Rikou, evine çalışmak için götürdüğü dosyaları arka koltuğa koyarken tamamen farklı düşünceler içindeydi. Ona göre, akşam eve gittiğinde karısı azıcık burun bükecek, sonra o çok işi olduğunu söyleyerek kendini acındırdığında keyifsizce mutfağa gidecekti.
Daha sonra o çalışma odasında dosyalarıyla alakadar olurken birisinin ayak sesleri arkadan yaklaşacak, sonra daha 2 aydır evli olduğu karısı arkadan beline sarılıp onu öpecekti. Ve hemen koşa koşa mutfağa gidip bir bardak kahve, biraz da kendini tok tutacak bir şeyler bırakıp çıkacaktı. Ve sonra karısı Reja, saat ilerlediğinde yanına geceliğiyle gelip iyi geceler öpücüğünü isteyecekti. Bir tane yanağına, bir tane de bebeğine ulaşması için karnına. Cinsiyetinin belli olmasına çok az kalmıştı.
Genç avukat Rikou, dosyaları arka koltuğa yerleştirirken, sebebi bilinmeyen bir cinayetin herkes hüzüne boğan kurbanı olacağını hiç düşünmüyordu. Aklı tamamen o akşam yaşayacaklarındaydı, artık bir rutin haline gelmiş tüm bunlara alışkındı.
Ölüm ise alışkın olduğu bu rutinin parçası değildi. Hiç düşünmemişti bunu.
Son ana kadar da düşünmedi.
Ve ölmeden önce ise, düşünecek kadar vakti olmadı.

İsim: Mellyn Vespertino
Cinsiyet: Kadın
Göz rengi: Koyu mavi
Saç tipi: Siyah ve hafif dalgalı
Boy: 1.78, bazen 1.79, bazen 1.77, ölçtüğü metreye göre bir-iki santim oynuyor.
Ten rengi: Beyaz
Yaş: 26
Karakteri: Mellyn’in en belirgin özelliği sessiz olmasıdır. Mükemmeliyetçi ve ayrıntıcıdır, müthiş bir sözel zekaya sahip olmasına rağmen Adli Tıp Uzmanı’dır.
Çok zeki bir kızdır, sadece bakışlarıyla bile zeki olduğunu belli eder, ama bazen biraz ukalalaşır. Çok açık sözlüdür, sık sık pot kırar ama bunu kasten yaptığı için onları pot olarak değerlendirmez. Biraz didaktik ve zıtlıklarla dolu bir insandır, ama bir melek kadar iyi niyetlidir.
Epey otoriter bir yapısı ve lider ruhu vardır.
Geçmişi hakkında: Mellyn 4 yaşındayken babası intihar etmiş ve annesi ona bakamamıştır, normalde İtalyan bir aileden doğmuş olan Mellyn Amerikan bir aile tarafından evlatlık alınmış ve büyütülmüştür. Genç yaşına rağmen gerek Tıp gerek edebiyatla ilgili çok başarıya imza atmış, ayrıca 5-6 tane yabancı ülke görmüştür.

İsim: Shiliew Grady
Cinsiyet: Erkek
Göz rengi: Koyu kahve
Saç tipi: Düz, çok kısa değil ve siyah
Boy: 1.88
Ten rengi: Beyaz
Yaş: 26
Karakteri: Shiliew tam bir playboydur. Aşk gibi duygusal ilişkilere çok da fazla önem vermez, manevi şeylerden çok fazla anlamaz. Daha somut bir insandır, ayrıca çok kuvvetli bir dili ve ikna kabiliyeti vardır ki mesleğinde çok başarılı bir avukattır.
Dili çok tatlıdır, kızların onu çekici bulmasının en önemli sebebidir. Konuşkandır.
Asla kötü amaçlı olmamakla beraber ara sıra yalan kıvırır, aklından ne geçirdiğini asla bilemezsiniz ve onu ciddi davranmaya zorlayamazsınız. Çok inatçıdır.
Biraz alkoliktir ayrıca sigarası da vardır, ama kimseye zararı dokunmaz.
Çok fedakar biridir.
Geçmişi hakkında: Mellyn’in çocukluk arkadaşıdır. Liseye başladıkları yıl tanışmışlardır, Shiliew Mellyn’in güçlü kişiliğinden, zeki bakışlarından çok hoşlanmasına rağmen kızın kendini kimseye yaklaştırtmayan korumacılığından dolayı pek yakınlaşamamıştır.
Ancak şimdi kardeşlerden daha yakın bir ilişkileri vardır, birbirlerine nasıl davranırlarsa davransınlar çok iyilerdir.
Shiliew’in kızlarla ilgili kötü bir geçmişi vardır, lise hayatından beri sürekli kızlar tarafından aldatılıp ya da terk edilip durmuştur.
Ve askere gitmiştir, orada gördüğü manzara onun insan hayatının ucuz olduğunu düşünmesine neden olur. Shiliew, bir ateisttir.

İsim: Yuetsu Kawashima
Cinsiyet: Bayan
Göz rengi: Bal rengi –ama daha koyu.
Saç tipi: Düz ve uzun, orta kestane renginde.
Boy: 1.72
Ten rengi: Beyaz
Yaş: 25
Karakteri: Yuetsu, Adli Tıp’ta görevlidir. Ancak Mellyn ile eski yıllardan tanışırlar ve yakın arkadaşlardır, Rikou davasında Mellyn’e yardım etmeye kararlıdır.
Konuşkan, neşeli, fedakar biridir. Bunların yanı sıra dışarıya adeta kendine güven saçar, ciddiyetten tamamen yoksun kişilere ve adaletsizliğe tahammül edemez.
Çabuk öfkelenir, çabuk sakinleşir.
İnanılmaz derecede iyi niyetli biridir.
Geçmişi: Yuetsu vasat bir ailede vasat bir çocuk olarak büyüdüğü için potansiyelini ortaya koyamamıştır. Ailesi biraz fazla korumacı bir yapıdadır. Ancak lisesinin son yılında bu duruma artık karşı çıkarak tamamen kendi yolunu çizmiştir, bir albüm çıkarmıştır –çok az sattı maalesef- ve istediği gibi Adli Tıp Uzmanlığı’nda yolunu noktalamıştır.
Gerektiğinde çok inatçı olabilen biridir.

İsim: Kyuusoku Monbatsu
Cinsiyet: Erkek
Göz rengi: Açık kahve
Saç tipi: Düz, omuz hizasında, biraz dağınık ve açık kahve
Boy: 1.83
Ten rengi: Beyaz
Yaş: 28
Karakteri: Kyuusoku tam anlamıyla peygamber sabrına sahip biridir. Çok müsamahakardır, çok farklı açılardan düşünür, her şeye hoşgörüyle yaklaşır ve dünyanın en kötü niyetli insanını bile incitemeyecek kadar iyi niyetlidir. Çok saygılı, çok ağırbaşlı ve çok olgun bir karakteri vardır.
Otoriterdir.
Ama bunun yanı sıra neredeyse hiç konuşmaz, sürekli tebessüm eder. Tebessümleri çok farklı anlamlar içerebilir. Klasik Japon ruhuna sahiptir.
Geçmişi: Kyuusoku, çok katı kurallara sahip bir aile tarafından yetiştirilmiştir. Ancak sonra liseyi okurken teyzesinin yanında bulunmuştur, teyzesi de epey esnek görüşlü bir insandır. Sürekli çok farklı insanlarla tanışmıştır, bu da onun kişiliğini şekillendirmiştir.
Kendisi bir polis ve gizliliğinden dolayı tam olarak bilinmeyen yüksek bir rütbeye sahip.

İsim: Lennon Kane
Cinsiyet: Erkek
Göz rengi: Gümüşümsü mavi
Saç tipi: Düz ve dağınık, simsiyah
Boy: 1.91
Ten rengi: Beyaz
Yaş: 27
Karakteri: Lennon, biraz sert bir mizaca sahiptir. Fazla konuşmaz, direkt soru sormadığınızda cevaplamaz. Sürekli, sürekli düşünür. Zehir gibi bir zekası vardır. Yüz ifadelerini yorumlamak çok zordur.
Ama bunu sert çocuk olmaktan hoşlandığı için yapmaz, tamamen kişiliğinin getirisidir. Fazla sözel bir insan değildir. Ona göre maddiyat ve maneviyat dediğimiz şeyler yoktur, her şey somuttur (soyut dediklerimiz bile) ancak insanlar onları somut yorumlamayı bilmezler.
Dsiplinlidir, ancak katı değildir. Esnek ve müsamahakar biridir.
Çok güzel resimler çizer ve bu konuda çok yeteneklidir.
Ama kendisi bir ressam değil, polistir.
İnsanın aklını başından alabilecek bir gülümsemesi vardır. Hiç beklenmedik anlarda hiç beklenmedik şeyler söyler.
Liderlik özelliği neredeyse hiç yoktur, daha yalnız ve uzak bir kişiliği vardır.
Geçmişi: Lennon 12 yaşına kadar ailesiyle yaşamasına rağmen bir yangında ailesini kaybederek yetimhanede büyümüş çocuklardan biridir. Hayatta kalabilmek için tek umudunun düzgün, ona burs verebilecek ve herhangi bir yurtta kalmasını sağlayabilecek iyi bir üniversite olduğuna inanıyordu, bu yüzden çalışmayı çok iyi öğrendi.
Ayrıca ailesi İrlandalıydı, onun için İngilizce’yi aksanlı konuşur.

-“Mellyn…” dedi çocukluk arkadaşının sesi odanın içine doğru. “Mellyn!”
-“Ne ya?” dedi kızın huzursuz sesi. O kadar bitkin ve keyifsiz hissediyordu ki, cici kızlık yapmayacaktı.
-“Bütün bir gece o dosyalarla uğraşıp durdun. Yeter artık…” dedi, söyledikleri şeyler bıkkınlık bildirici olsa da sesi yumuşak ve şefkatliydi, iri ellerinden birini kaldırarak Mellyn’in sırtını sıvazladı. Shiliew gibi ketum birinin böyle hareketlerde bulunmasına alışkın olmayan Mellyn, kollarını çocukluk arkadaşının boynuna dolayarak kendini koyverdi.

-“Tanrım… Mellyn, böyle ağlayınca üzerimde bırakmış olduğun bütün o ‘güçlü kadın’ imajını mahvediyorsun. Ayrıca üzerimi salyaya buladığının farkında mısın?”
-“Salya değil onlar! Gözyaşı! Sersem…” diye söylendi sinirle genç kadın, aniden ağlamayı keserek koyu kahve gözlü adamın yanından geçti. Oturma odasından, aradaki duvarı yıktırmış olduğu mutfağa geçti.
-“Atıştıracak bir şeyler hazırlamak istiyorum. Belki biraz içecek de yaparım. İster misin?” Shiliew cevap vermedi.
-“Doğru ya…” diye sözlerini sürdürdü Mellyn, ama sesinde iğneleyici bir ton vardı bu defa. “Unutmuşum, senin tüm gecen zaten bir şeyler içmekle geçti değil mi? Ne zaman bundan vazgeçeceksin? Biri bu kadar çok içtiğini anlarsa tüm hayatın tehlikeye girer, Shi!”

Shiliew ise onu dikkate almadı bile, elini Mellyn’in gece boyunca uğraştığı dosyalardan birine uzattı ve incelemeye başladı. Kalın kapaklı dosya bir sürü bilgiyle doluydu, Rikou’nun tüm davaları en ufak ayrıntısına kadar belgelenmişti.

Rikou bir avukattı ve biraz tehlikeli, çözülmesi zor davalar onun uzmanlık alanıydı. Yaralanan diğer avukatlar ile Rikou'nun ortak noktası buydu işte. Dosyayı karıştırırken aklına sorular üşüştü.
Bu tehlikeli davalardan hangileri sonuçlanmamıştı?
Ya da hangileri, sanık tarafın aleyhine sonuçlanmıştı?
Ve en önemlisi, hangileri sanık tarafın aleyhine devam etmekteydi?

Dosyanın tek bir poşetinin içine birden fazla belge konulmuş oluyordu genellikle, küçük kağıtlar, Rikou’nun ofisinde bulunmuş notlar, ya da davayla ilgili kişilerden alınmış kartlar… Shiliew, bu dosyanın kendi işine yaramayacağını düşünerek onu sehpaya geri bıraktı. Diğer belgeleri kurcalayarak aralarından işe yarar kahverengi kapaklı bir dosya çıkardı.
Bu dosya, Rikou ile ilgili değildi. Diğer kurbanlarla ilgiliydi.
Kurbanlar, 25–32 yaşları arasında oluyordu. Demek ki yaşları birbirine yakındı.

-“Bir ihtimal daha var.” Dedi Shiliew sesli olarak, “Yaşları yakın olduğu için özenle seçilmiş değiller. Bu davalar birbiriyle alakalı ve hepsi de davayla baş edebilecek derecede tecrübeli ama genç kişiler tarafından tercih edilmiş. Mümkün mü? Sonuçta burada kurbanların uğraştığı tehlikeli davaları saldırı nedeni kabul ediyoruz.”

Mellyn, çilekli ahududulu meyve çayından bir yudum alırken, altında mor halkalar oluşmuş gözlerini kahverengi kapaklı dosyaya dikti.
-“Tabii ki mümkün… Bu ihtimal benim de aklımdan geçti. Nihayetinde her biri sanığın aleyhine giden davalara sahip ki bu da saldırıya uğramalarına sebep olan en muhtemel şeydir. Ama davaların birbiriyle pek de alakalı olduğunu söyleyemeyeceğim. Ne yani, adamın biri ‘kendi davamı kurtarırken bir-iki avukat daha öldürüp onlarınkini de kurtarayım’ mı demiş? Çok mantıksız.”
Shiliew, her zaman yakasına astığı koyu renk güneş gözlüğü eline alarak saplarını açıp kapatmaya başladı. Bacaklarını açarak dirseklerini dizlerine dayadı ve ellerini ortada birleştirerek başını önüne eğdi. Bu, genellikle önemli bir şey düşünürken aldığı bir pozisyondu.

-“Eğer basit bir suçtan ya da acemi bir cinayetten bahsediyor olsaydık sana tamamen hak verirdim, Mellyn. Ama ölüm sebebi bile tam bulunabilmiş değil. Adli Tıptan arkadaşın sana ortada garip bir şey olduğunu ama ne olduğundan tam emin olamadığını söyledi. Yanlış hatırlamıyorum değil mi? Bu durumda, birkaç ihtimal var önümüzde.”

Shiliew, hala tam ayık olmamasına ve sarhoşluğun izlerini taşımasına rağmen enerjik bir şekilde ayağa kalkıp krem rengi koltuğun sağ tarafındaki ahşap dolabı karıştırmaya başladı. Nitekim aradığı müsvedde kâğıtları bulması çok da zaman almadı, cebindeki tükenmez kalemi çıkarıp hızla yazmaya başladı.

1. durum; “Davayı yürüten avukatların ortak bir tanıdığı var.”
2. durum; “Sanıkların tarafındaki birtakım kişiler önceden tanışıyordu ve işbirliği yaptılar.”
3. durum; “Sanıkların tarafındaki birkaç kişi önceden tanışıyordu, sonra ilişki kurabilecekleri birkaç kişi daha bularak işbirliği yaptılar.”
4. durum; “Davalar arasında göremediğimiz bir bağlantı var.”

-“İşte aklımdaki düşünceler bunlar, Mellyn. Ne diyorsun?” Mellyn üzerinde inek desenleri olan bardağı tezgaha bırakarak hızlı bir şekilde Shiliew’in yanına geldi, sonra kağıdı alarak düşünceli düşünceli okumaya başladı. Bu arada zaten çatlak olan dudaklarını kemiriyordu, bir süre sonra yanağının içini kemirmeye başladı.

-“1. durum ilk değerlendirmemiz gereken durumlardan değil. 4. durum ise hiçbirinde, hiçbir teori üzerinde başarılı olamadığımızda yoğunlaşmamız gereken bir şey. 2. durum ise uzak bir olasılık olsa da epey mantıklı.” Sonra başını iki yana salladı;
-“Ama 3. durum ile anlatmak istediğini anlamadım. Shi.”
-“Bir düşün, Mellyn. Bir kişinin davası kendi aleyhine gidiyor. Bu kişi bizim kurbanlarımızın karşı tarafındaki bir avukat da olabilir, sanığın bir yakını ya da alakadarı da. Ve kendi gibi davası kötüye giden bir-iki tanıdığı var. Beraber işbirliği yapıyorlar değil mi? Ancak bu cinayetleri örtbas etmeleri gerek. O zaman kendi davalarıyla alakalı olmayan davalara bakıyorlar ve o davaların içinden sanığın durumunun kötüye gittiği davaları seçiyorlar. İşbirliği yapabilecekleri kişileri bulup onlarla iletişim kuruyorlar. Aralarına alıyorlar. Ve bu davaların birbirleriyle yakından bağlantısı da olmadığı için durumu gizlemeyi başarmış oluyorlar, en azından bir şeyler yapabilmek için zaman kazanıyorlar.”

Sonra teorisini beğenip beğenmediğini anlamak için umutla Mellyn’e baktı.
-“Bilemiyorum Shiliew… İyi düşünmüşsün ama… Biraz şey oldu sanki… Zorlama?” Onun bu memnuniyetsizliği üzerine siyah saçlı adam kıza ters bir bakış attı:
-“Elimizde fazla kanıt yok Bayan Ukala. O kadar iyi biliyorsan sen biraz teori üret. Gece boyunca dosyaları okuyup durdun, değil mi?”
-“Bak Shiliew. Madem elimizde kanıt yok, o zaman onları yaratalım. Ortada dolmamış boşluklar var. Gidip hastaların dosyalarını alalım, ardından hastalarla konuşmanın bir yolunu bulalım. Eğer neyle yaralandıklarını ve nasıl bu hale geldiklerini çözebilirsek, olayın nasıl olduğunu kavrayabilirsek kimin yaptığını daha kolay buluruz. Daha nasıl olduğunu bilmeden kimin yaptığını anlamaya çalışmak mantıklı değil.”

Genç adam kafasını kaldırarak çocukluk arkadaşına baktı, sonra halsiz bir şekilde başını yukarı aşağı salladı.
-“Kendinde değil gibisin Shiliew. Ben evi toparlayıp üzerimi giyineceğim, sen o zamana kadar soğuk bir duş al ve kahve iç.”

Shiliew’in yüzündeki mutsuz ifadeyi görünce yüzü düştü kızın, ellerini onun yanaklarına koydu ve hafifçe sarıldı. Sonra bu kadar duygusallığın yeterli olduğuna karar verip dubleks evin merdivenlerini tırmanarak üst kattaki banyoya girdi. Soğuk ve metal musluğu kavrayarak soğuk su kolunu neredeyse sonuna kadar çevirdi.

Shiliew’den hemen önce alacağı buz gibi bir duş, belki biraz daha kendine getirirdi onu. Duşakabinden içeri girerek kafasındaki topuz tokasını çıkarttı, dalgalı, neredeyse siyah denebilecek kadar koyu kahve saçları omuzlarına döküldü ve kürek kemiklerinin üzerindeki deriyi gıdıkladı. Duş başlığını ayarladı ve bir müddet soğuk suyun altında durdu. Daha 3 saat önce duş aldığı için kirli değildi, sadece kendine gelmek için yapıyordu. Shiliew birden, hiç beklemediği bir anda içeri daldığında şokla duş perdesine asıldı, Shiliew de irkilerek arkasını döndü.

-“Su sesini duymuyor musun be, sersem?! En azından kapıyı tıklatabilirdin!” Sonra suyu hızla kapattı ve hafif bir iç çekti, Shiliew ise kızın varlığına aldırmadan üzerindeki beyaz gömleği çıkarttı.
-“Pekala pekala. Şu havluyu uzatır mısın? Ve senin umurunda değil ama rica ediyorum gözlerini kapalı tut.”
-“Gözlerimi kapalı tutarsam hangi havludan bahsetiğini nasıl anlayacağım? Perdeyi çek, yukarıdan atarım sana havluyu.”

Mellyn, rahatlayarak tuttuğu nefesi bıraktı ve ördekli perdenin arkasındayken kendisine atılan turkuaz vücut havlusunu tuttu, ardından sırılsıklam bedenine sardı. Duş başlığını aşağı indirerek perdeyi açtı ve başını öne eğip Shiliew’in suratına bile bakmadan kapalı klozetin üzerine fırlattığı kıyafetleri aldı.
-“Sakin ol, sakin ol, gerçekten bakmıyorum.” Dedi Shiliew güvenilir bir sesle, onun bu çocukça tepkisine karşılık sinirle gözlerini deviren Mellyn de ahşap kapıyı sertçe çekerek kendini banyodan dışarı attı.

Soğuk su değil, ama Shiliew’in aniden içeri dalmasının yarattığı şok onu kesinlikle kendine getirmişti. Birden beyninde çakan şimşekle, banyo kapısında doğru bağırdı.
-"SHILIEW! Saldırıya uğrayanların hepsi avukat ama, davaları yüzünden saldırıya uğradıklarını neden çıkarttık?!"
-"Ne?" dedi Shiliew'in şaşkın sesi. "Ne demek şimdi bu?"
-"Diyorum ki, bir olasılık daha var. Davaları yüzünden saldırıya uğramış olmak zorunda değiller."
Shiliew cevap vermedi.

http://www.anime.web.tr/viewtopic.php?p=353166#353166

http://www.anime.web.tr/viewtopic.php?p=353961#353961

http://www.anime.web.tr/viewtopic.php?p=356642#356642

http://www.anime.web.tr/viewtopic.php?p=361187#361187