Gecenin Efendileri... Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, Sonraki |
Yazar
Mesaj
hepinize yorumlarınız için teşekkürler...
şu ki Mike uslu durmazsa onu anında öldüreceğini söyledi. o yüzden kızıımız da tırstı zaten Mike da yol boyunca ne olur ne olmaz diye kızımızı tutuyordu.n'apalim kızımız pek cesur değil o yüzden kaçamadı bu birinin sırtına bıçak dayaması gibi bir şey merak etme kızımız sonra bir plan yapacak ama sonuçları....
Alıntı:
şu ki Mike uslu durmazsa onu anında öldüreceğini söyledi. o yüzden kızıımız da tırstı zaten Mike da yol boyunca ne olur ne olmaz diye kızımızı tutuyordu.n'apalim kızımız pek cesur değil o yüzden kaçamadı bu birinin sırtına bıçak dayaması gibi bir şey merak etme kızımız sonra bir plan yapacak ama sonuçları....
Of anca yazabiliyorum yorumu. Yine çok akıcı olmuş tam okumaya başladım baktım hemen bitmiş(nasıl oldu anlamadım ) hikaye cidden ilginç gelecek bölümlerle ilgili tahmin etme şansımız yok o yüzden merakla bekliyorummm bu arada bi soru: romantizm falan olcak mı?
04 Eyl 2009 17:36
Herkese yeniden merhaba yeni bölümü yazdım. umarım hoşunuza gider. yorumlarınızı benden esirgemeyin tamam mı İsteğiniz üzere bu seferki daha uzun oldu
-----------------------------------------------------------
5. Bölüm
Kolaysa sen korkma ahmak!
- Güvendesin.
“ Pis yalancı! Tamam, dürüst olalım, eğer bir gurup manyağın içinde değil de romantik bir parkta güneş batıyorken bana bu numarayı çekmiş olsaydın, evet, etkilenebilirdim… Ama lanet olsun asla kanıma dokundurmazdım seni pislik. Hemen çek ellerini omzumdan!” Tabiiki diyemedim… Çünkü ben hikâyenin o zeki, cesur mükemmel başkahramanı değildim. Ben, sadece o insanların hikâyelerini dinler, salak salak hayaller kurardım. O yüzden verdiğim daha doğrusu veremediğim tepki oldukça rezil bir tepkiydi. Korkudan, adamının beni sakinleştirmesinden değil, saf korkudan, nefes almayı kesip hareketsiz bir biçimde adamın gözlerinin içine baktım. Adam kadife gibi yumuşak bir sesle güldü…
- İşte bu kadar Mike…
Görünüşe göre karşımdaki “efendi” bu tepkimi yanlış algılamış ve odanın karşısında oturan “Angelina Jolie 2”’nin moduna girdiğimi ve bir kıkırdama makinesine dönüştüğümü zannetmişti. Hey bir dakika, kendini ne zannediyordu? Sadece iki kelime etmişti ve şimdi benden kanımı içip kurutması için ona sırnaşmamı mı bekliyordu?
Parmağının ucuyla boynuma dokundu ve bu bütün sinir sistemlerimin “tehlike!” alarmıyla uyanmasına neden oldu. Biraz önce donan beynim şimdi bir kurtuluş bulmak için son sürat çalışıyordu. Hiç düşünmediğim kadar hızlı düşünüyordum. Adrenalin dedikleri bu olsa gerek. Okuduğum bütün vampir, kurtadam, elf, katil, psikoloji kitaplarını düşündüm. Bu herifler kendini vampir zannettiği için vampirli olanlar ve ruh hastası oldukları için psikolojik olanlar üstünde daha bir durdum. Kazık, sarımsak, şizofreni, takıntı… Hayır, yanımda kazık taşıma gibi bir hobim yoktu… Sarımsağa gelince… Ah! Keşke uslu kız olup kilolarımı düşüneceğime annemin yaptığı enfes sarımsaklı mantıyı mideye indirseydim. En azından işe yaramasa bile tok ölürdüm. Kendimi “ yanlış konu geri zekalı, kurtuluş planı yapıyorsun” diye azarladıktan sonra konuya geri döndüm. Tabii bu sırada adam artık boynumu tutmaya başlamıştı. Çabuk ol! Şu vampirlerin gelenekleri yok muydu? Beni kurtarabilecek olan? Kafeste yatma… Pardon tabut. Hayır, geç… Aklıma çok iğrenç yazıldığı için bitirmediğim sıkıcı ve hiç de populer olmayan bir kitap geldi. Vampirlerin hizmetkarları vardı ve bunlar onların kişisel malıydı. Diğer vampirler bir şey yapamazdı. Aklıma gelen tek şey buydu. Daha iyi bir plan için zamanım yoktu ve boynumu kurtarmalıydım.
Ani bir hareketle adamdan uzaklaşıp Mike’in önünde dizlerimin üstüne düştüm. Titrek bir sesle çabucak “Hizmetkarın olmak istiyorum” dedim. Alacağım tepkiyi görmek için yukarı baktım. Mike şaşkınlıkla bana bakıyordu sonra efendisine baktı. Ona eşlik ettim. Efendisi tam anlamıyla şoktaydı. Öyle ki karizmayı açık ağzıyla çizdirmişti. Sonra kaşlarını çatıp pis pis karizmasının çizilmesine neden olan iğrenç mahluka yani bana baktı. Ben de Mike’a. Mike efendisinin kızmasına kızmış, öldürecekmiş gibi bana bakıyordu. Ve salondaki herkes Mike’a. Bu iş yürümeyecekti. Elimdeki son kozu kullandım. “ Kabul edilmezsem ikimizin de çok şey kaybedeceğine inanıyorum… Efendim.” Dedim manalı manalı bakarak ve gay olduğunu söylediğimde çürüttüğü omzumu hafifçe ovarak.
Bir iki saniye boş boş baktıktan sonra anladı ve yüzünden önce şok sonra kızgınlık dalgası geçti. Anlamıştım. Boynumu kurtarmıştım. Mike izin alırcasına efendisine baktı. Efendi toparlanmıştı. Güldü. “Vay vay vay, Mike. Yeteneklerinin farkında bile değilsin. Mal sana çoktan bağlanmış.” Mike oyunuma dahil olmuştu. Efendinin önünde eğildi ve yerleri öperek. “ Özür dilerim efendim. Bu denli basit ve değersiz bir şey getirdiğimin farkında değildim” Oyunu anlamıştım. Ben basit, hem de ekstra basit, salak, efendi yerine Mike gibi bir vampiri istediğim için ekstra salak bir kızdım. Ve Mike’a salak ve basit olduğum için öyle bir abayı yakmıştım ki o “mükemmel yaratık” olan efendi yerine Mike’in kanımı içmesini istiyordum. İşte böyle iğrenç bir mahluktum. Zaten efendiye layık değildim. Efendinin gazabının üstümüzde olmaması için çizilen karizmasını kurtarmamız gerekirdi. Bu yüzden iğrenç kız rolümü iyi oynamalıydım. Bende yapabildiğim kadar sevgiyle Mike’a baktım sonra sanki ağlayacakmış gibi hafiften titreyerek ki titremek içinde bulunduğum durum yüzünden çok kolay olmuştu, “ Lütfen…” dedim.
Efendi küçümseyen ve iğrenen gözlerle bana şöyle bir baktı. “ İğrenç… İştahım öyle bir kaçtı ki üç gün kan içemem…Böyle bir şeyi istediğine emin misin Mike? Herneyse, kafana göre takıl… ” Kanepeye geri oturdu ve birdaha ne Mike’a ne de bana baktı. İzin vermişti… Bingo! Planım işe yaramıştı. Üstelik o iğrenç kitaba verdiğim paracıklar da çöpe gitmemiş oluyordu. Bir taşta iki kuş. Şimdi sırada Mike’ın beni reddetmesi ve bu sığınaktan dışarı atması vardı. Bende sözde güvenli evime geri dönecek ve her ne pahasına olursa olsun balkonu kapattıracaktım.
Ancak zihnimdeki zafer çığlıkları Mike’in seni kabul edeceğim demesiyle son buldu. ,Ne? Nasıl yani? Beni, iğrenç mahluk basit kızı mı? Hadi ama… Ah, hayır, galiba ciddiydi. Ve ben daha neye uğradığımı anlamadan beni kolumdan çekip efendinin önüne getirdi. Efendi de bize bakıp başıyla onayladı. Herşey çok hızlı gelişiyordu. Zihnim kararmıştı, düşünemiyordum, şoktaydım. O yüzden ben daha hiçbirşey yapamadan boynumda önce sıcak bir nefes sonra keskin bir acı hissettim. Kontrolümü kaybetmiştim. Yere yığılmamı Mike’ın kolları engelledi. Kanımı yavaş yavaş çekiyordu. Sanki sesini duyabiliyordum.
Kanım bedenimi terk ediyordu…
Daha ne kadar sürecekti?…
Üşüyordum…
Daha ne kadar sürecekti?…
Gözlerim kararıyordu…
Ve sonra beni bıraktı. Dizlerimin üstüne düştüm. Sıtma geçiriyormuş gibi titriyorduım. Hayalmayel Mike’in kendi kolunu ısırdığını gördüm. Anca kıracak kadar sıktıktan sonra üç beş damla kan çıkarabildi ve o kanı dudaklarıma sürdü. Ve ben karanlığın içine düştüm.
--------------------------------------------
-----------------------------------------------------------
5. Bölüm
Kolaysa sen korkma ahmak!
- Güvendesin.
“ Pis yalancı! Tamam, dürüst olalım, eğer bir gurup manyağın içinde değil de romantik bir parkta güneş batıyorken bana bu numarayı çekmiş olsaydın, evet, etkilenebilirdim… Ama lanet olsun asla kanıma dokundurmazdım seni pislik. Hemen çek ellerini omzumdan!” Tabiiki diyemedim… Çünkü ben hikâyenin o zeki, cesur mükemmel başkahramanı değildim. Ben, sadece o insanların hikâyelerini dinler, salak salak hayaller kurardım. O yüzden verdiğim daha doğrusu veremediğim tepki oldukça rezil bir tepkiydi. Korkudan, adamının beni sakinleştirmesinden değil, saf korkudan, nefes almayı kesip hareketsiz bir biçimde adamın gözlerinin içine baktım. Adam kadife gibi yumuşak bir sesle güldü…
- İşte bu kadar Mike…
Görünüşe göre karşımdaki “efendi” bu tepkimi yanlış algılamış ve odanın karşısında oturan “Angelina Jolie 2”’nin moduna girdiğimi ve bir kıkırdama makinesine dönüştüğümü zannetmişti. Hey bir dakika, kendini ne zannediyordu? Sadece iki kelime etmişti ve şimdi benden kanımı içip kurutması için ona sırnaşmamı mı bekliyordu?
Parmağının ucuyla boynuma dokundu ve bu bütün sinir sistemlerimin “tehlike!” alarmıyla uyanmasına neden oldu. Biraz önce donan beynim şimdi bir kurtuluş bulmak için son sürat çalışıyordu. Hiç düşünmediğim kadar hızlı düşünüyordum. Adrenalin dedikleri bu olsa gerek. Okuduğum bütün vampir, kurtadam, elf, katil, psikoloji kitaplarını düşündüm. Bu herifler kendini vampir zannettiği için vampirli olanlar ve ruh hastası oldukları için psikolojik olanlar üstünde daha bir durdum. Kazık, sarımsak, şizofreni, takıntı… Hayır, yanımda kazık taşıma gibi bir hobim yoktu… Sarımsağa gelince… Ah! Keşke uslu kız olup kilolarımı düşüneceğime annemin yaptığı enfes sarımsaklı mantıyı mideye indirseydim. En azından işe yaramasa bile tok ölürdüm. Kendimi “ yanlış konu geri zekalı, kurtuluş planı yapıyorsun” diye azarladıktan sonra konuya geri döndüm. Tabii bu sırada adam artık boynumu tutmaya başlamıştı. Çabuk ol! Şu vampirlerin gelenekleri yok muydu? Beni kurtarabilecek olan? Kafeste yatma… Pardon tabut. Hayır, geç… Aklıma çok iğrenç yazıldığı için bitirmediğim sıkıcı ve hiç de populer olmayan bir kitap geldi. Vampirlerin hizmetkarları vardı ve bunlar onların kişisel malıydı. Diğer vampirler bir şey yapamazdı. Aklıma gelen tek şey buydu. Daha iyi bir plan için zamanım yoktu ve boynumu kurtarmalıydım.
Ani bir hareketle adamdan uzaklaşıp Mike’in önünde dizlerimin üstüne düştüm. Titrek bir sesle çabucak “Hizmetkarın olmak istiyorum” dedim. Alacağım tepkiyi görmek için yukarı baktım. Mike şaşkınlıkla bana bakıyordu sonra efendisine baktı. Ona eşlik ettim. Efendisi tam anlamıyla şoktaydı. Öyle ki karizmayı açık ağzıyla çizdirmişti. Sonra kaşlarını çatıp pis pis karizmasının çizilmesine neden olan iğrenç mahluka yani bana baktı. Ben de Mike’a. Mike efendisinin kızmasına kızmış, öldürecekmiş gibi bana bakıyordu. Ve salondaki herkes Mike’a. Bu iş yürümeyecekti. Elimdeki son kozu kullandım. “ Kabul edilmezsem ikimizin de çok şey kaybedeceğine inanıyorum… Efendim.” Dedim manalı manalı bakarak ve gay olduğunu söylediğimde çürüttüğü omzumu hafifçe ovarak.
Bir iki saniye boş boş baktıktan sonra anladı ve yüzünden önce şok sonra kızgınlık dalgası geçti. Anlamıştım. Boynumu kurtarmıştım. Mike izin alırcasına efendisine baktı. Efendi toparlanmıştı. Güldü. “Vay vay vay, Mike. Yeteneklerinin farkında bile değilsin. Mal sana çoktan bağlanmış.” Mike oyunuma dahil olmuştu. Efendinin önünde eğildi ve yerleri öperek. “ Özür dilerim efendim. Bu denli basit ve değersiz bir şey getirdiğimin farkında değildim” Oyunu anlamıştım. Ben basit, hem de ekstra basit, salak, efendi yerine Mike gibi bir vampiri istediğim için ekstra salak bir kızdım. Ve Mike’a salak ve basit olduğum için öyle bir abayı yakmıştım ki o “mükemmel yaratık” olan efendi yerine Mike’in kanımı içmesini istiyordum. İşte böyle iğrenç bir mahluktum. Zaten efendiye layık değildim. Efendinin gazabının üstümüzde olmaması için çizilen karizmasını kurtarmamız gerekirdi. Bu yüzden iğrenç kız rolümü iyi oynamalıydım. Bende yapabildiğim kadar sevgiyle Mike’a baktım sonra sanki ağlayacakmış gibi hafiften titreyerek ki titremek içinde bulunduğum durum yüzünden çok kolay olmuştu, “ Lütfen…” dedim.
Efendi küçümseyen ve iğrenen gözlerle bana şöyle bir baktı. “ İğrenç… İştahım öyle bir kaçtı ki üç gün kan içemem…Böyle bir şeyi istediğine emin misin Mike? Herneyse, kafana göre takıl… ” Kanepeye geri oturdu ve birdaha ne Mike’a ne de bana baktı. İzin vermişti… Bingo! Planım işe yaramıştı. Üstelik o iğrenç kitaba verdiğim paracıklar da çöpe gitmemiş oluyordu. Bir taşta iki kuş. Şimdi sırada Mike’ın beni reddetmesi ve bu sığınaktan dışarı atması vardı. Bende sözde güvenli evime geri dönecek ve her ne pahasına olursa olsun balkonu kapattıracaktım.
Ancak zihnimdeki zafer çığlıkları Mike’in seni kabul edeceğim demesiyle son buldu. ,Ne? Nasıl yani? Beni, iğrenç mahluk basit kızı mı? Hadi ama… Ah, hayır, galiba ciddiydi. Ve ben daha neye uğradığımı anlamadan beni kolumdan çekip efendinin önüne getirdi. Efendi de bize bakıp başıyla onayladı. Herşey çok hızlı gelişiyordu. Zihnim kararmıştı, düşünemiyordum, şoktaydım. O yüzden ben daha hiçbirşey yapamadan boynumda önce sıcak bir nefes sonra keskin bir acı hissettim. Kontrolümü kaybetmiştim. Yere yığılmamı Mike’ın kolları engelledi. Kanımı yavaş yavaş çekiyordu. Sanki sesini duyabiliyordum.
Kanım bedenimi terk ediyordu…
Daha ne kadar sürecekti?…
Üşüyordum…
Daha ne kadar sürecekti?…
Gözlerim kararıyordu…
Ve sonra beni bıraktı. Dizlerimin üstüne düştüm. Sıtma geçiriyormuş gibi titriyorduım. Hayalmayel Mike’in kendi kolunu ısırdığını gördüm. Anca kıracak kadar sıktıktan sonra üç beş damla kan çıkarabildi ve o kanı dudaklarıma sürdü. Ve ben karanlığın içine düştüm.
--------------------------------------------
5. sayfa (Toplam 9 sayfa) [ 83 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |