adı üzerinde nükleer olmasından dolayı bütün süper güç addedilen ülkeler, nükleer bir reaksiyonu tam olarak kontrol altına alamaz. bu gayet tabii bir olay. bu yüzden şu ülke ya da bu ülke diye büyütmeye gerek yok. bunun yanı sıra bu olayla birlikte nükleer santrallerini kapatan ya da gözden geçiren ülkelere baktığımızda yaklaşık 30 yıldır nükleer enerji ile kalkındıklarını da görmüş oluruz. adamlar bu olayla beraber "bizimde gözden geçirmemiz gerek, vakti geldi" demişlerdir ki çok normal bu da. almanya, japonya, rusya ve daha örnek veremeyeceğim kadar sayıda ülke 1. dünya savaşı, 2. dünya savaşı, atom bombası, japon-rus savaşı, 1977 depremi ve benzeri facialar yaşamalarına rağmen nedense enerji ve tabii kaynaklar mevzubahis olduğunda son yüzyılını kıyaslanan ülkelere göre daha sakin geçiren türkiye'den kat be kat ileridelerdir. enerji bakımından yüzyıllardır süren dışabağımlılığımız ve bunun sonucunda verilen bütçe açıkları, ödenemeyen borçlar, nükleer santral kurulması mevzusunu hızlandırmıştır. öyle ki, nükleer santralin kurulumunda sismik çalışmalar sonucunda en uygun zemin şartları ve en uygun mimari şartlar gözetilecektir. zira kümes yapmıyoruz, nükleer enerji santrali yapıyoruz. velhasılı yeni yapılacak olan bu nükleer santral, daha önceki acı tecrübelerimize binaen kaypak bir inşaa olmayacaktır. nükleer tehdit konusuna gelince, rusya, ukrayna, iran gibi nükleer santrali olan ülkelerin tam ortasında yer aldığımızı da düşününce aslında tehlikeyi sadece evimizde aramamamız gerektiğini farkediyoruz.