Güzel bir bölümdü gerçekten. Bu mutluluk ardından köyü bir şeyler olacakmış gibi bir his var içimde ama...

vay be bu gün bu bölümü okulda gördüm ama okuyamadım hacv sınıfa dalızlaı bende kapamak zorunda kaldım neyse sedacım harika olmuş bu bölüm ama mangaka_sym gibi bende bi kazık hissediyorum ya ege tarafından ya da guruptan başkası tarafından kazık yiyceklermiş gibi hissediyorum? (hani açgözlülük olurya ondan diye düşünüyorum )

Haklısınız.!. Felaket bir olay yaşayacaklar! Artık kabus dolu günler başlayacak...

-Ege?''

Gözlerimi zorlukla açtım. Sesler geliyordu kulağıma ama boğuk boğuktu. Görüntü gzüme bulanık görünüyordu.

-Ege?'' dedim yine. Anında cevap vermesi gerekirdi onun. Ama cevap yoktu. Birden gözümün önünden bir kabarcık geçti yukarı doğru. Görüntüyü seçmeye çalıştım. Yukardaydım!

Bir cam silindirin içindeydim. Yüzümde nefes almam için bir nefes maskesi vardı. Kollarımdan, ayaklarımdan, başımdan bir sürü kablo çıkıyordu.

Halsizdim...

Başımı döndürmeye çalıştım ama sabitlenmiştim. Gözlerim aralık, sanki birazdan yine uykuya dalacak gibiydim. Her an kendimi kaybedecek gibi...

Biri yada birileri beni yönetiyordu sanki. İstediğim hiç bir şeyi yapamıyordum. Suyun içinde, bulanık bir suyun içinde, kablolarla bağlanmış silindirin ortasında kalmıştım.

Ege! Ege nerdesin?
Ege'yi bulmaya çalıştım. Bir görüntü, bir ses... Ama ondan iz yoktu. Düşmanlar bizi ele geçirmiş ve ... Ve ...
Abim demişti.
Hatırlıyorum... Ege pasajir'di. Yani yolcu! Ele geçtiği anda o öldürülecekti. Ege öldürülmüş olabilirdi.
Ege!
Gözlerimden yaşlar akıyordu. Bulunduğum bulanık suya karışıyordu.

Ege hala yaşıyor olabilirdi. Bir ihtimal, bir umut vardı!
Burdan kurtulmalıyım!
Ege'yi bulmalıyım!
Birden Tolga'yla zihinsel iletişimimiz aklıma geldi.

[Tolga?]

[Nina! Nerdesiniz?! Kaç saattir sana sesleniyorum! Biz yazlıktayız ama sizden eser yok!]

[Nerde olduğumu bilmiyorum!] dedim ve yine ağlamaya başladım. Suyun altında ağlamak ta çok garip oluyor!

[Ne demek o ?Nerdesiniz? Ege yanında mı?]

[Ege yok! Nerde olduğunu bilmiyorum! Bir cam silindirin içindeim, suyla dolu. Herşey bulanık! Kablolar bağlamışlar! hiç bişi bilmiyorum!]

[Dur, dur! Pank yapma!Korkama sakın! Biz geliyoruz şimdi. Kurtaracağız sizi tamam mı?]

[Nasıl geleceksiniz? Nerde olduğumuzu bilmiyorsunuz!]

[Orasını bize bırak. İyi olmaya çalış sakın pes etme! Sana birşey yapmalarına izin verme. Mümkünse daha çok etrafı araştır kim olduklarını öğren. Kabloları da dert etme. Onlar işe yarasaydı sen benimle bu iletişimi kuramazdın. Ege'den haber alırsan anında söyle. Sık sık seninle irtibatta olcam, yanındayım tamam mı? Korkma sakın!]

[Tamam, korkmuyorum. Ama Ege'yi öldürdülerse?]

[Öldürmezler!]

[Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?]

[Olumlu olmaya çalışıyorum. Küçük bir ihtimal de olsa Ege'yi yem olarak kullanmak için saklıyor olabilirler]

[Öyle olmasını çok istiyorum! Ege'yi de kaybedemem ben. Ben çok seviyorum...]

Sessizlik oldu. Tolga toparlanmamı bekliyordu sanki.

[Merak etme ! Ege'yi sana geri getireceğim. Yeter ki mutlu ol!]

Buz gibi sesle söylemişti bunları.

[Biz şimdi yola çıktık. Seni bulmak üzereyiz! Hazırlıklı ol tamam mı?]

[Tamam ama beni nasıl bulduğunuzu hala merak ediyorum.]

[Fazla merak iyi değildir. Sonra görüşürüz]

Tolga ile konuşmamız bittiğinde sanki tüm gücümü kaybetmiş gibiydim. Aşağıdaki beyaz önlüklü insanlar koşuşturup duruyorlardı. İlerdeki büyük kapı açıldı ve içeriye bir adam girdi. Monitörlere baktı brşeyler yazdı. Bir kadın silindirin yanına yaklaştı. Yandaki düğmeyi sonuna kadar çevirdi. Su daha da bulanıklaştı. İçerisi o kadar da aydınlıkdeğildi. Bu yüzden insanları doğru düzgün seçemiyordum. Su yeşil ve mavimsi bir renkteydi. Düğme çevrilince yeşil ve mavi bulanık su iyice karıştı...
Gözlerim yorulmaya başladı. Uyumamak için çok direndim ama sonunda dayanamadım...

Çok güzeldi gerçekten.. Ege nerde acaba?... Hem o kızı niye oraya koymuşlar ki... Merak merak....

waaw... kwsin ege sattı bunları yada tolga yada ben sattım nıhahahha bütün gücü ben istiyoruuum beeen! (evet istiyorum kesinlikle .. hım hım evet ) çok güzel bi bölüm eline saplık sedacm

2 bölüm birden okumak ne kadar zevkli ve merak uyandırıcıymış ewet ya acaba ege nerde egeme naptılaR T_T

-Lanet olsun! Ne yapacağız şimdi?''

Ağrayan gözlerimi açtığımda tepemde Tolga sinir küpüne dönmüş, hıncını kimden alacağını bilemez halde bir aşağı bir yukarı yürüyüp duruyordu.

-Biraz sakin olmayı deneyemez misin?''

Ne? Ne? Bir kız sesi mi?
Yüzüme düşmüş ıslak saçlarımı gözlerimden hafifçe kaldırıp kafamı kaldırdım. Ve masmavi gözlerle karşılaştım. Sanki lens takmıştı. Simsiyah gözbebekleriyle mavi gözleri birleşince kız sanki çizgi filmden çıkmış gibi duruyordu. En ilginç tarafı ise bu kadar mavi gözleri varken kankırmızısı saçları vardı. Kıpkırmızı, çarpıcı!

-Ah işte narin güzelimiz de uyandı. Nasılsın tatlım?'' dedi. Sesi oldukça etkiliyiciydi. Bu kadar çarpıcı, açık, net ve kendinde emin bir sesi ilk defa duyuyordum.

-İyi misin tatlım? Bitkin görünüyor...'' diye bakışlarını Tolga'ya çevirdi. Çantasına uzandı. O çantasına uzanırken ben kızın fiziğine baka kalmıştım. Süper mini bir etek vardı üzerinde. Simsiyah! İçinde cesurca bir dekolteli, dantelli bluz ve üstünde deri bir ceket! Parmaklarında yine kırmızı oje! Ancak kızın yüzünde bir gram bile makyaj yoktu ve bu doğal hali çok çekici gösteriyordu onu.

Ayağa kalkıp yanıma geldi, çömeldi. Ve tabi çömelirken ben neredeyse kızın iç çamaşırını görecektim. Tolga hala umursamaz bir şekilde başını her iki eliyle tutmuş aşağı yukarı dolanıyordu. Kız saçlarımı her iki yana itti. Elinde küçük ve çok şirin bir şişe vardı.

-Aç ağzını tatlım'' dedi.

-İstemiyorum...'' dedim. Genç kız Tolga'ya baktı. Tolga sinirle, ''ne? Ne var yine?'' dedi.

-İçmeyeceğini söylüyor, birşeyler söylesene!''

-Nina ona güvenebilirsin. İç şunu da kendine gel biraz...'' Tolga birden sustu. Bakışları yüzümden göğüslerime kaydı. Birden başını diğer tarafa çevirip, ''Allahaşkına şu kızı iyice ört!'' diye kızdı. Genç kız kıkırdamaya başladı ve üstümdeki battaniyeyi iyice, boynuma kadar çekti.

-Bunun için mi iki saattir orda, taşla diğer koca taş arasında mekik dokuyorsun?''

-Hayır!'' diye bağırdı. Hiç bi anlam veremiyordum.

-Ege nerde?'' dedim.

-Cehennemin dibinde!'' Tolga elindeki küçük taşı mağaradan geçen su akıntısına fırlattı.

-Nasıl?Ne...'' diye doğrulmaya çalıştım. Ancak o zaman anladım ki üstümde hiç birşey yoktu. Çıplaktım ve üstüme battaniye örtülmüştü.

-Dur tatlım! Panik yapma'' dedi genç kız. Sıcak elleriyle çenemi tuttu ve pembe, şirin, küçük şişedeki içkiyi zorla içirmeye başladı.

İlk başta boğazıma kaçtı ve boğazım içkiden dolayı yanmaya başladı. Öksüre öksüre, ''bu-bu ne ya?'' dedim. Genç kız gülmeye başladı.

-Benim çok hoşuma giden bi içkidir. Senin bilmen gerekirdi...'' diye güldü. Boğazım iyice yanıyor, başım dönüyordu. Ancak diğer yandan da içime bir sıcaklık gelmiş, vücudum uyuşmuş, uykum geliyordu. Genç kız halime bakıp kahkahalar atmaya başladı.

-Daha bir dikişte böyleysen tatlım!'' dedi alaycı bakışlarıyla. Tolga patlamak üzereydi.

-Nina votkalara senin gibi alışık değil! Sen alkolik olabilirsin ama o daha ilk defa içiyor bu lanet olası şeyi. Ve eğer çok gerekmeseydi izin vermezdim!'' diye bağırdı.
Genç kız Tolga'ya aldırmadan gülümseyerek, '' Votka'yı öyle yudum yudum içmemelisin tatlım. Birden kafaya dikmelisin. Çünkü votka ağızda değil boğazda yakar! Sert içkidir''

-Kes sesini!'' Tolga çok ama çok agresifti. Bir yerde durmuyordu. Hareketsiz durmuyordu. Çok endişeli ve çok öfkeliydi.
Uykulu ve sarhoş bir sesle:

-Ege nerde?'' diye sordum yine. Tolga, ''daha önce de sordun ve ben de daha önce cevapladım. Cehennemin dibinde! Ce-he-nne-min di-bin-de! ''

-Bağırma ya! Nerde olduğu belli değil mi?''

-Değil! Sen kurtuluyorsun ama o kayboluyor! Eminim kendi başına bir işe kalkıştı ve...'' durdu. Bakışları yere odaklandı.

-Neler oluyor yine?'' dedi genç kız.

-Daha önce de oldu mu?''

-Ahhh...'' dedi ve yandaki taşın üstüne oturdu. İçkiden hızlıca bir yudum aldı. ''Aynı şey iki kere oldu. Zihinsel iletişim yapıyor herhalde. Eğer istediği bilgileri alamazsa birazdan bağırıp çağırmaya başlar'' diye gözlerini devirdi.

Hala uyuşuk bir haldeydim. Altımda iki üç büyük çanta vardı. Üstünde de battaniyeye sarılmış halde yatıyordum. Tolga hala olduğu yerde hipnotize olmuş gibi yere bakıyordu.

-O şimdi iki saat beyninde konuşu durur. Söylesene en son neler yaşadığını hatırlıyor musun?''

-Umm... Sanırım''

-Mesela?''

-Ege ile uçurum kenarında yürüyorduk. Tolga bana herşeyin yolunda olduğunu söylemişti. Yürüyorduk...''

-Sonra?''

-Sonrasını hatırlamıyoum. Cam silindirin içinde, kablolara bağlanmıştım''
Genç kız yine içkiden son kalanları içti. Şişeye üzülerek baktı, ''ahhh... Bitmene çok üzüldüm. Son votkaydııı!'' dedi. Kendisine şaşkınlıkla bakmakta olduğumu görünce, elinin tersiyle ağzını sildi. Taşı üzerinden kalkıp yanıma çömeldi.

-Son olanları o zaman anlatayım. Bilge ruh bana senin başının dertte olduğunu söyledi ve beni senin tutulduğun o gizli yer altı labaratuvara gönderdi. Orda...'' uzun ve kıpkırmızı tırnakları parıldayarak, parmaklarını oynattı. ''Orda parmaklarımla marifetlerimi gösterip seni o lağım suyun içinden çıkardım'' dedi.

-Ne??? Ne suyu?'' Genç kız büyük bir kahkaha attı.

-Çok safsın tatlım. Gerçekten bi lağım suyunda değildin elbette. Sadece o blanık görünüşünden dolayı dedim. Sen de şakadan anlamıyorsun!''

Tolga birden, '' hadi gidiyoruz! Hazırlanın!'' dedi. Genç kız bakışlarıyla beni işaret etti. ''Küçük kuzumuz kendine gelmedi daha!''

-Burda kalamayız. Keremler ege'yi bulmuşlar!''

-Sonunda. Nereye saklanmş?''

-Hey!''

-Ahh! Sadece şakaydı! Siz ne kadar şaka yoksunu insanlarsınız böyle!'' dedi ayağa kalktı.

-Sen önden git. Ben küçük kuzunun giyinmesine yardım edeceğim. Sonra sana seslenirim. Kızı taşırsın''

- Biraz daha votka içirsen gücünü toparlayabilir ayrıca da titremesi de geçer'' diye tolga yanıma gelip çömeldi.

-Hala üşüyor musun?''

-Bilmiyorum... Hiç birşey hissetmiyorum. Sadece garip bir uyuşukluk var üstümde''

-Votkadandır. Votka...''

-Keeeesss!'' Tolga yine bana döndü. elini genç kıza uzatıp ''Votkayı ver'' dedi.

-Umm... Bi, bi sorunumuz var tatlım!'' diye hafif muzipçe gülümsüyordu. Tolga arkasına dönüp sinirle bakışlarını tepesindeki siyahi kıza yöneltti.

-Evet?''

-Votkamız kalmadı''

-Nasıl kalmadı? Hepsini içirmiş olamazsın değil mi? ''

-Ahh hayııır! Hepsini içse şu anda içki komasına girerdi. Hepsini ben içtim!'' diye masumca gülümsedi. Tolga bir kaç saniye ona baktı. Sonra derin nefes aldı.

-Sen hayatımda gördüğüm en bencil ve en baş belası kızsın!'' diye kalkıp yürümeye başladı.
Genç kız ise kıkırdayıp, ''teşekkür ederim. böyle olmak hoşuma gidiyor!'' dedi.

-Hadiii, oyalanma da giydir kızı. Burdan bir an önce çıkmalıyız. ''

Tolga mağaranın ışık yayan çıkışında kayboldu.
Kafamda cevaplanması gereken o kadar çok soru işareti vardı ki!!!

bu bölüm bana garip geldi o kızı tolga nerden tanıyorki sanki eski bir arkadaşıymış gibi konuşuo
eline sağlık cnm