Prensese katılıyorum... Bu Leyla'yı ben de sevmiyorum...

Kıskançlık değil, diğer leylaları sevmiştim. İlk leyla çok iyiydi, ikinci ikili leylaların da kara balık olanını çok sevmiştim. Öteki sarışın olan biraz uyuzdu ama olsun. Bu leyla ise hiçbir şeyiyle uymuyor bu diziye.

72. bölüm itibariyle bahsedilecek pek çok konu birikti kafamda yine, ya da bana öyle geliyor , hele bi' yazmaya başlayalım da hayırlısı...

Dün izlediğimiz yetmiş ikinci bölümün teması "zaman" idi. Fena bölüm değildi, iki bölümdür dizinin yönetmenliğini Onur Ünlü'nün geri almış olması belli oluyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde işe başlayan İsmail Abimiz'in Dünya'nın dengelerini oynatması kaçınılmazdı, bunun yanı sıra bir de Metonya'nın meşhur zaman kapısı var tabii. Bu ikisini de geçtim, benim takıldığım nokta bir önceki bölümde Mecnun'un ölmüş olan Tolstoyevski'yi geri getirmesi. Hacı, hani ölüleri geri getiremiyordunuz yav? "Ya bırak Allah aşkına, şu dizide takıldığın şeye bak" diyorsunuz muhtemelen ama madem öyle ben de ilk Leyla'yı geri isterim arkadaş! Getirsin onu da, onu da getirsin! Aslında düşününce geçen sezonda da Cengiz Hanım falan ziyaret etmişti günümüzü ama onların olayı biraz farklıydı, zaman kapısından taşmışlardı ve daha çok Metonya'nın gizemli dünyasının ögeleri gibiydiler. Kısacası, Dost Sakallı'yı götürün Ezgi Leyla'yı getirin. Getirin de getirin, getirin de getirin arkadaş!..

Farklı zamanlarda yaşayan iki Mecnun'un geyik yapması da dünyanın dengelerinin bozulmasına sebep oldu tabii. Sitcom esprisi fena değildi ama çok gerekli miydi bilmiyorum. Böyle bir kendini ispatlama çabasını çok lüzumlu bulmadım açıkçası. Bir de, şive şive diye o kadar laf etmişler ama sanki kendilerinin hiç yapmadığı şey, daha iki bölüm önce ağızlarını geveleyip tuhaf tuhaf konuşuyorlardı, azalarak biter umarım bu, hatta tamamen bitmişse ne iyi. Yalan Dünya en çok nasibini alan oldu tabii bu esprili eleştiriden. Geçen bölümlerde de Rüstem Abi karakteri üzerinden İşler Güçler'e bir laf dokundurma vardı sanki, ama bana öyle gelmiş de olabilir; sonuçta Burak Aksak ve Selçuk Aydemir zamanında birlikte çalışmış iki kuzen.

Havuçlu tarçınlı kek esprisi uzun zamandır beklenen Issız Adam göndermesiydi sanırım. Hidayet'in tarifi ise güldürdü, "içindekiler: Havuç, tarçın, kek" :D. Kaan'ın aşık olması da fena olmamış, renk katmış diziye. Yalnız kurabiye, kek işinden para almasını İskender'e yakıştıramadım. Hani tüm mahalle hanımlarının yardımına koşan, tepsi tepsi hamur işi çıkartan İskender Baba idi o, yakışmadı. O paranın saniyeler içinde Dostoyevski ve Erdal Bakkal'ın elinde dolaşması da zamanı oynayan İsmail'in işiydi sanırım :D , kendi el çabuklukları da olabilir tabii, beklenir :D.

92 yılına gitmişlerdi sanırım Ankara'ya... Hemen de çıktı karşımıza Behzat amirimin gençliği :D.
Sonrasında da yine hüzünlü bir final. Final sanırım bayağı beğenilmiş. Ancak ben bu kadar çok drama kaçılmasından yana değilim, artık her bölüm duygusallık peşindeler. İşlerini kötü yapmıyorlar kesinlikle ama eskiden böyle değildi, her bölüm iki farklı Mecnun görüyoruz, bunlar işin samimiyetini kaçıran şeyler derim.
Her bölüm bir duygusallık + Kahramanlarımızın pek iyi, pek insancıl kişiler olduğunu vurgulama çabası(ki bu da üçüncü sezon itibariyle kesinlikle arttı derim) + Bir kıza aşık olmuş ikisi de hakiki seven iki erkek = Ne oldu? Geniş Aile'nin ikinci sezonu. Geniş Aile'nin ikinci sezonu feci batırmıştı, izleyenler bilir, hatta pek çok izleyicisi bırakmıştı diziyi izlemeyi. Ben şimdiden kendimce bir uyarıda bulunayım dedim.

Aslında işlerini kötü yapmıyor bu adamlar dediğim gibi ama birinci ve ikinci sezona göre nasıl derseniz, "kötü" derim.

@fawn
Leyla ile Mecnun yorumlarımı eksik etmemeye çalışıyorum :D. Pek olumlu bir yorum olmadı sanki ama :D.


Neyse, olumsuz yazının üstüne biraz keyfili paylaşım yapsam fena olmaz belki:

Sitcom sahnesi

[Bağlantı]

6 bölüm öncesinden; Cennet Mahallesi

[Bağlantı]


Bu arada henüz birkaç gün önce Behzat Ç.'nin Leyla ile Mecnun'un katıldığı bölümünü izlemiştim. Leyla ile Mecnun devlet kanalında yayımlandığı için tüm sahneleri(küfürlü sorgu sahneleri vb) veremedi sanırım ancak Behzat Ç.'de hem İstanbul hem de Ankara sahnelerine yer verilmiş. İki güzel diziden ortaklaşa yapım; oldukça güzel bir bölümdü. Ama o bölümü izlerken o günden bugüne karakterlerimizin biraz değişime uğramış olduğu gözümden kaçmadı :D. Harun'un bakkallar derneğinden geldiklerini söyleyip Erdal Bakkal'a bir ihtiyacının olup olmadığını sorması üzerine Erdal Bakkal'ın "Hayır yok, sağ olun" demesi veya Aksakallı Dede'nin Harun'un abur cuburlarına sulanmayıp efendi efendi oturması gibi :D.
Hikayedeki maktulü de Sermet Yeşil gibi şahane bir oyuncunun oynuyor olması da o bölümlerden aklımda kalan bir detaydı...

Sorgu sahnelerini izlemek isterseniz:

[Bağlantı]

@Trapspringer Yok olumlu olumsuz her türlü okutuyorsun (:

Yeni Leyla'ya ben de alışamadım. Aslında Melis Birkan hem oyunculuğu hem de güzelliği ile sempatik bir kişiliğe sahip. Lakin kendisini Mecnun'a bir türlü yakıştıramadım arkadaş. Mecnunla ikisini bacı-kardeş gibi görüyorum. Kanımca Melis Birkan Ali Atay'dan da yaşça büyük gösteriyor sanki.

Bu sezon Trapsringer ın da dediği gibi oldukça duygusal.Şu bir kaç bölümdür ise Kireçburnu çakallarının her biri kendi aleminde. Erdalı, Yavizi,Mecnunu (ki Yaviz artık Eylül ile olayını açıklasın daral geldi)... Yahu toplaşın yine absürt olaylara beraber el atın.En olmadı Erdal Bakkal'da toplaşıp bir çay için konuşun.

Neyse eski bölümlerden bir kaç bölüm de ben yâd edeyim.

İskender'in uzay aracını vurduruşu




Arda'yı kaçırdıkları o bölüm hey gidi günler İsmail Abi nin en güzel incilerinden... (Metin Amca nın bu yeni sezonki durumu ise içler acısı.)



Metin? İskender? Erdal Abi? Mecnun? İsmail? Nurten? Oo Yavuz?

Bu haftaki, yani 73. bölüm nihayet gönül rahatlığıyla "güzeldi" diyebileceğim bir bölüm olmuş :). Az Sakallı dedemiz gerçekten korkuttu ama. Yav boyaları "nam nam nam" yiyen adam, azıcık hareketten mi gidecekti. Neyse ki, sonunda içimizi rahatlattılar, eğer ölseydi kötü şeyler yazacaktım muhtemelen, zaten Leyla ile Mecnun'da fazlasıyla ölüm gördük şimdiye dek.


En sevindirici gelişmeyse Benjamin'in dönüşü oldu :). Gerçekten dönüşü de çok iyi oldu dönmesi de. Nihayet karşılaştıklarında ekiple tek tek selamlaşması çok güzeldi :D , orada Hidayet'in ayakkabılarını bağlamaya koyulması da öyle ve tabii Hidayet ile arasındaki diyaloglar da en az bir o kadar kırdı geçirdi, Hidayet'in lastikle diyaloğu için ise diyecek laf yok :D. Ne adamsın Hidayet!
Sonuç olarak; Bir kez daha anlaşılmış oldu ki bu dizinin Benjamin gibi bir kötü adama ihtiyacı var.


Ve tarihe not düşülmesi gerekilen bir olay: 19 Kasım 2012, Mecnun'un ata dönüşmesi! :D


Erdal Bakkal'ın ölümsüzlük arzusu öteden beridir var olan bir şeydi. Ancak son iki bölümdür bu arzunun ve tabii olarak beraberinde Erdal Bakkal'ın yaşlanma korkusunun iyice baskın hale geldiğini görüyoruz. Sonunda çölde Ak Sakallı'nın yanına varıp birazcık ömür bile istedi. Bu ömür isteme olayı biraz da o gece Leyla ile Mecnun'un hemen ardından başlayan Eflatun Film yapımı "Ve Sonsuza Kadar Mutlu Yaşadılar" isimli kısa filme göndermeydi sanırım. İzlememiş olanlar için bilgi vermek gerekirse; filmde insanların ömürlerini bilip birbirlerine verebildiği bir dünya anlatılıyordu ve Cengiz Bozkurt da bu alış-veriş işlemlerini resmi olarak gerçekleştiren bir devlet bürosunda memur idi. Dizide henüz başaramasa da orada ölümsüzlük işine rüşvetlerle yol yordam bulmuş bakkalımız :D.

Bu ölümsüzlük arzusunun yanı sıra Erdal Bakkal'ın dükkanı kediler işgali altında yine son iki bölümdür. Hayvanlarla ilgili yasa tasarısına(yasalaşmış mıydı yoksa, takip edemedim ki) karşı yapılmış bir hareket olabilir yine... Fena olmamış yav, o mahalle tadını yeterince veriyorlardı zaten, kediler mediler falan da daha iyi olmuş. Kediler, Erdal Bakkal'ı arada sinirlendirmekten de geri kalmıyorlar sağ olsunlar :D.

İskender'in Erdal için telaffuz ettiği "milli densiz" lafı ise benim çok hoşuma gitti :D. Erdal Bakkal'ı gerçekten çok iyi tanımlayan bir laf, aynen öyle Erdal Bakkal ülkemizi uluslar arası temsil edebilecek başarıda bir densiz :P.



Doktorumuz da densizlik konusunda Erdal Bakkal'dan pek geri kalmıyor. 73. bölümde kendisini bile aştı. Aman uyaralım Ak Sakallı dedemizi kızdırmamak gerek, maazallah kafaya indiriverir odunu :D.


Bu arada bilmem kaç önceki yorumumda Yavuz'un çok bozduğunu falan yazmıştım sanki. Onun da karakterinde düzelme olduğunu buraya yazayım madem. Eski romantik ve arkadaşlarını her daim kollayan Yavuz geri döndü diyebiliriz. Son birkaç bölümdür romantikliğini geri kazanmıştı zaten :D , bu bölümde ise Az Sakallı'nın rüyasına girmesi üzerine yapması gerekeni yaptı. Müthiş görsel hafızasıyla günü kurtaran adam olmayı başa-... ramadı belki ancak önemli olan iyi niyeti :P.


Taş esprisi, iyi güzel geyiklerini çevirdiler ama ilk sezonda bir sahne vardı hatırlar mısınız bilmem. Uzaylıların kaptanları Dünya'dan taş örnekleri getirmelerini istiyordu tayfasından. Bir tanesi taş niyetine taş gibi bir hatun getiriyordu kaptana. Kaptan da "Götürün bunu Dünya'ya, sitcom yazsın!" diyerek ayarı veriyordu. Henüz geçen bölüm sitcomları ağır eleştirmişlerken bu bölüm böyle bir espri yapmayı tercih ettiler hem de uzata uzata. Neyse, çok da takılmamak gerek aslında...


Dinlenmek için mola verdikleri evi yanlış hatırlamıyorsam daha önce görmüştük, Erdal Bakkal'ın anılarında. Nurten'in ailesinin yaşadığı ev idi diye hatırlıyorum. O zaman da korkunç bir mekan olarak çıkmıştı karşımıza tabii ki :D. Gerçekten de tam korku filmi evi gibi mekan yav, çok uzatmamışlar ama güzeldi korku filmi esprileri; oteli işleten cücenin testere maskesi falan...


Gollum esprisi iyi güldürdü, makyaj falan filan da fena yapmamışlar ama o ses neydi Allah aşkına yav. Sokaktan herhangi bir adam çevir muhtemelen daha iyi yapar Gollum taklidini. Güzeldi espri yine ama bir seslendirme falan yapabilirlermiş.

Son olarak; geçen hafta yazacaktım unutmuşum ama bu hafta da aynı durum mevcuttu sanırım. Yav bu Ak Sakallı Dedemizin sakalı değişti sanki, geçen bölümden itibaren. Bir tuhaf olmuş, eski hali daha iyiydi...

O kadar yazdık, paylaşım yapmadan gitmeyelim madem :)

Maceracılarımızın Dilek Taşı'ndan diledikleri:

[Bağlantı]

İsmail Abi'nin genlerindeki navigasyon hüneri:

[Bağlantı]

Gollum sahnesi:

[Bağlantı]

76. bölüm arabesk-klasik müzik çatışması ve uyuşturucu temaları üzerine kurulu gayet güzel bir bölüm olmuş. Bu uyuşturucu temasının Ak Sakallı dedemiz Köksal Engür'ün hakkındaki uyuşturucu satıcılığı yaptığı yönündeki iddialarla ve gözaltına alınmasıyla gündeme geldiği şu günlerde işlenmiş olması ve Köksal Engür'ün de uyuşturucu baronu Karabasan rolüyle karşımıza çıkması da tuhaf bir tesadüf idi sanırım. Neyse özlemişizi Karabasan rolünü yine de. Köksal Engür'ün kendisini canlandırdığı bölümdeki kısa bir sahnenin haricinde üçüncü sezonda görememiştik sanırım Karabasan'ı. Benjamin'in ardından onun da hikayeye yeniden dahil olduğunu görmek güzeldi. Hidayet'in Karabasan ile tanışması da en az Benjamin ile olan tanışması kadar efsaneydi :D. Bu bölümün ardından Hidayet için resmen karanlık tarafa geçtiğini söyleyebiliriz sanırım. Daha önce klon yapan doktor olarak karşımıza çıkan mucit karakterini tekrar görmek de sevindiriciydi tabii. Ve yanılmıyorsam AT 65 cihazının kafasına bağlı olduğu adam ise Burak Aksak idi, bunu bir ben fark etmişim sanırım :D.

Köksal Engür'ün uyuşturucu operasyonunda yakalanması konusuna gelirsek. Geçtiğimiz gün yapılan operasyonda evinde 1300 gram uyuşturucu bulunması sonucu göz altına alınmıştı. Yeni gelen haberlere göre satıcı değil içici olduğunu söyleyerek serbest bırakılmış. Yine de pek bilmiyorum olay nedir, nasıl yargılanır, gerçi güçlü birinin falan yeğeni olsaydı 50 kilograma kadar rahattı ama... Neyse, hukuki sürecin sonu ne olur bilinmez ama Köksal Engür'ün onlarca yıllık sanatçılığıyla kazandığı itibarı büyük oranda kaybettiği bir gerçek. Bundan sonra Red Kit'in ağzındaki otu gördükçe iyi şeyler düşünülmeyecektir muhtemelen.

Bunun yanı sıra bir TRT dizisinde rol almasının doğru olup olmadığı, diziden ayrılma ihtimali şimdiden konuşulmaya başlandı. Köksal Engür kadrodan çıkartılırsa olan yine bizim Leyla ile Mecnunumuza olacak, zaten şu kavga olayı için hâlâ daha "Ah! Olmasaydı keşke." diye sayıklarken dizi ağır bir darbe daha yemiş olur. Eğer ayrılması gerekir ise bence Ak Sakallı karakterinin de diziden çıkarılması yerine bu rolü üstlenecek başka bir oyuncu bulunması daha doğru olur; daha önce de söylediğim gibi Ak Sakallı karakterinin hikayesinin henüz tam olarak anlatılmadığını düşünüyorum, dizinin kurgusundaki yeri de yadsınamaz tabii.

Neyse, can sıkıcı muhabbetleri geçelim. En son 73. bölüm üzerine yorum yapmışım ve olumlu bahsetmişim. Bu hafta yayımlanan 76. bölüm de bir o kadar iyiydi bana sorarsanız, sadece bu bölüm değil, bu arada kalan 74. ve 75. bölümler de oldukça güzeldi. Evet, üçüncü sezon için diziyi eleştirenlerdendim ben de ancak şu son dört bölümdür gerçekten de Leyla ile Mecnun'a yaraşır bir iş koyuyorlar ortaya.

Bu haftanın ana konusu olan arabeskin yasaklanması hikayesi Fazıl Say'a güzel bir eleştiri olmuş; ama biraz aşırıya mı kaçılmış sanki de demiyor değil insan. Bu eleştiriyi Fazıl Say'ı koca bir bölüm boyunca yerden yere vurarak kolay yoldan prim elde etme çabası olarak değerlendirenler olduğu gibi Fazıl Say'dan daha çok dayatmacı zihniyete bir eleştiri şeklinde değerlendirenler de olmuş. Neyse, kendi adıma konuşacak olursam; ben arabesk müziği severim. Arabesk, zaten Leyla ile Mecnun'un ruhunda yer alan önemli bir ögeydi, bu bölümde de bu ögeyi ön plana çıkararak güzel bir hikayeyle işlemişler, çok da tartışmaya gerek yok, derim.

Ayrıca; 74. bölümde ailemizin performans sanatçısı Yavız'ın aklını başından alan dişi hırsız Bahar bir bölüm aradan sonra yine bizlerleydi. Tam da Eylül'ü yavaş yavaş sevmeye başlamışken böyle bir karakterin senaryoya dahi olması şaşırtıcı bir gelişme oldu. Bahar'ın aynı zamanda Benjamin ile de bir ilgisi var gibi, bakalım bu işin sonu nereye varacak. Yalnız, bu Bahar karakterini canlandıran ismini bilmediğim hanımefendi güzel olabilir; ancak sesi ciddi anlamda Gözlüklü Çozuk'a benziyor yav :D.


Öncesindeki iki güzel bölümü boş geçtik, en azından video paylaşalım madem :)

Ve bu haftadan:



Edit: Az daha unutuyordum; geçen gün Çaylar Benden'in Kudret Abi'si, Erdal Bakkal'a meydan okudu :D. Buyurunuz:


[Bağlantı]


Edit 2:
Engin Günay :D (ikinci video, Her Şey Çok Güzel Olacak filminden)


[Bağlantı]


[Bağlantı]

Uzun zamandır Leyla le Mecnun izlemiyordum. Açıp izleyeyim dedim. 71. bölümde kalmışım, 71. ve 72. bölümleri izledim, özlemişim
21 yaşındayım, bu yaşıma kadar izlediğim diziler arasında hiç şüphesiz en çok güldüklerimin başında gelir L&M... İzlediğim bütün dizilerin, filmlern, animelerin (aklınıza gelirse) duygusal yönü beni az etkiler. (Belki de duygusuz olduğum olduğum içindir )... Bu zamana kadar izlerken duygulandığım sahneler var evet ama ağladığım sahne sayısı net: 3...

İyi ki kimse görmedi he rezil olurdum yoksa

[Bağlantı]

Fatmagül'ün Suçu'ndan çekip çıkaralım şu anketi derim ben

kaynak: law

Ne yalan söyleyeyim Ali Atay'a oy vermeden önce "Acaba Cengiz Bozkurt da var mıdır?" diyerekten taradım sayfayı lakin yok imiş, Ali Atay'a yapıştırıverdim oyu.