... Show Me Love ... Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6 ... 10, 11, 12, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Gerçekten sevdiniz mi hikayeyi?.. Duygulandım ... Ama bu bölüm her bölümden daha iğrenç oldu xP
~~~
Melodie ( Şaşırmıştı ): Ella? Sen bu saatte bize nasıl gelebildin? Büyükannen nasıl izin verdi şaşırdım doğrusu... Ah, Robert! Sende mi buradaydın?
Ella: Melodie, ben... Size gelmek için izin almadım.
Melodie: Nasıl ya? Hiç bir şey anlayamadım?
Robert sessizce saçlarımı geriye itti. Böylece sağ yanağımın kızarıklığı ortaya çıkmıştı. Melodie ağzı açık kalmış, öylece bize bakıyordu. Ben Melodie'nin tepkisine bakıyordum, Robert da benim tepkime.
Melodie ( Geçmemiz için kapıyı biraz daha açmıştı. ): Hemen içeri geçin. İçeride anlatırsınız.
Robert: Seni buraya kadar bıraktığıma göre artık eve gidebilirim Ella. Sonra görüşürüz.
Melodie: Ben hiç sanmıyorum.
Robert: Neden?
Melodie: Yağmur yağmak üzere.
Robert: Ben yağmur başlamadan giderim.
Melodie ( Dışarıda bir şimşek çakmıştı. ): Sadece çeneni kapa ve içeri gir.
Melodie Robert'i kolundan tutup içeri çekmişti. Ben zaten içerideydim. Robert'in bana giydirdiği ceketini çıkarıyordum. Robert içeri girdiğinde ne olduğunu anlamamış o yüz ifadesini görünce güldüm. Robert da bana gülmüştü. Melodie bizi balkonlarına götürüyordu. Bir ara salonun önünden geçtik. Melodie'nin anne ve babası da orada oturuyormuş. Annesi bizi görünce hemen gülerek yanımıza geldi.
Bayan Klingmeier: Ella? Hoş geldin. Gelebilmene şaşırdım doğrusu. Büyükannen çok soğuk bir insan.
Ella: Şey ben... Aslında... ( Saçlarımı ileri itmiştim ) Bakın Bayan Klingmeier-
Melodie: Ella'nın büyük annesinin bir akrabası ölmüş. Önce ölen akrabalarını ziyaret için Oberhäusen'a, sonra cenaze için de Leipzig'e gideceklermiş. İşte bu sırada biz devreye giriyoruz. Yani, Ella bizde kalabilir değil mi?
Bayan Klingmeier: Tabii ki kalabilir, soru bile olamaz bu! Zaten bizde kısa bir süre için Rusya'ya gidiyoruz. Moskova'da ki eve. Şirketteki işler işte tatlım biliyorsun. Hem bu sırada sen de yalnız kalmazsın. Ama... Biraz uzun bir yol değil mi bu Melodie?
Melodie: Evet, ama ne yaparsın, bu Ella'nın büyük annesi. Buruşmuş muşamba suratlı ihtiyar cadı.
Bayan Klingmeier: Şşşt, Melodie! Kimse hakkında böyle söyleme. Hatta o kişi buruşuk muşamba suratlı ihtiyar bir cadı bile olsa. ( Gülmüştü. ) Ella... Biliyorsun, ailen ölünce seni biz evlat alacaktık. Ama yasal olarak büyükannene bırakıldın. Çok uğraştım canım, ama elimden bu kadarı gelebildi. Zaten bilirsin, Franzise ile ilkokuldan beri arkadaşız. Anneni özlemediğim tek gün yok canım...
Ella ( Gözlerim dolmuştu. ): Ah evet, benim de.
Robert: Ella? İyi misin?
Ella ( Sesim titriyordu ): Evet. Sanırım...
Bayan Klingmeier ( Havayı dağıtmak için gülümsüyordu ): Ah, peki bu yakışıklı genç bayım da kim?
Robert: Ben-
Melodie: Ah, o Robert Baumann. Ella'nın sınıf arkadaşı. Onu buraya kadar getirmiş. Şimdi yağmur yağdığı için biraz bizde misafir olacak sorun olmaz değil mi anne?
Bayan Klingmeier: Senin için yoksa benim için de sorun yok hayatım. Hem senin için de başka bir arkadaş olur, yalnız kalıp sıkılmazsın.
Melodie: Teşekkür ederim anneciğim.
Melodie bizi tekrar balkonlarına itmeye başlamıştı. Az önce indiği merdivenden bizi yukarı itmeye başladı. Biz Robert ile gülerek birbirimize bakıyorduk, Melodie ise biz gülünce sırtımıza bir yumruk atıyordu. Sonunda durmuştuk. Balkon dediğim şey, bir kış balkonuydu. Normal bir balkon gibiydi. Sadece duvarları camlarla kaplıydı. Küçük bir oda büyüklüğündeydi. Ortada küçük bir masa, kenarlarda bele kadar gelen uzunlukta kitaplıklar vardı. Melodie kapıyı kapatıp, kenardaki pencereyi açtı. Kapıdan girildiğinde muhteşem bir görüntü vardı. Tamamen cam. Pencereler sağ ve sol kenara konulmuştu. Melodie'nin evi biraz tepede bir yerdi ve biz ikinci kattaydık. Bu nedenle Berlin çok güzel görünüyordu. Üçümüz birer sandalye çekip oturduk. Bir süre hiç kimse suskunluğunu bozmadı. Dışarı bakıp yağmuru izlemeye başladım. En sevdiğim şeylerden biri yağmurdu. Sesi içeri geliyordu. Melodie'nin açtığı pencereden içeri rahatsız edici olmayan bir esinti geliyordu. Bir süre sonra içimde garip bir duygu oluştu. Sanki izleniyormuşum gibi bir duyguydu bu. Başımı çevirdiğimde ikinci kez Robert'i bana o gülümsemeyle bakarken buldum. Tam ağzımı açacakken bir kahkahayla ikimizin de başı Melodie'ye çevrildi. Melodie öyle bir gülüyordu ki, gören onu delirmiş sanırdı. Yüzünü masaya dayamış, bir eliyle masaya vuruyor, diğer eliyle karnını tutuyordu. Robert ve ben ise afallamış bir şekilde ona bakıyorduk. Sonunda gülmeyi kesip gözündeki yaşı sildi ve bize baktı.
Melodie: İkiniz, o kadar komik görünüyordunuz ki… Hatta belki bir çift s-
Ella: Sakın! Sakın sözlerine devam etme yoksa katil olabilirim.
Melodie: Neden ama? Ben sadece doğruları söylüyorum.
Ella: Bazen doğruların söylenmemesi gerekir ama!
Melodie: Kabulleniyorsun yani?
Ella: Ne?- Hayır!
Robert: Hanımlar, hanımlar... Kavgayı kesin.
Melodie: Ben gidip içecek getireyim, bu arada siz de biraz konuşursunuz.
Ella: Bana bak, seni öldürmeden kapa çeneni!
Melodie bana dil çıkarıp dışarı çıkmıştı çıkarken de kapıyı kapatmıştı. Sinirle önüme döndüm. Robert yine gülümsüyordu. Çıldırmak üzereydim. Başımı tekrar dışarı çevirdim. Yağmurun sesi bana huzur veriyordu. Sessizce dışarıyı izledim bir süre. Melodie bizi yalnız bırakıp konuşmamızı sağlamak istiyordu ama pek de başarıya ulaşacağını sanmıyordum. Kesinlikle ağzımı mühürlemiştim ve tek kelime etmeyecektim. Yani Robert konuşursa belki cevap verirdim. Ama konu açmak gibi bir niyetim yoktu.
Robert: Chris'i seviyor musun?
Ella: Evet tabii ki Chris'i seviyorum.
Robert: Ah, bunu zaten biliyordum. Peki, sevgili misiniz?
Ella: Ne? Ne sevgilisi?
Robert: Chris'i seviyorum dedin ya.
Ella: Ona aşık olduğumu düşünmedin değil mi?
Robert: Aynen öyle düşündüm.
Ella: Tanrı'm! Senin beynin nasıl çalışıyor söyler misin bana? Hem, ona aşık olsam bile bu seni neden ilgilendirsin?
Robert: Bana böyle mi teşekkür ediyorsun? Seni büyükannenin tokadından kurtarmama rağmen?
Ella: Ben sana, ' Robert gel beni kurtar ' demedim.
Robert: Ama gelmeseydim ikinci tokadını yiyecektin. Hazır konu açılmışken, sen neden ona itiraz etmedin? Sana zarar vermesine izin mi verecektin?
Ella: İzin vermek zorundaydım...
Robert: Nasıl yani?
Ella: Neyse boş ver bu konuyu.
Robert: Hadi ama anlat!
Ella: Çünkü o zaman sana ya da sevdiğim başka insanlara zarar verirdi lanet olası!
Robert: Bana ya da... Sevdiğin başka insanlara mı?
-OHA!-
~~~
Melodie ( Şaşırmıştı ): Ella? Sen bu saatte bize nasıl gelebildin? Büyükannen nasıl izin verdi şaşırdım doğrusu... Ah, Robert! Sende mi buradaydın?
Ella: Melodie, ben... Size gelmek için izin almadım.
Melodie: Nasıl ya? Hiç bir şey anlayamadım?
Robert sessizce saçlarımı geriye itti. Böylece sağ yanağımın kızarıklığı ortaya çıkmıştı. Melodie ağzı açık kalmış, öylece bize bakıyordu. Ben Melodie'nin tepkisine bakıyordum, Robert da benim tepkime.
Melodie ( Geçmemiz için kapıyı biraz daha açmıştı. ): Hemen içeri geçin. İçeride anlatırsınız.
Robert: Seni buraya kadar bıraktığıma göre artık eve gidebilirim Ella. Sonra görüşürüz.
Melodie: Ben hiç sanmıyorum.
Robert: Neden?
Melodie: Yağmur yağmak üzere.
Robert: Ben yağmur başlamadan giderim.
Melodie ( Dışarıda bir şimşek çakmıştı. ): Sadece çeneni kapa ve içeri gir.
Melodie Robert'i kolundan tutup içeri çekmişti. Ben zaten içerideydim. Robert'in bana giydirdiği ceketini çıkarıyordum. Robert içeri girdiğinde ne olduğunu anlamamış o yüz ifadesini görünce güldüm. Robert da bana gülmüştü. Melodie bizi balkonlarına götürüyordu. Bir ara salonun önünden geçtik. Melodie'nin anne ve babası da orada oturuyormuş. Annesi bizi görünce hemen gülerek yanımıza geldi.
Bayan Klingmeier: Ella? Hoş geldin. Gelebilmene şaşırdım doğrusu. Büyükannen çok soğuk bir insan.
Ella: Şey ben... Aslında... ( Saçlarımı ileri itmiştim ) Bakın Bayan Klingmeier-
Melodie: Ella'nın büyük annesinin bir akrabası ölmüş. Önce ölen akrabalarını ziyaret için Oberhäusen'a, sonra cenaze için de Leipzig'e gideceklermiş. İşte bu sırada biz devreye giriyoruz. Yani, Ella bizde kalabilir değil mi?
Bayan Klingmeier: Tabii ki kalabilir, soru bile olamaz bu! Zaten bizde kısa bir süre için Rusya'ya gidiyoruz. Moskova'da ki eve. Şirketteki işler işte tatlım biliyorsun. Hem bu sırada sen de yalnız kalmazsın. Ama... Biraz uzun bir yol değil mi bu Melodie?
Melodie: Evet, ama ne yaparsın, bu Ella'nın büyük annesi. Buruşmuş muşamba suratlı ihtiyar cadı.
Bayan Klingmeier: Şşşt, Melodie! Kimse hakkında böyle söyleme. Hatta o kişi buruşuk muşamba suratlı ihtiyar bir cadı bile olsa. ( Gülmüştü. ) Ella... Biliyorsun, ailen ölünce seni biz evlat alacaktık. Ama yasal olarak büyükannene bırakıldın. Çok uğraştım canım, ama elimden bu kadarı gelebildi. Zaten bilirsin, Franzise ile ilkokuldan beri arkadaşız. Anneni özlemediğim tek gün yok canım...
Ella ( Gözlerim dolmuştu. ): Ah evet, benim de.
Robert: Ella? İyi misin?
Ella ( Sesim titriyordu ): Evet. Sanırım...
Bayan Klingmeier ( Havayı dağıtmak için gülümsüyordu ): Ah, peki bu yakışıklı genç bayım da kim?
Robert: Ben-
Melodie: Ah, o Robert Baumann. Ella'nın sınıf arkadaşı. Onu buraya kadar getirmiş. Şimdi yağmur yağdığı için biraz bizde misafir olacak sorun olmaz değil mi anne?
Bayan Klingmeier: Senin için yoksa benim için de sorun yok hayatım. Hem senin için de başka bir arkadaş olur, yalnız kalıp sıkılmazsın.
Melodie: Teşekkür ederim anneciğim.
Melodie bizi tekrar balkonlarına itmeye başlamıştı. Az önce indiği merdivenden bizi yukarı itmeye başladı. Biz Robert ile gülerek birbirimize bakıyorduk, Melodie ise biz gülünce sırtımıza bir yumruk atıyordu. Sonunda durmuştuk. Balkon dediğim şey, bir kış balkonuydu. Normal bir balkon gibiydi. Sadece duvarları camlarla kaplıydı. Küçük bir oda büyüklüğündeydi. Ortada küçük bir masa, kenarlarda bele kadar gelen uzunlukta kitaplıklar vardı. Melodie kapıyı kapatıp, kenardaki pencereyi açtı. Kapıdan girildiğinde muhteşem bir görüntü vardı. Tamamen cam. Pencereler sağ ve sol kenara konulmuştu. Melodie'nin evi biraz tepede bir yerdi ve biz ikinci kattaydık. Bu nedenle Berlin çok güzel görünüyordu. Üçümüz birer sandalye çekip oturduk. Bir süre hiç kimse suskunluğunu bozmadı. Dışarı bakıp yağmuru izlemeye başladım. En sevdiğim şeylerden biri yağmurdu. Sesi içeri geliyordu. Melodie'nin açtığı pencereden içeri rahatsız edici olmayan bir esinti geliyordu. Bir süre sonra içimde garip bir duygu oluştu. Sanki izleniyormuşum gibi bir duyguydu bu. Başımı çevirdiğimde ikinci kez Robert'i bana o gülümsemeyle bakarken buldum. Tam ağzımı açacakken bir kahkahayla ikimizin de başı Melodie'ye çevrildi. Melodie öyle bir gülüyordu ki, gören onu delirmiş sanırdı. Yüzünü masaya dayamış, bir eliyle masaya vuruyor, diğer eliyle karnını tutuyordu. Robert ve ben ise afallamış bir şekilde ona bakıyorduk. Sonunda gülmeyi kesip gözündeki yaşı sildi ve bize baktı.
Melodie: İkiniz, o kadar komik görünüyordunuz ki… Hatta belki bir çift s-
Ella: Sakın! Sakın sözlerine devam etme yoksa katil olabilirim.
Melodie: Neden ama? Ben sadece doğruları söylüyorum.
Ella: Bazen doğruların söylenmemesi gerekir ama!
Melodie: Kabulleniyorsun yani?
Ella: Ne?- Hayır!
Robert: Hanımlar, hanımlar... Kavgayı kesin.
Melodie: Ben gidip içecek getireyim, bu arada siz de biraz konuşursunuz.
Ella: Bana bak, seni öldürmeden kapa çeneni!
Melodie bana dil çıkarıp dışarı çıkmıştı çıkarken de kapıyı kapatmıştı. Sinirle önüme döndüm. Robert yine gülümsüyordu. Çıldırmak üzereydim. Başımı tekrar dışarı çevirdim. Yağmurun sesi bana huzur veriyordu. Sessizce dışarıyı izledim bir süre. Melodie bizi yalnız bırakıp konuşmamızı sağlamak istiyordu ama pek de başarıya ulaşacağını sanmıyordum. Kesinlikle ağzımı mühürlemiştim ve tek kelime etmeyecektim. Yani Robert konuşursa belki cevap verirdim. Ama konu açmak gibi bir niyetim yoktu.
Robert: Chris'i seviyor musun?
Ella: Evet tabii ki Chris'i seviyorum.
Robert: Ah, bunu zaten biliyordum. Peki, sevgili misiniz?
Ella: Ne? Ne sevgilisi?
Robert: Chris'i seviyorum dedin ya.
Ella: Ona aşık olduğumu düşünmedin değil mi?
Robert: Aynen öyle düşündüm.
Ella: Tanrı'm! Senin beynin nasıl çalışıyor söyler misin bana? Hem, ona aşık olsam bile bu seni neden ilgilendirsin?
Robert: Bana böyle mi teşekkür ediyorsun? Seni büyükannenin tokadından kurtarmama rağmen?
Ella: Ben sana, ' Robert gel beni kurtar ' demedim.
Robert: Ama gelmeseydim ikinci tokadını yiyecektin. Hazır konu açılmışken, sen neden ona itiraz etmedin? Sana zarar vermesine izin mi verecektin?
Ella: İzin vermek zorundaydım...
Robert: Nasıl yani?
Ella: Neyse boş ver bu konuyu.
Robert: Hadi ama anlat!
Ella: Çünkü o zaman sana ya da sevdiğim başka insanlara zarar verirdi lanet olası!
Robert: Bana ya da... Sevdiğin başka insanlara mı?
-OHA!-
Hımm çok değişik başlığa bakınca üff aşk mı almıyım demiştim ama içeriği gerçekten çok başarılı Olayları anlatış tarzın gerçekten çok hoş fazla betimleme yapmamışsın ama hikayen de bunun eksikliği pek fark edilmiyor. Anlatım tarzına pek alışık olmasam da yeni yetenekleri sewerim devamını bekliyorum
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
22 Ağu 2008 15:43
Şimdi zaten öleyim demek varda biraz alçakgönüllü tavırlar takınalı ve Phoenix_of_Hope bence böyle bir yorumu hakketti gerçekten yaşına rağmen profesyonelce yazmış tabüü benim engin bilgim böle dio o başka
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
yeni başladım hikayeni okumaya,gözlerim çok yorulmuştu ama bırakamadım bi türlü!dewamını iple çekiorum!
Click here to feed me a fruit!
Get your own at Dinomon!
inti-chaan saol saol hihi
5. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 118 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |