Eski fanfiction'ları okuyordum son birkaç gün. Sonra neden ben de bir şeyler yazmıyorum dedim ve yazmaya başladım. Eğer okunursa devamı da gelecek. İyi okumalar.
1. Bölüm: Alara
Spoiler:
Her yer arkadaşlarının kanıyla kızıla boyanmıştı. Onların cesetleri üzerinde duruyordu Alara. Sadece arkadaşlarının cesetleri değildi üzerinde durduğu bu dağ. Bir sürü masum insanın cesedi ayaklarının altındaydı. Ve onların kanıyla yıkanmıştı.
Gördüğü bu korkunç rüya çalan alarmıyla son buldu. “Yine aynı rüya,” dedi kendi kendine. Bir sürü insan ölüyordu ve Alara hiçbirini kurtaramıyordu. Bu rüyayı görmekten bıkmıştı artık. Çaresiz hissetmekten ve en önemlisi de birilerini kurtaramamaktan bıkmıştı. Gerçek değildi. Sadece aptal bir rüyaydı ama bu rüyanın bu kadar içine işlemesine anlam veremiyordu.
Derin bir nefes aldı ve yavaşça dışarı verdi. Saat 06.30’u gösteriyordu. Hazırlansa iyi olacaktı. Ayaklarını soğuk parke zeminle buluşturdu ve lavabonun yolunu tuttu.
“Günaydın,” dedi uzun boylu, esmer, mavi gözlere sahip olan ağabeyi lavabodan çıkarken.
“Sana da günaydın,” diye karşılık verdi ağabeyine ve lavaboya girdi.
Mesanesini boşalttıktan sonra yüzünü yıkamak için aynanın karşısına geçen Alara, gözaltı torbalarının şişmiş olduğunu fark etti. Dün gece geç yatmıştı ne de olsa. Bu durum normaldi. Kahverenginin koyu tonlarında olan gözleri ruhsuz bir şekilde yansımasına baktıktan sonra yüzünü yıkamaya başladı.
Lavabodaki işini tamamlamış olan Alara, kahvaltısını yapmak için mutfağa gitti. Annesi her zamanki gibi masayı hazırlamıştı. “Günaydın canım,” dedi güler bir yüzle.
“Sana da günaydın anneciğim,” demişti annesine. Annesi orta boylu, esmer ve mavi gözlere sahip bir kadındı. Tıpkı ağabeyi gibiydi. Bir tek Alara ikisinden farklıydı. Koyu kahverengi saçlara ve saçlarıyla aynı renk gözlere sahipti. Üstelik yaşından küçük görünmesine sebep olan yuvarlak bir yüz yapısı vardı. Keşke kendisi de annesi ve ağabeyi gibi yaşını gösterebilseydi. Ama ne yazık ki babasına benziyordu. En azından annesi böyle söylüyordu Alara’ya.
“Dün gece iyi uyuyamadın mı?” diye sordu annesi.
“Bunu da nerden çıkardın?” diyerek soruya soruyla yanıt vermişti masaya otururken.
“Gözaltı torbaların şişmiş. Sanırım ‘erken yat’ dediğim halde sözümü dinlemeyip geç yatmışsın her zamanki gibi.”
Annesinin imalı bakışlarına sadece masum bir gülümsemeyle karşılık verdi Alara.
*
“Geç yattın diye annemden azar işittin yine değil mi?” diye sordu ağabeyi Arda, okula giderken.
“Geç yattıysam ne olmuş yani? Bu benim zararıma. Onu ilgilendiren bir şey yok,” diye söylendi Alara, “Hem nasıl oluyor da sen geç yattığın halde gözlerine bir şey olmuyor?” diye sordu ağabeyine.
“Ne diyebilirim ki? Sanırım doğuştan şanslıyım,” gülümsüyordu Arda.
“Keşke ben de senin kadar şanslı olabilsem. O zaman annem bana kızmazdı.”
İki kardeş durağa varmış ve çok geçmeden otobüs gelmişti. İzmirim kartlarını bastıktan sonra ikisi de boş buldukları bir yere oturmuş ve hiç konuşmadan tüm yolu geçirmişlerdi.
Ağabeyinin ne kadar şanslı olduğunu düşünmeden edemedi Alara. O, her zaman mükemmel olandı. Ama Alara onun gibi değildi. Sadece sabah olan bu olaydan dolayı böyle düşünmüyordu. Ders notları bayağı iyiydi ve gelecek yıl iyi bir üniversiteye gideceğinden emindi. Ama Alara’nın notları kötüydü. Bu da yetmezmiş gibi en yakın arkadaşı Meryem de ağabeyinden hoşlanıyordu ve sürekli Alara’yla onun hakkında konuşuyordu. Sanki sırf Arda'ya yakın olabilmek için Alara’yla arkadaş olmuş gibiydi.
Arda’nın sesi Alara’yı düşüncelerinden sıyırdı, “Geldik sayılırız. Yavaştan kalkalım.”
*
Dönemin ilk günüydü. Bu yüzden müdürün uzun konuşmasına maruz kaldılar bu soğuk şubat ayında. Müdürün konuşması nihayetinde bitti ve İstiklal Marşı okunduktan sonra herkes sınıflarına yerleşti.
“Duydunuz mu? Aysel hoca doğum iznine çıktığı için bu dönem onun yerine yeni bir edebiyat öğretmeni gelmiş. İlk dersimiz onunla olacakmış. Duyduğuma göre bayağı yakışıklı bir hocaymış,” diyen Sude’nin yüzünde hınzır bir gülümseme belirdi.
Sırasına oturan Meryem, “Sen ne diyorsun? Duyduğuma göre sarışınmış. Sarışın erkekler çok yakışıklı oluyorlar,” dedi Sude’ye.
İkisinin bu sıkıcı muhabbetlerine katlanmak zorunda kaldığına inanamıyordu Alara. Ne yazık ki duvar kenarında oturuyordu ve bu muhabbetten kurtulmak için önce Meryem’i oturduğu yerden kaldırması gerekecekti. Meryem ise haliyle kalkmayacak, hatta böyle güzel (!) bir muhabbeti böldüğü için Alara’ya kızacaktı. En iyisi oturduğu yerden kalkmamaktı.
Bir süre daha Sude’yle Meryem’in sıkıcı muhabbetlerine katlandıktan sonra yeni edebiyat öğretmenleri sınıfa geldi. Yeni öğretmenin yakışıklı olup olmamasını umursamıyordu. Sadece bugünün de önceki günler gibi geçip gitmesini umuyordu.
“Günaydın arkadaşlar!” diyen edebiyat öğretmenine baktı Alara ve gördüğü şey karşısında donup kaldı.
25 Eyl 2020 10:31
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi):SanJi, animechih, RPGer
Forumda gezerken buraya da bir bakayım dedim. : )
İlginç başladı. Sanki kız seçilmiş kişi ve bunu bilenler yakınında durmak istiyor gibi ama bu sadece bir tahmin : ) Neyse bakalım ileriki bölümlerde neler olacak bekliyoruz.
07 Arl 2020 15:14
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi):SanJi, NekoBetsy
Açıkçası hiç okunmayacagini düşünüp devamını getirmedim ama sizler için yazacağım
Olur. Ne zaman vaktin varsa o zaman yazıp atabilirsin. Burada yeni bölümün geldiğini gördükçe okurum. : )
07 Arl 2020 18:25
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi):SanJi, NekoBetsy
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 6 mesaj ]
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız