Nina Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 17, 18, 19 ... 40, 41, 42, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj

******************
Kapı çaldığında yerimden fırlayıp koştum. Arkamdan Ege'nin ''Nina, dur bekle! Biz bakacağız'' diye bağırmasına rağmen durmadım. Nefes nefese kapıyı açtım. İçimden ''Tanrı'ım, nolur Zeynep abla olsun! N'olur!'' diye dua ediyordum. Hızlı bir şekilde anahtarı çevirip kapıyı açtım. Öyle hızlı açmıştım ki saçlarım her iki yana açıldı birden.
Zeynep ablanın yüzünü görmeyi umuyordum. Ama.. Ama karşımda bir adam duruyordu. Çarpık bir sırıtış vardı yüzünde.
-Küçük taşıyıcımız ne kadar da güzelmiş böyle'' dedi. Arkamda Tolga ve Ege belirmişti o anda. İki adım geri gittim.
-Kimi arıyorsunuz?'' dedim. Tolga koşarak yanıma gelip kolumdan tutup beni arkasına geçirdi. Kendisi önüme geçti hemen.Ege de kolumu yakaladı ve beni sol köşeye, adamdan en uzak köşeye çekti.
-Kimsiniz?'' dedi Tolga. Adam küçümseyen ve insanı delirten o çarpık gülümsemesiyle, ''sizi almaya geldik taşıyıcılar. Hazırlanın, zorluk çıkarmayın!'' dedi. O sırada fark ettim, arkada iki kişi daha vardı. Ve onların arkasında bir gölge daha. Gölge tanıdıktı sanki...
-Ne taşıyıcısı? Ne diyorsun sen be adam gecenin bi vaktinde? Kafan mı güzel?'' dedi Ege. Sol yumruğunu sıkmıştı. Adamın gözbebekleri birden kısıldı. Sanki ışık saçtı.
-Uğraştırmayın beni. Narin derinizi yakmamı istemiyorsanız, zorluk çıkarmayın bana. Efendimiz sizi bekliyor ve o asla beklemekten hoşlanmaz.'' Tolga saldırmaya hazır vaziyette adamdan gözlerini ayırmıyordu. Ve sanırım diğerlerine haber yolluyordu beyninden.
-Başlarım lan efendine de sana da! Bas git sizin gibi delilerle mi uğraşacağız gece gece!'' dedi Ege:
Adam önce öfkeyle bir adım attı ve ağzını açtı ama arkasındaki adam; karanlıkta pek belli olmuyordu yüzü ama omzuna elini koydu. Adamın dudaklarının kenarında bir gülümseme yukarıya doğru yayıldı. Hafifçe gülmeye başladı. İyice kalbim hızlanmaya başlamıştı, birşeyler biliyordu o. Düşmanımızdı kesin. Ege'nin kolunu tuttum, ''Ege...'' dedim kısık sesle. Ama Ege bana baktı kolunu tuttuğum ellerimi okşadı, birşey söylemeden Adama bakmaya devam etti.
-O zaman buna ne diyeceksiniz?'' diye üç adım geri gidip yana geçti. En arkalardaki gölgelerden biri hareket etti. Beraberinde birşeyi de sürüklüyordu. Kapının eşiğine getirdi ve önümüze fırlattı.
Darmadağınık, kanlar yüzünden birbirine yapış yapış olmuştu saçları. Üstündeki bluz tamamen kan olmuştu. Mor bluz neredeyse kırmızıydı. Hiç birşeyi anlayamadım... Bir kadını öldürüp önümüze atmışlardı. Ege'nin kolunu iyice sıktığımı fark etmiştim. Adam ayağıyla kadını sırt üstü çevirdi. Yüzü saçları yüzünden görünmüyordu. Dehşete düşmüştüm. Ne kalbimin atışlarını duyuyordum, ne de Ege'yi, ne de Tolga'yı görüyordum artık. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Bana sanki tanıdık geliyordu o saçlar. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Tolga anlamsız ve boş bakışlarla bana baktı. Kadına doğru eğildi. Kan saçları arasında kurumuştu ve saçlar birbirine yapıştığından yüzü açmak kolay olmadı. Burnu, yanakları, dudakları ve... ve... Gözleri...
-HAAAYIIIIIRRR!!!! ''
Hayır...
Ha-yııır....Hayır, hayır , hayıııı-ııır!!!!
-Zeynep ablaaaa!!! Zeynep ablaaaaa!!! '' ona bakıp , cesedine bakıp defalarca çığlık attım. Deliriyordum sanki. Onun ... Onun öldüğüne, öldürüldüğüne inanamıyordum. Ege beni tutmaya çalışsa da başaramadı. Zeynep ablanın yanına çöktüm. Gözleri açıktı. Korkudan, vahşetten açık kalmıştı. Dudakları bembeyazdı. Vücudu buz gibiydi. Elini tuttum, birileri çizmişti o güzel ve narin ellerini. Elini yanağıma götürüp ağlamaya başladım. Ege omuzlarımdan tutup kaldırmaya çalıştı ama onu ittim, Zeynep ablanın yanında kalmak istedim. Ağlamaktan, bağırmaktan elimden birşey gelmiyordu.
Bu akşam bana ilacımı veren, yanaklarımdan öpen, teyzemden bizi korumaya çalışan Zeynep ablam! Zeynep ablam ölmüştü, sadece bedeni vardı artık yanımda. Soğuk, cansız bedeni...
-Zeynep abla...'' diye inleyerek başımı göğsüne koydum. O sırada iki el belimi yakaladı. Sonra da kendine çekip beni kaldırdı. Tolga'yı görüyordum önümde. Bana hiç bakmadığı kadar endişeli bakıyordu. Gözlerinde korku, keder ve öfkeyi hiç böyle görmemiştim. Ege bir eli belimde diğer eliyle elimi tutarak koridorun ortasındaki küçük koltuğa oturttu beni. Kendisi de önümde diz çöküp her iki elimi de avuçlarının arasına aldı. Hıçkırıklarım boğazımı düğümlüyordu. Boğazım acıyordu yine.
-Sizinle hiç bir yere gelemeyiz!'' dedi Tolga. Kapıda büyük bir kararlılıkla ve kendinden emin sesle konuşuyordu. Ege de ayağa kalktı. Benden izin istermiş gibi gözlerime baktı. Ben de ellerimi avuçlarından çektim. Ege hemen Tolga'nın yanına gitti.
-Defolun lan, defolun. Yoksa ben size ne yapacağımı iyi biliyorum'' dedi. Her iki elini yumruk yapmış sıkıyordu. Her an saldıracaktı. Öldürseler yine dirilip yine saldıracak gibiydi..
İçimde garip bir enerji yükseliyordu. Ege'nin enerjisini de hissetmeye başlamıştım. Ama Tolga'nın Enerjisi boğucuydu. Ağır ve boğucu. Gözlerimi silip Tolga'ya dikkatlice baktım. Vücudundan mavi bir ısı yükseliyordu. Ama Ege'den öyle bir enerji gelmiyordu. İçimden kendimde olan enerjiyi Ege'ye yollamak geldi.
Adam durmuş bana bakıyordu.
-Dik kafalılık etmeyin. Canınıza mı susadınız?'' Benim korkup çocukalara ' hadi gidelim, n'olur ' dememi bekliyordu. Ama benden hiç bir tepki alamadı.Tolga'nın sağ avucunda mavi ışıklar saçılmaya başladı. Elektrik çakıyordu avucunda. Ayağa kalktım. Olağanüstü bir görüntüydü. Adamın yüzüne yansıyordu saçan elektrikler...
Ege başını çevirip bana baktı.
Hayır!
Bu sefer korkmuyordum. Tolga karşı koyacaktı onlara... Onları öldürse bile korkmayacaktım!
''İntikam o kadar da kötü birşey değil! '' demişti. Evet, katılıyorum artık. Seni anlıyorum Tolga! Seni çok iyi anlıyorum.
Gücüm yavaş yavaş geri geliyordu. Tolga gibi benim de gücüm olmalıydı. Ben de savaşacağım onlarla. Elimi açtım, avucuma baktım. Gözlerimi kapattım.
'Gücüm yerine gelsin! Ben de savaşacağım artık. HADİ!!! '
Avucumun içinde bir ısı hissettim. Gözlerimi açtığımda kızıl bir alev vardı. Kalbim öyle atmaya başlamıştı ki , nefes alamayarak dizlerimin üstüne düştüm. Avucum yanıyordu, avucumda büyük bir ateş kütlesi duruyordu ama canım yanmıyordu. Hafif bir ısı vardı. Yavaş yavaş bana kendime güvenimi getirdi. Hatta hoşuma gitmeye başlamıştı. Tolga ve Ege olanların farkında değillerdi. Onlar pür dikkat gelecek saldırıya odaklanmışlardı.
-Pekala siz küçük sıçanları avlama vakti geldi. Böyle davrandığınıza pişman olacaksınız! Efendimizin işkencelerine kimse dayanamaz, bakın ...'' diye başıyla işaret etti Zeynep abla'nın bedenini, '' o da dayanamadı ve öldü. Siz de böyle öleceksiniz!''
Adam ellerini Tolga ve Ege'ye doğru uzattı. Bir anda tırnakları inanılmaz derecede uzamaya başladı. Hepsi bıçak şeklini aldılar. Uzun, sivri... Işıkta uçları parlıyordu. Arkada duran iki gölgenin de tırnakları uzadı birden,vuran ışıkla parıldıyordu.
-Çekeceğiniz acıları cehennemde bile çekmezsiniz! Cehennem bile size cennet gibi gelecek! '' diye bağırdı! Öndeki adamın adım atmasıyla Tolga avucundaki elektriği serbest bıraktı. Adam arkasındaki iki gölgenin arasından bahçeye uçtu, yerde sürüklenerek arkada duran ağaca çarptı.
Soldaki Gölge ağaca çarpan adama bakıp Tolga'ya doğru koştu. Tolga elektriği toplayıp , avucunda tutarak gölgenin yüzüne iki kere yumruk attı. Gölge sendelerek düştü ama hemen ayağa kalktı.
Ege ise gelişmiş savunma sanatıyla ikinci Gölge adamın bıçaklarından ustaca sıyrılıyordu. Ama en ufak bir dikkatsizlik Ege'nin hayatına mal olabilirdi. Elimde yanan alevi iyice büyüttüm, Ege'nin direncine baktıkça kendimde güç buluyordum ve korkum yok oluyordu.
Ege karnına doğru gelen bıçaklı parmakları sol tarafa kaçarak atlattı. Duran sehpanın üzerindeki koca vazoyu Gölgeye fırlattı.Ancak ıskaladı. Yanda duran ağır sandalyeyi alıp kaldırdı ve kendisine doğru koşan Gölgenin kafasında parçaladı. Bu sefer Gölge dizlerinin üstüne çöktü. Ancak hemen ayağa kalktı ve vahşi bir bağırışla Ege'nin üzerine koştu. Ege az kalsın askılıklara ayağı takılarak düşmekten son anda kurtularak kaçtı. Gölge hızını fazla aldığından ve duramadığından, eli duvara saplandı. Duvarı nerdeyse sökerek elini geri çekti. Askılık ve asılı duran palto, çantalar tozlar içinde yere düştü. Kafasındaki kapişonumsu başlığının altından gözleri göründü. Sadece bembeyaz gözleri vardı. Göz bebekleri yoktu. Ruhsuz bir bedendi bu!!! Ege benim olduğum tarafa geldiğinde beni gördü.
-Ninaaaa!!!! Çabuk odana git, çabuk. kapıyı kilit-'' bana bunları söylerken omzundan ağır bir darbe aldı. Gölgenin bir parmağı Ege'nin omzuna girmişti. Sanki balıkları yakalamak için kullanılan oltaların uçlarındaki kancalar gibiydi parmağındaki bıçaklar. Omzuna girmişti . Ege acıyla bağırdı.
Devam Edecek...
Kapı çaldığında yerimden fırlayıp koştum. Arkamdan Ege'nin ''Nina, dur bekle! Biz bakacağız'' diye bağırmasına rağmen durmadım. Nefes nefese kapıyı açtım. İçimden ''Tanrı'ım, nolur Zeynep abla olsun! N'olur!'' diye dua ediyordum. Hızlı bir şekilde anahtarı çevirip kapıyı açtım. Öyle hızlı açmıştım ki saçlarım her iki yana açıldı birden.
Zeynep ablanın yüzünü görmeyi umuyordum. Ama.. Ama karşımda bir adam duruyordu. Çarpık bir sırıtış vardı yüzünde.
-Küçük taşıyıcımız ne kadar da güzelmiş böyle'' dedi. Arkamda Tolga ve Ege belirmişti o anda. İki adım geri gittim.
-Kimi arıyorsunuz?'' dedim. Tolga koşarak yanıma gelip kolumdan tutup beni arkasına geçirdi. Kendisi önüme geçti hemen.Ege de kolumu yakaladı ve beni sol köşeye, adamdan en uzak köşeye çekti.
-Kimsiniz?'' dedi Tolga. Adam küçümseyen ve insanı delirten o çarpık gülümsemesiyle, ''sizi almaya geldik taşıyıcılar. Hazırlanın, zorluk çıkarmayın!'' dedi. O sırada fark ettim, arkada iki kişi daha vardı. Ve onların arkasında bir gölge daha. Gölge tanıdıktı sanki...
-Ne taşıyıcısı? Ne diyorsun sen be adam gecenin bi vaktinde? Kafan mı güzel?'' dedi Ege. Sol yumruğunu sıkmıştı. Adamın gözbebekleri birden kısıldı. Sanki ışık saçtı.
-Uğraştırmayın beni. Narin derinizi yakmamı istemiyorsanız, zorluk çıkarmayın bana. Efendimiz sizi bekliyor ve o asla beklemekten hoşlanmaz.'' Tolga saldırmaya hazır vaziyette adamdan gözlerini ayırmıyordu. Ve sanırım diğerlerine haber yolluyordu beyninden.
-Başlarım lan efendine de sana da! Bas git sizin gibi delilerle mi uğraşacağız gece gece!'' dedi Ege:
Adam önce öfkeyle bir adım attı ve ağzını açtı ama arkasındaki adam; karanlıkta pek belli olmuyordu yüzü ama omzuna elini koydu. Adamın dudaklarının kenarında bir gülümseme yukarıya doğru yayıldı. Hafifçe gülmeye başladı. İyice kalbim hızlanmaya başlamıştı, birşeyler biliyordu o. Düşmanımızdı kesin. Ege'nin kolunu tuttum, ''Ege...'' dedim kısık sesle. Ama Ege bana baktı kolunu tuttuğum ellerimi okşadı, birşey söylemeden Adama bakmaya devam etti.
-O zaman buna ne diyeceksiniz?'' diye üç adım geri gidip yana geçti. En arkalardaki gölgelerden biri hareket etti. Beraberinde birşeyi de sürüklüyordu. Kapının eşiğine getirdi ve önümüze fırlattı.
Darmadağınık, kanlar yüzünden birbirine yapış yapış olmuştu saçları. Üstündeki bluz tamamen kan olmuştu. Mor bluz neredeyse kırmızıydı. Hiç birşeyi anlayamadım... Bir kadını öldürüp önümüze atmışlardı. Ege'nin kolunu iyice sıktığımı fark etmiştim. Adam ayağıyla kadını sırt üstü çevirdi. Yüzü saçları yüzünden görünmüyordu. Dehşete düşmüştüm. Ne kalbimin atışlarını duyuyordum, ne de Ege'yi, ne de Tolga'yı görüyordum artık. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Bana sanki tanıdık geliyordu o saçlar. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Tolga anlamsız ve boş bakışlarla bana baktı. Kadına doğru eğildi. Kan saçları arasında kurumuştu ve saçlar birbirine yapıştığından yüzü açmak kolay olmadı. Burnu, yanakları, dudakları ve... ve... Gözleri...
-HAAAYIIIIIRRR!!!! ''
Hayır...
Ha-yııır....Hayır, hayır , hayıııı-ııır!!!!
-Zeynep ablaaaa!!! Zeynep ablaaaaa!!! '' ona bakıp , cesedine bakıp defalarca çığlık attım. Deliriyordum sanki. Onun ... Onun öldüğüne, öldürüldüğüne inanamıyordum. Ege beni tutmaya çalışsa da başaramadı. Zeynep ablanın yanına çöktüm. Gözleri açıktı. Korkudan, vahşetten açık kalmıştı. Dudakları bembeyazdı. Vücudu buz gibiydi. Elini tuttum, birileri çizmişti o güzel ve narin ellerini. Elini yanağıma götürüp ağlamaya başladım. Ege omuzlarımdan tutup kaldırmaya çalıştı ama onu ittim, Zeynep ablanın yanında kalmak istedim. Ağlamaktan, bağırmaktan elimden birşey gelmiyordu.
Bu akşam bana ilacımı veren, yanaklarımdan öpen, teyzemden bizi korumaya çalışan Zeynep ablam! Zeynep ablam ölmüştü, sadece bedeni vardı artık yanımda. Soğuk, cansız bedeni...
-Zeynep abla...'' diye inleyerek başımı göğsüne koydum. O sırada iki el belimi yakaladı. Sonra da kendine çekip beni kaldırdı. Tolga'yı görüyordum önümde. Bana hiç bakmadığı kadar endişeli bakıyordu. Gözlerinde korku, keder ve öfkeyi hiç böyle görmemiştim. Ege bir eli belimde diğer eliyle elimi tutarak koridorun ortasındaki küçük koltuğa oturttu beni. Kendisi de önümde diz çöküp her iki elimi de avuçlarının arasına aldı. Hıçkırıklarım boğazımı düğümlüyordu. Boğazım acıyordu yine.
-Sizinle hiç bir yere gelemeyiz!'' dedi Tolga. Kapıda büyük bir kararlılıkla ve kendinden emin sesle konuşuyordu. Ege de ayağa kalktı. Benden izin istermiş gibi gözlerime baktı. Ben de ellerimi avuçlarından çektim. Ege hemen Tolga'nın yanına gitti.
-Defolun lan, defolun. Yoksa ben size ne yapacağımı iyi biliyorum'' dedi. Her iki elini yumruk yapmış sıkıyordu. Her an saldıracaktı. Öldürseler yine dirilip yine saldıracak gibiydi..
İçimde garip bir enerji yükseliyordu. Ege'nin enerjisini de hissetmeye başlamıştım. Ama Tolga'nın Enerjisi boğucuydu. Ağır ve boğucu. Gözlerimi silip Tolga'ya dikkatlice baktım. Vücudundan mavi bir ısı yükseliyordu. Ama Ege'den öyle bir enerji gelmiyordu. İçimden kendimde olan enerjiyi Ege'ye yollamak geldi.
Adam durmuş bana bakıyordu.
-Dik kafalılık etmeyin. Canınıza mı susadınız?'' Benim korkup çocukalara ' hadi gidelim, n'olur ' dememi bekliyordu. Ama benden hiç bir tepki alamadı.Tolga'nın sağ avucunda mavi ışıklar saçılmaya başladı. Elektrik çakıyordu avucunda. Ayağa kalktım. Olağanüstü bir görüntüydü. Adamın yüzüne yansıyordu saçan elektrikler...
Ege başını çevirip bana baktı.
Hayır!
Bu sefer korkmuyordum. Tolga karşı koyacaktı onlara... Onları öldürse bile korkmayacaktım!
''İntikam o kadar da kötü birşey değil! '' demişti. Evet, katılıyorum artık. Seni anlıyorum Tolga! Seni çok iyi anlıyorum.
Gücüm yavaş yavaş geri geliyordu. Tolga gibi benim de gücüm olmalıydı. Ben de savaşacağım onlarla. Elimi açtım, avucuma baktım. Gözlerimi kapattım.
'Gücüm yerine gelsin! Ben de savaşacağım artık. HADİ!!! '
Avucumun içinde bir ısı hissettim. Gözlerimi açtığımda kızıl bir alev vardı. Kalbim öyle atmaya başlamıştı ki , nefes alamayarak dizlerimin üstüne düştüm. Avucum yanıyordu, avucumda büyük bir ateş kütlesi duruyordu ama canım yanmıyordu. Hafif bir ısı vardı. Yavaş yavaş bana kendime güvenimi getirdi. Hatta hoşuma gitmeye başlamıştı. Tolga ve Ege olanların farkında değillerdi. Onlar pür dikkat gelecek saldırıya odaklanmışlardı.
-Pekala siz küçük sıçanları avlama vakti geldi. Böyle davrandığınıza pişman olacaksınız! Efendimizin işkencelerine kimse dayanamaz, bakın ...'' diye başıyla işaret etti Zeynep abla'nın bedenini, '' o da dayanamadı ve öldü. Siz de böyle öleceksiniz!''
Adam ellerini Tolga ve Ege'ye doğru uzattı. Bir anda tırnakları inanılmaz derecede uzamaya başladı. Hepsi bıçak şeklini aldılar. Uzun, sivri... Işıkta uçları parlıyordu. Arkada duran iki gölgenin de tırnakları uzadı birden,vuran ışıkla parıldıyordu.
-Çekeceğiniz acıları cehennemde bile çekmezsiniz! Cehennem bile size cennet gibi gelecek! '' diye bağırdı! Öndeki adamın adım atmasıyla Tolga avucundaki elektriği serbest bıraktı. Adam arkasındaki iki gölgenin arasından bahçeye uçtu, yerde sürüklenerek arkada duran ağaca çarptı.
Soldaki Gölge ağaca çarpan adama bakıp Tolga'ya doğru koştu. Tolga elektriği toplayıp , avucunda tutarak gölgenin yüzüne iki kere yumruk attı. Gölge sendelerek düştü ama hemen ayağa kalktı.
Ege ise gelişmiş savunma sanatıyla ikinci Gölge adamın bıçaklarından ustaca sıyrılıyordu. Ama en ufak bir dikkatsizlik Ege'nin hayatına mal olabilirdi. Elimde yanan alevi iyice büyüttüm, Ege'nin direncine baktıkça kendimde güç buluyordum ve korkum yok oluyordu.
Ege karnına doğru gelen bıçaklı parmakları sol tarafa kaçarak atlattı. Duran sehpanın üzerindeki koca vazoyu Gölgeye fırlattı.Ancak ıskaladı. Yanda duran ağır sandalyeyi alıp kaldırdı ve kendisine doğru koşan Gölgenin kafasında parçaladı. Bu sefer Gölge dizlerinin üstüne çöktü. Ancak hemen ayağa kalktı ve vahşi bir bağırışla Ege'nin üzerine koştu. Ege az kalsın askılıklara ayağı takılarak düşmekten son anda kurtularak kaçtı. Gölge hızını fazla aldığından ve duramadığından, eli duvara saplandı. Duvarı nerdeyse sökerek elini geri çekti. Askılık ve asılı duran palto, çantalar tozlar içinde yere düştü. Kafasındaki kapişonumsu başlığının altından gözleri göründü. Sadece bembeyaz gözleri vardı. Göz bebekleri yoktu. Ruhsuz bir bedendi bu!!! Ege benim olduğum tarafa geldiğinde beni gördü.
-Ninaaaa!!!! Çabuk odana git, çabuk. kapıyı kilit-'' bana bunları söylerken omzundan ağır bir darbe aldı. Gölgenin bir parmağı Ege'nin omzuna girmişti. Sanki balıkları yakalamak için kullanılan oltaların uçlarındaki kancalar gibiydi parmağındaki bıçaklar. Omzuna girmişti . Ege acıyla bağırdı.
Devam Edecek...
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥

Animegirl lütfen bana şaka filan yaptığını söle ama berbat bir şaka olmuş... Zeynep abla ölemez ya çok iii bir kadındı
Ege ah ya bari o yaşasın nefret ediyorum bu adamlardan ya zavallı egeciğim 



Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:



Neeee hayıııır
Yukiko aplacık bunu yapamazsın
Zeynep abla ölmesin lütfeen
Hele Ege*ye bir şey olursa vallahi protesto başlatırım
Yaa lütfen, ölmesin kimse yaa
Bak senin için dersaneye geç kalmayı göze aldım
N'oluuursuuun
Ölmesin Zeynep Ablacık lütfen









Sevgili animegirl:)
Anlaşılan Zeynep Abla'yı kurban olarak seçmişsin.
Sakıncası yoksa Zeynep Abla'nın nasıl öldürüldüğünün benim hikayemde gösterebilirmiyim?Tabii izin yoksa da sorun değil.Kafamda bir sürü kurban var.
Anlaşılan Zeynep Abla'yı kurban olarak seçmişsin.



Sayın Kyo Kusanagi'ye teşekkürlerimi iletiriz.
[Bağlantı] Forumumuz tekrar aktiftir.Nerde kalmıştık?


Zeynep ablanın ölüm şeklini anlatmanda bi sakınca yok css4! Anlatabilirsin! Ancak kaba taslak ölümünü şimdi yeni koyduğum bölümde anlattım ama sen ayrıntılara da deyinirsin
Maalesef Yuki, onu kaybettik! O artık yok... Aslında böyle yazmak istemedim ama hikayenin gidişatı için böyle acımasızca bi karar vermem gerekti

Maalesef Yuki, onu kaybettik! O artık yok... Aslında böyle yazmak istemedim ama hikayenin gidişatı için böyle acımasızca bi karar vermem gerekti

Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥

zeynep abla öldü... ama olsun başka dünyalar da var... hayır...yok, bu stephen king'in kulesinin evreni değil bu animegirlin evreni ve sende saçmalıyosun sarp saçmalıyosun...
[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam


18. sayfa (Toplam 42 sayfa) [ 419 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |