Karanlıkta Aydınlık Arayışı Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 6, 7, 8, 9, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
Bu hiakyemi elimden geldiğince çabuk bitirme kararı aldım. Tahminen en fazla sekiz en az beş bölüm kaldı. Ondan sonra Karanlıkta Aydınlık Arayışı'nı bitiriyorum. evet, iyi okumalar
Gerçekler Dünyası
İrem bütün duyduklarını yalanlamak istedi. Yıllarca, onu sevecek bir anne hayal etmişti. Bir anneni masumluğuyla onun gözlerine bakacak, onu gerçekten düşünecek ve önemli olduğunu hissettirecek, onu şöyle veya böyle nedenlerden dolayı değil yalnızca kendisi olduğu için sevecek bir anne… İrem birden acı bir gülümsemeyle “anne” diyemeyeceği kadına doğru döndü. Ağlamamak için kendini zor tuttuğu anlaşılıyordu. Kadın, İrem’e küçümseyici bir bakışla baktıktan sonra iğneleyici bir sesle konuşmaya başladı:
- Benden gençliğimi aldın! İçimde durduğun her saniye bir parazit gibi benim gençliğimle beslendin! Ve şimdi halime bak… Bunların hepsi senin suçun. Aptal mahlûkat bunların hepsi senin suçun!
İrem, ne diyeceğini bilemiyordu! Yapacak hiçbir şeyi ya da söyleyecek tek bir sözü yoktu. Neden bunların hepsi onun başına gelmek zorundaydı ki! İrem, acımasız bir sesle kadına döndü:
- Sana, beni doğur diye baskı yapmadım! Bunların hepsi senin suçun! Bu dünyaya gelmek için seni zorlamadım. Senden gençliğini de almadım. Madem beni istemiyordun niye doğurdun beni?
- Bütün bunlar senin yüzünden! Senin ve o aptal babanın yüzünden!
İrem, artık düşünemiyordu bile, kadın onun bu halinden zevk alıyormuş gibi görünüyordu. Sadistçe bir ifadeyle İrem’i süzüm süzüm süzüyordu. İrme, kes artık şunu der gibi bir bakış attıktan sonra ağlamaya başladı. Hayatında babası onu terk ettiği günden beri ağlamayacağına söz vermişti ama yine de ağlıyordu işte! Anne sevgisine ne kadar ihtiyacı vardı oysaki onun! Gerçek bir ailesinin olacağı ne kadar çok düşü vardı! Ama neden bunların hiçbiri gerçekleşmiyordu? Neden her şey bu kadar ters gidiyordu?
Kadının soğuk elleri İrem’in boğazına dayandığında, İrem’in gözyaşları kadının eline damlamaya başladı. Kadın ise bütün bularla ilgileniyor gibi görünmüyordu. Mavi gözlerinde koyu bir siyahlık vardı ve artık kor gibi parlamaya başlamıştı. İrem, hep kalın çıkarmaya çalıştığı sesini normal halinde bıraktı:
- Beni hiç mi sevmedin anne? Bir kerecik olsun mu beni sevmeyi denemedin? Ben sana tüm saydıklarının hiçbirini isteyerek yapmadım. Bir anneye ne kadar çok ihtiyacım olduğunu hiç fark etmedin mi?
Kadın ise sadece bu sözlere gülüp geçmekle yetindi. İrem’in boğazını sıkan elleri biraz daha daralmaya başladı. İrem ise yalızca kadına bakıyordu. Gözlerinde o kadar çaresiz bir ifade vardı ki!
Birden İrem’in kaldığı odanın kapısı açıldı. Önde Başak, arkada Müdür Bey ve en arkada Yavuz olmak üzere içeriye girdiler. Gördükleri manzara karşısında buz kesilmişlerdi. Küçük Başak, minik işaret parmağını kadının üstünde göstererek:
- İşte bu o. Kılık değiştirmiş ve kadın kılığına girmiş. Abi, sana orada birinin daha olduğunu söylemiştim.
Müdürün yüzü birden parlamaya başladı. Hatta sevinçten gözyaşı bile döküyordu:
- Doğa, Tanrım ölmediğini biliyordum. Tekrar meleğinin yanına geleceğini biliyordum…
Diye sevinç naraları atmaya başlamıştı ki İrem’in mosmor ve ağlamaktan ıpıslak olan suratını görünce bir an durdu. Kadın, Müdür Beye küçümseyici bakışlar atıyordu. Müdür, şok olmuş bir sesle:
- Doğa, ne yaptığını zannediyorsun? O senin biricik kızın İrem! Doğa, kendine gel görüyor musun kız ölüyor! Daha yakına geldi Müdür bütün bunları söylerken ve birden şeytan görmüş gibi geri çekildi. Sesinde şaşkınlık, korku, kızgınlık ve öfke karışımı vardı:
- Duru ne işin var burada? Doğa’nın kızından ne istiyorsun?
Yavuz ise İrem’in mosmor suratını görünce kararını vermişti bile. Gözleri ela rengini koyu kırmızıya bırakmıştı ve bıçak keskinliğindeki rüzgâr birden kadının elini kesti. Kadın elini hızla ve öfkeyle çekerken, İrem’in başı hızla sağa doğru düşmeye başladı… Müdür şaşkın bakışlarla Duru’ya ve birde Yavuz’a bakıp duruyordu. Küçük Başak ise Yavuz’un arkasına saklanmış yine aynı olayların tekrar etmesinden dolayı korkuyor gibiydi… Gerçekler işte bir bir ortaya çıkmaya başlayacaktı!
Gerçekler Dünyası
İrem bütün duyduklarını yalanlamak istedi. Yıllarca, onu sevecek bir anne hayal etmişti. Bir anneni masumluğuyla onun gözlerine bakacak, onu gerçekten düşünecek ve önemli olduğunu hissettirecek, onu şöyle veya böyle nedenlerden dolayı değil yalnızca kendisi olduğu için sevecek bir anne… İrem birden acı bir gülümsemeyle “anne” diyemeyeceği kadına doğru döndü. Ağlamamak için kendini zor tuttuğu anlaşılıyordu. Kadın, İrem’e küçümseyici bir bakışla baktıktan sonra iğneleyici bir sesle konuşmaya başladı:
- Benden gençliğimi aldın! İçimde durduğun her saniye bir parazit gibi benim gençliğimle beslendin! Ve şimdi halime bak… Bunların hepsi senin suçun. Aptal mahlûkat bunların hepsi senin suçun!
İrem, ne diyeceğini bilemiyordu! Yapacak hiçbir şeyi ya da söyleyecek tek bir sözü yoktu. Neden bunların hepsi onun başına gelmek zorundaydı ki! İrem, acımasız bir sesle kadına döndü:
- Sana, beni doğur diye baskı yapmadım! Bunların hepsi senin suçun! Bu dünyaya gelmek için seni zorlamadım. Senden gençliğini de almadım. Madem beni istemiyordun niye doğurdun beni?
- Bütün bunlar senin yüzünden! Senin ve o aptal babanın yüzünden!
İrem, artık düşünemiyordu bile, kadın onun bu halinden zevk alıyormuş gibi görünüyordu. Sadistçe bir ifadeyle İrem’i süzüm süzüm süzüyordu. İrme, kes artık şunu der gibi bir bakış attıktan sonra ağlamaya başladı. Hayatında babası onu terk ettiği günden beri ağlamayacağına söz vermişti ama yine de ağlıyordu işte! Anne sevgisine ne kadar ihtiyacı vardı oysaki onun! Gerçek bir ailesinin olacağı ne kadar çok düşü vardı! Ama neden bunların hiçbiri gerçekleşmiyordu? Neden her şey bu kadar ters gidiyordu?
Kadının soğuk elleri İrem’in boğazına dayandığında, İrem’in gözyaşları kadının eline damlamaya başladı. Kadın ise bütün bularla ilgileniyor gibi görünmüyordu. Mavi gözlerinde koyu bir siyahlık vardı ve artık kor gibi parlamaya başlamıştı. İrem, hep kalın çıkarmaya çalıştığı sesini normal halinde bıraktı:
- Beni hiç mi sevmedin anne? Bir kerecik olsun mu beni sevmeyi denemedin? Ben sana tüm saydıklarının hiçbirini isteyerek yapmadım. Bir anneye ne kadar çok ihtiyacım olduğunu hiç fark etmedin mi?
Kadın ise sadece bu sözlere gülüp geçmekle yetindi. İrem’in boğazını sıkan elleri biraz daha daralmaya başladı. İrem ise yalızca kadına bakıyordu. Gözlerinde o kadar çaresiz bir ifade vardı ki!
Birden İrem’in kaldığı odanın kapısı açıldı. Önde Başak, arkada Müdür Bey ve en arkada Yavuz olmak üzere içeriye girdiler. Gördükleri manzara karşısında buz kesilmişlerdi. Küçük Başak, minik işaret parmağını kadının üstünde göstererek:
- İşte bu o. Kılık değiştirmiş ve kadın kılığına girmiş. Abi, sana orada birinin daha olduğunu söylemiştim.
Müdürün yüzü birden parlamaya başladı. Hatta sevinçten gözyaşı bile döküyordu:
- Doğa, Tanrım ölmediğini biliyordum. Tekrar meleğinin yanına geleceğini biliyordum…
Diye sevinç naraları atmaya başlamıştı ki İrem’in mosmor ve ağlamaktan ıpıslak olan suratını görünce bir an durdu. Kadın, Müdür Beye küçümseyici bakışlar atıyordu. Müdür, şok olmuş bir sesle:
- Doğa, ne yaptığını zannediyorsun? O senin biricik kızın İrem! Doğa, kendine gel görüyor musun kız ölüyor! Daha yakına geldi Müdür bütün bunları söylerken ve birden şeytan görmüş gibi geri çekildi. Sesinde şaşkınlık, korku, kızgınlık ve öfke karışımı vardı:
- Duru ne işin var burada? Doğa’nın kızından ne istiyorsun?
Yavuz ise İrem’in mosmor suratını görünce kararını vermişti bile. Gözleri ela rengini koyu kırmızıya bırakmıştı ve bıçak keskinliğindeki rüzgâr birden kadının elini kesti. Kadın elini hızla ve öfkeyle çekerken, İrem’in başı hızla sağa doğru düşmeye başladı… Müdür şaşkın bakışlarla Duru’ya ve birde Yavuz’a bakıp duruyordu. Küçük Başak ise Yavuz’un arkasına saklanmış yine aynı olayların tekrar etmesinden dolayı korkuyor gibiydi… Gerçekler işte bir bir ortaya çıkmaya başlayacaktı!
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
Maron_Rei yazmış:
tahmin bile edemezsin Merve canavarın önde gideni. Birbirimize fiziksel olarak çok benziyoruz ama karekter olarak hayır! Cimri, kendini düşünen, har vurup harman savuran ve işi düştüğünde yalakanın önde olanı biri Nesem beğenmene sevindim cnm.
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
Neyse nasıl olsa sonlarına geldim deyip yeni bölümü yazıyorum. İyi okumalar
Sırların Gizemi... Bir Şeyler Gizleniyor!
Yaşamın ondan aldıkları ve verdikleri arasındaki fark çok belli oluyordu… Bir zamanlar çok güzel olduğu ve erkeklerin yolda onu görünce başını çevirip hayran hayran baktığı o kızlardan olmalıydı… Şimdi ise porselen pürüzsüzlüğündeki teni, yaralar ve derin çizgilerle doluydu. Dudakları soğuktan ve kansızlıktan kurumuş ve kavrulmuştu…
Yavuz, ela gözlerini sarışın kadına dikmiş, adeta onun zihnini okumaya çalışır gibi kadını inceliyordu. Küçük Başak ise ağabeyinin arkasında, korkmuş gözleriyle Duru’yu inceliyordu. İrem ise hüzünle halıya bakıyor, gözlerinden damla damla süzülen gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Duru’nun mavi gözleri ise sinirle İrem, Yavuz ve Müdür Bey arasında gidip geliyordu. Sonunda Duru konuştu. Bakışları adeta ortalığı iğneliyor gibi görülüyordu.
- Yıllar hala seni değiştirmeye yetmemiş Kerim. Görüyorum ki sen hala Doğa’nın tasmalı köpeğisin. Onun ölümü de yetmedi şimdi Alper’in onun kızı diye yutturduğu İrem’e bakıyorsun he… Dedi ve yalandan bir şaşkınlıkla elini ağzına götürdü.
Müdür Bey ise hala bir şeylere inanamıyormuş gibi gözlerini İrem’den Duru’ya deviriyordu. Almakla gururunu kırdığı, damarlarında Doğa’nın kanının dolaştığını zannettiği kız yoksa biricik Doğa’sının kızı değil miydi? Alper gerçekten de kızını ona vermek için böyle bir yalan mı söylemişti? Müdür Bey İrem’in koyu mavi gözlerine baktı… Mimikleri, yüzü, davranışları ne kadar da çok Doğa’ya benziyordu oysaki! Sadece saç rengini ve aşırı inatçılığını babasından almıştı…
İrem, ise bu sefer mahzun gözlerle müdürü izliyordu. Müdürün artık kendisine neden bu kadar çok iyi davrandığını anlamıştı… Doğa denilen ve herkesin “melek” diye nitelendirdiği bir kadının kızı olduğunu zannediyorlardı. Oysaki İrem’in annesi de aynı kızı gibi toplum tarafından istenmeyen gereksiz bir mahlûkattı…
Duru bu sessizliği fırsat bilip, yaraları iyice deşmeye kararlı gibiydi. Bu sefer alayla İrem’e dönüp:
- Eee, güzel kızım. Sonunda anladın mı ana- kız talihimizin hep birileri tarafından itilip kakılmak olduğunu. Ben senin yaşlarındayken de durum böyleydi. Salak kız kardeşim, bir balerin ailesinin yüz karası bile ailem tarafından daha değerli görülüyordu. Hep Doğa masum, hep Doğa saf ve iyi oluyordu. Bana da hep kötü roller düşüyordu… Dedi ve iğrenç bir kahkaha attı.
Müdür bey birden kahverengi gözlerini sertçe Duru’ya dikti. İşaret parmağıyla Duru’yu gösterip adeta bir körmüş gibi sendeleye sendeleye kadının yanına gidip:
- Seni YALANCI! Doğa’nın çektiği her türlü acıyı küçümsemekten başka hiçbir şey yapmadın! Ailenin seni Doğa’dan daha fazla koruyup, kolladığını biliyordun. Doğa yine de sana her zaman iyi davranmayı seçecek kadar asil biriydi. Ve şimdi nasıl olur onun arkasından böyle atıp tutmaya çalışırsın? İrem her ne kadar senin kızın olsa da Tanrı’ya Şükür sana değil Doğa’ya çekmiş! Dedi sözlerinin etkisi pos bıyıklarının o yana bu yana savrulmasına neden olmuştu.
Duru, gözlerini kısıp hınçla Müdür Beye bakmaya başladı. Yavuz hala buralarda neler döndüğünü anlayabilmiş değildi! Şu sarışın kadını sanki birine benzetiyordu ama adı bir türlü aklına gelmiyordu! Yavuz, bu kadının demin İrem’i öldürmeye çalıştığına emindi. Bu kadın İrem’e senin annenim havalarına da yatmıştı. Müdür Bey de İrem’in sarışın kadına değil de Doğa denilen birine benzediğini söylemişti… Yavuz bir türlü ne olduğunu anlayamıyordu. İrem kimdi ve kimlerin kızıydı?
Tam o sırada kapı büyük bir hızla açıldı ve neşe içerisinde olan ama Duru’yu görünce yüzü eğrilen Yavuz’un babası Hakan, gözlerini kısıp alayla Duru’ya bakarak:
- İti an çomağı hazırla derlermiş atalarımız. Senin geberdiğini zannediyordum Duru hayrola nasıl geri gelmeyi başarabildin? Dedi ve gülüp genç kadını süzmeye başladı.
Duru, büyük bir öfkeyle Hakan’a baktı ve koyu mavi gözlerindeki tehlikeli parıltıları Hakan’a dikerek:
- Buraya senin lanet olasıca suratın için gelmedim. Benim güzel kızımla küçük bir hesabım var ve ben onu kapatmaya geldim. Dedi ve sinsi bir şekilde güldü.
Hakan Bey ise birden sinirlenerek:
- O senin olduğu kadar Alp’in de kızı Duru! Yine o sadistçe isteklerine kızın boyun eğmeyecek! Dedi ve kararlı bir şekilde bakışlarını Duru’ya dikti. Bir yandan da vakidin geldiğini ve Alp’in bir an önce buraya gelmesi gerektiğini düşünüyordu…
İrem birden herkese dönerek konuştu… Hakan ve Kerim Bey üzüntüyle küçük kıza bakarken Duru tehlikeli bir şekilde gülümsemeye başlamıştı. Yavuz kızın sesindeki çaresizliği hissedebilmişti:
- Yeter artık kesin şu manasız kavgayı! Ne derseniz deyin bu kadın benim annem! Her ne kadar beni övdüğünüzü düşünseniz de beni o kadına değil de anneme benzetmeyerek beni üzüyorsunuz… Geçmişte neler olmuşsa olmuş biz geleceğe bakmalıyız. Bu annemle benim aramda olan bir şey… Lütfen… Bırakın ne yapıyorsa yapsın… Başkalarının bir gecelik hatası olmaktan çok sıkıldım ben. Dedi ve Duru’ya bakmaya başladı:
- Ne yapıyorsan yap artık Duru! Ben hazırım artık! Dedi.
Sırların Gizemi... Bir Şeyler Gizleniyor!
Yaşamın ondan aldıkları ve verdikleri arasındaki fark çok belli oluyordu… Bir zamanlar çok güzel olduğu ve erkeklerin yolda onu görünce başını çevirip hayran hayran baktığı o kızlardan olmalıydı… Şimdi ise porselen pürüzsüzlüğündeki teni, yaralar ve derin çizgilerle doluydu. Dudakları soğuktan ve kansızlıktan kurumuş ve kavrulmuştu…
Yavuz, ela gözlerini sarışın kadına dikmiş, adeta onun zihnini okumaya çalışır gibi kadını inceliyordu. Küçük Başak ise ağabeyinin arkasında, korkmuş gözleriyle Duru’yu inceliyordu. İrem ise hüzünle halıya bakıyor, gözlerinden damla damla süzülen gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Duru’nun mavi gözleri ise sinirle İrem, Yavuz ve Müdür Bey arasında gidip geliyordu. Sonunda Duru konuştu. Bakışları adeta ortalığı iğneliyor gibi görülüyordu.
- Yıllar hala seni değiştirmeye yetmemiş Kerim. Görüyorum ki sen hala Doğa’nın tasmalı köpeğisin. Onun ölümü de yetmedi şimdi Alper’in onun kızı diye yutturduğu İrem’e bakıyorsun he… Dedi ve yalandan bir şaşkınlıkla elini ağzına götürdü.
Müdür Bey ise hala bir şeylere inanamıyormuş gibi gözlerini İrem’den Duru’ya deviriyordu. Almakla gururunu kırdığı, damarlarında Doğa’nın kanının dolaştığını zannettiği kız yoksa biricik Doğa’sının kızı değil miydi? Alper gerçekten de kızını ona vermek için böyle bir yalan mı söylemişti? Müdür Bey İrem’in koyu mavi gözlerine baktı… Mimikleri, yüzü, davranışları ne kadar da çok Doğa’ya benziyordu oysaki! Sadece saç rengini ve aşırı inatçılığını babasından almıştı…
İrem, ise bu sefer mahzun gözlerle müdürü izliyordu. Müdürün artık kendisine neden bu kadar çok iyi davrandığını anlamıştı… Doğa denilen ve herkesin “melek” diye nitelendirdiği bir kadının kızı olduğunu zannediyorlardı. Oysaki İrem’in annesi de aynı kızı gibi toplum tarafından istenmeyen gereksiz bir mahlûkattı…
Duru bu sessizliği fırsat bilip, yaraları iyice deşmeye kararlı gibiydi. Bu sefer alayla İrem’e dönüp:
- Eee, güzel kızım. Sonunda anladın mı ana- kız talihimizin hep birileri tarafından itilip kakılmak olduğunu. Ben senin yaşlarındayken de durum böyleydi. Salak kız kardeşim, bir balerin ailesinin yüz karası bile ailem tarafından daha değerli görülüyordu. Hep Doğa masum, hep Doğa saf ve iyi oluyordu. Bana da hep kötü roller düşüyordu… Dedi ve iğrenç bir kahkaha attı.
Müdür bey birden kahverengi gözlerini sertçe Duru’ya dikti. İşaret parmağıyla Duru’yu gösterip adeta bir körmüş gibi sendeleye sendeleye kadının yanına gidip:
- Seni YALANCI! Doğa’nın çektiği her türlü acıyı küçümsemekten başka hiçbir şey yapmadın! Ailenin seni Doğa’dan daha fazla koruyup, kolladığını biliyordun. Doğa yine de sana her zaman iyi davranmayı seçecek kadar asil biriydi. Ve şimdi nasıl olur onun arkasından böyle atıp tutmaya çalışırsın? İrem her ne kadar senin kızın olsa da Tanrı’ya Şükür sana değil Doğa’ya çekmiş! Dedi sözlerinin etkisi pos bıyıklarının o yana bu yana savrulmasına neden olmuştu.
Duru, gözlerini kısıp hınçla Müdür Beye bakmaya başladı. Yavuz hala buralarda neler döndüğünü anlayabilmiş değildi! Şu sarışın kadını sanki birine benzetiyordu ama adı bir türlü aklına gelmiyordu! Yavuz, bu kadının demin İrem’i öldürmeye çalıştığına emindi. Bu kadın İrem’e senin annenim havalarına da yatmıştı. Müdür Bey de İrem’in sarışın kadına değil de Doğa denilen birine benzediğini söylemişti… Yavuz bir türlü ne olduğunu anlayamıyordu. İrem kimdi ve kimlerin kızıydı?
Tam o sırada kapı büyük bir hızla açıldı ve neşe içerisinde olan ama Duru’yu görünce yüzü eğrilen Yavuz’un babası Hakan, gözlerini kısıp alayla Duru’ya bakarak:
- İti an çomağı hazırla derlermiş atalarımız. Senin geberdiğini zannediyordum Duru hayrola nasıl geri gelmeyi başarabildin? Dedi ve gülüp genç kadını süzmeye başladı.
Duru, büyük bir öfkeyle Hakan’a baktı ve koyu mavi gözlerindeki tehlikeli parıltıları Hakan’a dikerek:
- Buraya senin lanet olasıca suratın için gelmedim. Benim güzel kızımla küçük bir hesabım var ve ben onu kapatmaya geldim. Dedi ve sinsi bir şekilde güldü.
Hakan Bey ise birden sinirlenerek:
- O senin olduğu kadar Alp’in de kızı Duru! Yine o sadistçe isteklerine kızın boyun eğmeyecek! Dedi ve kararlı bir şekilde bakışlarını Duru’ya dikti. Bir yandan da vakidin geldiğini ve Alp’in bir an önce buraya gelmesi gerektiğini düşünüyordu…
İrem birden herkese dönerek konuştu… Hakan ve Kerim Bey üzüntüyle küçük kıza bakarken Duru tehlikeli bir şekilde gülümsemeye başlamıştı. Yavuz kızın sesindeki çaresizliği hissedebilmişti:
- Yeter artık kesin şu manasız kavgayı! Ne derseniz deyin bu kadın benim annem! Her ne kadar beni övdüğünüzü düşünseniz de beni o kadına değil de anneme benzetmeyerek beni üzüyorsunuz… Geçmişte neler olmuşsa olmuş biz geleceğe bakmalıyız. Bu annemle benim aramda olan bir şey… Lütfen… Bırakın ne yapıyorsa yapsın… Başkalarının bir gecelik hatası olmaktan çok sıkıldım ben. Dedi ve Duru’ya bakmaya başladı:
- Ne yapıyorsan yap artık Duru! Ben hazırım artık! Dedi.
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
7. sayfa (Toplam 9 sayfa) [ 83 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |