanla yarışıyoz biz” diye güldü. “Hem Aydın’a kar yağabilmişse şimdi de pişiyor olmamız çok normal.”
“iyi iyi iki kelime ettiğime pişman edecek kadar felsefe yapma bana.. Karşında bir sayısal öğrencisi var. Hem felsefe demişken.. Off.. Şu dersten nefret ediyorum ya. Bana bi özet geçsen olur mu?”
“Tabi ki olur. Şunun şurasında Fen Lisesinde eşit ağırlık tercihi yapacak olan nadir öğrencilerden biriyim ne de olsa” diye güldü Enes. “Neyse ben etüte gidiyorum. Sen de gelsen iyi edersin ne de olsa benden daha çok çalışacak konun var sayısalcı arkadaşım”
“Dalga geçmesene be” diye hafiften sesini yükseltti Yiğit. Sonra kalkıp üzerine eşofmanlarını giydi. Ardından lavaboya gidip açık kahverengi, hafif dolgun ve neredeyse bir parmak boyu kadar uzun olan saçlarını düzeltti. Ela gözlerinin altının hafifçe çökmüş olduğunu fark etti. Ama çok da umursayacak değildi. Tam etüt odasına gidecekken bir anda vazgeçti ve çantasından romanını ve aylık takip ettiği dergisini çıkardı. Dergiye şöyle bir göz atarken bir fotoğraf yarışması dikkatini çekti. Yarışma şartları 14-18 yaş gurubu içindi. “Tam sınırdayım” diye mırıldandı. Bir milyar için buna değerdi. En azından denemeye. Ardından dergiyi kapatıp çantasının açık ağzından içeri tıktı ve romanını eline alıp sayfaların arasına gömüldü…

Yarın yeni bir dönem başlayacaktı ve okulun yatılı öğrencilerinin büyük bir kısmı okuldaydı. Bahçenin her köşesinde gurup gurup öğrenciler vardı. Kimisi heyecanla birbirlerine yaz maceralarını anlatırken kimisi sevgilisiyle konuşuyor kimisi de telefona sarsılmış ardı ardına gelen mesajlara olabildiğince hızlı bir şekilde cevap yazmaya çalışıyordu. Elbette dışarıda avare gezen öğrencilerin çoğu henüz son sınıf olmayanlardı. ÖSS’nin asıl periyoduna girmemiş olanlar…
Yiğit yatağından kalkıp pencerenin kenarına geldi ve bahçedeki öğrencileri süzdü. Derin bir iç geçirmeyle birlikte rahat rahat dolananlara ve yeşilliğe baktı. Neden o sırada fotoğraf yarışması aklına gelmişti. Bu alanda usta bir becerisi yoktu ama kim bilir belki şans ona da gülerdi. Şimdi bu kalabalığın içinde mutlaka yarışmaya uygun bir poz çıkardı. Olmasa da mühim değildi zaten. Sonuçta her şey zevkineydi.
Makineyi kaptığı gibi bahçeye indi ve dönüp dolanıp ne çektiğine bile çok dikkat etmeden bir sürü poz aldı. Derin bir iç geçirdi.”Bu acemilikle hiç şansım yok..” Olsun ne olacaktı? Olmayıversindi. Kazanmak sadece kaf dağının tepesindeki ütopya şehrinde olabilirdi zaten…
Akşam olduğunda herkes yemekhanedeydi. Enes Yiğit’e “Bence birazcık kafanı kaldırıp etrafına bakmalısın, bir erkek olarak ilgilendiğin birilerinin olması daha normal değil mi sence de?” dedi. Yiğit ters ters Enes’e baktı. “İlgilendiğim biri olmadığını kim söyledi. Hem sen de milleti dikizlemeyi kes Buna hakkın yok. Elif’e söylerim.”
Enes sırıttı.”Ona bakıyorum zaten.” Sonra sandalyeyi iyice altına çekip pilavdan bir kaşık aldı. “Kimmiş o ilgilendiğini bilmediğimiz kişi?” diye imalı imalı sordu. Yiğit bezgin bakışlarını Enes’e çevirdi. “Öyle biri yok. Sadece o an senden kurtulmak için söyledim. Enes kafasını hiç oynatmadan gözlerini yuvalarının içinde bir sağa bir sola çevirdi. “İnansam mı acaba…” diye mırıldandı. Yiğit kızdın kızgın “Hayatımda şimdiye kadar bilmediğin bir şey olmuş muydu?” dedi. Enes” Yedinci sınıfta doğum günümde yaptığınız sürprizden başka olmamıştı tabii” diye güldü.
Yiğit acele acele pilavı ağzına tıkıştırdı ve “çok uykum var ben yatmaya gidiyorum” dedi.
Enes şaşkın şaşkın ona baktı. “ Ciddi olamazsın saat daha altı buçuk!”
“Olsun” dedi Yiğit. “Afiyet olsun diyerek masadan kalktı ve hzlı adımlarla tepsisini bulaşık bölümüne bıraktı. Neden bilmiyordu ama acayip uykusu gelmişti. Yani önünden kahkahalar atarak geçen üç kızın neredeyse yiyecekmişçesine baktıklarını fark edemeyecek kadar uykusu vardı.
Yüzü ve vücudu rahatlıkla her kızı etkileyebilecek kadar çekiciydi. Fazla olmasa da iri ve pek belirgin olmayan çekiklikteki ela gözleri belki de en cezp edici yanlarından biriydi. Bunun yanında fazla ince olmayan koyu renkli dudakları ve neredeyse olabilecek en beyaz tene sahip olması onu daha da belirgin ve çekici kılıyordu. Tabi ki Yiğit bu kısmına çok takılan biri değildi. Arkadaşlarıyla ilişkileri oldukça dostaneydi. En azından şimdiye kadar karşısına “hayatımı bile veririm onun için” dedirtecek bir kız çıkmamıştı. En çok ilgilendiği şeyler kitaplar,sanat ve dersleriydi. Spordaki tercihi de onu diğer birçok erkekten ayıran temel bir etmendi. Buz pateni yapmayı futbol ve basketbola rahatlıkla tercih edebilirdi. Bu güzel arzusuna gölge düşüren en büyük şey de henüz Aydın’a bir buz pistinin açılmamış olmasıydı. Ara sıra İzmir’deki akrabalarını ziyarete gittiğinde hevesini almaya çalışıyordu.
İşte gene buzla ilgili bir hayalinin mahmurluğuyla yatağa gömülmüştü. Yüz üstü yattı ve her ihtimale karşı üşütmemek için çarşafı beline kadar çekti. Ellerini yastığın altına sokuşturdu. Öyle yorgun hissediyordu ki alt kattaki kızların kulak tırmalayan ciyaklamalarını duyduğu halde kalkıp küfredecek hali bile yoktu.
Ve sonunda uyumuştu. Bir gün bitiyordu fakat hayatının en çetin mücadelesi yeni başlıyordu… Düşünce Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
15 Tem 2009 1:21, Değiştirme: 05 Mar 2011 23:52 (Toplamda 21 kere)
reita
Misafir

Avatar





Avatar
reita
Misafir
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
gzl olmuş da fen lisesini kazanmış daa ne yapsın yavcucak enes Gülücük Dağıtıyor

En Yukarı Git
 
15 Tem 2009 1:23
Serenajp
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 15 Tem 2009
Mesajlar: 100
Favori Anime & Manga: death note
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ma-Ni-Sa

Durumu: Çevrimdışı

Serenajp
Otaku (Level 3)
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
BÖLÜM 2

Telefonu zırıl zırıl öterken gözleri aniden açıldı. Arkadaşlarının çoğu çoktan kalkmış giyiniyorlardı. Enes’e baktı. Aynanın önüne geçmiş sakallarıyla mücadele veriyordu. İlk gün hocalarla papaz olmak istemiyordu tabii. Az ilerideki 3. Sınıf öğrencisi Yakup da kravatını bir aşağı bir yukarı çekiştiriyor, tam olarak hangi hizada durmasının daha güzel olacağını kestirmeye çalışıyordu. O sırada Yiğit’in aklına onları izlemeyi bırakıp hazırlanmazsa yılın ilk dersine geç kalacak olması geldi. Aceleyle yatağından kalkıp pijamalarını üzerinden çıkardı. Her zamanki siyah, bol okul pantolonunu giyip gömleğini giydi. O sırada alt kattaki kızların ciyaklamaları tekrar duyuldu. Dün gece yapamadığını yapmak için tün kibarlığını bir yana atıp “kapayın çenenizi!!” diye bağırdı. Kızlar bunu duymuş olacak ki daha da fazla çığlık atmaya başladılar ama bu çığlıklar nisbetten çok heyecan çığlığını andırıyordu. Enes aynadan Yiğit’e baktı. “Onları çıldırttın gene” diye sırıttı. “Yok abi senin kadar çıldırtamam ben onları” diye yanıtladı Yiğit. “Gerçi ben de çıldırıyorum ama çıldırma anlayışlarımız onlarınkiyle oldukça farklı” diye ekledi.
Enes suratını havlu ile kuruladı ve “hadi gidelim” dedi. Yiğit de yatağının kenarındaki test kitaplarını ve romanını alarak Enes’in peşinden pansiyondan çıktı. Siyah beyaz konverslerini ayağına sokuşturup pansiyon binasından okul binasına geçti.
“Günaydın Yiğit” diye kıkırdadı Sevim ve İrem yanlarından geçerken.
“Günaydın” diye nazikçe cevapladı Yiğit. “Sabah sabah 3. Dünya Savaşını çıkaran kimlerdi” diye sormayı da ihmal etmedi. Kızlar cevap vermeden birbirlerine bakarak güldüler ve uzaklaştılar. Enes Yiğit’in kulağına “ Sanırım onlardı dostum” diye mırıldandı. Yiğit ses çıkarmadı. Şükür ki abes bir laf etmemişti. Sınıfa çıkıp 2. Sıraya kitaplarını koyduğu gibi tören alanına inecekti ki içeri sınıflarından olmayan birinin girdiğini gördü. Kendi dönemlerinde de böyle biri olmadığını biliyordu. Sonra tahminde bulunmaya karar verdi.
“Şey..” dedi. “Yeni misin?”
Kız, koyu kahve rengi gözlerini yavaşça ona çevirdi ve “evet” diye yanıtladı onu. “Ben Sevde. Sen?”
“Yiğit” dedi gülümseyerek. “Hoşgeldin.”
“Hoş bulduk” diye cevapladı Sevde belirgin bir hevesle. Yiğit’in sınıftan çıkıp kayboluşunu izledi. “Çok hoş…” diye mırıldandı. Anlaşılan onun çekim alanına girmişti.
Yiğit öyle bir şey düşünmemişti bile. Tek istediği sorunsuz bir seneydi. Mutlu ve kimseyle sorun yaşamadan bir sene geçirse ona yetecekti. Yani şuradan olaysız bir şekilde mezun olsa..
İstiklal Marşı ve akabinde müdürün konuşmasından sonra sınıflarına doğru yola koyulan öğrencilerin büyük bir kısmı müdürün gene her sene yaptığı konuşmanın aynını yaptığını konuşuyorlardı.
“Bu adam kesin alzaimer hastası bak söylemedi deme” dedi Enes.
“Bence de” dedi Elif abisinin yanında yürürken.
“Neden gidip ona engin tavsiyelerinden birkaç tane vermiyorsun?” diye dalga geçti Yiğit Enes’le. Sonra Elif’e döndü.
“Bak bu çocuktan kötü huylar kapmanı istemiyorum tamam mı? Bencilliği gibi.”
“Aman Yiğit ne bencilliği..” dedi Elif sanki karşısındaki abisi değilmiş gibi.”Onun bu bencilliğini seviyorum ben.”
“Ah,evet,doğru seviyorsun” diye mırıldandı Yiğit kısık bir sesle. En yakın arkadaşı olmasına rağmen sevmediği ve onaylamadığı birçok huyu vardı Enes’in. Yani elbette herkeste biraz olurdu böyle şeyler ama Enes’inkiler gerçekten ciddi noktalardaydı. Tabii kız kardeşinin sevgilisi olması durumu daha da kritik noktalara taşıyordu. Ara sıra sakince dokundurmalar yaparak söylerdi bunları. Kırmamaya çalışarak anlatmaya çalışırdı. Tabii anlar mıydı? Orasını bilemiyoruz. Fakat anlamış gibi görünmekte usta olduğu ortadaydı.
Kimyacıları 10 dakikalık tanışma molasının ardından direk derse girdi. Yiğit için bu yıl çok zor olmayacaktı çünkü yılın yarıya yakınını yazdan halletmişti kalanları ve genel tekrarı da yapınca pek sorun çıkmayacak gibiydi. Zaten hedefini yakalaması için 10-15 puan kalmıştı o da rahatlıkla olabilecek bir şeydi koca bir yılda.
Yeni transfer olan Sevde dışında ilk günün heyecanını taşıyan biri varmış gibi görünmüyordu. Zaten 12 yıldır okuyorlardı yaşanacak pek heyecan kalmış mıydı? Bu kadar stresli ve yoğun onca şeyin arasında kim ne derece heyecan yaşayabilirdi ki? Her gün o güne biraz daha yaklaşırken.. Kendi geleceklerinin kaygısının içinde yaşadıkları bunalımlardan ayrı bir de ailelerinden gelen baskı varken.. Bütün gözler üzerlerinde ve etraflarındaki herkes onlardan “KUSURSUZ” olmalarını beklerken...! Çılgın Çılgın Çılgın

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
15 Tem 2009 16:33
KaNaShii UcHiHa
Mangaka
Mangaka



Yaş: 40
Kayıt: 09 Mar 2009
Mesajlar: 569
Favori Anime & Manga: BLEACH...NARUTO... Needless, Vampire Knight,VKG,Elfen Lied...Gode geass...
Cinsiyet: Kız
Nerden: Kinmirai Hinode
Teşekkür: 12

Durumu: Çevrimdışı

KaNaShii UcHiHa
Mangaka
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
Mağrur,yakışıklı ve yalnız …
fen liseli ve neredeyse bir dahi olması herkesçe beklenen ama sıradan ve duygulu bir genç olan yiğit....
hımmm lezzetli bir hikaye... sanki İpek Ongun u okur gibi oldum keyifliydi...Günlük hayatı ne kadar hoş anlatmışsın
gizemli yazar eline sağlık ...






Nemesis Divinaya sonsuz tesekkürlerimi sunarım ....cici kyo'm seviyorum seni...
_______________________
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
15 Tem 2009 23:26
Serenajp
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 15 Tem 2009
Mesajlar: 100
Favori Anime & Manga: death note
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ma-Ni-Sa

Durumu: Çevrimdışı

Serenajp
Otaku (Level 3)
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
saolasın arkadasım evet ismim azıcık şey oldu ama:D neyse yeni bölüm getirdim sizee:D


BÖLÜM 3

Yiğit derin bir nefes aldı. “Az kaldı hepsi bitecek” diye mırıldandı. O sırada zil çaldı ve sınıfın bir kısmı kantine bir kısmı da bahçeye dağıldı. İçeride kalan üç beş kişi de birbirlerine bir sürü olay anlatmakla meşguldü. Ve tabii ki netlerden. Yiğit şimdi bu konuşmaları çekebilecek gibi değildi. Cam kenarına doğru yürüdü. Dikkatini bahçeye vermeye çalıştı. O sırada yanına gelmiş olan Sevde’nin sesini duydu.
“Sen de bıktın değil mi?”
Yiğit başını Sevde’ye çevirdi. Ama Sevde ona bakmıyordu. Gözleri dışarıda, çok uzaklarda gibiydi.
“Evet” dedi Yiğit. “Bıkmayan biri var mı?”
“YÖK” dedi Sevde çabucak. Yiğit hiç bu kadar gülmek isteyeceğini düşünmemişti. “Haha tabii doğru ya. Onlar hiç bıkmayacak zaten.Bu arada hangi okuldan geldin?”
“İzmir.”
“İzmir? Oranın buradan daha iyi olduğunu sanıyordum.” Tabii Yiğit bunu söylerken dersler kadar buz pistini de düşünmüştü.
“Öyle sayılır ama rekabet halindeler. Ki ben başarısını düşünerek gelmedim. Sebep orayı sevmememdi.”
“Ah evet. Klasik şeylerdir muhtemelen ha? Erkekler falan? Kızlar bizi sevmiyor” diye güldü.
“O da var.” Dedi Sevde. “Ama asıl konu kızlar arasındaydı aslında. Neyse uzun hikaye.”
“Hayal gücüme katkı sağlayan her şeyi severim ben” diye güldü Yiğit. “Yani anlatmak istersen ben buradayım”
“Sağ ol” dedi Sevde. “Yani senle ilgili değil ama sadece… Hatırlamak istemiyorum…”
“Ah pardon ben düşüneme-“
“Önemli değil” dedi Sevde onun sözünü keserek. “Bir erkek için fazla kibarsın.”
Kıkırdayarak sırasına oturdu. Yiğit genel itibariyle hep böyleydi. Yani olaylarda hep arada olurdu. Bazen hariç.. Eğer bir şey onu çok ama çok kızdırırsa her şey tepetaklak olabiliyordu…

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
27 Tem 2009 1:29
Serenajp
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 15 Tem 2009
Mesajlar: 100
Favori Anime & Manga: death note
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ma-Ni-Sa

Durumu: Çevrimdışı

Serenajp
Otaku (Level 3)
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
dierini de hemen yazmaya çalışıom

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
27 Tem 2009 1:31
Serenajp
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 15 Tem 2009
Mesajlar: 100
Favori Anime & Manga: death note
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ma-Ni-Sa

Durumu: Çevrimdışı

Serenajp
Otaku (Level 3)
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
BÖLÜM 4


Ekimin ortalarına doğruydu. Yemek molası olduğundan sınıf neredeyse boştu. Yiğit cam kenarındaki sıralardan birinin üzerine oturmuş ayaklarını sıranın üzerinde uzatmış ve sırtını da cama yaslamıştı. Gözleri okuduğu romanın satırlarında dikkatle gidip geliyordu. Kaşları farkında olmadan çatılmıştı. Her halinden epey heyecanlı olduğu belliydi. Bir anda gerildi ve “kahretsin! Olacak şey miydi şimdi bu?!” diye kızdı kitaba.
O sırada kapı sertçe açıldı. Bir çift yeşil göz sınıfı iki saniyeliğine süzdükten sonra “Yiğit kim?! O burada mı?” dedi kızgın bir şekilde. Yiğit başını kaldırdı.
“Ya tamam söyle Elif’e ödevini bitirdim almaya gelebilir. Bu kız da amma aceleci ya hem işleri bana yaptırıyor hem de kalkıp her saniye soruyor.. Anlamıyorum gerçekten.”
Kız sinirli sinirli yürüdü ve elindeki dergiyi Yiğit’in önüne koydu. Dergi’nin kapağında Yiğit’in çektiği fotoğraflardan biri vardı ve üzerinde “ EN GÜZEL FOTOĞRAF KARESİ YARIŞMASI BİRİNCİSİ” yazıyordu. Yiğit bunu görünce gözlerine inanamadı. “Bi-bir dakika ya inanamıyorum! Yani ben şimdi… Şimdi ben kazandım mı? İyi ne nasıl?!”
Kız gözlerini ona dikti ve:
“Nasıl olacak, sayemde!” dedi sinirle. Yiğit şaşırmış ve bir o kadar da aptal görünen yüz ifadesiyle ona bakıyordu. Kızın dayanacak hali kalmış gibi değildi. En sonunda da patladı.
“BENİM BU RESİMDE NE İŞİM VAR!!?”
O an Yiğit irkildi. Çektiği fotoğrafları gözden geçirmeden yollamıştı çünkü zaten kazanacağına dair en ufak ümidi yoktu. Ardından derginin kapağındaki resme baktı ve ağacın alçak bir dalında eşofmanlarıyla oturmuş kitap okuyan bir kızın olduğunu fark etti. Yani bu kızın! Yavaşça yutkundu. ‘boku yedim’ diye geçirdi içinden.
“Şey…” dedi. “Yani açıklaması biraz zor aslında”
“Ah bilmiyorum” dedi kız put gibi önünde dikilirken. “Ne kadar zor hiç bilmiyorum ama bunu açıklayacak hiçbir mantıklı nedeninin olamayacağını biliyorum!”
Yiğit duraksadı. “Ben-“
“Sen kendini ne sanıyorsun?!” diyen Yiğit’in lafını böldü kız. ”Hayır yani anlamıyorum üç-beş kızı peşinden sürükleyecek kadar yakışıklısın diye herkes o gül yüzünün hatırına hatalarını görmezden gelir mi sanıyorsun?!”
Yiğit güldü. “Ah teşekkür ederim, o kadar da yakışıklı olduğumu sanmıyordum aslında ama demek ki öyleymişim.”
Kızın tepesi atmış gibiydi. “Ukala!” dediği gibi dergiyi kaptı ve hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Diğer öğrenciler Yiğit’e baktılar. Umursamaz bir halde kitabına dönmüştü. Tabi bu sadece dışarıdan görünen şeydi. Şimdi gözleri satırların üzerinde gidip gelmiyordu. Tek bir noktaya odaklanmış öylece bakıyordu. Yaptığının pek de doğru olmadığını fark etmişti ama bilerek yapmamıştı ki. Bu kadar hakareti hak ettiğini de sanmıyordu. Hakkında böyle şeyler düşünen insanların da var olabileceği hiç aklına gelmemişti. Ve durum onu bir o kadar da üzmüştü. Herhangi bir şeyi elde etmek için hiç yakışıklılığını kullanmış değildi.
“Neyse” diye mırıldandı. İnsan kendisinden emin olduktan sonra başkasının ne düşündüğü önemli miydi? Hele de hiç tanımadığı biri? Hayır.. Ama nedense öfkeden deliye dönmüş o bir çift yeşil gözün kendisine nasıl baktığını unutamıyordu…

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
27 Tem 2009 1:32
KaNaShii UcHiHa
Mangaka
Mangaka



Yaş: 40
Kayıt: 09 Mar 2009
Mesajlar: 569
Favori Anime & Manga: BLEACH...NARUTO... Needless, Vampire Knight,VKG,Elfen Lied...Gode geass...
Cinsiyet: Kız
Nerden: Kinmirai Hinode
Teşekkür: 12

Durumu: Çevrimdışı

KaNaShii UcHiHa
Mangaka
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
XXX
öncelikle özürdilerim sen bölümünü yazalı baya bi zaman olmuş ama ben zamanında takip edip cvp veremedim .Anlayışl karşılayacağını düşünerek yorumuma geçmek isterim şayet iznin olursa ...
zaman aralığı baya uzun olduğu için umarım yazmaktan vazgeçmemişsindir .(içimden bunu diliyorum yani)Okuyorum ve seviyorum senın yazdıklarını. neden diye düşünebilirsin. sana
bunu izzah edemem. fakat hissettiğim bu .Senın yazman benimde bunu okumam gerektiğini düşünüyorum.Gayet güzel gidiyor.dozunda tam anlaşılır ve sıkmıyo insanı, sevdim bunu.
Sade ;
yani açık ve yalın bir anlatım tarzın var ...
Sadece tek olumsuz eleştirim şu diyologların filan gayet yeterli ama bölüölerin kısa lütfen uzat ....çünkü oldukça akıcı olduğu için sıkmadan ilerliyo konu ...Kuru toprağın suyla buluşması gibi.Hani mıktar küçük olursa hiç su dökülmemiş gibi görünür ya .İşte aynen öyle geliyo banada .Az geliyo ve okuyucuyu doyurmuyo.Bölümlerini muhakkak uzat .
yeni bölümü beklıyorum en kısa zamanda .özletme Yiğit'i,
hem o yeşil gözlü ceylan yakışacak Yiğit'in yanına inanıyorum ... Kahkaha Atıyor






Nemesis Divinaya sonsuz tesekkürlerimi sunarım ....cici kyo'm seviyorum seni...
_______________________
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
22 Ağu 2009 5:51
Serenajp
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 15 Tem 2009
Mesajlar: 100
Favori Anime & Manga: death note
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ma-Ni-Sa

Durumu: Çevrimdışı

Serenajp
Otaku (Level 3)
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
Haha çok saol bu arada geç oldu demesi gereken benim galiba aylar geçmiş yaw O_o enn kısa zamanda gelicek devamı malum öss öğrencisi olduumdan pek vakit bulamadım pcye geçirmeye. coming soon! Dil Çıkartıyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
12 Arl 2009 14:58
Serenajp
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 15 Tem 2009
Mesajlar: 100
Favori Anime & Manga: death note
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ma-Ni-Sa

Durumu: Çevrimdışı

Serenajp
Otaku (Level 3)
(serena) bir fen lisesi öyküsü(21. bölüm)--YENİ-- Konu: Yanıt: (serena) bir fen lisesi öyküsü
Alıntıyla Cevap Gönder
Ve geldiii:D

bölüm 5

Ayın yirmi biriydi. Yani okul dergisinin çıktığı gün. Kimse derginin neden böyle saçma bir tarihte çıktığını bilmiyordu. Kimisi dergi kurucularının blackjack hayranı olduğunu düşünüyordu. Bazıları da Amasya kongresinin toplandığı güne ilgi duydukları yönünde fikir yürütmüşlerdi. Ya da her ne ise. Bu kez önemli olan derginin çıktığı tarih değil içinde yazanlar olmuştu. Tam bir dedikodu kazanı olan A.F.L. MAGAZİN her ay saçma ya da mantıklı önemli görülen olaylara ışık tutmasıyla ünlüydü. Bu ay başlık Yiğit’i epey yakından ilgilendiriyor gibiydi. “OKULUN EN FOTOJENİK KIZI, EN SANATKAR ERKEĞİMİZİN FATOĞRAF KARESİNE YAKALANDI.”
“İnanamıyorum” diye mırıldandı Yiğit. “Bu dergi ne boktan yaa!”
Enes’in keyfi yerine gibiydi. “Bir de iyi tarafından bak.” Diye güldü. “Buzun üzerindeki en güzel pozlarından birini koymuşlar.”
“Evet, tabii” dedi Yiğit hışımla. “Yanına da bu kızın fotoğrafını koymasalar çok daha mutlu olabilirdim.”
“Ama güzel kız” dedi Enes masum görünmeye çalışarak.
“Evet çok güzel…” Yiğit bir iki saniyeliğine dalar gibi olduysa da hemen toparlandı ve “ Evet çok güzel ama durum hiç de hoş değil”
Enes resimdeki kızı dikkatlice incelemeye başladı. Yüz ifadelerinden iyice ölçüp tarttığı belliydi. “Aslında hiç de fena sayılmaz..” dedi. “Hatta harika olurdu.”
Yiğit sert sert Enes’e baktı “ Elif ile çıkarken mi?”
“Hayır tabi ki. Onunla ayrıldıktan sonra.”
Yiğit Enes’e döndü. “Bak seninle çok iyi arkadaşız. Ve seni kırmayı hiç istemem. Ama Elif’i üzersen.. Hayır, onu haksız yere üzersen arkadaşlığımızın hiç kar edeceğini sanmıyorum.”
Enes “Hadi ama ciddi olmadığımı biliyorsun” diye sırıttı. “Onu aldatmam söz konusu bile olmaz”
“Ben de öyle düşünmüştüm zaten” dedi Yiğit. O sırada yanına Sevde geldi.
“Vay Yiğit? Paparazzilere yakalanmışsın?” diye dalga geçti.
“Sorma. Herşeyi olabileceğinden fazla çarpıtmakta üzerlerine yok”
“Eh bilirsin” diye söylendi Sevde. “Önemli insan olmak zordur. Sanatçılar gibi yani. Ne kadar popülersen o kadar çok izlenirsin”
“Popüler mi?” dedi Yiğit şaşkınlıkla. “BEN Mİ!?” O kadar şaşalamıştı ki son kelimeler ağzından böğürür gibi çıkmıştı.
“Elbette” dedi Sevde. “Yani bunu anlamak zor değil. Etrafında çok fazla insan var ve…” Sevde Yiğit’in kusursuz fiziğine hızlıca bir göz atarak “Ve sebebi çok açık” dedi tok bir sesle.
“Ah tabii ki bu mümkün” dedi Yiğit surat ifadesi değişmiş bir halde. Açıkçası bunları duyduğuna şımaracağına bıkmıştı artık. Yani tabii ki yakışıklı ve sevilen biri olmak çok güzeldi ve bunun için mutluydu. Ama önüne çıkan herkesin bunu konuşması artık bir yerden sonra insanı acayipleştiriyordu. Sonuçta her zaman için olması gereken normal çizgide durmak daha hoştu. Kendinden nefret ettiğini neredeyse haykıran bir kız bile yakışıklılığını öne sürmüştü. Yani bir şey ya iyi olurdu ya da kötü değil mi? İkisi birden olunca…
“Sanırım şizofren oluyorsun” diye mırıldandı kendi kendine. Enes Yiğit’e döndü.
“Efendim?”
“Ah sana değildi, kendi kendime konuşuyordum” dedi Yiğit gayet normal bir ses tonu ile.
“Anlıyorum…” dedi Enes başını hafifçe sağa sola sallayarak. “ Hımm.. Ama neden şaşırıyorum ki? Kabul edelim, şuna ikimiz de eminiz ki sen normal değilsin. Sen çatlağın tekisin Yiğit!”
Bir an ikisi de saf saf birbirlerine baktılar. Ama sonra katıla katıla gülmeye başladılar. Yiğit neredeyse yaşarmış gözlerini silerek “ bu sefer neredeyse inanıyordum ama” dedi.
“İnan zaten ben ciddiyim” diye aynen cevap verdi Enes. Sonra tekrar bir gülme krizine girdiler. Ama bu sözlerinden hiç alınmadıkları için değildi. Bu, gerçekten yalan olduğunu bildikleri içindi.
Aslında insan en büyük darbeyi en yakınından alır. Metrelerce ötedeki bir patlamanın sadece esintisi çarpar yüzüne. Ama hemen önünde patlayan seni paramparça eder… Ne diyorlar buna, DOST KAZIĞI mı?...

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
12 Arl 2009 15:07, Değiştirme: 12 Arl 2009 15:09 (Toplamda 1 kere)
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 11, 12, 13, Sonraki
1. sayfa (Toplam 13 sayfa) [ 125 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız