... Show Me Love ... Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 5, 6, 7 ... 10, 11, 12, Sonraki |
Yazar
Mesaj
sölemeden edemicem yaşına göre gerçekten güzel yazıosun brawo 


Click here to feed me a fruit!
Get your own at Dinomon!

inti-chaan saol saol hihi




Gecikmeden dolayı gerçekten çoo...oook özür. Dün sabaha karşı koyacaktım ama hafif hastalandım. Başım felan ağrıdı. Sabah da kendimi iyi hissedince yazmaya başladım. Bu bölüm düzgün olmamış olabilir o yüzden, baş ağrısı ve mide bulantısı beni yalnız bırakmak istemediler. E onlarla birlikte yazınca
Bu bölüm çok kısa ve saçmalık dolu oldu ama suçlu ben değilim xD Buraya kadar nasıl yazdım onu bile hatırlamıyorum...
***
Tanıdık bir sesle başımı kapıya çevirdim. Sonuna kadar açık kapıda Chris ve Melodie durmuş bizi izliyordu. Robert ile kavga ederken kapı zilini duymamış olmalıydım. Melodie elinde tuttuğu bir tepside; bir çaydanlık, bir şekerlik ve dört bardakla ağzı açık, Chris ise ellerini kotunun ceplerine koymuş, soran gözlerle bize bakıyordu. Melodie ağzını kapayarak, elindeki tepsiyi masaya koydu ve Robert’in yanına oturup aynı ifadeyle bir bana, bir Robert’e bakmaya başladı. Chris ise benim yanıma oturdu.
Ella: Chris? Sen buraya ne zaman geldin?
Chris: Biraz önce.
Robert: Şey… Kavganın ne kadarını duydunuz?
Melodie: Başından beri.
Ella: Hayalet gibisiniz.
Chris: Hayır sadece sen kavga ederken fazla kaptırmışsın.
Ella: Komiksin.
Chris: Ciddiyim.
Ella ( Gülerek Chris’in yanaklarını sıktım ): Bilirim ben senin ciddiliğini.
Melodie: Ella, hala ne olduğunu anlatmadın?
Ella: Ah, evet haklısın.
Chris: Nasıl ne olduğunu?
Sessizce saçlarımı geriye ittim. Chris başımı çevirip kızarıklığa baktı. Nazikçe elini kızarıklığın üzerinde biraz gezdirip elini çekti. Tekrar önüne döndü. Bu arada Melodie çay koymuştu. Chris şekerliği alıp nerdeyse yarısını fincana dökünce kıkırdamaya başladım. Melodie de yerine oturunca sıranın bana geldiğini anlamıştım. Neler olduğunu soracaklardı. Ama doğrusu pek de bu konu hakkında konuşmak istemiyordum.
Melodie: Evet, Ella.
Ella: Efendim?
Melodie: Ne demek efendim anlat hadi.
Ella: Neyi?
Melodie: Üff, cehennemin dibini. Yanağındaki kızarıklığın sebebini anlatacaksın elbette.
Chris: Gerçekten kötü bir şey olmuş olmalı.
Ella: Hayır ya, öyle abartılacak bir şey yok.
Chris: E niye anlatmıyorsun?
Ella: Öff…
Chris ve Melodie’nin ağzımdan laf almadan susmayacağını biliyordum. Ben olanları unutmuşken hatırlamamamı sağlıyorlardı. Hemen bitmesini istiyordum. Detaylara girmeden hızlıca anlattım her şeyi. Ben susunca ikisi de birbirine baktı bir süre. Ne düşündüklerini anlamamıştım doğrusu. Biraz daha suskunluktan sonra bir telefon sesi yankılandı odada. Benimkisi kapalıydı, Chris cep telefonuna melodi koymazdı, Melodie’nin telefonunun sesi ise kesinlikle bu değildi. Şarkıyı biraz daha iyi dinleyince bunun t.A.T.u.’nun bir şarkısı olduğunu anladım. Zaten artık merak etmeme gerek kalmamıştı. Robert hızlıca telefonundan bir şeyler yazıp ayağa kalktı. Tabi onunla birlikte Melodie de ayağa kalktı.
Melodie: Neden ayağa kalktın?
Robert: Amcamın arabası evin yakınında beni bekliyor. Gitmeliyim yani.
Ella: Amcana ne zaman haber verdin?
Robert: Siz konuşurken mesaj çektim.
Tüm kadro aşağı indik. Melodie neden bu kadar erken gittiği hakkında söylenip duruyordu. Hatta ilk önce ona inanmayıp kapıyı açıp baktı bile. Araba evin önünde değil diye önce gitmesine izin vermemişti. Robert onu çok zor ikna etti geldiklerine dair. Kısa bir vedalaşmayla evden çıkıp yürümeye başladı. Tam yeniden yukarı çıkacakken askılıkta Robert’ın bana verdiği montun kaldığını gördüm. Melodie’ye gidip verebileceğimi söyledim. Söylediğime de bin pişman oldum. Chris ve Melodie öğleyin açtıkları sevgili konusuna devam etmeye başladılar. Onları zar zor susturdum. Aslında pek de susturmuş sayılmazdım. Geri gelince yeniden konuşacaklarını biliyordum. Melodie bana bir şemsiye verdi ve kendimi dışarı zor attım. Ben dışarıdayken hala gülüştüklerini duyabiliyordum. Aslında yol şu an yürümek için çok güzeldi. Pek fazla araba da insan da yoktu. Herkes evlerine çekilmişti. Etrafta fazla insan olmadığı için Robert’i bulmam pek uzun sürmemişti. Pek uzaklaşmamıştı. Hızlı birkaç adımda ona yetiştim.
Ella: Üşümediğine emin misin?
Robert ( Arkasını dönüp gülümsemeye başladı. ): Evet, kesinlikle üşümüyorum.
Ella ( Gülümsüyordum ): Yalancı seni… Dudağın mosmor kesildi.
Robert: O benim lafım değil miydi?
Ella ( Kıkırdamıştım ): Rolleri değiştik.
Robert: Öyle olsun bakalım.
Robert’a ceketini verdim. O da itiraz etmeden giydi. Ceketini giyip bana gülümsediği an aklıma bin bir türlü düşünce girdi. ‘ Ceketi giyince daha şirin oldu sanki… Hayır, bundan önce de şirindi… Ne!?! Ne şirini?! Ne diyorum ben ya?... ‘ Bir korna sesiyle yerimden zıpladım. Lüks görünümlü bir araba tam yolun ortasında durmuştu. Hemen Robert için geldiğini anlamıştım. Robert arabaya doğru yürümeye başlamıştı.
Ella: Şey… Robert…
Robert ( Gülümseyerek yanıma gelmişti ): Efendim?
Ella ( Gülümseyerek ): Biliyorsun ki rolleri değiştik. Imm… Bu gün için teşekkürler.
Dedim. Ve yüzüne doğru uzanarak bir öpücük kondurdum. Sonra hiçbir şey beklemeden arkamı dönüp yürümeye başladım. Yürürken Robert’in ne dediğini duyabiliyordum: ‘ İşte şimdi üşümüyorum... ‘

***
Tanıdık bir sesle başımı kapıya çevirdim. Sonuna kadar açık kapıda Chris ve Melodie durmuş bizi izliyordu. Robert ile kavga ederken kapı zilini duymamış olmalıydım. Melodie elinde tuttuğu bir tepside; bir çaydanlık, bir şekerlik ve dört bardakla ağzı açık, Chris ise ellerini kotunun ceplerine koymuş, soran gözlerle bize bakıyordu. Melodie ağzını kapayarak, elindeki tepsiyi masaya koydu ve Robert’in yanına oturup aynı ifadeyle bir bana, bir Robert’e bakmaya başladı. Chris ise benim yanıma oturdu.
Ella: Chris? Sen buraya ne zaman geldin?
Chris: Biraz önce.
Robert: Şey… Kavganın ne kadarını duydunuz?
Melodie: Başından beri.
Ella: Hayalet gibisiniz.
Chris: Hayır sadece sen kavga ederken fazla kaptırmışsın.
Ella: Komiksin.
Chris: Ciddiyim.
Ella ( Gülerek Chris’in yanaklarını sıktım ): Bilirim ben senin ciddiliğini.
Melodie: Ella, hala ne olduğunu anlatmadın?
Ella: Ah, evet haklısın.
Chris: Nasıl ne olduğunu?
Sessizce saçlarımı geriye ittim. Chris başımı çevirip kızarıklığa baktı. Nazikçe elini kızarıklığın üzerinde biraz gezdirip elini çekti. Tekrar önüne döndü. Bu arada Melodie çay koymuştu. Chris şekerliği alıp nerdeyse yarısını fincana dökünce kıkırdamaya başladım. Melodie de yerine oturunca sıranın bana geldiğini anlamıştım. Neler olduğunu soracaklardı. Ama doğrusu pek de bu konu hakkında konuşmak istemiyordum.
Melodie: Evet, Ella.
Ella: Efendim?
Melodie: Ne demek efendim anlat hadi.
Ella: Neyi?
Melodie: Üff, cehennemin dibini. Yanağındaki kızarıklığın sebebini anlatacaksın elbette.
Chris: Gerçekten kötü bir şey olmuş olmalı.
Ella: Hayır ya, öyle abartılacak bir şey yok.
Chris: E niye anlatmıyorsun?
Ella: Öff…
Chris ve Melodie’nin ağzımdan laf almadan susmayacağını biliyordum. Ben olanları unutmuşken hatırlamamamı sağlıyorlardı. Hemen bitmesini istiyordum. Detaylara girmeden hızlıca anlattım her şeyi. Ben susunca ikisi de birbirine baktı bir süre. Ne düşündüklerini anlamamıştım doğrusu. Biraz daha suskunluktan sonra bir telefon sesi yankılandı odada. Benimkisi kapalıydı, Chris cep telefonuna melodi koymazdı, Melodie’nin telefonunun sesi ise kesinlikle bu değildi. Şarkıyı biraz daha iyi dinleyince bunun t.A.T.u.’nun bir şarkısı olduğunu anladım. Zaten artık merak etmeme gerek kalmamıştı. Robert hızlıca telefonundan bir şeyler yazıp ayağa kalktı. Tabi onunla birlikte Melodie de ayağa kalktı.
Melodie: Neden ayağa kalktın?
Robert: Amcamın arabası evin yakınında beni bekliyor. Gitmeliyim yani.
Ella: Amcana ne zaman haber verdin?
Robert: Siz konuşurken mesaj çektim.
Tüm kadro aşağı indik. Melodie neden bu kadar erken gittiği hakkında söylenip duruyordu. Hatta ilk önce ona inanmayıp kapıyı açıp baktı bile. Araba evin önünde değil diye önce gitmesine izin vermemişti. Robert onu çok zor ikna etti geldiklerine dair. Kısa bir vedalaşmayla evden çıkıp yürümeye başladı. Tam yeniden yukarı çıkacakken askılıkta Robert’ın bana verdiği montun kaldığını gördüm. Melodie’ye gidip verebileceğimi söyledim. Söylediğime de bin pişman oldum. Chris ve Melodie öğleyin açtıkları sevgili konusuna devam etmeye başladılar. Onları zar zor susturdum. Aslında pek de susturmuş sayılmazdım. Geri gelince yeniden konuşacaklarını biliyordum. Melodie bana bir şemsiye verdi ve kendimi dışarı zor attım. Ben dışarıdayken hala gülüştüklerini duyabiliyordum. Aslında yol şu an yürümek için çok güzeldi. Pek fazla araba da insan da yoktu. Herkes evlerine çekilmişti. Etrafta fazla insan olmadığı için Robert’i bulmam pek uzun sürmemişti. Pek uzaklaşmamıştı. Hızlı birkaç adımda ona yetiştim.
Ella: Üşümediğine emin misin?
Robert ( Arkasını dönüp gülümsemeye başladı. ): Evet, kesinlikle üşümüyorum.
Ella ( Gülümsüyordum ): Yalancı seni… Dudağın mosmor kesildi.
Robert: O benim lafım değil miydi?
Ella ( Kıkırdamıştım ): Rolleri değiştik.
Robert: Öyle olsun bakalım.
Robert’a ceketini verdim. O da itiraz etmeden giydi. Ceketini giyip bana gülümsediği an aklıma bin bir türlü düşünce girdi. ‘ Ceketi giyince daha şirin oldu sanki… Hayır, bundan önce de şirindi… Ne!?! Ne şirini?! Ne diyorum ben ya?... ‘ Bir korna sesiyle yerimden zıpladım. Lüks görünümlü bir araba tam yolun ortasında durmuştu. Hemen Robert için geldiğini anlamıştım. Robert arabaya doğru yürümeye başlamıştı.
Ella: Şey… Robert…
Robert ( Gülümseyerek yanıma gelmişti ): Efendim?
Ella ( Gülümseyerek ): Biliyorsun ki rolleri değiştik. Imm… Bu gün için teşekkürler.
Dedim. Ve yüzüne doğru uzanarak bir öpücük kondurdum. Sonra hiçbir şey beklemeden arkamı dönüp yürümeye başladım. Yürürken Robert’in ne dediğini duyabiliyordum: ‘ İşte şimdi üşümüyorum... ‘

Shin enişteyle buzlarınız erimeye başladı anlaşılan.
İyi iyi hep böyle kalın.
Bu arada Beroşum kızma ama içimden geçenleri söyleyim.
Shin ile Sen çok şirin bir çiftsiniz.
Bence hep böyle kalın diyeceğim ama şeytani fikirlerinden konu bile açmayacağım.
Ella'nın duyguları olduğuna sevindim.
Yani Shin'e karşı düşündüklerini sevindim demek istiyorum.
Size bazen imreniyorum...
Çok şanslısın.
İyi iyi hep böyle kalın.
Bu arada Beroşum kızma ama içimden geçenleri söyleyim.
Shin ile Sen çok şirin bir çiftsiniz.
Bence hep böyle kalın diyeceğim ama şeytani fikirlerinden konu bile açmayacağım.
Ella'nın duyguları olduğuna sevindim.
Yani Shin'e karşı düşündüklerini sevindim demek istiyorum.
Size bazen imreniyorum...
Çok şanslısın.




Evet Ella bacımız (bunu derken Phoenix_of_hope'u kastetmiştim) ilk başta geçmiş olsun dileklerimi kabul et. Hastayken ben millete emir vermekten hiç bişiy yazamazdım büyük bir başarı gayet güzel bir bölüm olmuş sona bayıldım... Ama hikayeye biraz heyecan katmak lazım sanki... kimse kimseyi boynuzlamıyor yaa türk filmlerine döndü olay
Yine de çok güzel olmuş dewamını bekliyorum


Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:

6. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 118 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |