Ballroom e Youkoso
Anime Manga Forum -> Anime -> Anime Serileri Genel Başlığı
 
Yazar
Mesaj
revashinsi
Yeni Otaku
Yeni Otaku



Yaş: 26
Kayıt: 22 Tem 2023
Mesajlar: 13
Favori Anime & Manga: Yahari Ore no Seishun Rabucome wa Machigatteiru Toshokan no Daimajutsushi (manga) Frieren (manga) Code Geass Sangatsu no Lion Chihayafuru
Cinsiyet: Erkek
Nerden: Gomenmachi
Teşekkür: 9

Durumu: Çevrimdışı

revashinsi
Yeni Otaku
Ballroom e Youkoso Konu: Ballroom e Youkoso
Alıntıyla Cevap Gönder
herhangi bir uğraş/hobi ile haşır neşir olup iyice bir aşinalık kazanıldığı zaman ve dahî özelde izlemek üzerine dayalı eserler hakkında konuşacak olursak bir zaman sonra izlediklerimizin zihnimizde monoton bir çizgiye doğru çekildiğini farkederiz. özellikle anime izleyicilerinin en büyük sorunu budur. bir zaman sonra çeşitlilik kaybolur. o eski heyecan o eski şevk kalmaz izleyende. artık öylesine bir izleyici değildir çünkü. izledikçe bir animede nelere dikkat etmek gerektiğine dair yeni şeyler keşfederiz. bazen karakterlere yoğunlaşırız bazen kurgunun kendisine... bu yoğunlaşma meselesi izleyiciden izleyiciye muhtelif simalara bürünür elbet. kendi adıma konuşacak olursam inanılmaz derecede berbat animelerden tutun da en çarpıcı en acayip en ilgi çekici animelere kadar pek çok eseri izlemek imkânı buldum. vasat yani orta derecede güzellikler yahut acemilikler barındıran ara eserler de vardı tabiî. tabii bunca tecrübenin ardından hiç izlemem dediğim animeleri bile izleme fırsatı buldum. mesela şu an hakkında çok şeyler söylemek istediğim bu dans animesi gibi. hayatta hiç ilgilenmediğin bir şey göster deseler direkt dans diyebilirim lâkin sevmediğiniz şeyleri bile ilgiyle izletecek bir sihirbaz yahut büyücü varsa o kesinlikle anime olsa gerek. zira pek çok anime izlemenin ardından bir animenin nasıl bir üslûp üzere hazırlandığını büyük ölçüde anlar hâle geliyor insan. hatta duymayı biliyorsa duyar/sezer hâle geliyor. ballroom e youkoso animesini hazırlayan animatörler işlerini o denli profesyonel bir şekilde yapmışlar ki ister istemez seviyorsunuz dansı... danstan da ziyade animenin üslûbuna aşık oluyorsunuz adeta...

öncelikle mangaka'mızın ellerinden öpmek lazım. tabii bu çizimleri büyük bir titizlikle animeye aktaran animatörlerin de. insan bedeni ancak böyle güzel çizilebilir. ben animelerde şekle aşırı önem veren biri değilimdir. genelde içeriğin kalitesi, karakterlerin orijinalliği vesaire faktörler beni daha çok cezbeder. lâkin ilk defa konusu kadar çizimleriyle de içine çekildiğim bir anime izledim diyebilirim. (tabii bu benim acemiliğim bir yandan) o boyun çizimleri ne kadar da ayrıntılı idi öyle. ondan daha büyüleyici olan çizim ayrıntısı ise hanımefendilerin gerdanları idi. tanpınar, bir kadındaki "kadınlığın" bütününün gerdan kısmında daha özelde o zarif köprücük kemiklerinde olduğunu söyler. tanpınar'ın bu dikkatini ilk okuduğumda bunun üzerine çok düşünmüştüm ve gün geçtikçe de hak vermeye başlamıştım. bir kadındaki cazibenin ve kadına has güzelliğin merkezleştiği en tipik yerlerin başında gerdan kısmı gelir. bu özel ve anlamlı kısmı çok doyurucu, iştah açan bir üslupla çizmiş mangakamız ki oldukça tatmin edici çizimler ortaya çıkmış. bel kısmı da oldukça etkileyici çizimlerle donatılmış tabiî. benim açımdan kusursuza yakın ve gayetle estetik bir çizim üslûbu vardı animede. tabiî bir dans animesi olması sebebiyle insan bedenine ziyadesiyle ihtimam göstermek icap ediyor olsa gerek. bunun hakkını evvelâ mangaka akabinde ise animatörler mükemmelen teslim etmişler.

çizimler "subarashii" ve "omoshiroi" idi lâkin bir o kadar etkili olan şey de elbette konu ve karakter işlenişi idi. ana karakterin hislerine daha ilk andan itibaren alışıyorsunuz ve onun dünyasına büyük ölçüde giriyorsunuz. pısırık bir karakter olmasına rağmen sizi bıktırmıyor bu diğer animelerde olduğu gibi. çünkü o gerçek hayatta kanlı canlı örnekleriyle görülme ihtimali olan kimselerden. yani bizden biri. bunun yanı sıra diğer ana ve destekçi karakterler de asıl ana karakteri boğan yahut onu ziyadesiyle destekler nitelikte olmaktan ziyade itidal üzere yaklaşıyorlar karakterimize. velhâsıl çocuksu ilişkilerden çok uzak ayağı yere basan, âdeta beni hafife almayın diye bas bas bağıran bir ilişkiler yumağı yahut ağı mevcut.

ayrıca karakterlerin psikolojileri yansıtılırken bazı zamanlar ayrıntılar büyük bir dikkatle gözetilmiş ve kotarılmış. örnek vermek gerekirseee...

6. bölümden:

bizim oğlan mako-chan ile konuşmaya başladığında bir ara telefon kablosunu gösteren bir sahne vardı. konuşma boyunca kablonun prizden çıkıp telefon konuşması kesilecek diye gerilim terleri döktüm resmen Gülücük Dağıtıyor o kablo sahnesi çok önemliydi bence. tatara'nın şevkini ayrıntısına kadar gösteren bir sahne idi. konuşmanın gelişme bölümüne doğru gelirken telefonu iyice kavrayışı ve kablonun ansızın gerilmesi sonra telefonla birlikte olduğu yere ayakları üzere çöküşü gayet güzel tasarlanmış diye düşünüyorum. belki gerçekten tasarlandı belki de ben pek özümsedim ve böyle yorumladım. her ne şekilde olursa olsun pek hooş bir sahne idi.

yahut 8. bölüme gidelim:

entry'den kopuk bir yorum olacak bu arada.

tatara'nın ağladığı ve yakındığı sahne pek çok genç için o kadar anlamlı ki! yeteneğin olsa bile bir işe çocukluktan yahut ilk gençlikten itibaren başlamamak o kadar acı verici sonuçlar ve akıbetler veriyor ki anlatılamaz! tatara, dans etmeye çocukken başlasa idi belki de hepsinden iyi olmuştu şimdiye kadar fakat hâlâ bile iyi olacaksa erken başlayanlardan on kat daha fazla çabalamak zorunda... hayatın çok zalim bir gerçeğidir geç başlamak. herhangi bir şeye geç başlamak... ilk başta hiç yoksa -geç olsa da- başladım dersin lâkin devam ettikçe erken başlayanlarla arandaki o doğal farkı hissedince büyük bir ıstırap filizlenir insanın varlığında. ondan kurtulmak ne mümkün! inanmak da azim de bir yere kadar oluyor işte. tek telafisi yeteneğinin olması ile aradaki farkı daha fazla çalışarak ve hiç kimsenin ödün vermediği kadar ödün vererek ve dahî gerekirse hayatı kendine zindan ederek canhıraş bir şekilde çabalamak!!! tek çözüm bu, tek!.. bu ister dans olsun, ister başka bir spor, ister müzik, ister kitap okumak ve dil öğrenmek olsun, isterse de daha başka şeyler... geç başladığın anda bir kürek mahkumu gibi ağır şartlar altında ıstırap çeke çeke çalışmak ve elbette o ıstırabı bir zevke dönüştürmenin yollarını aramak senin kaderin olur. ıstırabını zevke dönüştürdüğün anda geç başlamak meselesi biraz rahata kavuşur diye umuyorum. geç başlamanın acemiliği kadar ezici çok az ama çok az şey var. yaşayan bilir... ah be tatara-kun, derde boğdun beni!

verdiğim bu iki örnekten iki öz var; ilki gençliğin bize sağladığı o ateşli şevk ikincisi ise geç kalmanın/başlamanın tesirlerinin ağırlığı ve çarpması... işte bu özler yansıtılırken mükemmel bir şekilde yansıtılmış bizlere ki bir eserden beklenen/istenen şey de biraz bu akislerdir... bize dokunan, bizde yer bulan akisler...

çok şey denebilir ve ayrıca izleyenden izleyene denecek şeyler yahut değinilecek dikkatler illa ki değişebilir. ben her şeye rağmen mükemmele yakın bir seri izlediğimi düşünmekten kendimi alamıyor ve izlemenizi teklif ediyorum.

watashi wa kanashimi de shinu deshō ga; tamashii mo kagayaite imasu ※
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
29 Tem 2023 16:32
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder  
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 1 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız