Nina Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 21, 22, 23 ... 40, 41, 42, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
ya ben dramayı çok severimde
tabii gerçek hayatta değil






"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^


Bu hikayedeki karakterlerinin hepsi öldürülse sonu Happy Tree Friends gibi olsa ne matrak olur ama.
(Kahkaha atan smileyler burada da yetmez.
)








Sayın Kyo Kusanagi'ye teşekkürlerimi iletiriz.
[Bağlantı] Forumumuz tekrar aktiftir.Nerde kalmıştık?


hOOOUUU!! duun ya! bi durun noluyo nedir bu ölüm mmerakı ya?
yannız harbiden diyorum bırakın grup üyelerini öldürmeyi be ne güzel iyi gidiyolar biraz daha zeynep ablanın ölümünden sonra biraz toparlandılar (sedaacım süüüper biiir böööö-lüüm eee-vet heeceelemeeeyi yeee ni öğğreeniiiyorum 

)




[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam

Değil mi ya?! Kıyamam ben onlara!!!
Zeynep ablayı öldürdüm zaten geriye kalan bi avuç çocuğu da (Heleki araalrında sarışın mavi gözlü, kumral yeşil gözlü, siyah yeşil... Aman o kadar yakışıklı ve güzel kız varken. Hiç birine dokunamam! En azından şimdilik!)
Teşekkür ederim Sarp'cığım beğendiğine sevindim canım!
Hecelemede iyi gidiyorsun
Zeynep ablayı öldürdüm zaten geriye kalan bi avuç çocuğu da (Heleki araalrında sarışın mavi gözlü, kumral yeşil gözlü, siyah yeşil... Aman o kadar yakışıklı ve güzel kız varken. Hiç birine dokunamam! En azından şimdilik!)
Teşekkür ederim Sarp'cığım beğendiğine sevindim canım!
Hecelemede iyi gidiyorsun

Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥


of be sonunda girebildim... okulda milli eğtim evde anne baba engelinden kafayı yiycektim (yannız bazı bilgisayarlarda milli eğ koruma şeysi yokmuş okulda bi öğrenim ordan girmeye çalışcam 

[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam


oh iyi korktum bende bu kadar uzun yeni bölüm gelmeyince öldü diye!
tabii sedacım beklerim bu cumartesi diil 100 yıl cumartesi olsa farkyapmaz niye çünkü ölmedi döncekl demek oluyo o
tabii sedacım beklerim bu cumartesi diil 100 yıl cumartesi olsa farkyapmaz niye çünkü ölmedi döncekl demek oluyo o

[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam

**************
Yorulmaya başlamıştım.
-Ege, ben çok yoruldum biraz dinlensek...'' Ege zorlukla başını bana çevirdi. ''Eğer devam etmezsek bizim için tehlikeli olacak. Bir an önce yazlığa varmalıyız! Yolda düşmanla karşılaşabiliriz. ''
-Ya ama cidden çok yoruldum!''
-Kes mızmızlanmayı. Seni de taşıyacak gücüm yok. Yürümeye devam et''
-Sadece beş dakika!''
-Beş saniye bile durmamız can güvenliğimizi tehlikeye atar! Sus ta yürü, hadi!'' Ege agresifleşmişti. O kadar saattir yürüyorduk ve çok yorgunduk. Benim mola verme fikrimi de duyunca tersliyordu. Ama çok yorgundum. Ayaklarımı zor hissediyordum. Sırtımdaki çanta omuzlarımı acıtıyor ve ağır olduğundan hem belim hem de omuzlarım ağrımaya başlamıştı.
Otoyolu geçmiştik ama sahil kenarında uzun bir yola sapmıştık. Yokuş yukarı çıkan yolun kenarından aşağıya bakınca; gecenin karanlığında deniz dalgalarının karaya vuruşları, ayın ışığında kıyıdaki taşlara çarptığında etrafa uçuşan damlaların parıldayışları görünüyordu.
-Hey, ne bekliyorsun orda. Yürü hadi! Nina!''
-Tamaam! Geldim!''
Ege yürümesini yavaşlatmış benim ona yetişmemi bekliyordu. Yanına geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Ege hırsla elimi tutup sürüklemeye başladı.
-Anlamıyor musun kızım! Biz görünmez bile olsak yine yakalanabiliriz. Sen de kalkmış buna rağmen yok dinlenme molası, yok denizin manzarası diye bizi yavaşlatıyorsun. Şu yazlığa bi varalım var ya! Başka birşey istemiyorum!''
-Bu kadar sinirlenme...''
-NİNA!'' diye birden yüzüme doğru bağırdı. Bağırmasıyla da elimi şiddetli bi şekilde sıkmaya başladı.
-Hiç birşeyin farkında değilsin. İnsanlar bizi göremese de düşmanlar görür. koşarak gitsek bile kar bize. Yolda oyalanmaya vaktimiz yok ama sen ikimizin de hayatını tehlikeye atıyorsun. Eğer bi daha bir salaklık yaparsan o zaman çok fena canını yakarım. Anladın mı beni?! ''
Yokuş yukarı olan yolda, uçurumun yanında duruyorduk. Ege'nin sesi sanki yankı yapıyordu. Deniz dalgaları şiddetlenmiş, rüzgar daha çok esmeye başlamıştı. Ege'nin panik, korku, hırs ve öfke dolu gözlerine baka kalmıştım. Elimi hala sıkıyordu. Ama birşey diyemedim. Ne sorusunu cevaplayabildim ne de canımı yaktığını söyleyebildim. Açıkça Ege'nin gözlerinden tüm duygularını, düşüncelerini ve ruh halini görüyordum. Birazdan eli gevşeyecek, öfkesi yavaşça dinecek ve nerde olduğunun, ne yaptığının farkına varacaktı.
Düşündüğüm gibi de oldu. Ege'nin bakışları ellerimize kilitlendi. Eli gevşedi diğer eliyle elimi okşadı. Sonra bakışlarını kaldırıp gözlerime dikti.
-Affedersin! '' dedi. Şaşkın ve üzgün halde, ''çok affedersin! ''
Ne yapacağımı bilemedim. Yol boyunca sürekli ruh hallerimiz değişip duruyordu. Diken üstündeydik ve en çok ta Ege! Aşırı derecede gergindi. Sonunda da patlamıştı.
-Nina? Harbiden özü dilerim! Canını çok yaktım değil mi?'' Elimi ovuyordu.
-Önemli değil. Gidelim mi artık'' dedim. Ege benden daha büyük bir tepki bekliyordu. Çantasını omzundan indirdi. Omuzlarımdan tuttu.
-Bak, eşeklik ettim. Birden sinrlerim tepeme frladı...''
-Burda durmamız çok tehlikeli. Yazlğa varınca konuşsak'' Ege birden etrafına baktı. ''Haklısın! Hemen gidelim!'' diye çantasını yin omzuna aldı. Elimi tuttu ve yine yokuş yukarı solumuzda, aşağıda deniz ; sağımızda ise ormanlık bir alan ve tepemizde uzaklara doğru üzgün bir halde bakmakta olan ayla yolumuza devam ettik.
Yol boyunca hiç konuşmadık. Ege sık sık bana baktı. Birşey söyleyecek gibi öksürdü ama konuşamadı.
[ Ni-Nina?]
Birden olduğum yerde durdum.
-Ne oldu?'' dedi Ege.
-Tolga bana sesleniyor''
[Efendim? Nerdesiniz? Herşey yolunda mı? İyi misiniz?]
[Biz... Biz iyiyiz. Teyzeni öldürdük. Ti-Timur da onun güçlerini aldı.]
Ege meralı bakışlarla,'' ne olmuş? İyiler mi?''
-Teyzem öldürülmüş ve güçlerini almışlar!'' Ege'nin yüzünde bir rahatlama belirdi. Omzundaki çantayı yere indirip üzerine çöktü. Ben de Ege'nin önünde dizlerimin üzerine çöktüm.
[Sesin çok kötü geliyor. İyi misin?]
[Yaralıyım biraz... Timur omzundan yara aldı. Raven baygın şu anda. Kerem iyi. Kendi yaralarını yok edip beni iyileştiriyor. Birazdan Timur'un yarasını kapatacak sonra Raven'ı iyileştirecek.
Siz? Siz iyi misiniz? Yolda bir aksaklık oldu mu?]
[Biz iyiyiz! Şu ana kadar kötü birşey olmadı.] Ege sanki dünyayı birisi omuzlarındankaldırmış gibi çökmüştü çantanın üzerine. Elimi tutmuş parmaklarımla oynuyordu. Diğer yandan da merakla yüzüme bakıyordu.
[Nina... Çok yorgunum birazdan uykuya dalacakmışım. Kerem dinlenmem için uyutacak beni. Ege'ye selam söyle! Dikkatli olun. Daha sonra yine konuşacağız, tamam mı?]
[Tamam, iyi dinlen!]
[Merak etme turp gibi olacağım]
-Yaralanmışlar,'' Ege'nin gözleri endişye büründü birden. ''Ama ciddi birşey yokmuş Kerem hepsinin yaralarını teker teker kapatmakla meşgulmüş. Tolga'nın sana selamı var, dikkatli olun diyor''
-Oluruz! Onlar bu savaşta kazandılar ya, çok rahatladım. ''
-Ege...''
-Hadi gidelim artık. '' diye ayağa kalktı. yine çatasını omzuna aldı. Elimi tuttu. Gökyüzüne kaldırdı bakışlarını. Sanki içinden Tanrı'ya şükrediyordu kutuldukları için. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Sanki güç gelmişti bedenine. Umuttan doğan ve gerçekleşen zaferin gücü!
-Ege?''
-Sus Nina! Yazlığa kadar sessiz ve huzurlu bir şekilde gitmek istiyorum'' dedi. Gökyüzündeydi bakışları. ''Bana soracağın soruların var, biliyorum. Ama şu anda onları cevaplamak yerine bu güzel zaferin tadını çıkarmak istiyorum. '' Beni kendine çekti ve kolunu omzuma attı. Yüzüme gülümseyerek baktı, ''anlaştık mı?''
-Anlaştık!'' dedim aynı içtenlikle gülümseyerek.
Bu güzel zaferin tadını çıkarmalıydık. En azından zamanımız varken. Çünkü güzel şeyler uzun sürmüyor. Mutlu anlar hep yaşanmıyor. Hayatımızda yaşayacağımız en ufak mutluluk anlarını sonuna kadar yaşamamız gerekiyor.
Teyzem yoktu artık. Onun güçlerini, haketmediği o güçlerini ondan almıştık. Geriye düşmanlarımız kalmıştı. Teyzemdeki güçleri paylaşarak daha da güçlü olacak, düşmanlarımızı yenecek ve normal hayatımıza dönecektik. görevimizi tamamlamış savaşçılar olarak!
Bunları düşündükçe daha çok çalışasım geliyor. Mutluluk her zaman, her dakika bize uğramıyor. Ancak bizi görmeye geldiğinde değerini bilirsek belki de mutluluk bizi sevecek ve hep yanımızda kalacak.
-Mutlusun değil mi?''
-Nina! soru sormak yok demiştim!''
-Olsun! bu güzel bir soru, mutlu musun?'' Ege mutluluktan gözleri parlayarak, ''mutluyum. Hatta çok mutluyum!'' diye bana doğru eğildi. Yanağımdan öptü.
-Peki ya sen? Şimdi mutlu musun?''
-Mutluyum! Ve mutluluğumun hep sürmesini istiyorum!''
Gecenin karanlığında, sol tarafta deniz uçurumun kenarında, sağ tarafta ürkütücü ormanla; üzgün, sevgilisini uzaklardan bekleyen hüzünlü ayın altında iki genç mutluluk saçarak, birlikte yürüyordu.
Mutluluk ta peşlerinde onlara özenerek, kıskanarak uçuyordu!
Mutluluk hep sizinle olsun!
İçiniz mutluluk dolsun!..
Yorulmaya başlamıştım.
-Ege, ben çok yoruldum biraz dinlensek...'' Ege zorlukla başını bana çevirdi. ''Eğer devam etmezsek bizim için tehlikeli olacak. Bir an önce yazlığa varmalıyız! Yolda düşmanla karşılaşabiliriz. ''
-Ya ama cidden çok yoruldum!''
-Kes mızmızlanmayı. Seni de taşıyacak gücüm yok. Yürümeye devam et''
-Sadece beş dakika!''
-Beş saniye bile durmamız can güvenliğimizi tehlikeye atar! Sus ta yürü, hadi!'' Ege agresifleşmişti. O kadar saattir yürüyorduk ve çok yorgunduk. Benim mola verme fikrimi de duyunca tersliyordu. Ama çok yorgundum. Ayaklarımı zor hissediyordum. Sırtımdaki çanta omuzlarımı acıtıyor ve ağır olduğundan hem belim hem de omuzlarım ağrımaya başlamıştı.
Otoyolu geçmiştik ama sahil kenarında uzun bir yola sapmıştık. Yokuş yukarı çıkan yolun kenarından aşağıya bakınca; gecenin karanlığında deniz dalgalarının karaya vuruşları, ayın ışığında kıyıdaki taşlara çarptığında etrafa uçuşan damlaların parıldayışları görünüyordu.
-Hey, ne bekliyorsun orda. Yürü hadi! Nina!''
-Tamaam! Geldim!''
Ege yürümesini yavaşlatmış benim ona yetişmemi bekliyordu. Yanına geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Ege hırsla elimi tutup sürüklemeye başladı.
-Anlamıyor musun kızım! Biz görünmez bile olsak yine yakalanabiliriz. Sen de kalkmış buna rağmen yok dinlenme molası, yok denizin manzarası diye bizi yavaşlatıyorsun. Şu yazlığa bi varalım var ya! Başka birşey istemiyorum!''
-Bu kadar sinirlenme...''
-NİNA!'' diye birden yüzüme doğru bağırdı. Bağırmasıyla da elimi şiddetli bi şekilde sıkmaya başladı.
-Hiç birşeyin farkında değilsin. İnsanlar bizi göremese de düşmanlar görür. koşarak gitsek bile kar bize. Yolda oyalanmaya vaktimiz yok ama sen ikimizin de hayatını tehlikeye atıyorsun. Eğer bi daha bir salaklık yaparsan o zaman çok fena canını yakarım. Anladın mı beni?! ''
Yokuş yukarı olan yolda, uçurumun yanında duruyorduk. Ege'nin sesi sanki yankı yapıyordu. Deniz dalgaları şiddetlenmiş, rüzgar daha çok esmeye başlamıştı. Ege'nin panik, korku, hırs ve öfke dolu gözlerine baka kalmıştım. Elimi hala sıkıyordu. Ama birşey diyemedim. Ne sorusunu cevaplayabildim ne de canımı yaktığını söyleyebildim. Açıkça Ege'nin gözlerinden tüm duygularını, düşüncelerini ve ruh halini görüyordum. Birazdan eli gevşeyecek, öfkesi yavaşça dinecek ve nerde olduğunun, ne yaptığının farkına varacaktı.
Düşündüğüm gibi de oldu. Ege'nin bakışları ellerimize kilitlendi. Eli gevşedi diğer eliyle elimi okşadı. Sonra bakışlarını kaldırıp gözlerime dikti.
-Affedersin! '' dedi. Şaşkın ve üzgün halde, ''çok affedersin! ''
Ne yapacağımı bilemedim. Yol boyunca sürekli ruh hallerimiz değişip duruyordu. Diken üstündeydik ve en çok ta Ege! Aşırı derecede gergindi. Sonunda da patlamıştı.
-Nina? Harbiden özü dilerim! Canını çok yaktım değil mi?'' Elimi ovuyordu.
-Önemli değil. Gidelim mi artık'' dedim. Ege benden daha büyük bir tepki bekliyordu. Çantasını omzundan indirdi. Omuzlarımdan tuttu.
-Bak, eşeklik ettim. Birden sinrlerim tepeme frladı...''
-Burda durmamız çok tehlikeli. Yazlğa varınca konuşsak'' Ege birden etrafına baktı. ''Haklısın! Hemen gidelim!'' diye çantasını yin omzuna aldı. Elimi tuttu ve yine yokuş yukarı solumuzda, aşağıda deniz ; sağımızda ise ormanlık bir alan ve tepemizde uzaklara doğru üzgün bir halde bakmakta olan ayla yolumuza devam ettik.
Yol boyunca hiç konuşmadık. Ege sık sık bana baktı. Birşey söyleyecek gibi öksürdü ama konuşamadı.
[ Ni-Nina?]
Birden olduğum yerde durdum.
-Ne oldu?'' dedi Ege.
-Tolga bana sesleniyor''
[Efendim? Nerdesiniz? Herşey yolunda mı? İyi misiniz?]
[Biz... Biz iyiyiz. Teyzeni öldürdük. Ti-Timur da onun güçlerini aldı.]
Ege meralı bakışlarla,'' ne olmuş? İyiler mi?''
-Teyzem öldürülmüş ve güçlerini almışlar!'' Ege'nin yüzünde bir rahatlama belirdi. Omzundaki çantayı yere indirip üzerine çöktü. Ben de Ege'nin önünde dizlerimin üzerine çöktüm.
[Sesin çok kötü geliyor. İyi misin?]
[Yaralıyım biraz... Timur omzundan yara aldı. Raven baygın şu anda. Kerem iyi. Kendi yaralarını yok edip beni iyileştiriyor. Birazdan Timur'un yarasını kapatacak sonra Raven'ı iyileştirecek.
Siz? Siz iyi misiniz? Yolda bir aksaklık oldu mu?]
[Biz iyiyiz! Şu ana kadar kötü birşey olmadı.] Ege sanki dünyayı birisi omuzlarındankaldırmış gibi çökmüştü çantanın üzerine. Elimi tutmuş parmaklarımla oynuyordu. Diğer yandan da merakla yüzüme bakıyordu.
[Nina... Çok yorgunum birazdan uykuya dalacakmışım. Kerem dinlenmem için uyutacak beni. Ege'ye selam söyle! Dikkatli olun. Daha sonra yine konuşacağız, tamam mı?]
[Tamam, iyi dinlen!]
[Merak etme turp gibi olacağım]
-Yaralanmışlar,'' Ege'nin gözleri endişye büründü birden. ''Ama ciddi birşey yokmuş Kerem hepsinin yaralarını teker teker kapatmakla meşgulmüş. Tolga'nın sana selamı var, dikkatli olun diyor''
-Oluruz! Onlar bu savaşta kazandılar ya, çok rahatladım. ''
-Ege...''
-Hadi gidelim artık. '' diye ayağa kalktı. yine çatasını omzuna aldı. Elimi tuttu. Gökyüzüne kaldırdı bakışlarını. Sanki içinden Tanrı'ya şükrediyordu kutuldukları için. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Sanki güç gelmişti bedenine. Umuttan doğan ve gerçekleşen zaferin gücü!
-Ege?''
-Sus Nina! Yazlığa kadar sessiz ve huzurlu bir şekilde gitmek istiyorum'' dedi. Gökyüzündeydi bakışları. ''Bana soracağın soruların var, biliyorum. Ama şu anda onları cevaplamak yerine bu güzel zaferin tadını çıkarmak istiyorum. '' Beni kendine çekti ve kolunu omzuma attı. Yüzüme gülümseyerek baktı, ''anlaştık mı?''
-Anlaştık!'' dedim aynı içtenlikle gülümseyerek.
Bu güzel zaferin tadını çıkarmalıydık. En azından zamanımız varken. Çünkü güzel şeyler uzun sürmüyor. Mutlu anlar hep yaşanmıyor. Hayatımızda yaşayacağımız en ufak mutluluk anlarını sonuna kadar yaşamamız gerekiyor.
Teyzem yoktu artık. Onun güçlerini, haketmediği o güçlerini ondan almıştık. Geriye düşmanlarımız kalmıştı. Teyzemdeki güçleri paylaşarak daha da güçlü olacak, düşmanlarımızı yenecek ve normal hayatımıza dönecektik. görevimizi tamamlamış savaşçılar olarak!
Bunları düşündükçe daha çok çalışasım geliyor. Mutluluk her zaman, her dakika bize uğramıyor. Ancak bizi görmeye geldiğinde değerini bilirsek belki de mutluluk bizi sevecek ve hep yanımızda kalacak.
-Mutlusun değil mi?''
-Nina! soru sormak yok demiştim!''
-Olsun! bu güzel bir soru, mutlu musun?'' Ege mutluluktan gözleri parlayarak, ''mutluyum. Hatta çok mutluyum!'' diye bana doğru eğildi. Yanağımdan öptü.
-Peki ya sen? Şimdi mutlu musun?''
-Mutluyum! Ve mutluluğumun hep sürmesini istiyorum!''
Gecenin karanlığında, sol tarafta deniz uçurumun kenarında, sağ tarafta ürkütücü ormanla; üzgün, sevgilisini uzaklardan bekleyen hüzünlü ayın altında iki genç mutluluk saçarak, birlikte yürüyordu.
Mutluluk ta peşlerinde onlara özenerek, kıskanarak uçuyordu!
Mutluluk hep sizinle olsun!
İçiniz mutluluk dolsun!..
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥

22. sayfa (Toplam 42 sayfa) [ 419 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |