Clannad Sayfaya git: 1, 2, Sonraki |
Yazar
Mesaj

Tomoya Okazaki adlı genç, okula hüzünlü hayatında sıradan bir gereklilik olarak yerine getirmek için gitmektedir. Annesini küçük yaşta kaybetmiştir. Babası da bu acıyı bastırmak için kendini içkiye vermiş ve çocuğunu ihmal etmiştir. İşten eve, evden işe bir hayat yaşayan babasının ilgisizliği Okazaki'yi babasından soğutmuş ve devamlı içki içip sarhoş olması da bunu daha da kötü bir hale getirmiştir. Kendisine en yakın hissettiği arkadaşı ise Sunohara'dır. Olumsuz hayatının devam ettiğini sanırken bir gün Nagisa Furukawa adlı aynı liseye giden bir genç kızla tanışır. Nagisa o kadar saf ve tatlıdır ki Okazaki'yi bu şekilde etkilemeyi başarır. Nagisa okulda Tiyatro Kulübü açmak ister ve ama bunu yapması için engeller vardır. Bu engelleri aşmada Okazaki, Sunohara ve diğer arkadaşlarınında katkısıyla, Nagisa'ya yardım için ellerinden geleni yapacaklardır.
Bölümler:
1. On the Hillside Path where Cherry Blossoms Flutter
2. The First Step
3. Once Again After Crying
4. Let's Find Friends
5. The Scenery with a Carving
6. The Older and Younger Sister's Founder's Festival
7. Star-Shaped Feelings
8. The Wind that Vanishes into Dusk
9. Until the End of the Dream
10. The Girl Genius' Challenge
11. The After School Rhapsody
12. Hidden World
13. Garden of Memories
14. Theory of Everything
15. Stuck Problem
16. 3 on 3
17. A Room Without Anyone
18. Counter Measures
19. A New Life
20. A Hidden Past
21. Face Toward the School Festival
22. Two Shadows
23. The Events of Summer---Ekstra Bölüm
Hazırlayan: Prenses Serenity
Eminim ki after story daha iyidir, ama bu başlığın da olması gerekli bence.
[Bağlantı]

Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Crimson_Butterfly, fawn

Güzel seridir.Kafa dinlemek için izlenir. (:
İlk sezonda en sevdiğim karakter Fu-chandır.Seiyuusu nun da buna katkısı büyük
Onun dışında beni en çok güdüren Akio-san (ossan
) oldu.
Bana göre için ikinci sezon daha derin.Neyse izlemeyenler hele bir ilk sezonu izlesinler de ^^
İlk sezonda en sevdiğim karakter Fu-chandır.Seiyuusu nun da buna katkısı büyük


Bana göre için ikinci sezon daha derin.Neyse izlemeyenler hele bir ilk sezonu izlesinler de ^^


İlk sezonu çok güzeldi *-* Çok sulugöz olduğum için iyi ağlattı beni U_U İyi güldürdü de *-* Yalnız Nagisa kadar sıkıcı bir ana karakter çok zor bulunur, kıymetini bilmek lazım. Kyo müthişti ^^ Okazaki'nin en yakın arkadaşı sarı çocuk ta. O ikisi olmasa, bu kadar severek izlemezdim. Fu' da çok iyiydi *-*
Ama After Story.... Hele ortalarından sonra; iğrençti. Hafakanlar bastı, gereksiz sulu sulu ağlamalar, aptal aptal utanmalar (ayy ne şekear), Nagisa'nın sıkıcıllığı, Okazaki'nin bayıcılığı, yan karakterlerin azalması, Ushio'nun yapmacıklığı, aptallığı... Öğk yani. Bir de ben dramatik, patetik kurguları çok seven bir insanımdır. Ama bu çok başarısızdı, üzülemedim bile karakterlere.
Çizimler çok güzel tabii.
Ama After Story.... Hele ortalarından sonra; iğrençti. Hafakanlar bastı, gereksiz sulu sulu ağlamalar, aptal aptal utanmalar (ayy ne şekear), Nagisa'nın sıkıcıllığı, Okazaki'nin bayıcılığı, yan karakterlerin azalması, Ushio'nun yapmacıklığı, aptallığı... Öğk yani. Bir de ben dramatik, patetik kurguları çok seven bir insanımdır. Ama bu çok başarısızdı, üzülemedim bile karakterlere.
Çizimler çok güzel tabii.
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^


bugün bitirdim, dört günde bal gibi izletti kendini...after story'ye ise hemen başlamayı düşünmüyorum zira güncel takip ettiğim animeler birikti hep..üstelik bugün ao no exorcist günü..neyse geçelim
öncelikle adını bugüne dek çok duymuştum ama gözleri bu kadar kocaman, kendileri bu kadar moe'umsu olan ciciş biciş hanım kızları izlemek hiç gelmemişti içimden...kardeşimin zoru ve güçlü referanslarıyla başlamış bulundum...3. bölümden itibaren fu-çan'ın hikayesi ile sardı beni ve inanılmaz etkiledi...sanırım bu anime, bir izleyici olarak beni tamamen fu-çan'a borçlu..tamam tamam biraz da okazaki'nin yahşi cazibesine
öncelikle kısa kısa karakterleri geçeyim (after story'yi daha izlemediğim için bu bilgi ışığında okuyunuz ve kafa göz girişecekseniz de bu bilgi ışığında girişiniz.)
okazaki: bu tiplerden japon diyarında çok var herhalde..hayattan vazgeçmiş, okula iş olsun diye giden, hiçbir amacı olmayan erken kayıplar..nefes israfı..yani ilk bölümde bize yansıtılan şekli buydu..ama bu hava hayatına giren nagisa ve diğer hatunlar sayesinde ortadan kalktı...öncelikle clannad'ın bir dating sim olduğunu bilmeden başlamıştım, epey bir ilerledikten sonra öğrendim ama hiç şaşırmadım..bayanların efendi adam yerine çip tercihi fenomeninin güzel bir örneği bu adam..sert, umursamaz tavırlarının altında yumuşak bir kalp (anti klişe timini çağırın! ) ile animedeki bütün hatunları mıknatıs gibi kendine çekti...sunohara gibi über bir yaratığın değil de onun bayan mıknatısı olmasından anlamıştım bir oyun uyarlaması olduğunu ^^' evet, çok karizmatik, ayrıca bir hatun onun ilgisini çekince onunla sonuna dek ilgilenme tarzı (sadece nagisa değil, başta fu-çan olmak üzere kotomi, tomoyo ve diğerleri) da ayrıca hoş bir yanı..ama bu kadar da belli değilmez ki yahu ^^' gerçekten sunohara arada kaynadı..
bir şekilde bütün kızlar ona kalplerini açacak kadar bağlandılar ona (kotomi ile geçmişlerinin çakışması apayrı bir bonustu zaten) ..ama o birine bağlandı..bence doğru seçimdi, yavaş yavaş ve sağlam temeller üzerinde ilerleyen sevimli bir ilişki oldu, 23. bölüm sonu ile de tatmin etti.
gerçi 24 ile bir de alternatif sunuldu...benim tercihim anime bağğyanları konusunda daima rukiagillerdir: yani kendi ayakları üzerinde duran, erkeksi ama içten içe orihime muamelesi de görmeyi arzulayan, ufacık bir şeyden kırılabilen ama köşesinde ağlamak yerine gidip kalbini kıranın kafasını kıran, mücadeleci, gürültücü kızlar tercihimdir...nagisa bu tercihimle taban tabana zıt bir tablo çiziyordu..daha çok kyou ve ondan da fazla tomoyo bu şablonuma uygundular..ama okazaki-nagisa ilişkisi o kadar inandırıcı işlendi ki 24. bölüm gibi tamamen fan service eseri bir bölüm, bütün duygusallığına rağmen beni etkileyemedi..."demek ki tomoyo göründüğü kadar iyi bir alternatif değilmiş" diye de düşünmedim, zamanlama meselesiymiş diye düşündüm daha çok..önce nagisa vardı ve daima da nagisa olacak artık bizim için...
nagisa sönük ama fırsat verildiğinde büyük işler başarabileceğini kanıtlamış sevimli bir kız...okazaki'nin tercihinin nagisa yönünde olması beni hiç rahatsız etmediğine göre (normalde etmesi gerekirdi
) kendisini sevmişim de..onu sevmemde en büyük iki etken olağanüstü anne ve babasıdır
sanae-san ve akia-san uzun zamandır animelerde izlediğim en eğlenceli çiftti..fedakarlıkları bir yana, sadece kendi aralarındaki "sanae-san'ın ekmekleri" muhabbeti için bile sevilebilir bu ikisi..hele de akia-san'ın ağzından düşürmediği sigarası...onun başlı başına bir animesi olsun bence, clannad: akia furukawa chronicles gibi bir şey çekilsin, en büyük hayranı olayım
kyou ve ryo kardeşler, ryo aşırı derecede sönük hani nerdeyse sönüklükte nagisa ile yarışacak, o derece, kyou ise daha ön planda ve o da fedakar-kendisi de aynı erkeğe aşık olduğu halde kızkardeşiyle onun arasını yapmaya çalışan-gizli gizli kalp ağrısı çeken üstün nitelikli kız tavırlarıyla ilgi toplamaya aday..bence asıl onunla okazaki arasında özel bir bölüm olmalıydı diye düşünmeden edemedim hatta...bütün seride en çok acı çeken oydu neticede...
tomoyo için hissetiklerimi söyledim, güçlü, ayakları yere sağlam basan kızları severim ama tamamen zamanlamadan kaybetti tomoyo..yine de sunohara ile eğlenceli dövüşleri için bile deli gibi sevmek mümkün bu kızı..
kotomi, yine bir zamanlama hatası..aslında trajik hikayesi ile daha fazla ilgi toplayabilirdi ama hepimizin boğazına bir düğüm olup atılan fu-çan'dan sonra onun hikayesi çok havada kaldı..ısınamadım, ne ona ne de trajesine, özümseyemedim onu fu-çan'a akıttığım gözyaşlarından sonra...bir de okazaki ile olan geçmişi biraz suni gibi göründü gözüme, daha da temellendirilebilirdi, daha çok üzerinde durulabilirdi..zaten hikayesi biter bitmez de okazaki ile olan ilişkisi tabiri yerindeyse bıçak gibi kesildi! "birbirlerinin hayatlarında önemli birer yere sahip çocukluk arkadaşları" konumunu sürdüremediler..anime adına bir eksiklik oldu bu...tabii after story'deki durumu bilmiyorum, umarım düzeltilmiştir bir şeyler
en sevdiklerimi en sona sakladım:
sunohara: seiyuusundan dolayı daha ilk cümlesini kurar kurmaz sevdiğim çakma sarışın, animenin kuşkusuz en eğlenceli sahnelerinin yaratıcısı oldu...nagisa'ya çıkışı ile aslında onun da kendi çapında bir trajedisi olduğunu hissedip daha da bağlandım kendisine..gerek kızkardeşi, gerek ragbicilerle ilişkisi, gerek "seni bir kız bekliyor" cümlesine her seferinde kanıp yarılası tepkiler vermesiyle özel bir yere sahip oldu gözümde..o da akai-san chronicles'ta olsun, onun da hayranı olayım
ve fu-çan! eğer hikaye tamamen bu kızın üzerinden gitseydi (after story'yi tamamen gözardı ediyorum şu an), mesela onun hikayesi 13 bölüme filan yayılsaydı, nagisa-okazaki ilişkisi onun üzerinden verilseydi bu anime tokyo magnitude 8.0'a bin basan bir efsaneye dönüşürdü! bu kadar eğlenceli bir yaratığın böylesine hüzünlü bir hikayeye sahip olması...o kadar koymuş ki trajedisi, sonradan olmadık zamanlarda ortaya çıkan komik bir karaktere dönüşmesi beni rahatsız etmek bir yana, dünyanın en mutlu izleyicisi yaptı izlerken! fakat benim için animenin en unutulmaz sahnelerini hep o yarattı, animeyi benim gözümde o güzelleştirdi. üç sahne vardır ki günümü mahvetmiştir: ilki fu-çan'ın ablasının kardeşinin durumunun kötüleştiğini söyledikten sonra okazaki ve nagisa'nın ağladığı sahne (nagisa dizlerinin üzerine çökmüştü hani), ikincisi sunohara'nın fu-çan'ı unuttuktan sonra hatırlamaya çalıştığı sahne ve üçüncüsü düğündeki veda sahnesi..hala kalbimde bir yerleri ince ince sızlatır...
görüntüleri ve müzikleri gerçekten iyiydi animenin, bir robot ile yalnız kız meselesini çözemedim sadece, onun da açıklaması after story'deymiş zaten, sorun yok..inişli çıkışlı ama güzel bir hikayeydi, sıktığı zamanlar da oldu ama iyi güldürdü, iyi ağlattı, bir animeden beklenebilecek her şeyi verdi..tabi benim istediğim her şeyi veremedi, veremedikleri için de bu gece nurarihyon no mago ile ao no exorcist izleyeceğim zaten
o boşluğu da öyle dolduralım artık..
her şeye rağmen, en büyük şonen

öncelikle adını bugüne dek çok duymuştum ama gözleri bu kadar kocaman, kendileri bu kadar moe'umsu olan ciciş biciş hanım kızları izlemek hiç gelmemişti içimden...kardeşimin zoru ve güçlü referanslarıyla başlamış bulundum...3. bölümden itibaren fu-çan'ın hikayesi ile sardı beni ve inanılmaz etkiledi...sanırım bu anime, bir izleyici olarak beni tamamen fu-çan'a borçlu..tamam tamam biraz da okazaki'nin yahşi cazibesine

öncelikle kısa kısa karakterleri geçeyim (after story'yi daha izlemediğim için bu bilgi ışığında okuyunuz ve kafa göz girişecekseniz de bu bilgi ışığında girişiniz.)
okazaki: bu tiplerden japon diyarında çok var herhalde..hayattan vazgeçmiş, okula iş olsun diye giden, hiçbir amacı olmayan erken kayıplar..nefes israfı..yani ilk bölümde bize yansıtılan şekli buydu..ama bu hava hayatına giren nagisa ve diğer hatunlar sayesinde ortadan kalktı...öncelikle clannad'ın bir dating sim olduğunu bilmeden başlamıştım, epey bir ilerledikten sonra öğrendim ama hiç şaşırmadım..bayanların efendi adam yerine çip tercihi fenomeninin güzel bir örneği bu adam..sert, umursamaz tavırlarının altında yumuşak bir kalp (anti klişe timini çağırın! ) ile animedeki bütün hatunları mıknatıs gibi kendine çekti...sunohara gibi über bir yaratığın değil de onun bayan mıknatısı olmasından anlamıştım bir oyun uyarlaması olduğunu ^^' evet, çok karizmatik, ayrıca bir hatun onun ilgisini çekince onunla sonuna dek ilgilenme tarzı (sadece nagisa değil, başta fu-çan olmak üzere kotomi, tomoyo ve diğerleri) da ayrıca hoş bir yanı..ama bu kadar da belli değilmez ki yahu ^^' gerçekten sunohara arada kaynadı..
bir şekilde bütün kızlar ona kalplerini açacak kadar bağlandılar ona (kotomi ile geçmişlerinin çakışması apayrı bir bonustu zaten) ..ama o birine bağlandı..bence doğru seçimdi, yavaş yavaş ve sağlam temeller üzerinde ilerleyen sevimli bir ilişki oldu, 23. bölüm sonu ile de tatmin etti.
gerçi 24 ile bir de alternatif sunuldu...benim tercihim anime bağğyanları konusunda daima rukiagillerdir: yani kendi ayakları üzerinde duran, erkeksi ama içten içe orihime muamelesi de görmeyi arzulayan, ufacık bir şeyden kırılabilen ama köşesinde ağlamak yerine gidip kalbini kıranın kafasını kıran, mücadeleci, gürültücü kızlar tercihimdir...nagisa bu tercihimle taban tabana zıt bir tablo çiziyordu..daha çok kyou ve ondan da fazla tomoyo bu şablonuma uygundular..ama okazaki-nagisa ilişkisi o kadar inandırıcı işlendi ki 24. bölüm gibi tamamen fan service eseri bir bölüm, bütün duygusallığına rağmen beni etkileyemedi..."demek ki tomoyo göründüğü kadar iyi bir alternatif değilmiş" diye de düşünmedim, zamanlama meselesiymiş diye düşündüm daha çok..önce nagisa vardı ve daima da nagisa olacak artık bizim için...
nagisa sönük ama fırsat verildiğinde büyük işler başarabileceğini kanıtlamış sevimli bir kız...okazaki'nin tercihinin nagisa yönünde olması beni hiç rahatsız etmediğine göre (normalde etmesi gerekirdi



kyou ve ryo kardeşler, ryo aşırı derecede sönük hani nerdeyse sönüklükte nagisa ile yarışacak, o derece, kyou ise daha ön planda ve o da fedakar-kendisi de aynı erkeğe aşık olduğu halde kızkardeşiyle onun arasını yapmaya çalışan-gizli gizli kalp ağrısı çeken üstün nitelikli kız tavırlarıyla ilgi toplamaya aday..bence asıl onunla okazaki arasında özel bir bölüm olmalıydı diye düşünmeden edemedim hatta...bütün seride en çok acı çeken oydu neticede...
tomoyo için hissetiklerimi söyledim, güçlü, ayakları yere sağlam basan kızları severim ama tamamen zamanlamadan kaybetti tomoyo..yine de sunohara ile eğlenceli dövüşleri için bile deli gibi sevmek mümkün bu kızı..
kotomi, yine bir zamanlama hatası..aslında trajik hikayesi ile daha fazla ilgi toplayabilirdi ama hepimizin boğazına bir düğüm olup atılan fu-çan'dan sonra onun hikayesi çok havada kaldı..ısınamadım, ne ona ne de trajesine, özümseyemedim onu fu-çan'a akıttığım gözyaşlarından sonra...bir de okazaki ile olan geçmişi biraz suni gibi göründü gözüme, daha da temellendirilebilirdi, daha çok üzerinde durulabilirdi..zaten hikayesi biter bitmez de okazaki ile olan ilişkisi tabiri yerindeyse bıçak gibi kesildi! "birbirlerinin hayatlarında önemli birer yere sahip çocukluk arkadaşları" konumunu sürdüremediler..anime adına bir eksiklik oldu bu...tabii after story'deki durumu bilmiyorum, umarım düzeltilmiştir bir şeyler
en sevdiklerimi en sona sakladım:
sunohara: seiyuusundan dolayı daha ilk cümlesini kurar kurmaz sevdiğim çakma sarışın, animenin kuşkusuz en eğlenceli sahnelerinin yaratıcısı oldu...nagisa'ya çıkışı ile aslında onun da kendi çapında bir trajedisi olduğunu hissedip daha da bağlandım kendisine..gerek kızkardeşi, gerek ragbicilerle ilişkisi, gerek "seni bir kız bekliyor" cümlesine her seferinde kanıp yarılası tepkiler vermesiyle özel bir yere sahip oldu gözümde..o da akai-san chronicles'ta olsun, onun da hayranı olayım

ve fu-çan! eğer hikaye tamamen bu kızın üzerinden gitseydi (after story'yi tamamen gözardı ediyorum şu an), mesela onun hikayesi 13 bölüme filan yayılsaydı, nagisa-okazaki ilişkisi onun üzerinden verilseydi bu anime tokyo magnitude 8.0'a bin basan bir efsaneye dönüşürdü! bu kadar eğlenceli bir yaratığın böylesine hüzünlü bir hikayeye sahip olması...o kadar koymuş ki trajedisi, sonradan olmadık zamanlarda ortaya çıkan komik bir karaktere dönüşmesi beni rahatsız etmek bir yana, dünyanın en mutlu izleyicisi yaptı izlerken! fakat benim için animenin en unutulmaz sahnelerini hep o yarattı, animeyi benim gözümde o güzelleştirdi. üç sahne vardır ki günümü mahvetmiştir: ilki fu-çan'ın ablasının kardeşinin durumunun kötüleştiğini söyledikten sonra okazaki ve nagisa'nın ağladığı sahne (nagisa dizlerinin üzerine çökmüştü hani), ikincisi sunohara'nın fu-çan'ı unuttuktan sonra hatırlamaya çalıştığı sahne ve üçüncüsü düğündeki veda sahnesi..hala kalbimde bir yerleri ince ince sızlatır...
görüntüleri ve müzikleri gerçekten iyiydi animenin, bir robot ile yalnız kız meselesini çözemedim sadece, onun da açıklaması after story'deymiş zaten, sorun yok..inişli çıkışlı ama güzel bir hikayeydi, sıktığı zamanlar da oldu ama iyi güldürdü, iyi ağlattı, bir animeden beklenebilecek her şeyi verdi..tabi benim istediğim her şeyi veremedi, veremedikleri için de bu gece nurarihyon no mago ile ao no exorcist izleyeceğim zaten

her şeye rağmen, en büyük şonen


Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Birisi, carpe diem
'Çok hüzünlü,çok ağladım,aaay 2. sezonu izleme,4 saattir ağlıyorum' Bu yorum 'Clannad nasıl,izliyim mi?' sorusundan çıktı. o.o! 2 Bölüm izledim. *-* Daha duygu yüklü bölümlerine gelmedim.
Çabucak bitirip After Story'i izlemek istiyorum. *-*
Bir insan 4 saat ağlar mı oda tartışılır..

Bir insan 4 saat ağlar mı oda tartışılır..
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): kuinşi
Vinnie~ yazmış:
iki gece uyuyamadım. sen ne diyorsun arkadaşım?
hem de nasıl ağlanmaz?
önce böyle:

sonra böyle: (ağlamaktan mecnuna dönersin anlamında)

hatırladıkça da böyle:

hâlâ clannad ve clannad after story fan videoları izleyemem. var sen hesap et

Bu mesaja teşekkür edenler (4 kişi): fawn, Gama_Sennin, prenses serenity, Birisi
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Birisi
2. sezonda ağlamamak için dişimi sıkmaktan 1 hafta çene ağrısı çektim ama yinede o göz yaşı oradan kaydı. ağlamak istiyosan bunun üzerine tanımam. hatta clannad ı izlemeden önce duygusuz biriydim şimdi en ufak şeyde gözlerim doluyo. ağlamasam bile o gözler doluyo. böyle birde yan etkisi var dikkatli olun 


1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 17 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |