Karanlıkta Aydınlık Arayışı Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 7, 8, 9, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
22 Mar 2008 23:25
24 Mar 2008 20:41
03 Nis 2008 20:02
İşteee uzunn bi aradan sonra yeni bölümle karşınıssdayımm umarımm beğenirsinisss
İrem binaya adım attığında kalbi yerinden kopacakmış gibi çarpıyordu. İçinden sadece bu bir okul demesine karşın yinede heyecanlıydı. Derin bir soluk aldı ve üvey babasının peşinden yürümeye başladı. Okul forması siyahlar giyinen İrem’i biraz da olsa açmıştı ama yüzündeki ifade her şeyi bozuyordu. Merdivenleri çıkarken koridorlarda yankılanan sese kulak verdi. O ana arkasını dönüp kaçmayı ne kadar çok istiyordu! Ne diye keyfini bozmuştu ki… Kızların burada olup olmadığını bile bilmiyordu. Hem kızlar niye onu aramıyordu da o kızları arıyordu!
Müdür bir sınıfın önünde durdu ve İrem’e gülümsedi. İrem istemeden de olsa karşılık verdi.
- Biliyorsun İrem, kimse seninle aramda bir bağ olduğunu bilmeyecek ne ben seni tanıyorum ne de sen beni tamam mı?
- Peki, anladım… Sürekli başıma kakmak zorunda değilsiniz. Sizinle aramızda bir bağ yok. Bunu da siz aklınızdan çıkarmayın.
- İyi, tamam İrem… Seninle hiç tartışamam. Alper’le bu yönde olağanüstü bir benzerliğin var.
- Babam kendine Alper denmesini sevmezdi! Ondan bahsederken lütfen anısına saygılı olun.
- Peki, İrem… Geç sınıfa.
İrem müdürün önden gitmesini izledi. Kapıyı açık bıraktığı için neler olup bittiğini görebiliyordu. Sıranın önlerinde oturan kısa kahverengi saçlı, sevimli bir kız vardı. İrem gülümsedi. Kız da ona cömert bir gülümsemeyle baktı.
Müdür koca göbeğini hoplatarak sınıfın ortasına geldi ve pos bıyıkları bu hareketinden dolayı sağa ve sola savruldu. İrem gülmemek için dudaklarını kemirmek zorunda kaldı ama müdür o kadar ciddi görünüyordu ki merak edip baktı.
- Evet, sevgili öğrencilerim… Bu sene başarılarınızla benim yine övünç kaynağım oldunuz. Hepinize bu yüzden teker teker teşekkür ediyorum. Ve şimdi başarılarıyla övünç duyacağım sizin gibi üstün yeteneklere sahip bir arkadaşınız da aramıza katıldı. İrem, gel ve arkadaşlarını selamla çocuğum.
İrem içinden ah bu adam dercesine müdüre baktı. Üstün bir yetenekmiş! Bu har vurup harman savuran boş bakışlı, ot beyinlilerin hiçte üstün yetenekli olduğunu zannetmiyordu. Yine kuş sekişiyle bir adım attı ve kahverengi karışımı siyah saçlarını omuzlarına atarak sınıftakilere göz gezdirdi. Arka sıralarda tanıdığı sandığı bir yüz görse de müdürün bakışları altında ezildiği için hemen gülümsedi:
- Merhaba, ben İrem Olcay. F… Okulundan bu sene geldim ve bu okulu da çok sevdim. Tanıştığıma memnun oldum. Dedi.
- Evet, çocuklar arkadaşınızla tanıştığınıza göre beni iyi temsil edeceğinizi umarım. İrem de artık bizden biri… Dedikten sonra öğretmene selam verip çıktı. İrem içinden çok sıkıcı dedi ve öğretmene döndü. Öğretmenin vampir ve baykuş karışımı bir şekli vardı. Baykuşu andıran kepçe gözleri ve bir vampirinki kadar keskin dişler… Bu öğretmen tekin değil diye düşündü İrem ama düşüncelerini kendine sakladı. Öğretmen elini hava da dalgalandırarak İrem’in omzuna koydu ve aynı anda elini çekti. Avucu Z şeklinde kanıyordu. İrem öğretmene daha dikkatli baktı ama bir şey demedi. Kadın İrem’e dönerek:
- Kızım, sen arka sıralara otur… Hale, kızım sen de sınıfa göz kulak ol. Ben elimi yıkayıp geliyorum. Dedi.
- Peki, hocam… Dedi. Hale adlı ağaç kahvesi gözleri olan kız.
İrem sınıftakilere usulca gülümsedi. Ama herkes onu dikkatle süzüyordu ve bu onun hiç hoşuna gitmedi. Arka sıralardan biri başını kaldırdı ve İrem’e baktı. İrem’de aynı anda ona… İkisinin ağzından tek bir sözcük çıktı…
- Sen…
Sınıftakiler aynı anda bu odaklanmaya baktı. İrem’in gözlerindeki yapmacık gülümseme gitmişti. Yerine her zamanki gibi buz mavisi bakışlar yer almıştı.
İrem binaya adım attığında kalbi yerinden kopacakmış gibi çarpıyordu. İçinden sadece bu bir okul demesine karşın yinede heyecanlıydı. Derin bir soluk aldı ve üvey babasının peşinden yürümeye başladı. Okul forması siyahlar giyinen İrem’i biraz da olsa açmıştı ama yüzündeki ifade her şeyi bozuyordu. Merdivenleri çıkarken koridorlarda yankılanan sese kulak verdi. O ana arkasını dönüp kaçmayı ne kadar çok istiyordu! Ne diye keyfini bozmuştu ki… Kızların burada olup olmadığını bile bilmiyordu. Hem kızlar niye onu aramıyordu da o kızları arıyordu!
Müdür bir sınıfın önünde durdu ve İrem’e gülümsedi. İrem istemeden de olsa karşılık verdi.
- Biliyorsun İrem, kimse seninle aramda bir bağ olduğunu bilmeyecek ne ben seni tanıyorum ne de sen beni tamam mı?
- Peki, anladım… Sürekli başıma kakmak zorunda değilsiniz. Sizinle aramızda bir bağ yok. Bunu da siz aklınızdan çıkarmayın.
- İyi, tamam İrem… Seninle hiç tartışamam. Alper’le bu yönde olağanüstü bir benzerliğin var.
- Babam kendine Alper denmesini sevmezdi! Ondan bahsederken lütfen anısına saygılı olun.
- Peki, İrem… Geç sınıfa.
İrem müdürün önden gitmesini izledi. Kapıyı açık bıraktığı için neler olup bittiğini görebiliyordu. Sıranın önlerinde oturan kısa kahverengi saçlı, sevimli bir kız vardı. İrem gülümsedi. Kız da ona cömert bir gülümsemeyle baktı.
Müdür koca göbeğini hoplatarak sınıfın ortasına geldi ve pos bıyıkları bu hareketinden dolayı sağa ve sola savruldu. İrem gülmemek için dudaklarını kemirmek zorunda kaldı ama müdür o kadar ciddi görünüyordu ki merak edip baktı.
- Evet, sevgili öğrencilerim… Bu sene başarılarınızla benim yine övünç kaynağım oldunuz. Hepinize bu yüzden teker teker teşekkür ediyorum. Ve şimdi başarılarıyla övünç duyacağım sizin gibi üstün yeteneklere sahip bir arkadaşınız da aramıza katıldı. İrem, gel ve arkadaşlarını selamla çocuğum.
İrem içinden ah bu adam dercesine müdüre baktı. Üstün bir yetenekmiş! Bu har vurup harman savuran boş bakışlı, ot beyinlilerin hiçte üstün yetenekli olduğunu zannetmiyordu. Yine kuş sekişiyle bir adım attı ve kahverengi karışımı siyah saçlarını omuzlarına atarak sınıftakilere göz gezdirdi. Arka sıralarda tanıdığı sandığı bir yüz görse de müdürün bakışları altında ezildiği için hemen gülümsedi:
- Merhaba, ben İrem Olcay. F… Okulundan bu sene geldim ve bu okulu da çok sevdim. Tanıştığıma memnun oldum. Dedi.
- Evet, çocuklar arkadaşınızla tanıştığınıza göre beni iyi temsil edeceğinizi umarım. İrem de artık bizden biri… Dedikten sonra öğretmene selam verip çıktı. İrem içinden çok sıkıcı dedi ve öğretmene döndü. Öğretmenin vampir ve baykuş karışımı bir şekli vardı. Baykuşu andıran kepçe gözleri ve bir vampirinki kadar keskin dişler… Bu öğretmen tekin değil diye düşündü İrem ama düşüncelerini kendine sakladı. Öğretmen elini hava da dalgalandırarak İrem’in omzuna koydu ve aynı anda elini çekti. Avucu Z şeklinde kanıyordu. İrem öğretmene daha dikkatli baktı ama bir şey demedi. Kadın İrem’e dönerek:
- Kızım, sen arka sıralara otur… Hale, kızım sen de sınıfa göz kulak ol. Ben elimi yıkayıp geliyorum. Dedi.
- Peki, hocam… Dedi. Hale adlı ağaç kahvesi gözleri olan kız.
İrem sınıftakilere usulca gülümsedi. Ama herkes onu dikkatle süzüyordu ve bu onun hiç hoşuna gitmedi. Arka sıralardan biri başını kaldırdı ve İrem’e baktı. İrem’de aynı anda ona… İkisinin ağzından tek bir sözcük çıktı…
- Sen…
Sınıftakiler aynı anda bu odaklanmaya baktı. İrem’in gözlerindeki yapmacık gülümseme gitmişti. Yerine her zamanki gibi buz mavisi bakışlar yer almıştı.
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
15 Nis 2008 20:02
İrem'in buz mavisi gözleri kinle karşısındaki ela gözlere bakıyordu. Kahverengi saçlı, ela gözlü yapılı ve yakışıklı oğlan ise bu bakışa hakkıyla karşılık veriyordu. İrem ve oğlan yalnızca birbirlerine bakıyorlardı ama kimse bu bakışların pekte hoş olduklarını söylemezdi. İrem sonunda oğlana bakmayı kesti ve sert bir biçimde arkalardan bir yere oturdu. O sırada Hale adlı kız sınıfın ortasında oğlana böğürüyordu.
- Yavuz dön önüne yeni gelen kız sende Yavuz'a aval aval bakma öyle yerine otur... Mert yerine otur hocaya söyleyeceğim hepinizi... Uslu durun biraz hoca iki dakikalığına boş bıraktı...
İrem, Hale bunları söyleyince kıza buz mavisi bakışlar yolladı ve aynı gözleri gibi soğuk bir sesle:
- Sen sınıfın ortasında avaz avaz bağırmayı kesersen eminim arkadaşların daha kolay susacaktır.
- Bana kendi görevimi anlatma yeni gelen kız!
- Bir benim adım yeni gelen kız değil İrem ayrıca ben sana görevini anlatmıyorum sadece fikrimi söylüyorum. Hemde güzel bir söz vardır "Yarası olan gocunur." Bu konuda kendini eksik hissetmeseydin beni ciddiye bile almazdın. Dedi.
Hale adlı kız mosmor kesildi ve İrem'e kinle baktı. Yavuz ise İrem'e gittikçe büyüyen bir kızgınlıkla baktı ve:
- Sana fikrini soran olmadı ve onun senden tavsiye almayada ihtiyacı yok!
- Fikrimi söylemek için izin almaya ihtiyacım yok... Ayrıca arkadaşın da bana karşı çıkmadı, o çıkmadıysa bundan sana ne?
Ama Yavuz tama ağzını açacakken öğretmen sınıfa girdi ve öğrencilerine hiç bakmadan ya da sadece tek kişiye bakarak...
Size ders kitabınızda olmayan ama önemli bir konuyu anlatacağım. Dedi.
Havva Ana ve Adem Babanın torunlarının torunları olduğu vakit Tanrı insanlara onlar için kurtuluş niteliğinde olan birşey vaadetti...
İrem kadının sözünü kesti.
- Vaadettiklerinden ise en kutsalı Cennetin Kızıydı...
Öğretmen İrem'e doğru sert bir bakış attı:
- Konuyu benden daha iyi bildiğine inanıyorsan gel sen anlat kızım...
- Bu konunun olabilirlik açısından yüzde sıfır olduğunu düşünüyorum...
- Madem o kadar iyi biliyorsun gel ve sen anlat...
İrem hiç istifrarını bozmadan tahtaya doğru adım attı ve soğuk bir ifadeyle sınıfa döndü:
- Cennetin Kızı aslında insan değildi ama melekte değildi. Onlar olmayacak şeylerden yaratılmışlardı ve onlar özeldi... O zamanın çocuklarının dillerinden düşürmediği bu söz asla yerine getirilmedi ve zamnla insanlar unuttu. Oysaki Tanrı sözünü unutmamıştı... Zamanı geldiğinde Meleklerine emir verdi... Ve en olasğanüstü güçlerle onu oluşturdu... Ama görüldüğü gibi ortalıkta Cennetin Kızı yok... İşte bu yüzden bu olay efsaneden ileri gidemiyor...
- Evet, kızım küstahlığına karşın bu konuyu iyi biliyormuşsun... Peki Cennetin Kızının gönderilmediğini nereden biliyorsun? Belki şu an aramızdadır.
- Eeğer öye birşey olsaydı karanlıkla aydınlık yer değiştirirdi ve Cennetin Kızı Karanlıkta Aydınlık arardı... Bu bölümü sewgili kaitou jeanne 6 'ya armağan ediyorummm... Umarımm beğenirsinn canımmmmmmm
- Yavuz dön önüne yeni gelen kız sende Yavuz'a aval aval bakma öyle yerine otur... Mert yerine otur hocaya söyleyeceğim hepinizi... Uslu durun biraz hoca iki dakikalığına boş bıraktı...
İrem, Hale bunları söyleyince kıza buz mavisi bakışlar yolladı ve aynı gözleri gibi soğuk bir sesle:
- Sen sınıfın ortasında avaz avaz bağırmayı kesersen eminim arkadaşların daha kolay susacaktır.
- Bana kendi görevimi anlatma yeni gelen kız!
- Bir benim adım yeni gelen kız değil İrem ayrıca ben sana görevini anlatmıyorum sadece fikrimi söylüyorum. Hemde güzel bir söz vardır "Yarası olan gocunur." Bu konuda kendini eksik hissetmeseydin beni ciddiye bile almazdın. Dedi.
Hale adlı kız mosmor kesildi ve İrem'e kinle baktı. Yavuz ise İrem'e gittikçe büyüyen bir kızgınlıkla baktı ve:
- Sana fikrini soran olmadı ve onun senden tavsiye almayada ihtiyacı yok!
- Fikrimi söylemek için izin almaya ihtiyacım yok... Ayrıca arkadaşın da bana karşı çıkmadı, o çıkmadıysa bundan sana ne?
Ama Yavuz tama ağzını açacakken öğretmen sınıfa girdi ve öğrencilerine hiç bakmadan ya da sadece tek kişiye bakarak...
Size ders kitabınızda olmayan ama önemli bir konuyu anlatacağım. Dedi.
Havva Ana ve Adem Babanın torunlarının torunları olduğu vakit Tanrı insanlara onlar için kurtuluş niteliğinde olan birşey vaadetti...
İrem kadının sözünü kesti.
- Vaadettiklerinden ise en kutsalı Cennetin Kızıydı...
Öğretmen İrem'e doğru sert bir bakış attı:
- Konuyu benden daha iyi bildiğine inanıyorsan gel sen anlat kızım...
- Bu konunun olabilirlik açısından yüzde sıfır olduğunu düşünüyorum...
- Madem o kadar iyi biliyorsun gel ve sen anlat...
İrem hiç istifrarını bozmadan tahtaya doğru adım attı ve soğuk bir ifadeyle sınıfa döndü:
- Cennetin Kızı aslında insan değildi ama melekte değildi. Onlar olmayacak şeylerden yaratılmışlardı ve onlar özeldi... O zamanın çocuklarının dillerinden düşürmediği bu söz asla yerine getirilmedi ve zamnla insanlar unuttu. Oysaki Tanrı sözünü unutmamıştı... Zamanı geldiğinde Meleklerine emir verdi... Ve en olasğanüstü güçlerle onu oluşturdu... Ama görüldüğü gibi ortalıkta Cennetin Kızı yok... İşte bu yüzden bu olay efsaneden ileri gidemiyor...
- Evet, kızım küstahlığına karşın bu konuyu iyi biliyormuşsun... Peki Cennetin Kızının gönderilmediğini nereden biliyorsun? Belki şu an aramızdadır.
- Eeğer öye birşey olsaydı karanlıkla aydınlık yer değiştirirdi ve Cennetin Kızı Karanlıkta Aydınlık arardı... Bu bölümü sewgili kaitou jeanne 6 'ya armağan ediyorummm... Umarımm beğenirsinn canımmmmmmm
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
3. sayfa (Toplam 9 sayfa) [ 83 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |