Düşüncelerini Paylaş Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 438, 439, 440 ... 772, 773, 774, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Forumda tavşan sevgisi malum. Ben de baktım zamanında. 7-8 yaşındaydım. Hatta büyükçe bir deprem olmuştu bir akşam da ilk işim koşup tavşanların kutusunu kapmak olmuştu. Hayvancağızlar enkaz altında kalmasın diye düşündüm herhal.
Ama çok sevmem tavşanları. Bir daha bakmadık o iki tavşandan sonra, onların da akıbeti acıklı oldu zaten, bir de nedense pis hayvanlar diye hatırlıyorum. Kutuları odamda dururdu ve odam o kutu yüzünden devamlı çiş kokardı. Ayakları filan hep sapsarıydı. Aklımda öyle kalmışlar.
Kedi baktım, hâlâ bakıyorum. Arka balkonumuza gidip gelen bir kül rengi kedinin yavrularına da aynı yolu öğretmesi ile başladı kedi maceramız. Arap diye bir kedimiz oldu sonra, doğurdu, biz barınağa göndermek zorunda kaldık, o zaman kediler için doğum kontrol nasıl olur habersizdik. Sılvestırımız oldu, yine cahilliğimize denk geldiği için kaybettiğimiz felçli bir kedimiz oldu, hatırlayınca hâlâ hüzünlenirim o sarmanı, hakikaten kedi bakmasını bilmiyormuşuz o zamanlar. Sanki günaha girdik onu eve almakla... dışarıda daha mı az acı çekerdi acaba? En büyük pişmanlıklarımdan biridir.
Sonra çok güzel iki kedimiz daha vardı, biri kayboldu, diğeri bir trafik kazasına uğradı, belden aşağısı tutmuyordu, uyutmak zorunda kaldık. Balkonda hayvanın ölüsüne bakıp bakıp ağlamıştım.
Bir Arap'ımız daha oldu, Sertab Erener'in örövizyon birincisi olduğu akşam doğurmuştu, mutfakta, gözümüzün önünde Çok sevmiştik, taşınırken terk etmek zorunda kaldık. Ne kadar cahilmişiz...
Sonra bir sene kedisiz kaldık yeni evimizde. Mutfakta, soğusun diye tencereleri yere, taşın üzerine koyunca bir garip oluyorduk, inanamıyorduk evde kedi olmadığına. Ya gelir de koklarsa? Ama yok ki koklasın!
Sonra bir Arap'ımız daha oldu. Bizde koyu renkli her kedi Arap! Ben Baron diyordum ona gerçi. Kurtlar Vadisi'nin efsane yılları! Ve Şahika, o da beyazı bol bir kedimizdi. Arap'ımızı çok sevdik ama çok korkak bir kediydi, bir depreme yakalandı ve o depremde çok korktu, bir daha da iflah olmadı. Leğen içinde kurban eti getiren babamı görünce pencereden atlayıp intihar etmeye çalışan bir kediden bahsediyorum! Öldü sonra, midesi oldum olası rahatsızdı zaten. Ölmeden önce kucağıma çıkmak istemişti, mikrop kaparım korkusu ile alamamıştım. İkinci büyük pişmanlığımdır ve şu an bu satırları yazarken aklıma geldi diye beni ağlatan bir pişmanlığımdır.
Şahika da evden kaçtı Yelloz Dışarıdan eve ki gelirse gelsin, koltuğa oturunca üstüne çıkar ve acıtmadan çenesini dişlerdi gelenin. Bu onun hoşgeldin öpücüğüydü. Her gün, aralıksız...
Abbas. Kuyruğu kıvrık kedimiz. 5 sene boyunca evimizin biricik oğluşu oldu. Bizim fazla erkek kedimiz olmadı, bir kül renkli ilk sokak kedimizin bir oğlu vardı böyle gevşek, yılışık, sevimli bir kül renkli kedi, bir daha önce de adını andığım Sılvestır (apartmandan çıkıp parkı dolaşır, sonra apartman kapısında beklerdi, apartman sakinlerinden biri onun kapıda beklediğini görünce bizim zilimize basardı)(Bir gün yine parka gitti, bir daha dönmedi) bir de bu Abbas. 2012 eylülde öldü. Cız eder içim resimlerine baktıkça. Bir de Sarı'mız vardı, üç bacaklı erkek kedi, o mesut öldü, onu biliyorum. Çok sevdiği bahçelerde keyif çattı son yıllarında. Güzel öldü.
Yine Abbas, Arap ve Şahika'yı bulduğumuz muhitte (KSK-Serinkuyu) bir kedi bulmuştu annem. Ölmek üzere olan bir sarman. Hayvanı bir şey ezmiş, galiba bisiklet. Bizim valide de yazın ortasında, betonun üstünde değil de gölgede, serinde ölsün diye alıp getirmiş, banyo küvetine koymuştu. Babam yemek, su vere vere diriltti o hayvanı! Düzgün yürüyemiyordu, döne döne yürüyordu garibim ama çok şen hayvandı. Bir ay yaşadı, biz paçayı yırttı sandık, bir ay sonra ansızın ölüverdi. İnanamadık. Demek ki o bir ayı bizimle yaşayacağı varmış.
Evka-2'de bıraktığımız bütün kediler: Curk, Beyaz, Mugen, Fuu, Jin, Uzunkuyruk, Kısakuyruk, Mugen Jr, ve şaşı erkekimiz Gilbert. Fuu hariç bu saydıklarımın hepsi öldü. Belki bir umut Uzunkuyruk yaşıyordur. Gilbert'ı erkek diye alamadık son taşındığımız eve, zaten bahçelerde büyümüştü, apartmanda yapamazdı. Adı geçtiğinde bile evde herkes mutsuz olur. Üçüncü ve (hopefully) son pişmanlığımız. Ve en büyüğü... Ah benim şaşım, şehlâ yakışıklım.
Şimdi bir Tekir'imiz, bir Beyaz'ımız bir de siyam Maviş'imiz var. Artık veteriner kimdir, ne işe yarar biliyoruz. Aşıları tam kedilerimizin, hık deseler veterinerdeyiz. Kısırlar. Tırnak makasları var. Kumları var. Çeşit çeşit mamaları var. Tekir'i sezeryanla doğurttuk kısırlaştırmadan önce (Uzunkuyruk ile Kısakuyruk onun yavrularıydı) düşünün! Gecenin bir yarısı acile götürüldü özel aracımızla Gözümüzün bebeği üçü de.
O ilk Arap'ımızın, hani barınağa bıraktığımız, yavrusu alaturka tuvaletin tam deliğine denk getirirdi kakasını.
Dedim ya, bazısına bakalım, iyilik yapalım derken sanki daha çok günaha girdik. Haklarını helal etsinler, Rabbim de bizi affetsin. Anca öğrenebildik ne kadar değerli olduklarını.
Sevmeyen bilmez.
Ama çok sevmem tavşanları. Bir daha bakmadık o iki tavşandan sonra, onların da akıbeti acıklı oldu zaten, bir de nedense pis hayvanlar diye hatırlıyorum. Kutuları odamda dururdu ve odam o kutu yüzünden devamlı çiş kokardı. Ayakları filan hep sapsarıydı. Aklımda öyle kalmışlar.
Kedi baktım, hâlâ bakıyorum. Arka balkonumuza gidip gelen bir kül rengi kedinin yavrularına da aynı yolu öğretmesi ile başladı kedi maceramız. Arap diye bir kedimiz oldu sonra, doğurdu, biz barınağa göndermek zorunda kaldık, o zaman kediler için doğum kontrol nasıl olur habersizdik. Sılvestırımız oldu, yine cahilliğimize denk geldiği için kaybettiğimiz felçli bir kedimiz oldu, hatırlayınca hâlâ hüzünlenirim o sarmanı, hakikaten kedi bakmasını bilmiyormuşuz o zamanlar. Sanki günaha girdik onu eve almakla... dışarıda daha mı az acı çekerdi acaba? En büyük pişmanlıklarımdan biridir.
Sonra çok güzel iki kedimiz daha vardı, biri kayboldu, diğeri bir trafik kazasına uğradı, belden aşağısı tutmuyordu, uyutmak zorunda kaldık. Balkonda hayvanın ölüsüne bakıp bakıp ağlamıştım.
Bir Arap'ımız daha oldu, Sertab Erener'in örövizyon birincisi olduğu akşam doğurmuştu, mutfakta, gözümüzün önünde Çok sevmiştik, taşınırken terk etmek zorunda kaldık. Ne kadar cahilmişiz...
Sonra bir sene kedisiz kaldık yeni evimizde. Mutfakta, soğusun diye tencereleri yere, taşın üzerine koyunca bir garip oluyorduk, inanamıyorduk evde kedi olmadığına. Ya gelir de koklarsa? Ama yok ki koklasın!
Sonra bir Arap'ımız daha oldu. Bizde koyu renkli her kedi Arap! Ben Baron diyordum ona gerçi. Kurtlar Vadisi'nin efsane yılları! Ve Şahika, o da beyazı bol bir kedimizdi. Arap'ımızı çok sevdik ama çok korkak bir kediydi, bir depreme yakalandı ve o depremde çok korktu, bir daha da iflah olmadı. Leğen içinde kurban eti getiren babamı görünce pencereden atlayıp intihar etmeye çalışan bir kediden bahsediyorum! Öldü sonra, midesi oldum olası rahatsızdı zaten. Ölmeden önce kucağıma çıkmak istemişti, mikrop kaparım korkusu ile alamamıştım. İkinci büyük pişmanlığımdır ve şu an bu satırları yazarken aklıma geldi diye beni ağlatan bir pişmanlığımdır.
Şahika da evden kaçtı Yelloz Dışarıdan eve ki gelirse gelsin, koltuğa oturunca üstüne çıkar ve acıtmadan çenesini dişlerdi gelenin. Bu onun hoşgeldin öpücüğüydü. Her gün, aralıksız...
Abbas. Kuyruğu kıvrık kedimiz. 5 sene boyunca evimizin biricik oğluşu oldu. Bizim fazla erkek kedimiz olmadı, bir kül renkli ilk sokak kedimizin bir oğlu vardı böyle gevşek, yılışık, sevimli bir kül renkli kedi, bir daha önce de adını andığım Sılvestır (apartmandan çıkıp parkı dolaşır, sonra apartman kapısında beklerdi, apartman sakinlerinden biri onun kapıda beklediğini görünce bizim zilimize basardı)(Bir gün yine parka gitti, bir daha dönmedi) bir de bu Abbas. 2012 eylülde öldü. Cız eder içim resimlerine baktıkça. Bir de Sarı'mız vardı, üç bacaklı erkek kedi, o mesut öldü, onu biliyorum. Çok sevdiği bahçelerde keyif çattı son yıllarında. Güzel öldü.
Yine Abbas, Arap ve Şahika'yı bulduğumuz muhitte (KSK-Serinkuyu) bir kedi bulmuştu annem. Ölmek üzere olan bir sarman. Hayvanı bir şey ezmiş, galiba bisiklet. Bizim valide de yazın ortasında, betonun üstünde değil de gölgede, serinde ölsün diye alıp getirmiş, banyo küvetine koymuştu. Babam yemek, su vere vere diriltti o hayvanı! Düzgün yürüyemiyordu, döne döne yürüyordu garibim ama çok şen hayvandı. Bir ay yaşadı, biz paçayı yırttı sandık, bir ay sonra ansızın ölüverdi. İnanamadık. Demek ki o bir ayı bizimle yaşayacağı varmış.
Evka-2'de bıraktığımız bütün kediler: Curk, Beyaz, Mugen, Fuu, Jin, Uzunkuyruk, Kısakuyruk, Mugen Jr, ve şaşı erkekimiz Gilbert. Fuu hariç bu saydıklarımın hepsi öldü. Belki bir umut Uzunkuyruk yaşıyordur. Gilbert'ı erkek diye alamadık son taşındığımız eve, zaten bahçelerde büyümüştü, apartmanda yapamazdı. Adı geçtiğinde bile evde herkes mutsuz olur. Üçüncü ve (hopefully) son pişmanlığımız. Ve en büyüğü... Ah benim şaşım, şehlâ yakışıklım.
Şimdi bir Tekir'imiz, bir Beyaz'ımız bir de siyam Maviş'imiz var. Artık veteriner kimdir, ne işe yarar biliyoruz. Aşıları tam kedilerimizin, hık deseler veterinerdeyiz. Kısırlar. Tırnak makasları var. Kumları var. Çeşit çeşit mamaları var. Tekir'i sezeryanla doğurttuk kısırlaştırmadan önce (Uzunkuyruk ile Kısakuyruk onun yavrularıydı) düşünün! Gecenin bir yarısı acile götürüldü özel aracımızla Gözümüzün bebeği üçü de.
O ilk Arap'ımızın, hani barınağa bıraktığımız, yavrusu alaturka tuvaletin tam deliğine denk getirirdi kakasını.
Dedim ya, bazısına bakalım, iyilik yapalım derken sanki daha çok günaha girdik. Haklarını helal etsinler, Rabbim de bizi affetsin. Anca öğrenebildik ne kadar değerli olduklarını.
Sevmeyen bilmez.
Bu mesaja teşekkür edenler (5 kişi): prenses serenity, harunorukia, Hilda, Pyskhe, Rukia
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Rukia, prenses serenity
Allah ımm sana geliyorum. Benim kadar malı olamaz yaa. Soru da 1/(x-2) yazıyor ben onu x-2 nin karekökü diye görüp öyle çözüyorum. Sonra hoca ln falan deyince çaktım hatayı ama hata bununla sınırlı kalmadı tabi. Bu sefer de integral aldığında ln in mutlak içinde çıktığını unutmuşum. Mallığıma doyum olmadı bu sınavda. Calculus tan iyi çuvalladım. keşke sadece ondan çuvallasaydım. diğerlerine girmiyorum bile
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): prenses serenity, Rukia
Bugün daha önce yemediğim bir yerden çiğ köfte aldım. Adam çiğ köfteyi sevgiyle, özene bezene hazırladı resmen. Oses'inkinden güzeldi
@qümüşkanat
HxH mangaya yetişince animede doğal olarak bitecektir o olay çok üzücü bende geç yetişmesini umuyorum Sanırım animeleri online izliyorsun? Online izleme sıkıntı ya en iyisi indirmek Bir an önce op'e yetişirsin umarım bekleriz başlıklara
Desem de bende ne zamandır shounen mangaları okumuyorum adsf Bölüm biriksin diye bıraktım. Ama Tumblr'dan anladığım kadarıyla ben bıraktıktan sonra Naruto'da NaruSasu sahneleri dönüp duruyor...
OPte de
Bir ara mangalara döneyim olmadı.
HxH mangaya yetişince animede doğal olarak bitecektir o olay çok üzücü bende geç yetişmesini umuyorum Sanırım animeleri online izliyorsun? Online izleme sıkıntı ya en iyisi indirmek Bir an önce op'e yetişirsin umarım bekleriz başlıklara
Desem de bende ne zamandır shounen mangaları okumuyorum adsf Bölüm biriksin diye bıraktım. Ama Tumblr'dan anladığım kadarıyla ben bıraktıktan sonra Naruto'da NaruSasu sahneleri dönüp duruyor...
OPte de
Spoiler:
Bir ara mangalara döneyim olmadı.
Ne KPSS'ymiş arkadaş. Canına yandığımın üniversitesi üniversite mi KPSS dersanesi mi belli değil sayesinde. Hoca'ya soruyorsun "neden ezbere tablo soruyorsun?" diyor ki "KPSS'de çıkacak böyle olacak" diyorsun "KPSS ile ne işim var?" bön bön bakıyor. Üniversiteyi memur fabrikası sanan zihniyet senin ta...
Sonra efendim ülkeye yatırımcı gelmiyor... Şirketler batıyor... Batar tabii. Senin muhasebecin mal gibi bilanço dizer ama analiz yapamaz, çünkü üniversite ona oran analizini ve sonuç yorumlamayı değil ezbere bilanço dizmeyi öğretmiştir.
Pozitif bilimlerde de aynı halt. Milletin mühendisi fikir geliştirir, bizim mühendisler o süreyi mecburen denklem formül ezberleyerek geçirir. Sonra "icat çıkartamıyoruz." çıkartamazsın tabii mal evladı sayın rektör, bakan, yetkili... Milletin beynini ezberle bozarsan o adamdan hayır gelmez çünkü.
Bu mesajı sabahın körüne kadar Shrödinger Denklemi, Bilanço, Adam Smith'in doğum yılı, Atatürk Devrimleri'nin tarihleri ve şair ismi ezberleyen gariban öğrencilere atıyorum. Eğer biriniz olur da Ölüm Işını falan bulur ya da tarikat kurarsanız bir zahmet üniversiteleri yok ederek başlayın (Mümkünse ilk hedefiniz İstanbul Üniversitesi olsun.)
Sonra efendim ülkeye yatırımcı gelmiyor... Şirketler batıyor... Batar tabii. Senin muhasebecin mal gibi bilanço dizer ama analiz yapamaz, çünkü üniversite ona oran analizini ve sonuç yorumlamayı değil ezbere bilanço dizmeyi öğretmiştir.
Pozitif bilimlerde de aynı halt. Milletin mühendisi fikir geliştirir, bizim mühendisler o süreyi mecburen denklem formül ezberleyerek geçirir. Sonra "icat çıkartamıyoruz." çıkartamazsın tabii mal evladı sayın rektör, bakan, yetkili... Milletin beynini ezberle bozarsan o adamdan hayır gelmez çünkü.
Bu mesajı sabahın körüne kadar Shrödinger Denklemi, Bilanço, Adam Smith'in doğum yılı, Atatürk Devrimleri'nin tarihleri ve şair ismi ezberleyen gariban öğrencilere atıyorum. Eğer biriniz olur da Ölüm Işını falan bulur ya da tarikat kurarsanız bir zahmet üniversiteleri yok ederek başlayın (Mümkünse ilk hedefiniz İstanbul Üniversitesi olsun.)
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): prenses serenity, Rukia, saim
az önce kişilik testi zımbırtılarından birini daha yaptım. ama ben bu kadar da yalan görmedim ki arkadaş, insan az destekli sallar asdfghjkllkjh
ben olmasam kimi sevecektiniz alın bak!
adeta bir Behzat Ç. bir V. yatıyor içimde
yaa bi git Allah aşkına. Madem yaptınız adam akıllı bişey olsun. milletin egosunu okşayacağız derken girdiğiniz hallere.. töbe töbee..
Alıntı:
ben olmasam kimi sevecektiniz alın bak!
adeta bir Behzat Ç. bir V. yatıyor içimde
yaa bi git Allah aşkına. Madem yaptınız adam akıllı bişey olsun. milletin egosunu okşayacağız derken girdiğiniz hallere.. töbe töbee..
Yaklaştım bence
Bu arada kedilerimden bahsederken Gilbert'ın yetiştirmesi John ve Irene'den bahsetmeyi unutmuşum. Gece hep aklımdaydı. Bir gün de uzun uzun onlardan bahsedeceğim
Bu arada kedilerimden bahsederken Gilbert'ın yetiştirmesi John ve Irene'den bahsetmeyi unutmuşum. Gece hep aklımdaydı. Bir gün de uzun uzun onlardan bahsedeceğim
Japon yönetmen Kouki Tange'den Türkçe nükleer mesajı:
http://www.baskahaber.org/2014/04/japon-yonetmen-kouki-tangeden-turkce.html
http://www.baskahaber.org/2014/04/japon-yonetmen-kouki-tangeden-turkce.html
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): Ushiromiya Beatrice, Enel, Rukia
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): akrema
439. sayfa (Toplam 774 sayfa) [ 7740 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |