SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!**
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 20, 21, 22, 23, Sonraki

Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 

fanfici beğendiniz mi?
çok beğendim ^-^
78%
 78%  [ 15 ]
ehh.. işte
10%
 10%  [ 2 ]
güzel ama daha iyi olabilirdi
5%
 5%  [ 1 ]
berbat T-T
5%
 5%  [ 1 ]
Toplam Oylar : 19

Yazar
Mesaj
psico_mama
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 31
Kayıt: 18 Hzr 2008
Mesajlar: 431
Favori Anime & Manga: death note, tenjou tenge, samurai x, bleach, ouran hshc...

Durumu: Çevrimdışı

psico_mama
Otaku (Level 4)
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **15. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D**
Alıntıyla Cevap Gönder
çook uzun bir bölüm oldu ama umarım sıkılmazsınız. Çok Mutlu mazur görün çok dolmuşum yazmaya yazmaya Çok Mutlu yarın dönüyorum eve ve bilgsyrıda bırakıyorum bugün döncektim ama ertelendi. akşamda bir bölüm koyucam sonra yine aramıza soğukluk giricek Üzgün ya da Ağlıyor hemen bitirmeyin böle böle okuyun emi Üzgün ya da Ağlıyor
yazarınız psico*
böhüüüüüüü

16.BÖLÜM
“SEÇİMLER”

Prens Kaen sarayın koridorlarını binici çizmeleriyle döve döve yürüyordu. uzun açık ateş kızılı saçları arkasında savruluyordu. Onu böyle gören bütün hizmetkarlar şaşkınca ona bakıyorlardı. Efendilerini bu tür fevri hareketler yaparken görmeye alışkın değillerdi. Prens neredeyse hışımla koridorun sonundaki büyük kapının iki kanadını da iterek ardına kadar açtı, burası babası kral Honoui’nin odasıydı.

Prens, amcası Koruyucu Horoi’den aldığı altın rengi gözlerini kısarak babasına dik dik baktı;

“efendimiz duyduğuma göre Prens Kenji’nin ölüm emrini geri çekmemişsiniz”
“bunu konuşmuştuk Kaen bende emir kuluyum yaşlıların kararlarına saygı göstermek zorundayım bunu biliyorsun.”
“ama efendimiz siz kralsınız sizin sözünüz kanun değil midir, lütfen Akito’ya gitmemesini söyleyin.”
“…Kaen.. ben bir kralım fakat halkımın kanunlarına da uymak zorundayım… tabi buna sende dahilsin. Akito’nun bunu yapmayı istemediğini bile bile üzerine gidiyorsun. Kim bilir ona ne işkenceler yapıyorsun, bilmez miyim seni…”
“hiç de değil kim söylüyor size bunları bilmem ki?”
“bu onun son şansı Kaen, tabi seçim hakkı onun istemezse kim ona zorla birini öldürtebilir ama daha önce Prens Ayame olayında yaptığı hata yüzünden şerefi iki paralık oldu tabi onunla birlikte ailesinin de… o bir koruyucu .. bu onun görevi..”
Kaen kazanamayacağı bir tartışmaya girmişti. Aslında bunu biliyordu ama son ana kadar denemek zorundaydı. Kardeşi gibi sevdiği kuzeninin ellerinden kayıp gitmesine dayanamazdı. Yine… babası haksız değildi. Şu kısa zaman içinde Akito’ya yapmadığını bırakmamıştı. Tabi o baş prens olduğu için kuzenleri de onu taklit etmiş Akito'yu bir nevi dışlamışlardı.

Hızlıca yürüyüp odasının kapısını çarpmıştı. Soğukkanlılığından eser kalmamıştı şimdi, endişe içinde odasını arşınlıyordu. Babası Akito’ya eğer şerefini geri kazanmak istiyorsa gidip Kenji’yi öldürmesi gerektiğini söylemişti. Akito’nun da bu teklifi kabul etmesi aşikardı. Kralında dediği gibi bir koruyucu olarak bu onun göreviydi. Ve bir koruyucu için şereften daha önemli bir şey düşünülemezdi. Prens Kaen bunları düşündükçe öfkeyle solumaya başlamıştı. Akito da onun kuzeniydi. Severdi aslında ama şimdi içinde ona karşı gittikçe büyüyen bir nefret besliyordu. Ne yapıp etmeli Akito’nun saraydan çıkmasını önlemeliydi. Ama nasıl…

*****

Mitsurugi bütün gece uyumamıştı. Halbuki babası ona yat uyu demişti. O’ysa bütün gece Kenji’yi düşünmüş, gözünü bile kırpmamıştı. Ve şimdi kendince bunu babasına çaktırmamaya çalışıyordu.

“Mitsurugi”
“Evet efendim.”
“söylediğim gibi Kenji’nin çakralarını ve ruh dengesini kontrol ettin mi?”
“evet efendim ruh dengesinde artış var ama çakraları henüz sabit… çok dirençli bir çocuk.”
“sakinleşti değil mi?”
“evet… çok garip, bir anda sakinleşti nerdeyse dünden beri hiç kabus görmedi. Bağırıp çağırıp durup dururken çıngar da çıkarmıyor.”
“Keyas’ın bir takım işleri olacak herhalde Kenji’yi kısa süreliğine terk etmiş olabilir bundan yararlanmalıyız.”
“anlıyorum… dün Yuri Hiroshiro’yla telepatik bağ kurdu, eminim bunu biliyorsunuz. Eğer söyledikleri gerçekleşirse Andrey Keyas’ı yok edebilir mi?”
“hayır. Bu o kadar kolay değil. Kenji’nin de yok olma ihtimali var. Risk alamayız.”
“haklısınız”
"zaten Andrey'in oraya gitmesinin sebebi Gabriel'den bir şey rica etmekti. bu onun büyük planıydı. biraz imkansızdı dolayısıyla red cevabı aldı ama denemeye değerdi.... hadi şimdi git oğlum sen buradayken konsantre olamıyorum. Ruh gücün benimkiyle karışıyor. Git ve Kenji’yi gözünün önünden ayırma.”
Mitsurugi hafifçe kıkırdadı. Bu dünyada babası Hanoku’nun ruh gücüne etki edebilecek güçteki tek insan olmanın keyfini sürüyordu.
“emredersiniz”
Ardından merdivenleri üçer beşer çıkarak Kenji’nin odasına gitti.

Odaya girdiğinde Hiroshiro’yu hazır sakinken Kenji’nin yaralarını iyileştirirken bulmuştu. Onun odaya girdiğini görünce Hiroshiro kuzgun rengi saçlarını hafifçe geri atarak başını kaldırdı.
“biraz önce uyanıktı. Gayet normal görünüyor. Bu büyük bir gelişme.”
“evet babam Keyas’ın onu şimdilik terk—“
Tam o sırada Kenji yavaşça gözlerini araladı;
“kardeşim..” Mitsurugi’yi sesinden tanımıştı.

Mitsurugi’nin içi burkulmuştu. Fakat güçlü görünmesini her zaman iyi becerirdi. Ortada hiçbir şey yokmuş gibi gülümsedi.
“günaydın kardeşim… pek masum geldin gözüme şimdi.”
Kenji huysuz çocuklar gibi dudak büktü. O vakte kadar ayakta dikilen Mitsurugi ancak bir göz kırpma mesafesinde gelip Kenji’nin ayak ucuna oturdu. Ciddi bir hava takındı;
“Kenji dün bütün gece bunu düşündüm. Ne Akito, ne Keyas ..ben.. kim seni tehtit edecek bir şey yaparsa… yani her şeye rağmen seni korumaya karar verdim.”
Hiroshiro birden endişeyle atıldı;
“hayır Mitsurugi! Böyle bir şeyi sen yapamazsın. Şerefin mahvolur. Gerekirse… bunu ben yaparım…”
Kenji hışımla başını öne eğdi. Diş gıcırtılarını duyabiliyordu Hiroshiro.
Kenji o anda her şeyden nefret etmişti. Güç delisi şan şeref meraklısı abisi Mitsurugi neler söylüyordu böyle. Hiroshiro her zamanki gibi hiç düşünmeden kardeşleri için kendini ateşe atıyordu. Ama Kenji bunu istemiyordu, onları da yanına çekmek istemiyordu. Hayatında zarar vermek isteyeceği son kişilerdi onlar. Küçüklüklerinden beri Mitsurugi onu hep korumuş, her kavgasında arkasını kollamıştı. Hiroshiro’ysa onun tüm suçlarını üstüne alırdı, hep onun yerine azar işitirdi. Kenji’nin hayatta sahip olmayı en çok sevdiği şeylerdi onlar…ağabeyleri ve…Cori… onlara zarar vermek yerine ölmeyi, cehennemin ateşlerinde yanmayı yeğlerdi. Başını kaldırıp onlara bakmadı ama bağırıyordu;

“Hayır!! Hiç biriniz!!… Yardımınıza ihtiyacım yok! Ölürsem tek başıma ölürüm… kimseyi istemiyorum. Bu rezil çukura gömülürken sizi de yanımda görmek istemiyorum. Bu… çok fazla… bir yasaklıya dönüşmekten bile daha fazla!!!...”

Hiroshiro’nun deniz mavisi gözleri buğulandı. Mitsurugi’yse sinirlenmişti. Yemin etmişti kendine… kim ne derse desin o kardeşini kaybetmeyecekti sonuna dek savaşacaktı. Hışımla ayağa kalktı;
“sen!... öylece gidebileceğini mi sandın? Seni sevenlerin mesuliyetini taşımak zorundasın Kenji! Ben taşıyorum…ve… seni asla bırakmayacağım!” hızlıca odadan çıkıp kapıyı çarptı. Sonra sırtını kapıya yasladı.
.
”asla!…asla!…asla!”

Tam o sırada karşısında dikilmiş ona öylece bakan Cori’yi gördü. Güzeller güzeli ikizi… ona ne olmuştu böyle, çökmüştü. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Ama buna rağmen iri lüleli uzun
alev kızılı saçları ve beyaz geceliğiyle bir periyi andırıyordu. Ona korkulu gözlerle bakıyordu. Mitsurugi’nin içindeki acıyı sezmişti, hep sezerdi ikizinin duygularını. Mitsurugi afallamış bir şekilde, kekeleyerek;
“Cori… b..burada… ne arıyorsun? Gidi-“
“hayır Mitsurugi gidip yatmayacağım… sakinleştiğini duydum… ağabeyimi görmek istiyorum”
“a-ama Cori….tamam hadi gir” ardından Mitsurugi ikinci bir kapı gibi duran bedeniyle önünden çekilerek Cori’ye yol verdi.

Cori usulca içeri girdiğinde Kenji başını kaldırarak ona şaşkınca baktı. Cori de gülümsedi. Gelip ayak ucuna oturdu;
“iyi misin ağabeyciğim?”
Kenji hiç cevap vermeden Cori’ye öylece bakıyordu. Sıkıntıyla başını iki yana sallayarak sanki saklanacak yer arıyormuş gibi etrafına bakındı. Sonra kaçacak yeri olmadığını anlamış gibi yavaşça kafasını kaldırıp doğruca Cori’ye baktı. Cori’yse hala ona ışıltılı gözlerle bakıyordu. Belli ki abisini böyle iyi gördüğü için çok mutlu olmuştu. Kenji bir zaman sonra konuşmaya başladı;
“ben… seni çok üzdün Cori… belki biliyorsun ama ben yinede söylemek istiyorum… seni asla bilerek ve isteyerek kırmadım Ossi ve Andrey olaylarında…ben.. onlar benim gerçek düşüncelerim değildi, seni çok seviyorum ve mutlu olmanı isterim…sana o cehennemi yaşatan ben değildim inan… beni sen benden daha iyi tanırsın belki…üzerinden çok zaman geçti ama eski beni hatırlamanı ve şu son zamanlarımızda beni öyle anmanı istiyorum…tek isteğim bu senden..beni sevmekten vazgeçme…buna dayanamam…”
“son zamanlarımız mı?... seni sevmekten vaz geçmek mi?...ah Kenji sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun!”
Cori acı bir çığlık atarak ayağa kalkmıştı. Kenji umutsuzca cevapladı;
“artık bunları açık açık konuşsak iyi olur derim…şimdiden alışsak hepimiz için iyi olacak”
Hiroshiro dehşet içinde Kenji’ye bakıyordu;
“bunları söylerken bizi hesaba katmıyorsun! Biz seni asla bırakmayacağız bu yüzden boşu boşuna kafanda kötü son parodileri kurma! Herkes senin için uğraşıyor sense kendini koy veriyorsun. Sen böyle pes edersen bizim sana ne yardımımız olabilir. O iblisle savaşması gereken en önemli kişi sensin!!..”
Cori ağlayarak abisine sarıldı;
“seni kaybetmek istemiyorum ağabey…bunun yerine ölmeyi yeğlerim..”
Kenji gözlerinin dolduğunu saklamaya çalışıp, dişlerini sıkarak;
“aptalsınız…hepiniz..”

****

Akito her zamanki gibi öylece oturmuş kapkaranlık odasında siyah perdelerinin arasından sızan bir ışık huzmesine bakakalmış melankolisini yaşıyordu. Akito bu şekilde hiçbir şey yapmadan saatlerce oturabilirdi. Aklından neler geçtiğini kimse bilemezdi. Birkaç gündür bu odadaydı. Kaen ve fedaileri en azından burada onu rahat bırakıyorlardı. Tam Gabriel’den emir aldığında ve bu iğrenç görevden sıyrıldığını düşünürken, şimdide kralın emri çıkmıştı. Babası ve komutanı arasında kalmıştı. Bası onu bu konuda zorluyordu. Ailenin alnına sürdüğü bu lekeyi temizlemesini istiyordu. Ama Akito, Kenji’yi çok seviyordu ve bunu asla yapamayacağını biliyordu. Mecbur kalırsa Seth’in ona güç vereceğini de biliyordu. Fakat bir seferlikte olsa ona kendini teslim edebilecek miydi? Kardeşine karşı.. işte bunu bilmiyordu.
O düşüncelerine boğulmuşken kapısı sabırsızca çalındı. Gel demesini beklemeden içeri giren kişi tabii ki de babasıydı. Akira gayet mutlu bir şekilde yatağına oturdu;
“bakıyorum kendini yine küllerine gömmüşsün…senin gibi bir koruyucuya yakışıyor mu?”

<ne babam benimle konuştu mu?>
Babası son olan rezaletten sonra onunla özel hiç bir şey konuşmamıştı. Odasına gelmesi bile gerçekten büyük bir şeydi.
Akira yılan yeşili gözlerini süzerek;
“duyduğuma göre bir emir almışsın”
“hangisi?”
“komutanından olanı… buna uymayı düşünmüyorsun eminim… lakin o adam Kenji’nin arkadaşının içindeki meleğin fedaisiymiş bunu neden emrettiği çok açık ve kimse senden bu emire uymanı bekleyemez.”
“üzgünüm baba… komutanımın sözünden çıkamam…” bunu nasıl söylediğine kendisi de şaşırmıştı. Akira’nın dudaklarındaki gülümseme birden silindi;
“sen ne dediğini sanıyorsun!” birden Akito’nun koluna yapıştı ve sıktı.
“ailenin alnına sürdüğün bu lekeyi temizleyeceksin. Komutanının değil benim… babanın sözünü dinleyeceksin. Yoksa bir daha gözüme gözükme… bir kez daha…aynı şey olursa …seni sürdürürüm anladın mı!”
Sonra omuzlarının tüm heybetiyle ayağa kalkarak kapıyı çarpıp çıktı.

Kaen Akira’nın böyle çıktığını gördü. Odaya girdiğinden beri ilerde bir yerde pusuya yatmıştı. Bunun olacağını bildiği için gelmişti. Müdahale edecekti.

Akito ise eski haline döndü. Ayame’yi hatırladı. Akito biraz garip bir çocuk olduğu için diğerleri onunla oynamak istemezdi. O zaman Ayame ağabeylik vasfını kullanarak onu oyuna sokardı. Ona iyi davranan tek kişiydi. Sonra durum değişti büyüyüp hepsinin aklı erince Akito’yu aralarına aldılar. Kenji ve Mitsurugi o günden sonra ona en yakın davrananlardı. Kenji… öte yandan babasını düşünüyordu. Haklıydı babası bir koruyucu olarak ailenin beklide en önemli görevi ona verilmişti ama o bunu en rezil bir şekilde tepmişti. Ayame’den sonra bir ikinciye tahammülü yoktu babasının. O Ayame’yi öldürememiş ve diğer tarafa kaçmasına izin vermişti. Bu bir koruyucunun yapabileceği en rezil şeydi. Lakin koruyucular dünyaya bu tür iblisleri kesinlikle diğer tarafa kaçırmamak için gönderilirdi. Tabi diğer taraftan çok büyük bir uyarı aldı. Ailesinin ve en başta kendi klanının şerefini iki paralık etti. Yaşlıların tepkisini çekti. Ailesinden dışlandı. Gelmiş geçmiş en beceriksiz koruyucu olarak resmen tarihe geçmişti. Asla bir önceki koruyucu Horoi gibi olamayacağı söyleniyordu. O bu ailenin başına gelmiş bir felaketti. Bazen her şeyi bırakıp kaçmayı düşlüyordu. Ama ne onlarla ne onlarsız olamayacağını biliyordu. Aile çok önemli bir şeydi. Fakat daha geçen Kenji’nin içine giren iblisin Keyas olduğunu öğrenmişti. Şeytanın oğlu Keyas en kötüsünün oğlu… Ayame diğer tarafa kaçmıştı çünkü içindeki iblisi kontrol altına almıştı, yine bir iblis olmuştu ama sonuçta o iblisin etkisine girmemişti. Kenji’ninse Keyas karşısında asla böyle bir şansı olamazdı. Lakin dönüşüm çok hızlı ilerliyordu. Dünyada dolaşmasına izin verilemeyeek kadar tehlikeli bir iblise dönüşecekti Kenji. Akito bir koruyucu olarak buna asla izin veremezdi. Sonuçta o artık Kenji olmayacaktı. Keyas olacaktı. Kenji’nin ruhu yok olacaktı ve geriye yalnızca iblis kalacaktı. Belkide çoktan olmuştu.

Bunları düşünerek kılıcını aldı. Perdelerini aceleyle açtı. Odaya dolan ışıkla birlikte kılıcı gümüş gibi parlamaya başladı. Karar vermişti. Keyas’ı yok edecekti. Kenji’nin intikamını alacaktı. Onun bedeninde istediği gibi yaşayamayacaktı Keyas. Kenji bunu asla istemezdi. O hem bir koruyucu hem de bir ejder olduğu için diğer koruyuculardan üstündü. Bunu yapsa yapsa o yapardı. Sonuçta Keyas zor bir rakipti. Ama yapacaktı. Paltosunu giydi. Kılıcını elinde sıkı sıkı kavradı. Artık gitmeye hazırdı….


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
31 Oca 2009 18:09
Kara Kedi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 31
Kayıt: 03 Nis 2007
Mesajlar: 1,106
Teşekkür: 37

Durumu: Çevrimdışı

Kara Kedi
Mangaka
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
çıldıracaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaam çıldırcam Üzgün ya da Ağlıyor Üzgün ya da Ağlıyor Üzgün ya da Ağlıyor
sözlüğe bakmak için nete girdim ve hikayeni gördüm Hayranlık Besliyor ama aile baskısı sadece ilk yıldızların oraya kadar okuyabildim. Ödevlerimi hemen bitirip hemen okuyacam Üzgün ya da Ağlıyor şimdi okumak istiyorum ama ama ama ama ama ama ama ama ama ama ama Üzgün ya da Ağlıyor
muhteşem olmuş okuduğum yere kadar olan kısmı. devamı da eminim öyledir Hayranlık Besliyor Kahkaha Atıyor
şu aptal ödevin şu kısmı hemen bitsin geri dönüyorum Şık

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"

(Roberto Totaro-Nirvana)

Trafik kurallarına uyalım ^^
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
31 Oca 2009 19:31
psico_mama
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 31
Kayıt: 18 Hzr 2008
Mesajlar: 431
Favori Anime & Manga: death note, tenjou tenge, samurai x, bleach, ouran hshc...

Durumu: Çevrimdışı

psico_mama
Otaku (Level 4)
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
Çok Mutlu çoook saool bnm pisiciiim Çok Mutlu sen git gel bn seni beklerim Çok Mutlu
ayrıca buradaki kaen nide hizu ve berenin ff sindeki kaen e olan aşkıma ithaf ediorum Çok Mutlu oda nedense artık.. Çıldırmış Durumda AMA!!!....öyle işte.. Normal

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
31 Oca 2009 19:33
Kara Kedi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 31
Kayıt: 03 Nis 2007
Mesajlar: 1,106
Teşekkür: 37

Durumu: Çevrimdışı

Kara Kedi
Mangaka
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
ve kara kedi ödevlerinden kurtulıp solğuğu psiconun ff sinde aldı Kahkaha Atıyor

muhteşem tek kelimeyle hemide muhteşeeeeeeeeeeeeeeeem Hayranlık Besliyor
akito yu sevdim ben Hayranlık Besliyor ahh ahhh da mitsugiri fln İnanamıyor! onun ağabeyini ismi ken değilmiydi Çıldırmış Durumda kafam karıştı biraz bi eskilere baktıktan sonra düzelerim artık Çok Mutlu çok zaman geçtiği içn böyle oluyor Üzgün ya da Ağlıyor Üzgün ya da Ağlıyor Üzgün ya da Ağlıyor
çok güzel olmuş devam devaaaaaam Üzgün ya da Ağlıyor Hayranlık Besliyor
drama isteriiiiiiiiiiiiiim Hayranlık Besliyor Kahkaha Atıyor

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"

(Roberto Totaro-Nirvana)

Trafik kurallarına uyalım ^^
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
31 Oca 2009 22:51
psico_mama
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 31
Kayıt: 18 Hzr 2008
Mesajlar: 431
Favori Anime & Manga: death note, tenjou tenge, samurai x, bleach, ouran hshc...

Durumu: Çevrimdışı

psico_mama
Otaku (Level 4)
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
doğru hatırlıyosun kardeşi ken di ken ondan küçük... mitsurugi büyük amcası Hanokunun oğlu hani şu efsanevi olan amca... kuzenler ama kardeş gibi büyümüşler o yüzden... mitsurugi ondan çok büyük kenji ona abi dio ken zaten ruhların saldırısına uğradıından kirişi kırdığı için nerde olduu belli deil Çok Mutlu hiroshiro da küçük amcasının oğlu öyle Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
31 Oca 2009 22:58
Kara Kedi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 31
Kayıt: 03 Nis 2007
Mesajlar: 1,106
Teşekkür: 37

Durumu: Çevrimdışı

Kara Kedi
Mangaka
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
heççç teşekkür ederim Hayranlık Besliyor herşey netleşti şimdi Hayranlık Besliyor

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"

(Roberto Totaro-Nirvana)

Trafik kurallarına uyalım ^^
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
31 Oca 2009 23:02
ay_prensesi_usagi
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 28
Kayıt: 06 Tem 2008
Mesajlar: 499
Favori Anime & Manga: sailor moon
Nerden: Eskişehir

Durumu: Çevrimdışı

ay_prensesi_usagi
Otaku (Level 4)
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
Maşşala yani bi soy ağacı var ki,yaban sarmaşığı mübarek. Dil Çıkartıyor Ama sevdim ben bu sülaleyi. Hayranlık Besliyor Cori ile Andrey çıkmış aradan sonuçta Kahkaha Atıyor Hayranlık Besliyor Ahh Cori ahh...Arada eridi gitti gül gibi kız. Üzgün ya da Ağlıyor Andrey'i de gördüğü yok ki zavallımın. İnanamıyor! Moral olurdu dicem de. Şaşırmış Durumda Valla psicom acı acı acı acı... Çıldırmış Durumda Araya bir iki romantizm kat bari de teselli olsun. Hayranlık Besliyor Kenji'yi gördükçe içim acıyo zaten. Çıldırmış Durumda Üzgün ya da Ağlıyor Gittin yatakta, geldin yatakta. Üzgün ya da Ağlıyor Ne illetmiş bu Keyas denen meymenetsiz ucube ya Üzgün ya da Ağlıyor Üzgün ya da Ağlıyor Şeytan diyo Çin felsefesine bir iki Osmanli mehter takımı kat. Çok Mutlu İki tokatta yere ser. Çok Mutlu

Harikaydın...Bol Corili dewamları bekliyorum canimmm Hayranlık Besliyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
01 Şub 2009 2:08
JEANNE D'ARC
Misafir

Avatar





Avatar
JEANNE D'ARC
Misafir
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
Islık Çalıyor çok güzel Hayranlık Besliyor ama biraz uzun Dil Çıkartıyor

En Yukarı Git
 
01 Şub 2009 2:48
psico_mama
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 31
Kayıt: 18 Hzr 2008
Mesajlar: 431
Favori Anime & Manga: death note, tenjou tenge, samurai x, bleach, ouran hshc...

Durumu: Çevrimdışı

psico_mama
Otaku (Level 4)
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
yawşancıım Çok Mutlu çok saol yorumun için ayh evet çok büyük bi sülale Çok Mutlu hanedan ahh ahh cori ve andrey aşkı yani alacakaranlıktaki adwerd isabella aşkını sollar ama onları ilerde görücez bn sana olabildiğince cori koymaya çalışırım Çok Mutlu kenjiciimde yazık aahh çocuk kendinde değil bıraksalar kaçıcak delirio arada bi yataa balıolar


JEANNE D'ARC saol cnm yorumun için Çok Mutlu ya maalesef öyle bn hep böle uzun yazıorum uzun hikayelerden ama bu seferkinin nedeni var uzun zmn giremiycem nete idare etsin die uzun yazdım yeni bölümü koymam baya gecikebilir ondan yane Hüzünlü

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
01 Şub 2009 11:33
psico_mama
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 31
Kayıt: 18 Hzr 2008
Mesajlar: 431
Favori Anime & Manga: death note, tenjou tenge, samurai x, bleach, ouran hshc...

Durumu: Çevrimdışı

psico_mama
Otaku (Level 4)
SeSsİz ŞeYtAn **18. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!** Konu: Yanıt: SeSsİz ŞeYtAn **16. BöLüM GeLdİiİiİ!!! :D yehuUuUu!!!
Alıntıyla Cevap Gönder
SELAAM bu nette yine ortalardan kaybolmadan önceki son bölümüm aceleyle yazdım ama umarım beğenirsiniz Çok Mutlu
uzun zaman görüşemeyeceğiz güle güle Üzgün ya da Ağlıyor

17. Bölüm
“GÜN IŞIĞI VE KARANLIK”

Andrey, Yuri’ye zorlukla yetişmişti. Öylece durup kapıya baktığını görünce onu kenara itip kapının koluna asıldı. Yuri onun kolunun altından geçip aralık kapıdan içeri kaçıverdi. Resmen <önce ben sonra sen kavgası> yapmışlardı. Yuri içeri girdiğinde büyük pencerenin önünde öylece duran bir çocuk gördü. Çocuk tüm gün ışığını yüzünde topluyordu sanki…

Andrey Yuri’nin arkasından içeri girdiğinde Michael’ın parlayan gözlerinin Yuri de takılı kaldığını, Yuri’nin de sanki büyülenmiş gibi ona baktığını gördü.

Asriel’i gören Michael ışıldayan gözlerle yaramaz bir çocuk gibi adeta sekerek kendini büyük pofuduk gibi görünen koltuğuna bıraktı. Oturmasıyla içine gömülmesi bir oldu ama bir saniyelik zaman içinde düzgün oturup ellerini dizlerine koydu. Sonra yanındaki diğer koltuğu gösterdi ve Yuri’ye dönerek;

“oturun lütfen” dedi.
Yuri bir an kendini toparlayamasa da gözlerini Michael’dan ayırmadan el yordamıyla bulduğu bir yere ilişti. Andrey’de gayet sakin Yuri’nin karşısına oturdu.

Birkaç dakika kimse bir şey konuşmamıştı. Yuri o an Michael’ın hayatında gördüğü en güzel çocuk olduğunu görünüyordu. Michael’ın iri, çakır mavi gözleri ve lüleli sarı saçları vardı. Yuri’nin gördüğü en güzel dudaklara ve en biçimli buruna sahipti. Ona baktıkça annesinin bir lafını hatırladı. Annesi ne zaman çok güzel yüzlü bir çocuk görse, özellikle de Hiroshiro’ya karşı “özenle yontulmuş melek heykelleri gibi yüzü var” derdi. İşte şimdi bu lafın anlamını kavramıştı. Üzerinde eski zamanlarda Fransızların giydiği cinsten bol beyaz bir gömlek altında da yüksek belli dar siyah bir kumaş pantolon vardı. Michael o kadar güzeldi ki resmen yüzünden ışık saçıyordu.

O sırada Yuri Michael’ın parlayan gözlerle sanki iltifat dinliyormuş gibi kendisine baktığını gördü. Sonra kafasındaki düşünceleri dağıtmak için konu açmaya karar verdi. Andrey’in bunu yapacağı yoktu. Belli ki Yuri’nin bu halleri oldukça hoşuna gitmişti. Yüzünde sinsi ve zor fark edilir bir gülümsemeyle bir Yuri’ye bir Michael’e bakıyordu. Yuri hafifçe öksürdü;

“yardı…öhm… yardımınıza ihtiyacımız var lordum.”
Andrey artık konuşmanın vaktidir diye düşündü <<lordum haa… kikirkikir>>
“evet efendim eminim neden geldiğimizi biliyorsunuz ama yinede söyleyeyim. Darkness’ın kalkan büyüsüne karşı zayıfım, bana bir anti-ışık büyüsü yapabilir misiniz?”
“taamaam” Michael birden kalkıp arkasındaki boydan boya kitaplık olan duvara döndü. Sonra bir sıçrayışta alçaktan uçup adeta süzülerek kitaplığın önündeki tabureye çıktı. Bir kitap alıp karıştırmaya başladı. Yuri Michael zıplarken kafasında yoyo gibi inip kalkan lüleleri gördükçe bayılacak gibi oluyordu. Arkasını dönmesini fırsat bilerek elini alnına vurup bayılma numarası yaptı. Andrey onun bu saçma tiyatrosunu izledikten sonra, fısıltıyla;

“Michail’e söliceeeemm..”(Michail Michaelin Rusça deyiş versiyonu=Andrey’in abisi)
“ne ! saçmalama” Yuri kısık sesle bağırmıştı. Sonra yan gözle Michael’a baktı. Michael o anda taburedeyken topukları üstünde döndü;
“işte! Burada olduğunu biliyordum”
Yuri onun savrulan lülelerini görünce derin bir nefes alarak koltuğa gömüldü. Michael;

“bilmiyorsun Asriel ama uzun zamandır Darky’nin kalkan büyülerinin kıracak bir ışık büyüsü üzerinde çalışıyordum”
“peki.. buldunuz mu?”
“hayır..tam olarak değil”
“ya… öylemi..”
“ama geçebileceğin kadar açık tutabilirim sanıyorum”
“çok teşekkürler! Bu bana yeterde artar bile”
“tamam öyleyse”
Michael dua eder gibi ellerini birleştirdi. Ellerinden gün ışığı benzeri ışıklar çıkmaya başladı. Sonra bunu Andrey’in alnına yaklaştırdı. Işık Andrey’in teninde yitip gitti.
“işte oldu.”
Andrey ayağa fırladı;
“çok teşekkürler efendim!”
“bir şey değil..benim için zevkti.”
“şimdi gitmemiz gerek.. yapacak çok işimiz var”
“anlıyorum… yine gelin lütfen”
Michael son sözlerini Yuri’nin gözlerinin içine bakarak söylemişti. Yuri ağzını tam açacakken Andrey araya girdi;
“şey efendim.. o bir melek değil… dünyadan geldi. Ama korumam altında özel bir ruh olduğu için onu buraya sokabildim… oda affınıza sığınarak oldu..”
“tamam işte yine affıma sığınarak gelebilirler değil mi… sen getirirsin Asriel..”
Michael yine Yuri’ye döndü. Ama Yuri o sırada Michael’ın ne kadar güzel koktuğuyla ilgileniyordu. Michael’ın ona baktığını fark edince;
“haa.. ben mi tabii.. bende tekrar gelmeyi çok isterim.”
“memnun olurum.. ben hep buradayım” sonra Andrey’e döndü;
“Darky’e söyle Keyas yüzünden Miscka sana çok kırılmış de o nedenini biliyor” ardından gülümsedi. Bu gülümseme Yuri ye sevimli gelmişken Andrey’i korkutmuştu. Yuri içinden “meleklerin gazabı” diye geçirdi. Acaba gerçek miydi?...

Ardından Michael Yuri’ye döndü. Michael’in çakmak çakmak gözleri Yuri’yi adeta büyülemişti. Yuri gitmek istemiyordu ama yapılacak işler vardı. İzin isteyerek ayrıldılar. Kapıdan çıktıklarında Yuri koşarak sarayın açıklarına gitti. Michael’ın dışarıyı seyrettiği büyük pencerelerin buraya baktığından emindi. Elini gözlerine siper yaptı camda onu görmeye çalışıyordu. Michael da onu görünce pencereyi açtı ve el sallamaya başladı. Yuri de ona el salladı. O görmek için sırada sarayın önünü bir kalabalıktır aldı. Herkes pencereye çıkmış el sallayan “gün ışığını” görmek için çabalıyordu. Yuri ve Andrey ilerlerken Michael hala aşağıdakilere el sallıyordu. Kalabalıktan tezahüratlar yükselmeye başladı. Andrey;
“bak gördün mü? Michael’ı görmek herkese nasip olmaz çok şanslısın”
“eveeet ben dünyanın en şanslı insanıyım… keşke Cori de görebilseydi. Bu onun hayaliydi.”
Andrey sesini Türk sineması jönleri gibi yaparak;
“nonun hayatındaki tek melek benim artık”
“ehueheuehue…. Gidiyoruz ha… alışmıştım buraya halbuki”
“cehenneme götüreyim mi seni haa??”
“yok istemem şimdi orda börtü böcek, bin türlü haşere vardır.”
“yok ya sadece Asmodeus’un katında var haşere aslında orda başka şeyler de var ama… sen anladın onu”
“yok ben bilirim o herifin ne sapık olduğunu…. Her şeytanı da sevmem yani yanlış anlama…”
“hımm öyle mi?... duymasın bu dediklerini..”
“duyar mı buradan yaw?”
“walla hiç belli olmaz”
“Michael’cığım beni kurtarır :3”
“yaa demek öyle… Michail’e söylemezsem…”
“Andrey sana bir şey sorcam”
“sor… hadi bakalım bişey geliyor ama”
“hani sen meleksin ya…”
“eeee…”
“senin sevgilin var..”
“EEEeeee!!...”
“acaba Michael’ında … olabilir mi?”
“Michael sana ilgi gösterdi diye düşünüyorsan bunları… unut derim çünkü Michael tüm insanları sever. Bir baba şefkatiyle hem de. Sana ilgi gösterdiyse bu yüzdendir. Ama istese olur mu diyorsan… olur çünkü Michael tanrının gözdesidir o ne isterse olur ama olacağını sanmam”
“hımm… tüh o zaman”
“TÜH YAAA! Ama kararlıyım Michail’e söyleyeceğim. Kikirkikir..”
“öff yapma…”
“çık…olmaz”
Tam o sırada Andrey Yuri’nin koluna yapıştı. Tekrar beyaz ışık etraflarını sardı. İlk geldikleri yerdeydiler şimdi. Andrey;
“artık gidiyoruz.”
Ardından baya uzun bir kuyruğa, kalabalığın içine girdiler. Burası dünyaya açılan kapıydı. Yuri bağırmaya başladı;
“Andrey arkamı kolla ne zaman böyle bir kalabalığın içine girsem tacize uğrarım.”
“hah.. burada öyle şeyler olmaz merak etme..”
Kuyruk ilerledikçe önlerine içinden su akan bir kuyu çıktı. Kuyunun başında iki Principalities* duruyordu. Zaten buradan ilerisi Principalities diyarıydı. Yuri korkuyla;
“atlamayacağız değil mi?”
“atlayacağız ama korkma..”
“hınk…”
Yuri hafif bir çığlık attığında herkes ona bakmıştı. Andrey uzaklaşıp onu tanımamazlıktan gelse ne mümkün.. sonra Andrey bir arkadaşının ona yaklaştığını görünce kuyruktan çıkmak zorunda kaldılar… nezaketen..

Andrey iyice çeneye dalmıştı. Yuri de sıkılıp etrafına bakınmaya başladı. Tam o sırada onca beyazlık içinde bir karaltı gördü.
“İşte!” dedi kendi kendine. Bu oydu. Darkness. Onu yakından görmek için kalabalığın ona yakın kısmına doğru ilerledi. Simsiyah saçlı adam kara bir cüppeye sarınmıştı. Bu adamın garip bir havası vardı. Etraftaki herkes sanki virüs kapacakmış gibi ona yer açarak yürüyordu. Bu arada ona yan gözle bakıyorlardı ve bunu çaktırmamaya çalışıyorlardı. Yuri ona fazla yaklaşmanın bedeline ödeyecekti. Bir güç onu çekiyordu. Başını bir ateş bastı. Aynı o gece kenji’yi ve o kızıl saçlı adamı beraber gördüğünde olduğu gibi… ama ona yaklaşmaktan kendini alamıyordu. Tam arkasında yürüyordu ki adam birden durdu…

Yuri fark edene kadar birkaç saniye geçmişti. aralarında bir karış mesafe vardı şimdi… yuri adamın yavaşça arkasını dönmeye başladığını görünce ağlamamak için kendini zor tuttu. Korkudan titriyordu. Adamın ona tam döndüğünü fark ettiğinde başını iyice eydi. Darkness’ın gözlerinin ölümcül etkisini duymuştu. Adamın kara zırhındaki yumurta büyüklüğündeki değerli taşlara bakıyordu şimdi. Yuri nin boyu adamın göğsüne bile gelmiyordu. O anda herkes donmuş onlara bakıyordu. Herkes korku içindeydi. Biliyorlardı ki Darkness onu kılıcıyla ikiye bölse kimse sesini çıkaramazdı.

O sırada Andrey kalabalıktaki sessizliği fark etmişti ama aldırmadı.
“Asmodeus geçiyordur. Herkes onun güzelliğine kapılmıştır. Kikirkikir..”

Sonra birden garip bir şey hissetti. Hışımla arkasını döndü ve Darkness ve Yuri’nin birlikte Cehennemin kapısından geçmek üzere olduğunu gördü. O an haykırdı…
“DARKNEEEESS!!...”
“Yuri onu duymamıştı. Darness ise bir an dönüp yan gözle ona baktı ama çok geçti. İkisi birden Andrey onlara yetişinceye kadar kapıdan geçmişlerdi bile…

Andrey kapıyı yumruklamaya başladı. Ama faydasızdı. Andrey biliyordu ki kapılar Darkness istemedikçe asla açılmazdı. O zamana kadar Yuri’ye kimbilir neler olurdu…

PRİNCİPALİTİES:dünya ve ahiret sınırını koruyan meleklere verilen ad :3

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
01 Şub 2009 15:14
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 20, 21, 22, 23, Sonraki
21. sayfa (Toplam 23 sayfa) [ 223 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız