Fear Fairy [2.bölüm gibi bişey...] Sayfaya git: 1, 2, 3, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
*fiyuu* düzelttim. karakterimizi tanıyalım;
Ren Walker
fiziksel özellikleri; 152 cm 36 kg ,mor-siyah saç, turkuaz göz
kişiliği: okudukça anlayın yahu
çok tanıdınız dimiiii. . .
Adı: Ren, japonca ve iki cinsiyet için de kullanılabilen bir isim.
蓮 = nilüfer çiçeği (anlayan anladı )
ya da;
恋 = aşk (nihhihihihi)
***
Giriş Bölümü
Allen Walker ve Ren Walker babalarının mezarı başında oturuyorlardı. Allen Walker’ın üvey babası, Ren Walker’ın gerçek babası Mana Walker.
‘’Ren… Hadi gidelim…’’
Mora çalan siyah düz saçları örülmüş Ren tepki vermedi. Son altı saattir olduğu gibi göz yaşları solgun yanaklarından çenesine süzülüp kucağına damlıyordu Turkuaz gözleri kapalı, küçük kız olduğu yerde hiçbir şey demeden ağlıyordu.
‘’Ren,lütfen…’’ dedi kızıl-kahve saçları olan çocuk, daha biraz önce ağlamayı kesmesine rağmen gri gözlerine yeniden yaşlar dolarak.
‘’Mana bu kadar üzülmemizi istemezdi…’’ dedi sesi titremeye başlayarak.
Ren ve Allen, her zaman en iyi arkadaş ve en yakın kardeşler gibi olmuştu. Mana’nın Allen’ı evlat edinmesinden bir yıl kadar sonra, yani Allen bir yaşındayken Mana birkaç haftalık bir kız bebek getirip kendi kızı olarak tanıtmıştı. Kızın annesi doğumda ölmüştü –milenyum kontu öldürmüştü demekten daha kolaydı bunu demek.- ve babası da Mana’ydı. Allen ve Ren birlikte büyümüşler ve her zaman birbirlerini korumak için kendi canlarını vermeye hazır olmuşlardı. Tabii ki bu geceye kadar hiçbir zaman bunu test etmemişlerdi. Hiçbir zaman.
‘’Merhaba~’’ İki çocuk irkilip başlarını kaldırdı.
‘’Babanızı o korkunç tanrının elinden geri getireyim mi?’’ dedi komik görünüşlü adam.
Ren gözyaşlarıyla parlayan turkuaz gözlerini açıp umutla baktı.
‘’Tek yapmanız gereken onu çağırmak!’’
Adam şemsiyesini yere vurdu ve bir şimşek çakmasıyla birlikte mezarlığın ortasında garip görünüşlü, çelikten yapılmışa benzeyen gri bir iskelet belirdi.
Allen ve Ren heyecanla iskelete koştular ikisi de önünde durdular ve aynı anda bağırdılar;
‘’MANAAA!’’
‘’BABAAA!’’
Nerden geldiği belli olmayan bir kıvılcım iskeletin alnına mana yazdı. İskelet kıpırdamaya başladı.
‘’Baba!’’ dedi Ren iskelete sarılmak için ileri doğru bir hamle yapıp.
‘’Ren…Walker…Allen…Walker…Sizi lanetliyorum!!’’ dedi iskelet kesik kesik.
‘’Bir terslik var Allen!... KAÇ!’’ Diye bağıran Ren, Allenı elinden tutup sürükleyerek koşmaya başladı.
‘’Allen… Walker…Seni lanetliyorum!’’ Dedi iskelet birden Allen’ın yanında belirip.
‘’HAYIR!’’ keskin bir çığlıkla birlikte Ren, kendini Allen’ın önüne atmıştı. Sırtında iskeletin eli olmayan keskin demir kollarından biriyle yapılmış derin ve lanetli yarayı hissettiği anda Ren acı dolu bir çığlık attı. Yüzü Allen’a dönük olduğu için Allen kızın güzel yüzünün acıyla kasıldığını görebiliyordu. Ren acıya dayanamayıp yere yığıldı. Gözünden bir damla yaş kuru toprağa düştü. Acıdan değil, Allen’ı koruyamayacağı için ağlıyordu. Allen Ren’i gelin stili kucağına alıp kendilerine doğru gelen iskeletten uzaklaşmaya çalıştı, ama çabaları boşunaydı. Ren Allen’ın çığlık attığını hayal meyal durdu, artık sırtını alev gibi yakan acıdan gözleri kararmaya başlamıştı çünkü.
Allen hala Ren’i elinden bırakmamıştı. Ren bilincini kaybetmemeye çalışarak Allen’ın yarasına bakmaya çalıştı. Gözyaşları yine akmaya başladı, en iyi arkadaşı, kardeşi gibi gördüğü Allen’ı yüzünün bir tarafı tamamen kıpkırmızı bir yarayla kaplı görmek, Mana’nın ölümü ve şu an bulundukları durumla birleştirilince ağlamamak mümkün değildi.
Birden allen’ın sol kolu şekil değiştirmeye başladı. ‘Sırada ne var, uçan domuzlar mı?’
Diye düşündü Ren bu kadar fantastik olayın bir güne sığdığına inanmakta zorlanıp.
Allen artık onu sadece sağ eliyle tutuyordu.
‘’Al…len…?’’ dedi Ren Allen’ın garip bir mekanik bir şekil almış sol koluna bakıp. Allen’ın üstünde yeşil bir haç olan kan kırmızısı garip eli her zaman bir gizem olarak kalmıştı, demek böyle bir şeye dönüşebiliyordu?
Allen’ın kolu kendi kendine yürüyüp Mana’ya yaklaşmaya başladı. Allen bu hızda Ren’i bırakırsa kızın şu anki durumundan bile daha kötü yaralanabileceğini düşünüp Ren’i sıkı sıkı tuttu.
‘’Allen neler oluyor?!’’ dedi Ren düşmeme telaşıyla cılız kollarını allenın boynuna dolayarak.
‘’Allen!!!’’
Allen şimdi ağlamaya başlamıştı. Bir gün için bu kadar gözyaşı yetmez mi? Diye düşündü Ren başını Allen’ın boynuna gömerek.
‘’MANAAA! KAÇ!’’ diye bağırdı Allen, kontrol edemediği kolu hızla Mana’ya ilerlerken.
‘’Sizi seviyorum Allen, Ren. Öldür beni. ’’
Üç kişinin –Ren, Allen ve Mana- çığlıkları mezarlıkta yankılandı.
Mor saçları bembeyaz yastıpın üstünde desenler oluşturur gibi dağılmış şimdi on dört yaşındaki Ren turkuaz gözlerini açtı. Yatakta doğrulup ellerini iyice uzayıp, artık neredeyse belini bile geçen saçlarından geçirdi. Terlemişti ve yüzünün iki yanında duran saçları yüzüne yapışmıştı. Derin bir nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştı.
‘’Ren?’’ dedi odanın ortasına çekilmiş perdenin diğere tarafından uykulu bir erkek sesi (nam-ı diğer allen)
‘’Yine mi o geceyi gördün rüyanda?’’
Ren burnunu kaşıyıp biraz zorla sırıttı, ki iyi rol yaptığı için onu iyi tanıyanlar (yine, nam-ı diğer allen) dışındaki herkes o bu ifadeyi takındığında onun tamamen dertsiz tasasız olduğu izlenimine kapılırdı.
‘’Ben iyiyim.’’ Dedi o sormadan. ‘’Alıştım artık.’’
‘’Neko, yarın kara Emir’e gideceğiz, biraz uyu, dinlenmen gerek.’’ Neko Ren’in lakabıydı. Başının iki yanında, yanağı hizasında kedi kulağı gibi kalkan saçları yüzünden Allen’ın verdiği bir lakap.
Ren normalde iki kayışla bacağına bağladığı şuan gümüş rengi,tepesinde bir daire ve ortasında da yeşil renk bir haç bulunduran bir çubuk gibi duran Innocence’ine baktı. Aktifleştirildiğinde farklı bir hal alıyordu tabii. Sessizce iç çekti.
‘’Tamam, iyi geceler.’’ Dedi gözleri hala Innocence’inde, başını yastığa vurup.
Diğer taraftan Allen’ın hafifçe horladığını duydu. Uykucu, diye düşündü gözlerini devirip yatakta kedi gibi kıvrılıp genelde uyuduğu pozu alırken.
***
ya allen ın manayı dirilttiği bölümü izleyeli baya oldu, o yüzden sözler yada hareketler tamı tamına uymayabilir kusura bakmayın
Eleştiri yapın. . . lütfen? -vuu sihirli kelimeyi soledim bakın -
Ren Walker
fiziksel özellikleri; 152 cm 36 kg ,mor-siyah saç, turkuaz göz
kişiliği: okudukça anlayın yahu
çok tanıdınız dimiiii. . .
Adı: Ren, japonca ve iki cinsiyet için de kullanılabilen bir isim.
蓮 = nilüfer çiçeği (anlayan anladı )
ya da;
恋 = aşk (nihhihihihi)
***
Giriş Bölümü
Allen Walker ve Ren Walker babalarının mezarı başında oturuyorlardı. Allen Walker’ın üvey babası, Ren Walker’ın gerçek babası Mana Walker.
‘’Ren… Hadi gidelim…’’
Mora çalan siyah düz saçları örülmüş Ren tepki vermedi. Son altı saattir olduğu gibi göz yaşları solgun yanaklarından çenesine süzülüp kucağına damlıyordu Turkuaz gözleri kapalı, küçük kız olduğu yerde hiçbir şey demeden ağlıyordu.
‘’Ren,lütfen…’’ dedi kızıl-kahve saçları olan çocuk, daha biraz önce ağlamayı kesmesine rağmen gri gözlerine yeniden yaşlar dolarak.
‘’Mana bu kadar üzülmemizi istemezdi…’’ dedi sesi titremeye başlayarak.
Ren ve Allen, her zaman en iyi arkadaş ve en yakın kardeşler gibi olmuştu. Mana’nın Allen’ı evlat edinmesinden bir yıl kadar sonra, yani Allen bir yaşındayken Mana birkaç haftalık bir kız bebek getirip kendi kızı olarak tanıtmıştı. Kızın annesi doğumda ölmüştü –milenyum kontu öldürmüştü demekten daha kolaydı bunu demek.- ve babası da Mana’ydı. Allen ve Ren birlikte büyümüşler ve her zaman birbirlerini korumak için kendi canlarını vermeye hazır olmuşlardı. Tabii ki bu geceye kadar hiçbir zaman bunu test etmemişlerdi. Hiçbir zaman.
‘’Merhaba~’’ İki çocuk irkilip başlarını kaldırdı.
‘’Babanızı o korkunç tanrının elinden geri getireyim mi?’’ dedi komik görünüşlü adam.
Ren gözyaşlarıyla parlayan turkuaz gözlerini açıp umutla baktı.
‘’Tek yapmanız gereken onu çağırmak!’’
Adam şemsiyesini yere vurdu ve bir şimşek çakmasıyla birlikte mezarlığın ortasında garip görünüşlü, çelikten yapılmışa benzeyen gri bir iskelet belirdi.
Allen ve Ren heyecanla iskelete koştular ikisi de önünde durdular ve aynı anda bağırdılar;
‘’MANAAA!’’
‘’BABAAA!’’
Nerden geldiği belli olmayan bir kıvılcım iskeletin alnına mana yazdı. İskelet kıpırdamaya başladı.
‘’Baba!’’ dedi Ren iskelete sarılmak için ileri doğru bir hamle yapıp.
‘’Ren…Walker…Allen…Walker…Sizi lanetliyorum!!’’ dedi iskelet kesik kesik.
‘’Bir terslik var Allen!... KAÇ!’’ Diye bağıran Ren, Allenı elinden tutup sürükleyerek koşmaya başladı.
‘’Allen… Walker…Seni lanetliyorum!’’ Dedi iskelet birden Allen’ın yanında belirip.
‘’HAYIR!’’ keskin bir çığlıkla birlikte Ren, kendini Allen’ın önüne atmıştı. Sırtında iskeletin eli olmayan keskin demir kollarından biriyle yapılmış derin ve lanetli yarayı hissettiği anda Ren acı dolu bir çığlık attı. Yüzü Allen’a dönük olduğu için Allen kızın güzel yüzünün acıyla kasıldığını görebiliyordu. Ren acıya dayanamayıp yere yığıldı. Gözünden bir damla yaş kuru toprağa düştü. Acıdan değil, Allen’ı koruyamayacağı için ağlıyordu. Allen Ren’i gelin stili kucağına alıp kendilerine doğru gelen iskeletten uzaklaşmaya çalıştı, ama çabaları boşunaydı. Ren Allen’ın çığlık attığını hayal meyal durdu, artık sırtını alev gibi yakan acıdan gözleri kararmaya başlamıştı çünkü.
Allen hala Ren’i elinden bırakmamıştı. Ren bilincini kaybetmemeye çalışarak Allen’ın yarasına bakmaya çalıştı. Gözyaşları yine akmaya başladı, en iyi arkadaşı, kardeşi gibi gördüğü Allen’ı yüzünün bir tarafı tamamen kıpkırmızı bir yarayla kaplı görmek, Mana’nın ölümü ve şu an bulundukları durumla birleştirilince ağlamamak mümkün değildi.
Birden allen’ın sol kolu şekil değiştirmeye başladı. ‘Sırada ne var, uçan domuzlar mı?’
Diye düşündü Ren bu kadar fantastik olayın bir güne sığdığına inanmakta zorlanıp.
Allen artık onu sadece sağ eliyle tutuyordu.
‘’Al…len…?’’ dedi Ren Allen’ın garip bir mekanik bir şekil almış sol koluna bakıp. Allen’ın üstünde yeşil bir haç olan kan kırmızısı garip eli her zaman bir gizem olarak kalmıştı, demek böyle bir şeye dönüşebiliyordu?
Allen’ın kolu kendi kendine yürüyüp Mana’ya yaklaşmaya başladı. Allen bu hızda Ren’i bırakırsa kızın şu anki durumundan bile daha kötü yaralanabileceğini düşünüp Ren’i sıkı sıkı tuttu.
‘’Allen neler oluyor?!’’ dedi Ren düşmeme telaşıyla cılız kollarını allenın boynuna dolayarak.
‘’Allen!!!’’
Allen şimdi ağlamaya başlamıştı. Bir gün için bu kadar gözyaşı yetmez mi? Diye düşündü Ren başını Allen’ın boynuna gömerek.
‘’MANAAA! KAÇ!’’ diye bağırdı Allen, kontrol edemediği kolu hızla Mana’ya ilerlerken.
‘’Sizi seviyorum Allen, Ren. Öldür beni. ’’
Üç kişinin –Ren, Allen ve Mana- çığlıkları mezarlıkta yankılandı.
Mor saçları bembeyaz yastıpın üstünde desenler oluşturur gibi dağılmış şimdi on dört yaşındaki Ren turkuaz gözlerini açtı. Yatakta doğrulup ellerini iyice uzayıp, artık neredeyse belini bile geçen saçlarından geçirdi. Terlemişti ve yüzünün iki yanında duran saçları yüzüne yapışmıştı. Derin bir nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştı.
‘’Ren?’’ dedi odanın ortasına çekilmiş perdenin diğere tarafından uykulu bir erkek sesi (nam-ı diğer allen)
‘’Yine mi o geceyi gördün rüyanda?’’
Ren burnunu kaşıyıp biraz zorla sırıttı, ki iyi rol yaptığı için onu iyi tanıyanlar (yine, nam-ı diğer allen) dışındaki herkes o bu ifadeyi takındığında onun tamamen dertsiz tasasız olduğu izlenimine kapılırdı.
‘’Ben iyiyim.’’ Dedi o sormadan. ‘’Alıştım artık.’’
‘’Neko, yarın kara Emir’e gideceğiz, biraz uyu, dinlenmen gerek.’’ Neko Ren’in lakabıydı. Başının iki yanında, yanağı hizasında kedi kulağı gibi kalkan saçları yüzünden Allen’ın verdiği bir lakap.
Ren normalde iki kayışla bacağına bağladığı şuan gümüş rengi,tepesinde bir daire ve ortasında da yeşil renk bir haç bulunduran bir çubuk gibi duran Innocence’ine baktı. Aktifleştirildiğinde farklı bir hal alıyordu tabii. Sessizce iç çekti.
‘’Tamam, iyi geceler.’’ Dedi gözleri hala Innocence’inde, başını yastığa vurup.
Diğer taraftan Allen’ın hafifçe horladığını duydu. Uykucu, diye düşündü gözlerini devirip yatakta kedi gibi kıvrılıp genelde uyuduğu pozu alırken.
***
ya allen ın manayı dirilttiği bölümü izleyeli baya oldu, o yüzden sözler yada hareketler tamı tamına uymayabilir kusura bakmayın
Eleştiri yapın. . . lütfen? -vuu sihirli kelimeyi soledim bakın -
Pekalaa bir eleştiri
‘’Küçül.’’ Diye emir verdi kız asaya. Asa tekrar haç şeklinde bir kolye haline geldi ama bu sefer kanatları yoktu.
Jacqueline –kendi deyişiyle jack- kanatlarını açtı ve sıkı sıkı tutunduğu kayayı bırakıp yukarı doğru uçmaya başladı.
İnnocenti güzel seçmişsin amma ve lakine burada bir tuhaflık var zannedersem
Hmm bunun haricinde kısa olmuş ve tam olarak vermek istediğin sahneyi yansıtamamışsın şahsen ben tam olarak canlandıramadım gözümde..
Eğer bu kız arkadaşımızda bir yarı akuma ise Allen'dan çekeceği var demektir çünkü mangasında Allen'in [ ve diğer tüm exorcistlerin ] yarı akuma exorcistlerle anlaşamadıklarını iyi gördük
Bunun haricinde dediğim gibi innocenti iyi seçmişsin Yazmaya devam et
‘’Küçül.’’ Diye emir verdi kız asaya. Asa tekrar haç şeklinde bir kolye haline geldi ama bu sefer kanatları yoktu.
Jacqueline –kendi deyişiyle jack- kanatlarını açtı ve sıkı sıkı tutunduğu kayayı bırakıp yukarı doğru uçmaya başladı.
İnnocenti güzel seçmişsin amma ve lakine burada bir tuhaflık var zannedersem
Hmm bunun haricinde kısa olmuş ve tam olarak vermek istediğin sahneyi yansıtamamışsın şahsen ben tam olarak canlandıramadım gözümde..
Eğer bu kız arkadaşımızda bir yarı akuma ise Allen'dan çekeceği var demektir çünkü mangasında Allen'in [ ve diğer tüm exorcistlerin ] yarı akuma exorcistlerle anlaşamadıklarını iyi gördük
Bunun haricinde dediğim gibi innocenti iyi seçmişsin Yazmaya devam et
Karar verildi o zamannn!!!
ya millet bu fici sevmedim ben yeni versiyonunu yazıyorum, sabah 5 te yazmıştım uykuluyken kafam gsl gibi oluyorum yazım hataları, mantık hataları, aptal anlatımım fln, onları düzelterek ve karakterimi&geçmişini deistirerek bu fanfici bu fanfic olmaktan çıkarcam XD ya innocence i de deiscek muhtemelen azcık. sadece başlığı sildirip yeni bi baslık actırmak yerine yeni hikayeyi bu baslığa koycam.=)
ya millet bu fici sevmedim ben yeni versiyonunu yazıyorum, sabah 5 te yazmıştım uykuluyken kafam gsl gibi oluyorum yazım hataları, mantık hataları, aptal anlatımım fln, onları düzelterek ve karakterimi&geçmişini deistirerek bu fanfici bu fanfic olmaktan çıkarcam XD ya innocence i de deiscek muhtemelen azcık. sadece başlığı sildirip yeni bi baslık actırmak yerine yeni hikayeyi bu baslığa koycam.=)
Arbeit macht frei.
Bence fena değildi başlangıç için baya kısa olması dışında ama sen bilirsin ben bekliyorum yeni versiyonunu hadi bakalım xD İlk başta ben de Kanda dicektim ama karşılıklıyı görünce gözümden akan bir damla yaşı gizlemek için elimi üstüne koyup kaçtım Kanda aşk adamı olamaz, hayır yapamazsınız bunu bana
*hobarey*
Spoiler:
Dattebayo yazmış:
Yok artttıııkkkk XD XD XD XD Lenalee ye aşıksa bi tek Bak-chan aşıktır o animede XD İstersen bide Kanda aşık deseydin
Her neyse rhea chan bak bi okudum okurların arttı XD [ bknz hime-sama herşeyde kendine bişey bulur ] yeni versiyonunuda bekliyro olacağım ^^
Bu arada benimde kendime air bir exorcistim var Aqua Walker U___u Allen'in ikiz kardeşi dsadas her neysem bu sebeplerden ötürü Lavi Aqua'nındır mezera kadar falan abartma mod on
Allah gaza gelip kendi D.gray Man fanficimide koyabilirim buraya bilemiyorum valla
ozeyjan yazmış:
zaten böyle 'ay canım bebeğim aşkım benim hıdı bıdı'' olmicak kanda (olamaz da zaten ) ama böyle düşmanlar dan korumadır, kurtarmadır, belli belirsiz davranışlardır, öyle gösterir kanda millete önem verdiğini (bence) ama sen ağlıycaksan yapmam öyle bi çift kanda fanları olarak birbirimize destek olmalıyızzz!!!
Arbeit macht frei.
1. sayfa (Toplam 3 sayfa) [ 21 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |