Şirketin yaptığı açıklamaya göre olay gerçekleştiğinde içeride bulunan işçi sayısı 784 müş. Devletin verdiği ölü sayısıda 284. Şu zamana kadar en fazla 100 kişi "belki" kurtarılmıştır. En son bu sayı 75 kişiydi. Oradan daha 350-400 ölü çıkacak gibi geliyor ne yazık ki...

ne yazık ki ölenlerin çoğu, tecrübesiz ve eğitimsiz madencilerden oluşuyor. koruma araçlarının yetersizliği, işletme hatalarını ve diğer sebeplerini bir kenara atsak bile, bu başlı başına cinayet sebebidir. sadece soma'da değil, belli başlı denizcilik kazalarında bile, daha ucuza geldikleri için işe alınan yetersiz mürettebat, can kaybını arttırmaktadır. soma'da deneyimli madenciler, acemilerden fazla olsalardı, onları doğru şekilde yönlendirebilir ve can kaybını en aza indirebilirdi. yada en azından madene hava basmak gibi bir gerizekalığa yol açmazlardı.

Olayın olduğu gün haberim olmadı çünkü ertesi gün komitem vardı.

Sınavdan sonra öğrendim. Alışveriş merkezinde. Sonra yurda gittim, twitter'ı açtım, ve gördüm, o zaman 282 kişi vardı.

Başımdan aşağı kaynar sular indi zaten sayıyı görünce.

Bu insanlar madende çalışmaya gidecek, o zorluklara göğüs gerecek kadar kötü maddi durumdalardı çünkü.

Eşek gibi çalıştırıla çalıştırıla insan oldukları unutulmuştu sanki. İKİ YÜZ SEKSEN İKİ ÖLÜ NE DEMEKTİ?

Ben uzun zamandır ağlayamıyordum, üniversiteye gitmek için ayrılırken ağlamadım, en acıklı romanları falan okurken ağlayamıyordum, diğer insanlar beni kırdığında da ağlayamıyordum, ağlayamıyordum işte.

Ama öğrendikçe yüreğim yandı.

Nasırlaşmış, kapkara bir el resmi gördüm, ölümden dönen bir işçinin sedyeyi kirletmeyi dert ettiğini gördüm, şilideki başbakanın gülerek sarıldığı resime karşılık olarak bizim bakanlarımızın o kömürden isten uzak, jilet gibi, işçilere dokunmayarak 'pişkin pişkin' duruşlarını gördüm.

Sonra birşey daha okudum, orada zaten bitti yani, onu okuduktan sonra boğazıma birşey oturdu ve ağlamaya başladım.

Muhalefet demiş ki "Bakın insanlar sürekli bu madende ölüyor, bir şeyler var, bir bakalım" demiş. İNSANLAR ÖLÜYOR BU MADENDE diye bir yıl önceden başvurmuşlar İKİ HAFTA ÖNCE REDDEDİLMİŞ.

Reddedilmiş?

Neden reddedildiğini farkettiğimde o kadar üzüntülü hissettim ki. Sanki bana yaptılar bu haksızlığı. Adaletsizliği.

Adamlar reddetmeye alıştığı için reddettiler. Diğer partileri kaale almadıklarını göstermek için, tek güçlü biziz demek için, diğer partinin prim yapmaması için reddettiler, KİBİRLİLERDİ ÇÜNKÜ, öylesine mağrurlardı ki ellerindeki kağıtlarda ölümleri görmelerine rağmen reddedecek vicdanı kendilerinde bulabildiler.

300 kişi öldü.

Gururlarını bırakabilselerdi, yüzlerce işçi ölmezdi.

İşte bu yüzden ağladım.

Adamların herşeyi var, lüks evleri, arabaları, şoförleri, dolgun maaşları, sosyetik çevreleri, çocuklarını özel üniversitelere gönderebiliyor, herşeyleri var.

Diğer adamın maaşı 800 lira. Borçlanmadan ev alamıyor, çocuklarının hepsini okutamıyor, her istediğini yiyemiyor.

İşte herşeyi olan adam, eşek gibi çalıştıra çalıştıra insan olduğunu unuttuğu o asgari maaşlı adamın hayatını çocukça bir iktidar gösterisinde REDDEDİYOR.

Benim yüreğim yandı, her resimde yandı ama bununla ben mahvoldum, çünkü önlenebilirdi, insanların aptal bencilliği yüzünden önlenemedi, insanlar öldü.

Düşündükçe gözlerim doluyor, boğazımda bir yumru var, konuşamıyorum, ve umarım, umarım o kibirlilerin, para için insan hayatını çöpe atanların da yürekleri yanmıştır diyorum.

Adamın biri de çıkmış bu size "müstehaktır" demiş. Ya ne denir ki bu cümle üstüne... İnsan değilsin be Yılmaz Özdil. O eleştirdiğin Başbakandan gram farkın yok!

[Bağlantı]

hangi yazısı?

yazı değil saim tv de bir programda telefon açıp söylemiş izledim ben
ve evet yılmaz özdil in bu tavrı çok yanlıştı hem hayret ettim hem de kızdım...


işçilerin halk arenasında anlattıklarını izledim bu konu ile ilgili o mitinglerden önce kimliklerini alıyorlarmış mitingden sonra veririrz diyorlarmış...

Yılmaz özdil bazen gerçekten çok saçmalıyor.

Tamam sinirliyken bazen dersin (Sonradan pişman olarak) az bile diye ama o öyle sakin bir dille, ikna edici bir cümle kurmuş ki..

şimdi izledim. ironi yapıyım derken batırmış. Başbakanın kendi seçmenine bile itimat göstermediğini söylemeye çalışmış ama..

Konuşmanın tamamı;
ahmi aygün: başbakan bunlar normal şeylerdir bu işin fıtratında vardır bunlar bu işin doğasında vardır literatürde iş kazası diye birşey var dedi. bir değerlendirmeniz olacak mı?

yılmaz özdil: birincisi başbakanın fıtratında var bu iş bir kere, yani söyleyebilceğim bu. gayet normal diyor , 1862 ingiltereden örnek verdi yanlış hatırlamıyorsam, bana göre bu maden kazasının sorumlusu 1nci viktoryadır, sayın başbakanımızın bu konuda hiçbir sorumluluğu olamaz, sonra 1907 amerika birleşik devletlerinden örnek verdi, orda da o tarihte yanlış bilmiyorsam theodor rosevelt iktidarda dolayısıyla başbakanımızın ve sakallı enerjib akanımızın günahı yoktur, rosevelt'in istifa etmesi gerekir. burada işin ekstra acı tarafı, yani o yörenin çocuğu olduğum için bunu biliyorum, bu ölen çocuklar tayyip erdoğan'ın mitingine otobüslerle taşınan işçiler, seçim mitinglerinde manisa akhisar mitinglerinde hatta otobüslerle insan taşıdıkları izmir mitingine de bu çocukları göndermişlerdi, en büyük başbakan diye alkışlatıyorlardı bu öldürdükleri çocuklara, dolayısıyla başbakan şimdi bunların ölmesi çok normal falan diyor, normal demekki gerçekten, mesela çalışma bakanıyla (faruk çelik) özgür özel arasında bir polemik olmuştu, soma işçilerinin maden yerine mitinglere götürülmesiyle ilgili baretleriyle beraber, çalışma bakanı da o zaman demişti ki "ne var yani bir maden sahibinin herhangi bir partiyi sevmesi yasak mı ki" demişti. dolayısıyla burda başbakana katılıyorum bu olan biten gayet normaldir hatta müstehaktır bile denilebilir. türkiye tayyip erdoğan'la layığını bulmuştur bana göre hepimizi daha büyük facialar beklemektedir, bana göre kraliçe 1nci viktorya'nın da istifa etmezi lazımdır.