Sweet Dreams: Big Mistakes, New Starts(10.Bölüm) Final! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 7, 8, 9, Sonraki |
Yazar
Mesaj
yaaa bak üzüldüm ama ne biliyim yu için değil ondan pek hoşlandığım söylenemezdi zaten ama bu fic'ten sonra daha da çok kızgınım ona ya bu adam kör mü anlamıyorum ki hem sen niye gidiyosun abicim camella cadısının evine yeter şu melodie'yi üzdüğün ufff ya çok üzgün ve kızgınım neyse yeni bölümü 4 gözle(ki bu doğru çünkü gözlük takıyorum) bekliyor olacağım .şimdi bilgisayardan çıkmam lazım 1 veya 2 saat sonra yeniden gireceğim o zamana kadar yazını yetiştirebilir misin yoksa daha sonra mı koyacaksın neyse çok konuştum galiba dediğim gibi birkaç saat sonra yeniden gireceğim ve eğer yeni bölümü yetiştirebilirsen çok sevinirim
ayyyyy!!!! meraktan çatlamak üzereyim . yeni bölümü neden koymuyorsun seni çok sıkmak istemiyorum sonuçta kolay değil bu yani ama beni anlarsın inş .
yeni bölümü çooookkk merak ediyorum napiyim.tüm duyularım açık 4 gözle bekliyorum yeni bölümü neyse bye
yeni bölümü çooookkk merak ediyorum napiyim.tüm duyularım açık 4 gözle bekliyorum yeni bölümü neyse bye
Bölüm 8
~ Geleceğin Kapısı Benim İçin Açıldı ~
Melodie: Peki...sonra?
Tom: Ayrıldık. İkimizde ünlü olduk ve... birbirimizden çok uzaklaşmıştık. Birlikte zaman bile geçiremiyorduk. Bunun en iyisi olduğunu düşündük ve ayrıldık.
Melodie: Hmm.... peki onu... özlüyor musun?
Tom: Yoo... hayır... bak istersen besteni seslendirebilirsin.
Melodie: Hı..? Ben mi?
Tom: Evet. Hem herkes öyle yapıyor. Sesinde o kadar kötü değil.
Melodie: Hmm... olabilir.
Tom: Hem Bill sana yardım eder.
Tam ağzımı açmış itiraz edecekken Johann yüzü solgun bir şekilde geldi. Endişelenip ayağa kalktım. Eğildim.
Melodie: Ne oldu Johann?
Johann: Yoruldum.
Tom: Tamam o zaman gidelim. Zaten doktorun seni merak etmiştir.
***
Eve geldiğimde Bill’i laptopun başına olduğunu görünce şaşırdım. Tek başına olduğu zaman çoğunlukla laptop’u açmazdı bile... Yanına gidip ekrana baktım. Melodie’nin bir fotoğrafı vardı. Yanında ise.... bu olamazdı. Dedikodudan başka bir şey olamazdı bu... ama bu o’nun sayfasıydı.
***
Gün geçtikce hayatı daha fazla tanıyordum. İçimdeki özlem adeta beni öldürüyordu. Johann karşımda arabalarıyla oynuyordu. Ona bakarken aynı zamanda aklıma Yu geliyordu. Çok fazla mı haksızlık yapmıştım? Bu hem ona hem de bana haksızlıktı. Haksızlık... Neden kalbim onu özlediği halde affetmiyordu. Hafif korkmaya başlıyordum. Bu nereye kadar böyle gidecekti ? Sonsuzluğa kadar mı..? Her zamanki gibi odaya pat diye Tom’un girmesiyle düşündüklerimden uzaklaştım. Tom’un arkasından Bill girmişti. Tom kaşlarını hafiften çatmıştı. Bill ise Tom’un aksine gayet sakindi.
Tom: Bize her şeyi anlatacak mısın?
Öğrenmişlerdi...
Zevkle gülümseyerek: Asla.
Bill: Bize anlatmalısın Melodie.
Melodie: Kimseye kim olduğumdan bahsetmeyeceğim. Kimseye...
Johann geldiklerini fark edince ayağa kalktı. Ona gitmesini işaret edince sessizce yan odaya gitti.
Tom: Anlatmalısın!
Ne kadar saklayabilirsin Mel?
Melodie derin bir nefes alarak: Cinema Bizarre... Onlar hayatıma bir kasım ayı girdi. Ve girmelerini sağlayan kişi Kiro’ydu. Ben... o zaman sadece Yu’nun sıradan bir fanıydım. Ama bu çok ileri gitti. Yu’yu kendi ellerimle bir başkasına verdim ve tam geri kazanmış onu almış gibi hissediyorken o... yani Camella Yu’yu tekrardan benim ellerimden aldı. Bazen sevgi yeterli olmuyor biliyor musunuz? Artık bitti. Sözlerimizin hepsi yalandı. Bu sadece hayaldi. Hayal aynı diğerleri gibi büyüleyici bir hayaldi. Ne kadar gerçek olmasını istesem de hayaldi. Ve şimdi ben burada küçük oğlumla birlikte gerekeni yapacağım.
Tom: Melodie...
Bundan sonra geleceğin kapıları benimle açıldı... Ve ben sadece geleceğimi düşünüyordum.... Geleceğimi...
~ Geleceğin Kapısı Benim İçin Açıldı ~
Melodie: Peki...sonra?
Tom: Ayrıldık. İkimizde ünlü olduk ve... birbirimizden çok uzaklaşmıştık. Birlikte zaman bile geçiremiyorduk. Bunun en iyisi olduğunu düşündük ve ayrıldık.
Melodie: Hmm.... peki onu... özlüyor musun?
Tom: Yoo... hayır... bak istersen besteni seslendirebilirsin.
Melodie: Hı..? Ben mi?
Tom: Evet. Hem herkes öyle yapıyor. Sesinde o kadar kötü değil.
Melodie: Hmm... olabilir.
Tom: Hem Bill sana yardım eder.
Tam ağzımı açmış itiraz edecekken Johann yüzü solgun bir şekilde geldi. Endişelenip ayağa kalktım. Eğildim.
Melodie: Ne oldu Johann?
Johann: Yoruldum.
Tom: Tamam o zaman gidelim. Zaten doktorun seni merak etmiştir.
***
Eve geldiğimde Bill’i laptopun başına olduğunu görünce şaşırdım. Tek başına olduğu zaman çoğunlukla laptop’u açmazdı bile... Yanına gidip ekrana baktım. Melodie’nin bir fotoğrafı vardı. Yanında ise.... bu olamazdı. Dedikodudan başka bir şey olamazdı bu... ama bu o’nun sayfasıydı.
***
Gün geçtikce hayatı daha fazla tanıyordum. İçimdeki özlem adeta beni öldürüyordu. Johann karşımda arabalarıyla oynuyordu. Ona bakarken aynı zamanda aklıma Yu geliyordu. Çok fazla mı haksızlık yapmıştım? Bu hem ona hem de bana haksızlıktı. Haksızlık... Neden kalbim onu özlediği halde affetmiyordu. Hafif korkmaya başlıyordum. Bu nereye kadar böyle gidecekti ? Sonsuzluğa kadar mı..? Her zamanki gibi odaya pat diye Tom’un girmesiyle düşündüklerimden uzaklaştım. Tom’un arkasından Bill girmişti. Tom kaşlarını hafiften çatmıştı. Bill ise Tom’un aksine gayet sakindi.
Tom: Bize her şeyi anlatacak mısın?
Öğrenmişlerdi...
Zevkle gülümseyerek: Asla.
Bill: Bize anlatmalısın Melodie.
Melodie: Kimseye kim olduğumdan bahsetmeyeceğim. Kimseye...
Johann geldiklerini fark edince ayağa kalktı. Ona gitmesini işaret edince sessizce yan odaya gitti.
Tom: Anlatmalısın!
Ne kadar saklayabilirsin Mel?
Melodie derin bir nefes alarak: Cinema Bizarre... Onlar hayatıma bir kasım ayı girdi. Ve girmelerini sağlayan kişi Kiro’ydu. Ben... o zaman sadece Yu’nun sıradan bir fanıydım. Ama bu çok ileri gitti. Yu’yu kendi ellerimle bir başkasına verdim ve tam geri kazanmış onu almış gibi hissediyorken o... yani Camella Yu’yu tekrardan benim ellerimden aldı. Bazen sevgi yeterli olmuyor biliyor musunuz? Artık bitti. Sözlerimizin hepsi yalandı. Bu sadece hayaldi. Hayal aynı diğerleri gibi büyüleyici bir hayaldi. Ne kadar gerçek olmasını istesem de hayaldi. Ve şimdi ben burada küçük oğlumla birlikte gerekeni yapacağım.
Tom: Melodie...
Bundan sonra geleceğin kapıları benimle açıldı... Ve ben sadece geleceğimi düşünüyordum.... Geleceğimi...
Bölüm 9
~Neden bile bile onu ölüme gönderiyorsunuz!?~
Yargıç: Ve mahkemenin verdiği karara göre Johann Diederichs şu anki ebeveynleri Odelette Diederichs ve Garren Diederichs’a verilmesi gerek görülmüştür.
Bir an sustum.
Johann: Melodie...
Ya şimdi Johann’ı kurtaracaktım yada onun ölmesine izin verecektim. Hafifçe başımı arkaya çevirdim. Johann gözleri endişeyle bana bakıyordu. Rahat bir tavırla ona bakıp gülümsedim. Sonra önüme baktım. Yargıç toplanmış tam kalkmıştı ki ağzımdan kalbimden gelen sesler çıktı.
Melodie: Neden?! Neden bunu yapıyorsunuz? Görmüyor musunuz? O tam 2 defa intihara kalkıştı..? Neden? MUT-SUZ-LUK-TAN-! Şimdi siz onu onlara verirseniz o bunlara devam edecek! Ölünceye kadar devam edecek..! Neden bile onu ölüme gönderiyorsunuz!?
Gözlerim dolmuş yargıç şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Son bir cümle için ağzımı açtım.
Melodie: Yargıç lütfen her şeyi unutun ve kimde kalmak istediğini Johann’a sorun. Burada ondan söz ediyorsak onun düşüncelerini almalıyız.
Yargıç: Johann sen kiminle kalmak istiyorsun?
Johann bir an bile düşünmenden: Melodie ile... O beni çok seviyor ve beni o büyüttü. Benimle her zaman ilgileniyor. Ve beni çok iyi tanıyor Bay Yargıç ...
Yargıç: Yazılanları silin.Johann Diederichs Melodie Héroult’un yanına verilip velayeti Bayan Héroult’un üstüne alınacaktır. Eğer Melodie Héroult’a bir şey olursa ki yada Johann’a yardım edemeyecek olursa Bayan Héroult’un yakınına verilecektir. Yakını Johann’a iyi bakmazsa Héroult’lardan alınıp Diederichs’lara verilecektir. Evet duruşma bitmiştir. Sıradaki!
Sevinçlere Johann’ın elini tuttum. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı...
***
Aradan uzun süre geçmişti. Bu kadar mutluluk beni tedirgin ediyordu. İstediğim her şey olmuştu. Hayallerimden biri dışında hepsi gerçekleşmişti. Yolda yürürken onları gördüm. Berlin’deydim... Aylar önce buraya gelmiştim. Ama onlarla ‘tesadüf’ olarak karşılaşmak benim için şans olurdu. Şansa o kadar çok ihtiyacım vardı ki... Yu’nun Camella’yı terk ettiğini tahmin edebiliyordum. Camella’nın çoktan yeni bir sevgili bulduğunu tahmin edebiliyordum.Birden önümden tanıdık bir yüz geçti. Şapkalıydı ve gözleri siyah gözlükleri sayesinde kapanıyordu. Gözlerinin önüne sarı bir saç düşmüştü. Burnu normaldi.Arkadan baktığımdan sarı siyah saçlarını gördüm. Bu Strify olmalıydı...
Melodie: Strify!
Strify olduğundan emindim. Dönüp arkasıyla bakmasıyla anladım.
Strify: Melodie!
Koşarak yanıma geldi. Ve sarıldı. Bir şeyler mi olmuştu? Yoksa Hannes-
Strify: Neler oldu bi bilsen... Burada olmanı çok isterdik.
Melodie: Strify ne oldu?!
***
Melodie: Strify ben çok üzgünüm...
Strify: Boşver senin suçun değil. Bu baştan yanlıştı.
Melodie: Yu nerde?
Strify: Şeyy....
Melodie: Nerde dedim?
Strify: Melodie gitmesen çok iyi olur. Boşver. Şimdi ararız Yu gelir.
Melodie: Nerde!?
Strify: Otelde..
Melodie: Teşekkürler Strify!
Ayağa kalktım ve Yu’ya aşkıma koştum. Strify’e aldırmadım bile. Tek duyduğum arkadan “MELODİE” diye bağırmasıydı... Odanın kapısının önüne geldiğimde sırıtıyordum. Kapının önünde uzun bir süre durdum. Çıktı diye tam arkamı dönecekken kapı açıldı ve Yu karşıma çıktı.
~Neden bile bile onu ölüme gönderiyorsunuz!?~
Yargıç: Ve mahkemenin verdiği karara göre Johann Diederichs şu anki ebeveynleri Odelette Diederichs ve Garren Diederichs’a verilmesi gerek görülmüştür.
Bir an sustum.
Johann: Melodie...
Ya şimdi Johann’ı kurtaracaktım yada onun ölmesine izin verecektim. Hafifçe başımı arkaya çevirdim. Johann gözleri endişeyle bana bakıyordu. Rahat bir tavırla ona bakıp gülümsedim. Sonra önüme baktım. Yargıç toplanmış tam kalkmıştı ki ağzımdan kalbimden gelen sesler çıktı.
Melodie: Neden?! Neden bunu yapıyorsunuz? Görmüyor musunuz? O tam 2 defa intihara kalkıştı..? Neden? MUT-SUZ-LUK-TAN-! Şimdi siz onu onlara verirseniz o bunlara devam edecek! Ölünceye kadar devam edecek..! Neden bile onu ölüme gönderiyorsunuz!?
Gözlerim dolmuş yargıç şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Son bir cümle için ağzımı açtım.
Melodie: Yargıç lütfen her şeyi unutun ve kimde kalmak istediğini Johann’a sorun. Burada ondan söz ediyorsak onun düşüncelerini almalıyız.
Yargıç: Johann sen kiminle kalmak istiyorsun?
Johann bir an bile düşünmenden: Melodie ile... O beni çok seviyor ve beni o büyüttü. Benimle her zaman ilgileniyor. Ve beni çok iyi tanıyor Bay Yargıç ...
Yargıç: Yazılanları silin.Johann Diederichs Melodie Héroult’un yanına verilip velayeti Bayan Héroult’un üstüne alınacaktır. Eğer Melodie Héroult’a bir şey olursa ki yada Johann’a yardım edemeyecek olursa Bayan Héroult’un yakınına verilecektir. Yakını Johann’a iyi bakmazsa Héroult’lardan alınıp Diederichs’lara verilecektir. Evet duruşma bitmiştir. Sıradaki!
Sevinçlere Johann’ın elini tuttum. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı...
***
Aradan uzun süre geçmişti. Bu kadar mutluluk beni tedirgin ediyordu. İstediğim her şey olmuştu. Hayallerimden biri dışında hepsi gerçekleşmişti. Yolda yürürken onları gördüm. Berlin’deydim... Aylar önce buraya gelmiştim. Ama onlarla ‘tesadüf’ olarak karşılaşmak benim için şans olurdu. Şansa o kadar çok ihtiyacım vardı ki... Yu’nun Camella’yı terk ettiğini tahmin edebiliyordum. Camella’nın çoktan yeni bir sevgili bulduğunu tahmin edebiliyordum.Birden önümden tanıdık bir yüz geçti. Şapkalıydı ve gözleri siyah gözlükleri sayesinde kapanıyordu. Gözlerinin önüne sarı bir saç düşmüştü. Burnu normaldi.Arkadan baktığımdan sarı siyah saçlarını gördüm. Bu Strify olmalıydı...
Melodie: Strify!
Strify olduğundan emindim. Dönüp arkasıyla bakmasıyla anladım.
Strify: Melodie!
Koşarak yanıma geldi. Ve sarıldı. Bir şeyler mi olmuştu? Yoksa Hannes-
Strify: Neler oldu bi bilsen... Burada olmanı çok isterdik.
Melodie: Strify ne oldu?!
***
Melodie: Strify ben çok üzgünüm...
Strify: Boşver senin suçun değil. Bu baştan yanlıştı.
Melodie: Yu nerde?
Strify: Şeyy....
Melodie: Nerde dedim?
Strify: Melodie gitmesen çok iyi olur. Boşver. Şimdi ararız Yu gelir.
Melodie: Nerde!?
Strify: Otelde..
Melodie: Teşekkürler Strify!
Ayağa kalktım ve Yu’ya aşkıma koştum. Strify’e aldırmadım bile. Tek duyduğum arkadan “MELODİE” diye bağırmasıydı... Odanın kapısının önüne geldiğimde sırıtıyordum. Kapının önünde uzun bir süre durdum. Çıktı diye tam arkamı dönecekken kapı açıldı ve Yu karşıma çıktı.
Evet bu çok ani bir kararla bitmişti. Ve aradan o kadar uzun zaman geçti ki ben bile hatırlamıyorum. Sadece ve sadece kararımın final bölümünü koymamak olduğunu hatırlıyorumç Ama ne kadar yarım bıraksamda yarım bırakmayı sevdiğim pek söylenemez. Kısacık bir finalle son veriyorum.
Bölüm 10
~Sonsuzluk... ~
Yu belini havluyla sarmıştı. Gözleri şaşkın ağzın ise ebediyen suskunluğa mahkum olmuş gibiydi. Birden içerden o ses... Camella’nın sesi duyuldu.
Camella: Aşkım? Kim gelmiş?
Sesi o kadar mutlu çıkıyordu ki... O kadar mutluydu ki... Yu cevap vermeyince kapının önüne geldi beni görünce bir an bile bozulmadı. Yu’nun yanağından öpüp,sarıldı. Tek bir söz bile çıkmadı ağzımdan.. İhanet... dünyadaki en kötü şeydi... Hele birisi sana kaç bin defa ihanet etse bile onu hala sevmen acılarında en büyüğüydü. Ayaklarım buradan hemen beni götürmek istercesine geri dönüyordu. Resepsiyona yaklaştığımızda Yu beni durdurmuştu. Geç kalmıştı... Belindeki havluyu silip altına pantolon giymişti. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Hiç görmemiştim. Yu hiçbir zaman bu kadar çok ağlamamıştı. Birden içindeki iki kelimeyi haykırarak herkesin önünde söyledi.
Yu: SENİ SEVİYORUM! Herkesten her şeyden daha çok seviyorum....
Ben bunları daha önce kaç defa duymuştum? Kaç defa aynı şeyler olmuştu? Bunlara bir son vermeyi o kadar çok isterdim ki... Son... sadece son... Arkama döndüm ve koşmaya başladım. Otelin kapısını hızlıca açıp kendimi dışarı attım... Yalan dünyaya...
DÜTT DÜTTT DÜTTT PATT
Gözlerim giderek kapanıyor... Etrafımda sadece tonlarca insan var... Hannes dizinin üstüne başımı koymuştu. Ağlıyordu. ‘Melodie! Melodie!’ bağırıyordu... Her yerim... her yerim sıcacık... Kıpkırmızı.... Yu’nun gözlerine son bir kez bakıyorum...
Melodie: Bırak... beni...
Bırak beni Hannes... Beni artık bırak... Beni sonsuzluğa teslim et... Ruhumu,bedenimi... bırak artık.... Sonsuzluğun içinde sadece senin için dua edeyim.... Sadece her zaman olduğu gibi seni seveyim...Bırak beni... Seni seviyorum... Ama artık bitti.... Bit-...
***
Romeo elini omzuma koyarak: Hadi Hannes gidelim...
Beyaz gülleri mezarının üstüne bıraktım. Ona son kez dua okudum. Melodie ben her şeyi sende buldum. Ve ben seninde dediğin gibi ‘hayal’imde böyle bir son kurmamıştım... Ama Melodie sana söz veriyorum seni bırakacağım...
Mezar taşına eğilip fısıldadığım: Seni çok seviyorum... Bir tanem...
Devamı var ama koymayacağım çünkü yarım.
İşte bu kadar bitti.
Eylül 2008-Nisan 2009
Bölüm 10
~Sonsuzluk... ~
Yu belini havluyla sarmıştı. Gözleri şaşkın ağzın ise ebediyen suskunluğa mahkum olmuş gibiydi. Birden içerden o ses... Camella’nın sesi duyuldu.
Camella: Aşkım? Kim gelmiş?
Sesi o kadar mutlu çıkıyordu ki... O kadar mutluydu ki... Yu cevap vermeyince kapının önüne geldi beni görünce bir an bile bozulmadı. Yu’nun yanağından öpüp,sarıldı. Tek bir söz bile çıkmadı ağzımdan.. İhanet... dünyadaki en kötü şeydi... Hele birisi sana kaç bin defa ihanet etse bile onu hala sevmen acılarında en büyüğüydü. Ayaklarım buradan hemen beni götürmek istercesine geri dönüyordu. Resepsiyona yaklaştığımızda Yu beni durdurmuştu. Geç kalmıştı... Belindeki havluyu silip altına pantolon giymişti. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Hiç görmemiştim. Yu hiçbir zaman bu kadar çok ağlamamıştı. Birden içindeki iki kelimeyi haykırarak herkesin önünde söyledi.
Yu: SENİ SEVİYORUM! Herkesten her şeyden daha çok seviyorum....
Ben bunları daha önce kaç defa duymuştum? Kaç defa aynı şeyler olmuştu? Bunlara bir son vermeyi o kadar çok isterdim ki... Son... sadece son... Arkama döndüm ve koşmaya başladım. Otelin kapısını hızlıca açıp kendimi dışarı attım... Yalan dünyaya...
DÜTT DÜTTT DÜTTT PATT
Gözlerim giderek kapanıyor... Etrafımda sadece tonlarca insan var... Hannes dizinin üstüne başımı koymuştu. Ağlıyordu. ‘Melodie! Melodie!’ bağırıyordu... Her yerim... her yerim sıcacık... Kıpkırmızı.... Yu’nun gözlerine son bir kez bakıyorum...
Melodie: Bırak... beni...
Bırak beni Hannes... Beni artık bırak... Beni sonsuzluğa teslim et... Ruhumu,bedenimi... bırak artık.... Sonsuzluğun içinde sadece senin için dua edeyim.... Sadece her zaman olduğu gibi seni seveyim...Bırak beni... Seni seviyorum... Ama artık bitti.... Bit-...
***
Romeo elini omzuma koyarak: Hadi Hannes gidelim...
Beyaz gülleri mezarının üstüne bıraktım. Ona son kez dua okudum. Melodie ben her şeyi sende buldum. Ve ben seninde dediğin gibi ‘hayal’imde böyle bir son kurmamıştım... Ama Melodie sana söz veriyorum seni bırakacağım...
Mezar taşına eğilip fısıldadığım: Seni çok seviyorum... Bir tanem...
Devamı var ama koymayacağım çünkü yarım.
İşte bu kadar bitti.
Eylül 2008-Nisan 2009
8. sayfa (Toplam 9 sayfa) [ 87 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |