Haruno Sakura; Melek mi, Şeytan mı? Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 10, 11, 12 ... 22, 23, 24, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj

Kimsenin kimseyi aradığını düşünmüyorum. Sadece; sevmeyen neden sevmiyor, seven neden seviyor, umursamayan neden umursamıyor vs. konular merak ediliyor hepsi bu... İsteyen yazar isteyen yazmaz... Buraya yazan kişilerin çoğu sevmeyen kitlesini oluşturuyor ve sevenler pek görünmüyorsa (ki bence sevenler de görüşlerini beyan ediyor yani görünmüyor filan değiller bana göre bknz: ayhi, dergul, otaku-sama, bloom_sasusaku vs...) bunda sevmeyenlerin bir suçu yoktur...
Sonuçta 9 kişi filan ankete göre seviyor görünüyor...
Ayrıca da başlığın dikkat çekme amaçlı olduğunu ve Sakura'yı şeytan veya melek olarak niteleyecek insanların nadir olduğunu düşünüyorum...
Sonuçta 9 kişi filan ankete göre seviyor görünüyor...
Ayrıca da başlığın dikkat çekme amaçlı olduğunu ve Sakura'yı şeytan veya melek olarak niteleyecek insanların nadir olduğunu düşünüyorum...



Ya tabiki de şeytan değil ama tutarsız davranışları onu sevmememizi sağlıyor.Belki tip olarak güzel bir tip olabilir (vücudu pek iyi olmasada) ama onuda "shannaro" diye bağırıp etrafa saldırdığındaki görüntü bir hayli itici yapıyo
Tabi herkesin görüşüne saygım var.Bu benim kendi görüşüm. 



Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): nurunknown

Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Orihime, Kugatsu
Öncelikle bir şeyi düzeltmek istiyorum: Sakura fan Kulübüne antiler ve nötrler girebilir, KAVGA ÇIKARMAMAK ŞARTIYLA hayranlarla tartışabilirler. Hayran kulübünde karakteri tartışıyoruz, zıt görüşler ve fikir ayrımları olmadan bunun olması mümkün değil. Bu tartışmalar antileri topluluğumuza katabilir, veya hayranları antiye çevirebilir. Yine de görüş kısıtlılığına sebebiyet vermemeyi tercih ediyorum.
Hinata Rocks, başlığı açtığın için çok teşekkür ederim. Değişik yorumları okumak çok zevkliydi.
Sakura'yı sevme nedenim hakkında biraz daha ayrıntılı bir açıklama yapmam yerinde bir karar olacak sanırım, hem böylece tartışmayı biraz daha renklendirebiliriz belki...
Bana göre Sakura, mangadaki (belki Sasuke'den sonra) en mantıksız kararları veren karakter. İtiraf ediyorum, bir Sasusaku hayranı olmama rağmen hiç bir zaman hayatını tek bir erkeğe odaklanarak yaşayan, kendi için değil de o erkek için hareket eden karakterleri oldum olası sevmemişimdir. Çünkü bu karakterler kendileri için neyin iyi olduğunu bilmezler, berbat kararlar verip, sonunda kötü bir durumda kalınca çevresindeki insanlardan yardım ister ve onların da moralini bozarlar. Sasuke'nin geçtiği her konuda aptalca kararlar verip, verdiği kararlara bile uyamıyor Sakura. O zaman neden hayranım? Sanırım onu anlayabildiğim için.
Diyeceksiniz ki 'Sırf görünüşü için bir çocuğa vurulan, zayıf, sağduyudan yoksun, başkalarının yardımına muhtaç bir kızın neresini anlayabiliyorsun?'
Şöyle ki, bu karakteri çözmeniz için empati kurmanız gerek. Serinin başında Sakura sadece on-iki yaşında. Ailesinin her üyesi yaşayan, güçlenmek için herhangi bir sebebi olmamış, çevresinde acı çekmiş biri bulunmayan, çalışkan ve bilgili olduğu için sürekli övülmüş, hayattaki tek kaygısı görünüşü ve imajı olan şımarık bir kız. Büyürken yakışıklı bir prensin onu kollarına alıp sarmalayacağı masallar okutularak büyütülmüş bir kız. Böyle bir geçmişe sahip olan on iki yaşında bir kız çocuğu olduğunuzu hayal edin. Her arkadaşınız tarafından sevilen, yakışıklı, karizmatik Sasuke'nin o masallardaki prens olabileceği sizin de aklınıza yatmaz mıydı? Siz de onun ilgisini çekmek için uğraşmaz mıydınız? Bu elbette ilk görüşte aşk tarzı bir şey değil. Hatta daha çok topluluğa uyma çabası denilebilir. Tekrar ediyorum, tüm arkadaşları (hatta en yakın arkadaşı Ino bile) aynı çocuğu seviyordu. Ve Sakura 'aşırı büyük alnıyla' topluluğa uyamayan bir çocuktu. Elbette elinden geldiğince uyum sağlamak için elinden gelen her şeyi yapardı.
Sakura, Ino'nun ona verdiği güven sayesinde kendi kişiliğini oluşturmaya başladı. Sonra da, Ino'nun gölgesinde kalmak istemediğini, onun eşiti olmak istediğini fark ederek arkadaşlıklarını sonlandırdı. Sakura'nın gelişimi bu noktadan başlıyor.
Kafasındaki 'yakışıklı, karizmatik, güçlü prens' imajına cup oturan Sasuke'nin yenilmez olmadığını fark ettikten sonra Sasuke'ye olan sevgisi daha doğal bir hisse dönüştü. Naruto'ya karşı olan rahatsızlığı azaldı.
Onlar tarafından korundukça, onlardan yardım aldıkça işe yaramaz olduğu için özgüvenini yitirmeye ve güçlenme isteği duymaya başladı. Sakura çok kolay yıpranan, aşırı duygusal, hem duygusal hem de fiziksel anlamda aşırı zayıf bir çocuktu, fakat sorumluluk hissi çok gelişmiş.
Zaman geçtikçe aşırı bağlanmış olduğu Sasuke köyü terk edince, güçlenmek için elindeki tek fırsatı değerlendirdi: Bir medic-nin oldu.
Sakura'nın mantıksız kararlar verdiğini söylemiştim. Fakat aslına bakarsanız, Sasuke'den uzak neredeyse her konuda en mantıklı kararları veren de o oluyor.
Bir medic-nin'in, eminim hatırlarsınız, en büyük sorumluluğu hayatta kalmak. Dövüşmeyi öğrenmelerinin tek sebebi kendilerini korumak, böylece başkalarına yardım edebilirler. Özellikle Pain-Naruto arasındaki dövüşte Sakura'nın inaktifliğine kızanların bunu hatırlamasını rica ediyorum. Şöyle düşünün: Bir yanda yardım etmeniz gereken yaralı insanlar var ve medic-nin sayısı az. Diğer yanda ise en yakın arkadaşınız tehlikede. 'En yakın arkadaşıma yardım ederdim, öylece oturup beklemezdim!' diyenler olacak elbette, ama burada Sakura'nın kişiliği devreye giriyor. Daha 7. Takım kurulduğu ilk günde bunu belli etmişti: Sakura, kurallara uymak için ekstra çaba gösteren bir insan. Doğal olarak, hayatta kalmak onun önceliği. Bencillik edip Naruto'yu kurtarmaya (ve ölmeye, çünkü kendisinin Pain'e karşı hiç bir şansı yok) mi çabalamalıydı, yoksa bunun yerine gerçekten yapabileceği bir şeye, kurtarabileceği yüzlerce insana mı odaklanmalıydı? Bana göre verdiği karar en mantıklı olandı, (sonuçta Hinata da Naruto da kurtarıldı, ve Sakura ölmedi, değil mi?) ama bu konuda görüş ayrımları olabilir.
Başka bir yaygın nefret etme sebebi Sasuke, (Shippuuden'deki Team 7 ile ilk karşılaşmasında) Naruto'yu öldürecekken araya girmemiş olması.
Tekrar ediyorum, medic-ninlerin önceliği hayatta kalmaktır. Araya girip kendini öldürmesi mi daha yararlı olur, yoksa yaralanmış Naruto'ya yardım edip onu iyileştirmesi mi?
Bir başka nefret sebebi sahte aşk ilanı. Naruto'ya yalan söyledi. Peki bunu neden yapmış olabilir? Az önce de belirttiğim gibi, Sakura güçsüz olduğu gerçeğini kabullenmiş ve bundan nefret eden bir karakter. Güçlenmeye çalışmış bir karakter. Naruto'nun sırtına zavallının bir ömür boyunca taşıyacağı bir yük koyduğunu fark edip, onu bu yükten arındırmak için, Sasuke'yi takip etmeyi bırakması için ona yalan söyledi. Yapabileceği başka ne vardı ki?
Başka bir sebebe geçelim. Sasuke'ye olan bağımlılığı, onu öldürememesi... Kishimoto romantizm kısmında aciz kalan bir mangaka. Fakat serideki tüm karakterlerin, ve çizerin kabul ettiği üzere, 'Sakura, Sasuke'ye aşık.' Buradaki aşık kelimesini vurgulamak istiyorum. Birinci kısımdaki gibi çocuksu bir beğeni değil bu. Aşk. Gerçekçi olalım, hanginiz aşık olduğu bir adamı (veya kadını) gözünü kırpmadan öldürebilir? Veya hanginiz, kötü bir yola saptığını fakat hala düzelebileceğini bile bile sevdiği kişiden tamamen vazgeçebilir?
Sakura fazla iyi yönü olan bir karakter değil. Zeki, güçlü (ikinci seride) ve mantıklı kararlar verebiliyor. Bunun dışında pek bir özelliği yok. Bu pek hayran olunacak bir şey de değil, o halde neden hayranıyım?
Sakura, seride (gerek birinci kısım, gerek ikinci kısım olsun) hem fiziksel hem de zihinsel yönden en çok gelişme göstermiş karakter.
İnsanları dış görünüşlerine (Lee) ve geçmişlerine göre (Naruto) yargılamamayı, sinirini içinde tutmayı, insanların kusursuz olmadıklarını (Sasuke), hislerini dürüstçe ifade etmeyi (Inner Sakura'nın gittikçe daha az görünmesi), sorunlarını kendi çözmeyi (buna karşı çıkanlar olacak, biliyorum. Şöyle bir örnek vereyim: Sakura, Sasuke'yi öldürmeye gittiğinde amacı çevresindekilerin sırtına bindirdiği yükü kaldırmak, sorununu kendi çözmekti) öğrendi. Naruto'yla ilişkisinin büyük çaplı gelişme göstermesi de örnek verilebilir. Fiziksel gelişmeyi açıklamama gerek yok sanırım. Açıkçası bu kadar açık ve geniş çaplı gelişmeler göstermiş bir karakteri kınamak içimden gelmiyor. Aksine, büyüdükçe akıllanan bir çocuk olduğu için belki de en çok sevdiğim karakterler arasında yer edindi. Sakura'nın on iki veya on beş yaşındayken bir yetişkin gibi kararlar vermesini beklemek saçma olur, davranışlarına yaşını değerlendirerek bakmanız hakkında biraz daha yumuşak bir fikre sahip olmanızı sağlayabilir.
Sakura'yı melek veya şeytan diye etiketlendirmeyeceğim, ne çok iyi ne de çok kötü olan bir karakter. Hata yapıyor ve bencil, fakat aynı zamanda aklı başında ve çevresindekileri korumaya çalışan bir kız. Kötü özellikleri iyi özelliklerinden biraz daha baskın olabilir, fakat hiçbirinizin mükemmel olduğunu sanmıyorum. That being said, böylesine nefret edilen bir karakter olması biraz şaşırtıcı geliyor bana.
Bu incelemem çok daha detaylandırılabilir, ama sanırım anlatmaya çalıştığım düşünceyi biraz olsun aktarabildim.
(Uzun yazı için özür dilerim, okuyana kurabiye...)

Hinata Rocks, başlığı açtığın için çok teşekkür ederim. Değişik yorumları okumak çok zevkliydi.
Sakura'yı sevme nedenim hakkında biraz daha ayrıntılı bir açıklama yapmam yerinde bir karar olacak sanırım, hem böylece tartışmayı biraz daha renklendirebiliriz belki...
Bana göre Sakura, mangadaki (belki Sasuke'den sonra) en mantıksız kararları veren karakter. İtiraf ediyorum, bir Sasusaku hayranı olmama rağmen hiç bir zaman hayatını tek bir erkeğe odaklanarak yaşayan, kendi için değil de o erkek için hareket eden karakterleri oldum olası sevmemişimdir. Çünkü bu karakterler kendileri için neyin iyi olduğunu bilmezler, berbat kararlar verip, sonunda kötü bir durumda kalınca çevresindeki insanlardan yardım ister ve onların da moralini bozarlar. Sasuke'nin geçtiği her konuda aptalca kararlar verip, verdiği kararlara bile uyamıyor Sakura. O zaman neden hayranım? Sanırım onu anlayabildiğim için.
Diyeceksiniz ki 'Sırf görünüşü için bir çocuğa vurulan, zayıf, sağduyudan yoksun, başkalarının yardımına muhtaç bir kızın neresini anlayabiliyorsun?'
Şöyle ki, bu karakteri çözmeniz için empati kurmanız gerek. Serinin başında Sakura sadece on-iki yaşında. Ailesinin her üyesi yaşayan, güçlenmek için herhangi bir sebebi olmamış, çevresinde acı çekmiş biri bulunmayan, çalışkan ve bilgili olduğu için sürekli övülmüş, hayattaki tek kaygısı görünüşü ve imajı olan şımarık bir kız. Büyürken yakışıklı bir prensin onu kollarına alıp sarmalayacağı masallar okutularak büyütülmüş bir kız. Böyle bir geçmişe sahip olan on iki yaşında bir kız çocuğu olduğunuzu hayal edin. Her arkadaşınız tarafından sevilen, yakışıklı, karizmatik Sasuke'nin o masallardaki prens olabileceği sizin de aklınıza yatmaz mıydı? Siz de onun ilgisini çekmek için uğraşmaz mıydınız? Bu elbette ilk görüşte aşk tarzı bir şey değil. Hatta daha çok topluluğa uyma çabası denilebilir. Tekrar ediyorum, tüm arkadaşları (hatta en yakın arkadaşı Ino bile) aynı çocuğu seviyordu. Ve Sakura 'aşırı büyük alnıyla' topluluğa uyamayan bir çocuktu. Elbette elinden geldiğince uyum sağlamak için elinden gelen her şeyi yapardı.
Sakura, Ino'nun ona verdiği güven sayesinde kendi kişiliğini oluşturmaya başladı. Sonra da, Ino'nun gölgesinde kalmak istemediğini, onun eşiti olmak istediğini fark ederek arkadaşlıklarını sonlandırdı. Sakura'nın gelişimi bu noktadan başlıyor.
Kafasındaki 'yakışıklı, karizmatik, güçlü prens' imajına cup oturan Sasuke'nin yenilmez olmadığını fark ettikten sonra Sasuke'ye olan sevgisi daha doğal bir hisse dönüştü. Naruto'ya karşı olan rahatsızlığı azaldı.
Onlar tarafından korundukça, onlardan yardım aldıkça işe yaramaz olduğu için özgüvenini yitirmeye ve güçlenme isteği duymaya başladı. Sakura çok kolay yıpranan, aşırı duygusal, hem duygusal hem de fiziksel anlamda aşırı zayıf bir çocuktu, fakat sorumluluk hissi çok gelişmiş.
Zaman geçtikçe aşırı bağlanmış olduğu Sasuke köyü terk edince, güçlenmek için elindeki tek fırsatı değerlendirdi: Bir medic-nin oldu.
Sakura'nın mantıksız kararlar verdiğini söylemiştim. Fakat aslına bakarsanız, Sasuke'den uzak neredeyse her konuda en mantıklı kararları veren de o oluyor.
Bir medic-nin'in, eminim hatırlarsınız, en büyük sorumluluğu hayatta kalmak. Dövüşmeyi öğrenmelerinin tek sebebi kendilerini korumak, böylece başkalarına yardım edebilirler. Özellikle Pain-Naruto arasındaki dövüşte Sakura'nın inaktifliğine kızanların bunu hatırlamasını rica ediyorum. Şöyle düşünün: Bir yanda yardım etmeniz gereken yaralı insanlar var ve medic-nin sayısı az. Diğer yanda ise en yakın arkadaşınız tehlikede. 'En yakın arkadaşıma yardım ederdim, öylece oturup beklemezdim!' diyenler olacak elbette, ama burada Sakura'nın kişiliği devreye giriyor. Daha 7. Takım kurulduğu ilk günde bunu belli etmişti: Sakura, kurallara uymak için ekstra çaba gösteren bir insan. Doğal olarak, hayatta kalmak onun önceliği. Bencillik edip Naruto'yu kurtarmaya (ve ölmeye, çünkü kendisinin Pain'e karşı hiç bir şansı yok) mi çabalamalıydı, yoksa bunun yerine gerçekten yapabileceği bir şeye, kurtarabileceği yüzlerce insana mı odaklanmalıydı? Bana göre verdiği karar en mantıklı olandı, (sonuçta Hinata da Naruto da kurtarıldı, ve Sakura ölmedi, değil mi?) ama bu konuda görüş ayrımları olabilir.

Başka bir yaygın nefret etme sebebi Sasuke, (Shippuuden'deki Team 7 ile ilk karşılaşmasında) Naruto'yu öldürecekken araya girmemiş olması.
Tekrar ediyorum, medic-ninlerin önceliği hayatta kalmaktır. Araya girip kendini öldürmesi mi daha yararlı olur, yoksa yaralanmış Naruto'ya yardım edip onu iyileştirmesi mi?
Bir başka nefret sebebi sahte aşk ilanı. Naruto'ya yalan söyledi. Peki bunu neden yapmış olabilir? Az önce de belirttiğim gibi, Sakura güçsüz olduğu gerçeğini kabullenmiş ve bundan nefret eden bir karakter. Güçlenmeye çalışmış bir karakter. Naruto'nun sırtına zavallının bir ömür boyunca taşıyacağı bir yük koyduğunu fark edip, onu bu yükten arındırmak için, Sasuke'yi takip etmeyi bırakması için ona yalan söyledi. Yapabileceği başka ne vardı ki?
Başka bir sebebe geçelim. Sasuke'ye olan bağımlılığı, onu öldürememesi... Kishimoto romantizm kısmında aciz kalan bir mangaka. Fakat serideki tüm karakterlerin, ve çizerin kabul ettiği üzere, 'Sakura, Sasuke'ye aşık.' Buradaki aşık kelimesini vurgulamak istiyorum. Birinci kısımdaki gibi çocuksu bir beğeni değil bu. Aşk. Gerçekçi olalım, hanginiz aşık olduğu bir adamı (veya kadını) gözünü kırpmadan öldürebilir? Veya hanginiz, kötü bir yola saptığını fakat hala düzelebileceğini bile bile sevdiği kişiden tamamen vazgeçebilir?
Sakura fazla iyi yönü olan bir karakter değil. Zeki, güçlü (ikinci seride) ve mantıklı kararlar verebiliyor. Bunun dışında pek bir özelliği yok. Bu pek hayran olunacak bir şey de değil, o halde neden hayranıyım?
Sakura, seride (gerek birinci kısım, gerek ikinci kısım olsun) hem fiziksel hem de zihinsel yönden en çok gelişme göstermiş karakter.
İnsanları dış görünüşlerine (Lee) ve geçmişlerine göre (Naruto) yargılamamayı, sinirini içinde tutmayı, insanların kusursuz olmadıklarını (Sasuke), hislerini dürüstçe ifade etmeyi (Inner Sakura'nın gittikçe daha az görünmesi), sorunlarını kendi çözmeyi (buna karşı çıkanlar olacak, biliyorum. Şöyle bir örnek vereyim: Sakura, Sasuke'yi öldürmeye gittiğinde amacı çevresindekilerin sırtına bindirdiği yükü kaldırmak, sorununu kendi çözmekti) öğrendi. Naruto'yla ilişkisinin büyük çaplı gelişme göstermesi de örnek verilebilir. Fiziksel gelişmeyi açıklamama gerek yok sanırım. Açıkçası bu kadar açık ve geniş çaplı gelişmeler göstermiş bir karakteri kınamak içimden gelmiyor. Aksine, büyüdükçe akıllanan bir çocuk olduğu için belki de en çok sevdiğim karakterler arasında yer edindi. Sakura'nın on iki veya on beş yaşındayken bir yetişkin gibi kararlar vermesini beklemek saçma olur, davranışlarına yaşını değerlendirerek bakmanız hakkında biraz daha yumuşak bir fikre sahip olmanızı sağlayabilir.
Sakura'yı melek veya şeytan diye etiketlendirmeyeceğim, ne çok iyi ne de çok kötü olan bir karakter. Hata yapıyor ve bencil, fakat aynı zamanda aklı başında ve çevresindekileri korumaya çalışan bir kız. Kötü özellikleri iyi özelliklerinden biraz daha baskın olabilir, fakat hiçbirinizin mükemmel olduğunu sanmıyorum. That being said, böylesine nefret edilen bir karakter olması biraz şaşırtıcı geliyor bana.

Bu incelemem çok daha detaylandırılabilir, ama sanırım anlatmaya çalıştığım düşünceyi biraz olsun aktarabildim.

(Uzun yazı için özür dilerim, okuyana kurabiye...)

Bu mesaja teşekkür edenler (5 kişi): Alara_usagi, obuzi, bloom_sasusaku, angel, Luchia Nanami
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Akira-chan
Okudum ve kurabiyemi isterim...
Her neyse... Yazına gelecek olursak; Sakura sevginin nedenlerini çok güzel izah etmişsin...
Medic-nin olarak hayatta kalma çabası ve en faydalı olabileceği yeri düşünebilmedeki başarısına katılıyorum... Hatta yazında bunun gibi katıldığım çok yer var...
Belki de yazında katılmadığım tek nokta şu Naruto'ya yaptığı sahte ilan-ı aşk... Şimdi bu kısmı güzel güzel "ama o iyi niyetliydi" veya "o bir hataydı" diye isimlendirsek de bunun en büyük etkeni Naruto'nun ikna olmamış olmasıdır... Şayet Naruto ikna olmuş ve buna inanmış olsaydı sahte aşk ilanını ne şekilde değerlendirirdi herkes (özellikle Sakura severler) merak ediyorum...

Her neyse... Yazına gelecek olursak; Sakura sevginin nedenlerini çok güzel izah etmişsin...
Medic-nin olarak hayatta kalma çabası ve en faydalı olabileceği yeri düşünebilmedeki başarısına katılıyorum... Hatta yazında bunun gibi katıldığım çok yer var...
Belki de yazında katılmadığım tek nokta şu Naruto'ya yaptığı sahte ilan-ı aşk... Şimdi bu kısmı güzel güzel "ama o iyi niyetliydi" veya "o bir hataydı" diye isimlendirsek de bunun en büyük etkeni Naruto'nun ikna olmamış olmasıdır... Şayet Naruto ikna olmuş ve buna inanmış olsaydı sahte aşk ilanını ne şekilde değerlendirirdi herkes (özellikle Sakura severler) merak ediyorum...

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Akira-chan
11. sayfa (Toplam 24 sayfa) [ 240 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |