Sonunda böyle birşey yapıldığına çok sevindim ben ayrıca filmin kaliteside Türk standartlarına göre muhteşem. Bizimde tarihimiz var bizde yapabiliriz. Böyle Film'ler devam eder umarım.
Bu Tür Yenilikçi Projelerde Cem Yılmaz'da çok iyi bir adam.
BKNZ;
Arog
Yahşi Batı
Gora
vb. vb.
Konu olarak Diğer Türk filmlerinden sıyrılan ve kalite olarakta kendini belli eden filmler. Bir kız bir oğlan yok.

Başlarda "eh işte" düzeyinde seyretse de, fethin başlangıcından sonrası enfesti! Vatikan'dakilerin bir kısmını saymazsak, görsel efektler kesinlikle şahaneydi. Kıyafetlere ve repliklere de sözüm yok şahsen, çok güzeldi her şey. Sadece seslendirmelerin bir kısmı karakterlere tam oturmamıştı bana göre ama ortada çok da rahatsız edici bi' durum yoktu pek tabii. Bir de bence bu filme sadece Ulubatlı Hasan'la Guistiniani'nin kılıçları konuşturduğu sahne için bile gidilir.

Her neyse işte. Kısacası, bence uğruna harcanan her kuruşun hakkını veriyor film.

Bu arada, Fatih Sultan Mehmet'i oynayan adam çok şanslı, herkese nasip olmaz öyle rol -ki adam sonuna kadar hakkını vermiş rolünün-. Yerinde olmayı o kadar çok isterdim ki... Ama maalesef en başta kromozomlarım buna müsaade etmiyor. Filmin sonunda bir yandan ağlıyor, bir yandan tebessüm ediyor, bir yandan da "Acaba makyajla Fatih Sultan Mehmet'e benzetebilirler mi beni? Bu rol için ufacık da olsa bi' şansım olabilir mi ki?" diye düşünüyordum. Sonra kendime geldim.

Şu da filmin resmi sitesi.

Vay...Desdemona, icinde savasci yasatiyorsun sen de : D
heheh her saniyesi ama ozellikle savas kisimlari, o efektler insanin nefesini kesiyor.
Hakikaten her kurusun hakkini vermisler.

Gidin arkadaslar, aa yok mehter yoktu yasasin film de bug buldum diyen her cipurayi umursamadan gidin, allasen kim izledigi filmde hayat anlami ararcasina izliyor ki de forumlar cosmus o.O

Filmi az önce izledim efendim. Eleştirilecek olduktan sonra çok şey bulunur, ama ben kendimden beklemeyeceğim bir anlayışlılıkla en çok gözüme batanları söyleyip gerisini yutacağım zira filmi sevdim. Gerçekten sevdim.

Filmi tam ikiye bölmüşler. İki farklı film izlemiş gibiyim.

İlk yarıyı arkamdaki 9-10 yaşlarında ki çocuğun gözünden özetlemek gerekirse: ''Bu adam iyi miydi kötü müydü?''

Böyle bu. Kılıç kalkan işlerine girince karakterleri ve hikayeyi bir türlü oturtamıyoruz biz. Yine 'kötü' adamlar alemlerde göbeklerini hoplatarak gülüyorlar ve yine 'iyi' adamlar 'ben şöyle farklı olacağım, böyle yapacağım, ben şu kadar büyüğüm' hayallerinde. Muhteşem yüzyıl izlemiş gibi hissettim kendimi ilk yarıda. Fakat muhteşem yüzyıl dizi olduğu için, bir bölümü iki saate yakın sürdüğü için gözardı ettiğimiz zayıflıklar filmde çok göze batıyor. Oyunculuklar belki filmin en zayıf yönü. Hani bu kadar para harcanmış, oyuncularda biraz daha iyi seçilseydi keşke. Fatih Sultan Mehmet ve Hasan haricindekileri beğenmedim. 'Bari kötü adamı değiştirseydiniz uleyn' diye diye bitirdim ilk yarıyı. Hatta film arasında pişman olma yoluna ufak ufak girmiştim. Tavsiyem ikinci yarıyı izlemeden filmle ilgili kesin bir yargıya varmayın. İkinci yarı gerçekten başka bir filmdi. İlk yarıdan sonra önyargıya boğulmuş olmama ve tabi sonucu da doğal olarak biliyor olmama rağmen soluksuz izledim (Hasan'ı en hareketli sahnelerin ortasına ortasına atan aklı seveyim). Savaş sahneleri çok etkileyiciydi. Bizim standartlarımızın çok üstündeydi. 'Kötüler' ve 'iyiler' savaş paydasında buluşturulmuşlar, ana karakterler biraz daha derinleştirilmiş vs. Güzel olmuş yani, gerçekten güzel olmuş. Her şeyde kusur bulan bir insan olduğum için gözüme batan her şeye kafamı taktım tabi ama onları burada yazmayacağım, film çıktığından beri Hollywood standartlarında eleştirileriyle gözlerimi yaşartan uyuz eleştirmenlerden olmayacağım. Bu film özellikle ikinci yarısıyla yurdum topraklarından çıkmış en başarılı savaş&tarih filmidir. Sırf bu yüzden izlenmeli, desteklenmelidir. Fazıl Say'ın içime düşürdüğü ''Türk'ün Türk'e reklamı'' şüphesi de yersiz çıktı denebilir. En azından korktuğum kadar olmadı. Evet reklam var ama bu sadece Türk yapımı filmlerde değil hepsinde var zaten. Tarafsız bir tarih&savaş filmi izlediğimi hatırlamıyorum.

Velhasıl, izlenmesi gereken bir film bence. Ulubatlı Hasan ve Fatih karakterlerini oynayan oyuncular başarılılardı. Sırf sadece Fatih anlatılmadığı, Hasan'a tarih kitaplarının biçtiği en fazla bir paragraflık rolden çok daha fazlası verildiği için bile izlenir. Babam izlerken uyumadığı için bile izlenir

Fetih filmi değildir, fethin fantastik kurgusudur...
İstanbul fethinin oryantalist kaynaklara göre yorumudur...
Tarihi gerçeklikten uzak, efsanelere dayalı metin üzerine oturtulmuş görsel şölendir...
İlköğretim, lise ve hatta üniversitelerde dahi bize dayatılan bilgilerin reprodüksiyonudur.

Tarihi film yapılmak isteniyorsa eğer, tarihi iyice araştırıp olabildiğince gerçekleri yansıtmak gerekir. Bugüne kadar ki kaynakları taraflıca değil etraflıca araştırılıp yansıtılmalıdır...

Tarihi bir film olarak bakıldığında başarısız bulsam da, aksiyon-fantastik kurgu kategorisinde bakarsam başarılı bulabilirim... Zira bana göre milli değerlere hitap etmekten ziyade maddi değerleri gözeten bir yapım. Verelim gazı herkes alsın mantığı...

Görsel efektler içinde herkes yerin dibine sokacaktır ki bazı animasyonlarda ve 3D modellemelerde saçmaladıkları aşikar fakat Türkiye'de henüz hollywood düzeyinde animasyon ve dijital efekt uygulayabilen bir post prodüksiyon yok maalesef. Bu nedenle başarılı bulduğumu söyleyebilirim.

Michael Bay'in (ki kendisi en nefret ettiğim yönetmenlerden biridir) Pearl Harbor'u gibi bir şey olmuş. Belgesele dönmesin diye tarihi gerçeklerden uzaklaşıp, ekrana yapışsın diye bir aşk hikayesi koymuşlar. Pearl Harbor'da dandik bir aşk hikayesini hikayenin merkezine koyup esas konuyu geri plana atmıştı.

Kurtlar Vadisi filmleri gibi Türk halkının egosunu tavana çıkarmak amacıyla yapılmış bir film. Büyük bütçesi dışında Cüneyt Abi'nin Kara Murat, Malkoçoğlu filmlerinden hiç bir farkı yok. O zamanlarda da böyle bir bütçe olsaydı bunun gibi bir film çekilirdi, çünkü konsept aynı : Adi, rezil Bizans, şahane Türkler, ecnebi hatunu "götüren" cesur Türk cengaveri vs. vs. Düşmanı hala öcü, canavar gibi göstermek soğuk savaş dönemindeki propaganda filmlerinde kaldı, yönetmen beyin bunu aklından çıkarmaması gerek.

Fetih 1453, yüksek bütçeyle çekilmiş bir Kara Murat filmi. Başka birşey bekliyorsanız büyük hayal kırıklığına uğrayacaksınız.

Bütün bu eleştirilerime rağmen iyi ki yapılmış dediğim bir film. Muhteşem Yüzyıl ve Fetih gibi prodüksyonlara bu ülkenin ihtiyacı var. Kendi tarihimize yabancı bir millet oluyoruz. Yaşı 50'ye dayanan annem bile bu yaştan sonra boş zamanında oturup laptopundan Osmanlı padişahlarının hayatlarını araştırmaya başladı. Bir dahaki sefere kim bilir, belki daha güzel bir film çıkarırlar bundan edindikleri tecrübe ile.

Kısacası böyle filmlerin çekilmesine devam edilmeli. Ama lütfen bir dahaki sefere biraz daha araştırılarak ve tarihi gerçeklere dayanarak bir senaryo çıkarılsın. Hollywood'a özenerek değil.

Not: Zamanınız varsa IMDB'ye bir göz atın. Bizimkiler bu filmin iyi not almasını "Milli Dava" olarak görmüşler galiba. Gelen geçen 10 veriyor.

Tarihi gerçeklere uygun değil diyen arkadaşlar nerelerde yanlışlıklar olduğunu yazarlarsa sanki daha destekli bir eleştiri olurmuş gibime geliyor.

"Adi, rezil Bizans" filmde olmayan bir olgu; hangi sahne bu düşünceyi uyandırdı merak ettim.

"Şahane Türkler"e de pek rastlanmıyor. Filmin tek kusursuz karakteri, biraz yabancı filmlerin ana karakterlerinden "esinlenildiği" belli olan Ulubatlı Hasan. Hasan tam William Wallace, Leonidas, Balian ve Aşil'in karışımı olmuş. Ne kadar başarılı tarihi epik varsa toplamışlar öğelerini ve ortaya pek de gerçekçi olmayan bir Hasan tiplemesi çıkmış.

Sırf aşk hikayesi olsun diye ortaya atılmış olan bir kadın karakter var-ki hayatımda gördüğüm en kötü oyunculardan biriydi. O dönem Osmanlı'sında büyük bir tabu olan zina konusuna hiç değinmiyorum. Sonuçta "muta nikahı" diye bir olgunun parladığı bir kültür. Ayrıca iki baş dönmesi, bir mide rahatsızlığı=hamilelik tarzı Hollywood klişesi de mevcut.

"Düşman" pek öcü olarak gösterilmiyor filmde. Ne de Türkler mükemmellikleriyle müthiş bir zafer kazanıyorlar. Özellikle filmin ortalarında "İstanbul'u alamayacaklar galiba" hissiyatı oluşuyor. Film daha çok iki "iyi"nin çarpışması olmuş.

Görsel efektler konusuna gelince: Açık ara rezalet. Olmayan gölgeler, kürklerden yansıyan yeşiller, plastik/pastel şehirler, hiç bir elle tutulacak yanı olmayan Kartal sahnesi... Kostümlere iyi para harcandığı ve koreografi iyi yapıldığı için bire bir dövüş sahneleri hoş olmuş ancak büyük savaş sahnelerinde bir kaos ve rendering hataları deniziyle karşılaşıyorsunuz.

Fetih'in en önemli gelişmesi olan gemilerin karadan yürütülmesi ise sanki sınavın son dakikasında istediği kopyayı almış bir öğrenci edasıyla çırpıştırılarak araya sıkıştırılmış. Urban'ın kızının gereksiz yere zaman çaldığı saçma sahneleri silerek gemilerin yürütülmesi daha uzun tutulabilirdi.

Filmin en olmuş yanı ise kuşkusuz lağımcıların mücadelesiydi, ki bana kalsa yalapşap bir aşk hikayesini değil bu lağımcıların yaşadıklarını ön plana alarak Fetih'i anlatırdım. Lağımcıların hem fizikleri, hem de oyunculukları "filmin en iyisi" sıfatını hak eder nitelikteydi.

Filmin en eksik yanı ise ne kardeş katline, ne de Fatih'in bile engelleyemediği ve şehrin fethinden Padişah şehre girinceye kadar gerçekleşen 3 günlük yağma sürecine değinilmemiş oluşuydu. Bir de tabii dönemin en etkili simalarından Akşemsettin'in Samanyolu TV dedesine dönmüş olması rahatsız ediyordu.

Yağma sürecine dönersek: Şehirde Fatih'in Patrik'le buluşmasından sonra bir genel af ilan ettiği biliniyor. Ayasofya'ya sığınanlara dokunulmadığı da bir tarihsel gerçek. Ancak yağmanın gösterilmemiş olması pek hoş olmamış. Sondaki Clinton sahnesini saymazsak Ortodoksların sevinci de anlaşılır, çünkü yapılan yardımlar karşılığı Vatikan'a verilmiş bir söz var, ve şehir kurtulsa bile Katolikleştiriliecekler. Ama sondaki bebek sahnesi pek olmamış.

Filmin en etkileyici repliği ise kuşkusuz "Padişahlar oğullarını sevmezler mi?" olmuş. Aslında Padişahların aile ilişkileri ve lağımcılar üzerine kurulmuş bir Fetih hikayesi belki halk tarafından pek anlaşılmasa da uluslararası camiada yoğun takdir görürdü.

Sonuç olarak; film, Türk sineması için bir kilometre taşı ve Türk Sinemasının sektörleşmesinde önemli bir yeri olacak. Gidilmesi gereken bir film olmakla beraber-çünkü akranları olan 300 ve Kingdom of Heaven ile eşdeğer kalitede- imdb.com'daki 8.5 puanını hak etmiyor. Fetih 1453 filmi için uygun puan bence 7 ya da 6.5'tir.

Eleştirilerinizde bahsettiğiniz başlıkları açarak neden belirli izlenimlere kapıldığınızı aktarırsanız daha başarılı bir metin ortaya çıkar diyerek yazımı bitiriyorum.

Öncelikle Ulubatlı Hasan gerçekte yoktur. Ulubatlı Hasan, fetih sırasında orada bulunan Bizanslı tarihci Francis'in fetih hikayesi üzerine ek yapan bir hikayecinin ürünüdür. Hiç bir Osmanlı arşivinde Ulubatlı Hasan ismi geçmemektedir. Gerçek olan şey Fatih'in Konstantiniyye surlarına ilk sancağı dikecek askere tımar vereceğini söylemesidir. Evet elbet sancağı birileri dikmiştir fakat Ulubatlı Hasan oklarla delinmiş bir halde sancağı dikmesi efsanedir...

Şahi topları döktürülmüş fakat 1200 metre menzili olan bu muazzam toplar surları yıkacağı gibi içerideki insanları da öldürebileceği düşüncesiyle ateşlenmemiş, sadece korkutma amaçlı kullanılmıştır.

Fetih sırasında büyük bir çarpışma olmamıştır. Sadece Unkapanı civarında Haliç tarafında Bizanslılar dikkat göstermedikleri için savunmada geç kalmışlar ve direnmeleri neticesinde bir çarpışma gerçekleşmiştir ama bu öyle tasvir edildiği üzere büyük bir çarpışma değildir. Bunun yanı sıra Topkapı ve Yenikapı civarından giren ordu herhangi bir direnişle karşılaşmamış, zira Fatih'in ısrarı üzerine şehir kendi teslim olmuştur...

72 geminin karadan yürütüldüğü iddia edilse de kimi tarihçilere göre bu 2 gemidir, kimi tarihçilere göre ise hiç yürütülmemiştir. Buna uygun bir kayıt henüz yoktur. Lakin son zamanlarda yanlış hatırlamıyorsam gemilerin yürütüldüğü iddia edilen bir harita ortaya çıktı, şu sıralar bunun doğruluğu üzerinde çalışılıyor olması lazım. Genel kanı 8-10 geminin daha kuşatma başlamadan önce ormanlık arazi içerisinde inşa edilerek daha sonra denize indirildiği yönündedir.


Evet fetih bizim tarihimizdir, muazzam bir zaferdir... Hem maddi hem de manevi değerlerimize mazhar olmuş bir olaydır fakat biz Türk milleti efsaneyi severiz...

Yıllarca saraydaki harem bölümü batılı tarihçiler tarafından anlatıldı zira harem namahrem bir olgu olduğundan herhangi bir Türk tarihçi bunu anlatmayı uygun görmedi. Fakat yıllarca bizlere öğretilen haremdeki kadınların padişahın her gece yatağa attığı kızlar cenneti olduğuydu...

Osmanlı tarihinin oryantalist düşüncenin bir ürünü olarak bize sunulduğunu bilmediğimizden olsa gerek böyle kabul ettik... İşin kötüsü böyle de gidecek...

Açıkçası böyle bir filmin "Tarihi doğru aktarmıyor." şeklinde eleştirilmesi, bana saçma geliyor. Sonuçta bu bir belgesel filmi değil ve herkes de öyle olmadığının, işin içinde bi' derece kurgunun da olduğunun bilincinde olarak gidiyor izlemeye. Kaldı ki karşı tarafı çok çok kötü göstermiş, Türkleri muazzam ve yenilmez kişiler olarak da betimlemiş değiller filmde.

Bu tarz filmler, tarihe karşı insanlarda biraz da olsa ilgi uyandırabiliyor ve izleyicileri sıkmıyor, aksine etkileyebiliyorsa benim için "olmuştur". Çünkü zaten yapım aşamasında amaçlanan da bu.