İtirafım Var! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 51, 52, 53 ... 67, 68, 69, Sonraki |
Yazar
Mesaj
After all this time?
Always.
Satırları okurken ağlamıştım;arada yine gözlerim dolar.
Always.
Satırları okurken ağlamıştım;arada yine gözlerim dolar.
Fear is necessary for evolution. The fear that one could be destroyed at any moment
Uploaded with ImageShack.us

Uploaded with ImageShack.us
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Pyskhe, akrema
O satırları okurken Dumbledore'a karşı içim nefretle dolar.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): camdansarkar
akrema hiç sorma;filmde dandik bir sahne olacağını tahmin etmiştim ama Alan Rickman 

Fear is necessary for evolution. The fear that one could be destroyed at any moment
Uploaded with ImageShack.us

Uploaded with ImageShack.us
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): akrema
Ben de bazen derste (özellikle de matematikte
) karnım ağrıyor diyorum hocalar da git elini yüzünü yıka diyor. Çıkıyorum. Geziyorum geziyorum geziyorum. Zil çalıyor. Ben sınıfa girip arkadaştan ne yazdıklarını alıyorum. Sonra teneffüse.
Sınav Notu : 90





Sınav Notu : 90


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): camdansarkar
Ortaokul sıralarında iken tanıştım Betül ile. Bütün sınıfın en popüler kızı idi. Aramızda garip bir arkadaşlık başladı, daha çok çıkar ilişkisi üzerine. Yani, sınıfın ineği, ödevlerini düzenli yapan tavşanı olan ben sosyal hayatı yüzünden başını kaşıyacak vakit bulamayan Betül tarafından kullanıldım
Yalan değil. Bu durumun hafiften farkındaydım ama bir yandan da kendisini gerçekten sevdiğim ve biraz da hayranlık duyduğum için buna göz yumuyordum. O da aslında samimi idi diğer davranışlarında, sıcakkanlı idi, sevdirmişti bana (hatta aileme) kendisini. Şimdi düşününce, ailemle ilk defa tanışan okul arkadaşım kendisi idi.
Bir grup arkadaşım daha vardı: Ayşegül, Merve, Serap, Yeliz ve Zeynep. Birlikte takılmaktan büyük zevk aldığım insanlar. Betül ile Ayşegül çok yakın arkadaşlardı, Ayşegül benim gibi bir kızdı: Çalışkan, sorumluluk sahibi, güler yüzlü, herkesle iyi geçinen. Benim gibi işçi çocuğu idi o da, Betül gibi meur çocuğu değil. O da iki kardeşin büyüğü idi, Betül gibi üç kardeşlik bir serinin şımarık sonuncusu değil. Annesi ve babası boşanmıştı, annesi, anneannesi ve kızkardeşi ile birlikte yaşardı. Betül ile birlikte evine çok sık gidip gelirdik (sanırım evde babayla karşılaşma endişesi olmadığından) Şimdi düşününce galiba evine gittiğim ilk okul arkadaşım da Ayşegül'dür.
Merve ve serap biraz aykırı dostlarımızdı, Ayşegül'ün kanks'ları idi. Zevkleri, giyinişleri, düşünce yapıları... Bana çok ilginç gelirdi ikisi de, yine severdim eşit bir şekilde.
Yeliz, benim için çok özeldi. Aynı aktöre (Nail Kırmızıgül, liseliler bilmez) aşıktık, aynı derse (müzik) aşıktık, flüt çalalım derken bütün sınıfın kafasını şişirirdik, ölümüne kanka olmak isteyebileceğim biriydi, çok seviyorduk birbirimizi.
Zeynep Foça'dan gelirdi. Foçalılar genelde asker çocuklarıdır, "zengin"dirler, daha serbest, daha farklı, ne bileyim, olumsuz değil ama olumlu yönde, daha canlı, hayat dolu!
Bu gruptan Betül'in anlaştığı tek kişi Ayşegül'dü. Diğerleri ile de yakın sanırdım kendisini, şimdi düşününce, hayır, ortak hiçbir anımız yok. Benim Betül ve Ayşegül ile anılarım var, sadece Betül ile anılarım var, bir de Ayşegül, Merve ve diğerleri ile olan anılarım var. Arada kalmışım, fark etmemişim. Yıllar sonra fark ediyorum.
Bir de sınıfımızda bir Ali Emre vardı. İşte hikaye burada başlıyor:
Liseden mezun olurken yani arkadaş grubumu en son bıraktığımda Ayşegül ile Ali Emre çıkıyorlardı. Ayşegül çok seviyordu, zaten öyle dışarı dönük bir kızcağız değildi, kimbilir, belki de Ali Emre onun ilk erkek arkadaşıdır, Ali Emre de, işte, adı Ali Emre olanlar nasıl insanlarsa öyle bir insandı. Benim rakibimdi notlarda, devamlı takışırdık, ayrıca kısaydı, cüceydi bildiğiniz, sarışındı ama ve sarışınsanız Ayşegülleri kendinize aşık edebilirsiniz.
Mezun olduk. Ayşegül'le aynı üniversitenin aynı kampüsündeydik. Sık sık görüşüyorduk ilk senemizde. Herkes bir yerlere dağılmıştı, Betül de İstanbul'da idi. Üçümüz arasındaki bağ zayıflamamıştı, aynı ısrarla devam ediyorduk bazı şeylere. Derken Betül bir gün beni aradı ve Ayşegül ile Ali Emre'nin ayrılıp ayrılmadığını sordu. Bilmiyordum. ne cevap verdim, hatırlamıyorum. ...
Öf, tahmin etmişsinizdir zaten, Betül ile Ali Emre diye bir çift doğmuş. Ali Emre İstanbul'dayken. Betül'le görüşüyorlar. Ali Emre henüz Ayşegül'den ayrılmamışken Betül'e ilan-ı aşk ediyor. Betül kabul ediyor. Bana anlatıyor. Ayşegül'e karşı doğal tarafa dönüşüyorum birdenbire. Hiç istemiyorken hem de, hiç aklımda yokken, hayalini bile kuramayacakken, rüyamda görsem, falımda çıksa inanmayacakken. En iyi arkadaşlarından birinin erkek arkadaşıyla neden çıkar ki insan?
Ali Emre bir hafta içinde Ayşegül'den ayrılıyor, Ayşegül her şeyden habersiz bana anlatıyor ayrıldıklarını. Betül olayını bilmiyor daha.
Sonra öğrenecektir. Ve ben kendisinden önce öğrendiğim halde kendisine hiçbir şey söylemediğim için bana çok kızacaktır. Gülümsemekten başka mimiği olmadığını sandığım yüzünü öfkeli görmek, hem de bana karşı öfkeli görmek, hayatımın en ilginç ve açıkçası olumsuz deneyimlerinden biriydi.
Küsmedi bana ama koptuk. Artık aynı kampüste karşılaşınca ayak üstü "nasılsın, ben de iyiyim" cümlelerini kuran iki eski sınıf arkadaşıydık. Betül'le mi? Ali Emre ile zaten çok süremezdi. Ayrıldılar. Betül, Ayşegül'ü kaybetti. Beni de kaybetti aslında ama hemen farkına varmadı. Aslında ben de hemen farkına varmadım.
Ama soğudum ondan. Hâlâ candandı, hâlâ samimiydi, hâlâ seviyordum kendisini ama soğudum. Telefonlarına çıkmama, çağırdığında bir bahane bulup gitmeme, İzmir'e geldiğinde "bir akşam da bizde kal" diye teklif etmeme muhabbetlerini anlatmıştım daha önce. Düğününe çağırdı, gitmedim.
Aynı hafta Ayşegül evlendi. Feysten çağrılmıştım sadece ama gittim. gidince de gördüm ki Merve, Yeliz ve Zeynep, Ayşegül'den ve birbirlerinden kopmamışlar. Görüştük tekrar, eğlendik, güldük, oynadık. Ama açıkçası diğerleri değil belki ama Ayşegül bana karşı hâlâ soğuktu. Alınmadım, alınmak için kendimde hak görmedim.
Yeliz ayrılırken "tekrar görüşmek için birimizin evlenmesini beklemeyelim" diye tembihledi. Çok mutlu oldum.
Ve bugün: Buluşmuşlar, fotoğraflar çekinmişler, öyle sevimli, öyle güzel bir grup olmuşlar ki... Beni çağırmadılar. Çağırmalarını beklememiştim zaten.
Merve, son görüştüğümüzde "kuinşi, sen nasıl oldu da Betül gibi biriyle arkadaş oldun?" demişti. Sanırım anahtar cümle bu.
Çok kötü hissettim kendimi fotoları görünce. Betül'le arkadaş olduğum için pişman mıyım? Ben sadece Ayşegül ve diğerlerini kaybettiğim için pişmanım. Başka hiçbir pişmanlığım yok. Ama keşke bazı seçimleri daha aklı başında, daha sağlıklı yapabilseydik...
Serap'tan bahsetmediğimi bilmiyorum fark ettiniz mi? Biraz siyasete kaptırdı kendini, herkesten soyutladı, ne yer ne içer bilmiyorum ama bizim başbakangilin çok bahsettiği marjinallerden oldu galiba

Bir grup arkadaşım daha vardı: Ayşegül, Merve, Serap, Yeliz ve Zeynep. Birlikte takılmaktan büyük zevk aldığım insanlar. Betül ile Ayşegül çok yakın arkadaşlardı, Ayşegül benim gibi bir kızdı: Çalışkan, sorumluluk sahibi, güler yüzlü, herkesle iyi geçinen. Benim gibi işçi çocuğu idi o da, Betül gibi meur çocuğu değil. O da iki kardeşin büyüğü idi, Betül gibi üç kardeşlik bir serinin şımarık sonuncusu değil. Annesi ve babası boşanmıştı, annesi, anneannesi ve kızkardeşi ile birlikte yaşardı. Betül ile birlikte evine çok sık gidip gelirdik (sanırım evde babayla karşılaşma endişesi olmadığından) Şimdi düşününce galiba evine gittiğim ilk okul arkadaşım da Ayşegül'dür.
Merve ve serap biraz aykırı dostlarımızdı, Ayşegül'ün kanks'ları idi. Zevkleri, giyinişleri, düşünce yapıları... Bana çok ilginç gelirdi ikisi de, yine severdim eşit bir şekilde.
Yeliz, benim için çok özeldi. Aynı aktöre (Nail Kırmızıgül, liseliler bilmez) aşıktık, aynı derse (müzik) aşıktık, flüt çalalım derken bütün sınıfın kafasını şişirirdik, ölümüne kanka olmak isteyebileceğim biriydi, çok seviyorduk birbirimizi.
Zeynep Foça'dan gelirdi. Foçalılar genelde asker çocuklarıdır, "zengin"dirler, daha serbest, daha farklı, ne bileyim, olumsuz değil ama olumlu yönde, daha canlı, hayat dolu!
Bu gruptan Betül'in anlaştığı tek kişi Ayşegül'dü. Diğerleri ile de yakın sanırdım kendisini, şimdi düşününce, hayır, ortak hiçbir anımız yok. Benim Betül ve Ayşegül ile anılarım var, sadece Betül ile anılarım var, bir de Ayşegül, Merve ve diğerleri ile olan anılarım var. Arada kalmışım, fark etmemişim. Yıllar sonra fark ediyorum.
Bir de sınıfımızda bir Ali Emre vardı. İşte hikaye burada başlıyor:
Liseden mezun olurken yani arkadaş grubumu en son bıraktığımda Ayşegül ile Ali Emre çıkıyorlardı. Ayşegül çok seviyordu, zaten öyle dışarı dönük bir kızcağız değildi, kimbilir, belki de Ali Emre onun ilk erkek arkadaşıdır, Ali Emre de, işte, adı Ali Emre olanlar nasıl insanlarsa öyle bir insandı. Benim rakibimdi notlarda, devamlı takışırdık, ayrıca kısaydı, cüceydi bildiğiniz, sarışındı ama ve sarışınsanız Ayşegülleri kendinize aşık edebilirsiniz.
Mezun olduk. Ayşegül'le aynı üniversitenin aynı kampüsündeydik. Sık sık görüşüyorduk ilk senemizde. Herkes bir yerlere dağılmıştı, Betül de İstanbul'da idi. Üçümüz arasındaki bağ zayıflamamıştı, aynı ısrarla devam ediyorduk bazı şeylere. Derken Betül bir gün beni aradı ve Ayşegül ile Ali Emre'nin ayrılıp ayrılmadığını sordu. Bilmiyordum. ne cevap verdim, hatırlamıyorum. ...
Öf, tahmin etmişsinizdir zaten, Betül ile Ali Emre diye bir çift doğmuş. Ali Emre İstanbul'dayken. Betül'le görüşüyorlar. Ali Emre henüz Ayşegül'den ayrılmamışken Betül'e ilan-ı aşk ediyor. Betül kabul ediyor. Bana anlatıyor. Ayşegül'e karşı doğal tarafa dönüşüyorum birdenbire. Hiç istemiyorken hem de, hiç aklımda yokken, hayalini bile kuramayacakken, rüyamda görsem, falımda çıksa inanmayacakken. En iyi arkadaşlarından birinin erkek arkadaşıyla neden çıkar ki insan?
Ali Emre bir hafta içinde Ayşegül'den ayrılıyor, Ayşegül her şeyden habersiz bana anlatıyor ayrıldıklarını. Betül olayını bilmiyor daha.
Sonra öğrenecektir. Ve ben kendisinden önce öğrendiğim halde kendisine hiçbir şey söylemediğim için bana çok kızacaktır. Gülümsemekten başka mimiği olmadığını sandığım yüzünü öfkeli görmek, hem de bana karşı öfkeli görmek, hayatımın en ilginç ve açıkçası olumsuz deneyimlerinden biriydi.
Küsmedi bana ama koptuk. Artık aynı kampüste karşılaşınca ayak üstü "nasılsın, ben de iyiyim" cümlelerini kuran iki eski sınıf arkadaşıydık. Betül'le mi? Ali Emre ile zaten çok süremezdi. Ayrıldılar. Betül, Ayşegül'ü kaybetti. Beni de kaybetti aslında ama hemen farkına varmadı. Aslında ben de hemen farkına varmadım.
Ama soğudum ondan. Hâlâ candandı, hâlâ samimiydi, hâlâ seviyordum kendisini ama soğudum. Telefonlarına çıkmama, çağırdığında bir bahane bulup gitmeme, İzmir'e geldiğinde "bir akşam da bizde kal" diye teklif etmeme muhabbetlerini anlatmıştım daha önce. Düğününe çağırdı, gitmedim.
Aynı hafta Ayşegül evlendi. Feysten çağrılmıştım sadece ama gittim. gidince de gördüm ki Merve, Yeliz ve Zeynep, Ayşegül'den ve birbirlerinden kopmamışlar. Görüştük tekrar, eğlendik, güldük, oynadık. Ama açıkçası diğerleri değil belki ama Ayşegül bana karşı hâlâ soğuktu. Alınmadım, alınmak için kendimde hak görmedim.
Yeliz ayrılırken "tekrar görüşmek için birimizin evlenmesini beklemeyelim" diye tembihledi. Çok mutlu oldum.
Ve bugün: Buluşmuşlar, fotoğraflar çekinmişler, öyle sevimli, öyle güzel bir grup olmuşlar ki... Beni çağırmadılar. Çağırmalarını beklememiştim zaten.
Merve, son görüştüğümüzde "kuinşi, sen nasıl oldu da Betül gibi biriyle arkadaş oldun?" demişti. Sanırım anahtar cümle bu.
Çok kötü hissettim kendimi fotoları görünce. Betül'le arkadaş olduğum için pişman mıyım? Ben sadece Ayşegül ve diğerlerini kaybettiğim için pişmanım. Başka hiçbir pişmanlığım yok. Ama keşke bazı seçimleri daha aklı başında, daha sağlıklı yapabilseydik...
Serap'tan bahsetmediğimi bilmiyorum fark ettiniz mi? Biraz siyasete kaptırdı kendini, herkesten soyutladı, ne yer ne içer bilmiyorum ama bizim başbakangilin çok bahsettiği marjinallerden oldu galiba


Bu mesaja teşekkür edenler (6 kişi): Aya, Hilda, Kawa No Uta, Lotus, akrema, Tantei
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): kuinşi
Quincy anlattığından film çıkabilir ağlayacaktım acından 

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): kuinşi



52. sayfa (Toplam 69 sayfa) [ 682 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |