Nina Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 24, 25, 26 ... 40, 41, 42, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj

Hayatımız öyle değişmişti ki birkaç günde!
Zeynep abla öldürülmüştü. Alıştığımız evi yakıp, içinde yaşayan katili de öldürüp uzaklaşmıştık. İnandığımız bir gerçek vardı. O da ailelerimizden bize kalan mektupları ve kanıtları...
Sonumuz nerde, bitiş çizgisi var mı bilmiyoruz. Biz ailelerimizin başaramadığını başarmak için başarılı olduğu düşünülen ve başarısızlık sonucunda ağır bir cezaya mahküm edilecek olan 'sözde başaılı' savaşçılarız!
Birbirimizden başka kimsemiz yok. Yaşıtlarımız evlerinde sıcak yataklarında yatarken biz ne oldukları, nasıl oluştukları belli olmayan yaratıkları öldürerek, yolumuza çıkan ve bize zarar verecek hereyi yok ederek ilerliyoruz.
Ödevler, sözlüler, dersler, okul...
Masum ve çocuksu okullar uzaklarda kaldı. Siyah ve soğuk, umutsuz ve sonsuz bir mücadele bize kaldı.
Ne zaman bitecek?
Acımasızca bir kahkaha duyuyorum. İçimdeki ses alay edercesine, ''daha başlamadınız ki !'' diyor.
Daha bu başlangıç, öyle değil mi?
Kulağıma sesler gelmeye başlayınca gözlerimi açtım. Başımı hafifçe kaldırınca Timur'un uzaktan bakışlarını gördüm. Raven, Kerem ve abim koşarak yanımıza geldiler. Abim hemen Tolga'nın sırtından aldı beni. Kucaklayıp uygun bir yer buldu. Ağacın altında çimenlerin üzerine oturttu.
-Çok bitkinsin!'' dedi.
-Ege nerde? Buldunuz mu?'' Abimin gözleri şaşkınlıkla büyüdü. ''Şu anda onu düşünecek halde değilsin. Bembeyazsın ve oturamıyorsun. Nerdeyse bayılacksın...'' Abim bana biraz daha yaklaşıp oturdu. Başımı göğsüne koydum. Ancak böyle durabiliyordum. ''Kerem, abicim baksana buraya'' diye seslendi. Kerem genç kızla ayak üstü tanışmadaydı.
-Ne yapabilirsin? Çok kötü görünüyor!'' Kerem her iki bileğimi tuttu. Sanki damarlarımdan güç giriyordu bedenime.
-Kapat gözlerini ve kendini bırak'' dedi. Dediğini yaptım.
Önce fazla birşey hissetmedim ama sonra sıcak,hafif hafif elektrik akımlarıyla bir güç bileklerimden girip tüm bedenimi esir almaya başladı. Kalbim daha hızlı atmaya başladı. Gözlerimi açtım. Kendimi eskisi gibi hissediyordum. Abim gülümseyerek, ''eski Nina'm geri geldi. Yüzünü öyle görünce çok endişelendim. Bembeyazdı. Dudakların bile beyazdı. Kanın çekilmişti sanki''
-Abicim kızı korkutacaksın'' dedi Kerem. Abim kalkmama yardım etti. Tolga ve Raven'ın yüzlerindeki ifade birbirine çok benziyordu. İkisi aynı anda:
-Nasıl hissediyorsun?'' dedi. Birbirine baktılar, sonra bana.
-Çok iyiyim. Hadi artık Ege'yi bulalım!'' Genç kız hala gülerek bize bakıyordu. Onu artık daha iyi görüyordum. Engebeli, dağlı, toz toprak içinde ;bu kadar süper mini etekle, dekolteli cesurca bluzuyla ve üstüne almış deri ceketle bizden çok farklı ve tuhaf duruyordu.
Kırmızı, kıpkızıl saçları ve yeşil gözleri sanki onun bize zıt bir karakterinin olduğunu anlatmak ister gibi duruyordu.
-Neden kıza böyle bakıyorsunuz? Ege'yi bulalım diyor. Hadi bulalım'' diye çantalardan en hafif ve kolayını sırtına aldı. Hepimizin arasından geçip, önden yürümeye başladı. Sanki hayat durmuş gibi, hepimiz kızın fiziğine baka kalmıştık. Timur bile!
Genç kızın çantalarından ikisini alt üst ettk ve sonunda bana ayaklarıma giyebilecek bir çift ayakkabı bulduk. Babetler!
Yani o dağda taşta, çamurlu yollarda ben babetlerle yürüyecektim.
-Yeni bir moda yaratıyorum arkadaşlar'' dedim. ''Artık dağda babetler giyilecek!''
-O modayı ben senden önce yarattım tatlım. Bak'' diye genç kız topuklu ayakkabılarını gösterdi. ''Bunlarla yarışamazsın benle. Çok uçuk fikirlerim vardır''
Yine yürümeye devam etti. biz grup olduğumuz yerde daha harekete geçmemiştik ama o çoktan gözden kayboluyordu ilerde.
-Hey! Bekle bizi biraz!'' diye bağırdı Tolga.
-Siz de biraz çabuk olun biraz. Çok kaytarıyorsunuz! ege'nin ölüsünü mü bulmak istiyorsunuz?'' O sırada öfkeyle ayağa fırladım ve tam ağzımı açacaktım ki Tolga birden benim olduğum tarafa davrandı ve ağzımı kapattı. Genç kız arkasını dönmüş gün batımına bakarken beni görmemişti.
-O hep böyle tatsız şakalar yapar. Kavga çıkarma sakın'' dedi. sonunda toparlandık ve bu sinirimi bozmaya aynı zamanda da hayran olmama neden olan genç kızla beraber yola koyulduk. Ona yetiştiğimizde :
-Bilge Ruh, gerekli malzemeleri topla ve takım arkadaşını kurtar dedi bana. Ben de Nina'yı kurtardım. Bundan sonra Ege'yi bulunca sizden ayrılıp asıl görevime döneceğim. Haberiniz olsun!' dedi.
-Asıl görevin nedir?'' diye sordum.
-Bütün gün yatıp rom ve sigara içmek'' diye kahkaha attı. ''Benim asıl görevim bu''
-Offf!!! '' dedi herkes tek bir ağızdan.
-Pekala, bunun yanı sıra şeytan savaşçılarını da takip ederim. ''
-Şeytan savaşçıları mı? Onlar da kim?''
-Onlar da iyi gücün karşılığında gönderilen kötü gücü kullanan diğer altı savaşçı. Sizden güçlü mü yoksa değil mi onu araştırıyordum en son. İçlerinden birinin izini buldum. Ortalama sizin yaşlarınızda biri. Erkek''
-Bir düşmanımız açığa çıkmak üzere'' diye Tolga yumruğunu sıvazladı. ''Onu cehennem bekçilerine teslim etmek için sabırsızlanıyorum'' dedi.
-Ben hala bu kızın ismini ve nerden tanıştıklarını bilmiyorum!'' dedim, hırçın bir sesle.
-Adı Nicole! 18 yaşında. Hafif çatlaktır, alkoliktir, sigarayla yatıp kalkar. Ama sempatiktir be'' diye güldü. ''Öyleyimdir ama kızdığımda beni görmek istemezsin''
-Evet, birine kızdı mı yağda önce kızartır sonra buz gibi suya sokar ve sonra üstüne tuz ekleyip tekrar pişirir bırakır herifi!'' Kerem Tolga'ya bir kaşını kaldırıp yan yan baktı.
-Sen Nicole'ü nasıl bu kadar iyi tanıyorsun?''
Eh karakterinden belli değil mi? Eski sevgili olacak değil ya?!
-Eski sevgilim çünkü! '' dedi. Tolga dedi. Nicole ile ... Eski sevgili!!!
Eski sevgili ha?
Sevgili!
Bunlar mı sevgili olmuşlar?
Şoku atlatmam biraz uzun sürdü. Nicole 18 yaşında Tolga da 16sında. Bunlar ne zaman, nerde, nasıl sevgilioldular Tanrıaşkına!!!
Zeynep abla öldürülmüştü. Alıştığımız evi yakıp, içinde yaşayan katili de öldürüp uzaklaşmıştık. İnandığımız bir gerçek vardı. O da ailelerimizden bize kalan mektupları ve kanıtları...
Sonumuz nerde, bitiş çizgisi var mı bilmiyoruz. Biz ailelerimizin başaramadığını başarmak için başarılı olduğu düşünülen ve başarısızlık sonucunda ağır bir cezaya mahküm edilecek olan 'sözde başaılı' savaşçılarız!
Birbirimizden başka kimsemiz yok. Yaşıtlarımız evlerinde sıcak yataklarında yatarken biz ne oldukları, nasıl oluştukları belli olmayan yaratıkları öldürerek, yolumuza çıkan ve bize zarar verecek hereyi yok ederek ilerliyoruz.
Ödevler, sözlüler, dersler, okul...
Masum ve çocuksu okullar uzaklarda kaldı. Siyah ve soğuk, umutsuz ve sonsuz bir mücadele bize kaldı.
Ne zaman bitecek?
Acımasızca bir kahkaha duyuyorum. İçimdeki ses alay edercesine, ''daha başlamadınız ki !'' diyor.
Daha bu başlangıç, öyle değil mi?
Kulağıma sesler gelmeye başlayınca gözlerimi açtım. Başımı hafifçe kaldırınca Timur'un uzaktan bakışlarını gördüm. Raven, Kerem ve abim koşarak yanımıza geldiler. Abim hemen Tolga'nın sırtından aldı beni. Kucaklayıp uygun bir yer buldu. Ağacın altında çimenlerin üzerine oturttu.
-Çok bitkinsin!'' dedi.
-Ege nerde? Buldunuz mu?'' Abimin gözleri şaşkınlıkla büyüdü. ''Şu anda onu düşünecek halde değilsin. Bembeyazsın ve oturamıyorsun. Nerdeyse bayılacksın...'' Abim bana biraz daha yaklaşıp oturdu. Başımı göğsüne koydum. Ancak böyle durabiliyordum. ''Kerem, abicim baksana buraya'' diye seslendi. Kerem genç kızla ayak üstü tanışmadaydı.
-Ne yapabilirsin? Çok kötü görünüyor!'' Kerem her iki bileğimi tuttu. Sanki damarlarımdan güç giriyordu bedenime.
-Kapat gözlerini ve kendini bırak'' dedi. Dediğini yaptım.
Önce fazla birşey hissetmedim ama sonra sıcak,hafif hafif elektrik akımlarıyla bir güç bileklerimden girip tüm bedenimi esir almaya başladı. Kalbim daha hızlı atmaya başladı. Gözlerimi açtım. Kendimi eskisi gibi hissediyordum. Abim gülümseyerek, ''eski Nina'm geri geldi. Yüzünü öyle görünce çok endişelendim. Bembeyazdı. Dudakların bile beyazdı. Kanın çekilmişti sanki''
-Abicim kızı korkutacaksın'' dedi Kerem. Abim kalkmama yardım etti. Tolga ve Raven'ın yüzlerindeki ifade birbirine çok benziyordu. İkisi aynı anda:
-Nasıl hissediyorsun?'' dedi. Birbirine baktılar, sonra bana.
-Çok iyiyim. Hadi artık Ege'yi bulalım!'' Genç kız hala gülerek bize bakıyordu. Onu artık daha iyi görüyordum. Engebeli, dağlı, toz toprak içinde ;bu kadar süper mini etekle, dekolteli cesurca bluzuyla ve üstüne almış deri ceketle bizden çok farklı ve tuhaf duruyordu.
Kırmızı, kıpkızıl saçları ve yeşil gözleri sanki onun bize zıt bir karakterinin olduğunu anlatmak ister gibi duruyordu.
-Neden kıza böyle bakıyorsunuz? Ege'yi bulalım diyor. Hadi bulalım'' diye çantalardan en hafif ve kolayını sırtına aldı. Hepimizin arasından geçip, önden yürümeye başladı. Sanki hayat durmuş gibi, hepimiz kızın fiziğine baka kalmıştık. Timur bile!
Genç kızın çantalarından ikisini alt üst ettk ve sonunda bana ayaklarıma giyebilecek bir çift ayakkabı bulduk. Babetler!
Yani o dağda taşta, çamurlu yollarda ben babetlerle yürüyecektim.
-Yeni bir moda yaratıyorum arkadaşlar'' dedim. ''Artık dağda babetler giyilecek!''
-O modayı ben senden önce yarattım tatlım. Bak'' diye genç kız topuklu ayakkabılarını gösterdi. ''Bunlarla yarışamazsın benle. Çok uçuk fikirlerim vardır''
Yine yürümeye devam etti. biz grup olduğumuz yerde daha harekete geçmemiştik ama o çoktan gözden kayboluyordu ilerde.
-Hey! Bekle bizi biraz!'' diye bağırdı Tolga.
-Siz de biraz çabuk olun biraz. Çok kaytarıyorsunuz! ege'nin ölüsünü mü bulmak istiyorsunuz?'' O sırada öfkeyle ayağa fırladım ve tam ağzımı açacaktım ki Tolga birden benim olduğum tarafa davrandı ve ağzımı kapattı. Genç kız arkasını dönmüş gün batımına bakarken beni görmemişti.
-O hep böyle tatsız şakalar yapar. Kavga çıkarma sakın'' dedi. sonunda toparlandık ve bu sinirimi bozmaya aynı zamanda da hayran olmama neden olan genç kızla beraber yola koyulduk. Ona yetiştiğimizde :
-Bilge Ruh, gerekli malzemeleri topla ve takım arkadaşını kurtar dedi bana. Ben de Nina'yı kurtardım. Bundan sonra Ege'yi bulunca sizden ayrılıp asıl görevime döneceğim. Haberiniz olsun!' dedi.
-Asıl görevin nedir?'' diye sordum.
-Bütün gün yatıp rom ve sigara içmek'' diye kahkaha attı. ''Benim asıl görevim bu''
-Offf!!! '' dedi herkes tek bir ağızdan.
-Pekala, bunun yanı sıra şeytan savaşçılarını da takip ederim. ''
-Şeytan savaşçıları mı? Onlar da kim?''
-Onlar da iyi gücün karşılığında gönderilen kötü gücü kullanan diğer altı savaşçı. Sizden güçlü mü yoksa değil mi onu araştırıyordum en son. İçlerinden birinin izini buldum. Ortalama sizin yaşlarınızda biri. Erkek''
-Bir düşmanımız açığa çıkmak üzere'' diye Tolga yumruğunu sıvazladı. ''Onu cehennem bekçilerine teslim etmek için sabırsızlanıyorum'' dedi.
-Ben hala bu kızın ismini ve nerden tanıştıklarını bilmiyorum!'' dedim, hırçın bir sesle.
-Adı Nicole! 18 yaşında. Hafif çatlaktır, alkoliktir, sigarayla yatıp kalkar. Ama sempatiktir be'' diye güldü. ''Öyleyimdir ama kızdığımda beni görmek istemezsin''
-Evet, birine kızdı mı yağda önce kızartır sonra buz gibi suya sokar ve sonra üstüne tuz ekleyip tekrar pişirir bırakır herifi!'' Kerem Tolga'ya bir kaşını kaldırıp yan yan baktı.
-Sen Nicole'ü nasıl bu kadar iyi tanıyorsun?''
Eh karakterinden belli değil mi? Eski sevgili olacak değil ya?!
-Eski sevgilim çünkü! '' dedi. Tolga dedi. Nicole ile ... Eski sevgili!!!
Eski sevgili ha?
Sevgili!
Bunlar mı sevgili olmuşlar?
Şoku atlatmam biraz uzun sürdü. Nicole 18 yaşında Tolga da 16sında. Bunlar ne zaman, nerde, nasıl sevgilioldular Tanrıaşkına!!!
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥


vay be süper sevgilelrmiş demek bende neden tolga hiç tanımadığı bi kıza böyle davranıyor diyordum
bence sonraki bölümlerde şaşırtıcı bişeyle karşılaşıcaz acaba nicolenin dediği kötü çocuk ege mi XD
hımm şimdi olabilirde olmayabilirdi ama bizimkilerin tanıdığı bir çocuk çıkıocak bana göre
ay neyse sustum 

bence sonraki bölümlerde şaşırtıcı bişeyle karşılaşıcaz acaba nicolenin dediği kötü çocuk ege mi XD
hımm şimdi olabilirde olmayabilirdi ama bizimkilerin tanıdığı bir çocuk çıkıocak bana göre



süpersin yaXD hadi üç ayı tin tin tin XD

siz daha dinlemeyin beni kessiiin egedir kessin! peh >
güzel bi bölüm daha eline sağlık yukikocum

[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam


Nicole ışık hızıyla hayatımıza girdi. Sadece iki günde, bak iki gün diyorum çünkü o cam silindirin içinde iki gün kalmışım. Sadece iki günde aramızda kaldı ve hemen bizim gruptaki herkesi etkilemyi başardı. Özellikle abimi!
Ve tabi Tolga'nın da işin içinde olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Biz şoka girmiş, ağızlarımız iki karış hatta beş karış açık bir Tolga'ya bir Nicole'e bakıp duruyorduk.
Tolga boğazını temizleyip, bu ilgiden hoşnut bir şekilde anlatmaya koyuldu:
- Babamla kuzenimin ameliyatı nedeniyle Amerika'ya gitmiştik. Hastanede kuzenimi ziyaret ettikten sonra babam amcamla konuşurken ben hastanede dolaşmaya çıkmıştım. O zaman 13 yaşlarındaydım ve Nicole de 15indeydi. Hastane çok büyük olduğundan kaybolmuştum. Sonra bir ara kuzenimin odası olduğunu sandığım bir odanın kapısı açmıştım. Orda Nicole yatıyordu.
Özür dileyip odadan çıkacaktım ki Nicole bana gitmememi, odada yalnız başına çok sıkıldığını söylemişti...'' Nicole yürürken yerdeki önüne çıkan tüm küçük taşları ayağıyla vurup savuruyordu.
-Sık sık hastaneye getirildiğini ve bu hastanenin çok sıkıcı bir yer olduğunu söyleyip duruyordu. Eğlenecek bir sürü şey bulmuştum, çünkü Nicole çok eğlenceli bir kızdı. Aslında hala öyle ...''
Hala mı öyle...?
O zaman belki de hala onu seviyor...
-Küçükken dokunduğum herşeyi yakmaya başlamıştım. Ne olduğunun farkında değildim ama yakıyordum. Hastaneye de bu yüzden getirilmiştim. Annemle babam gece uyurken ben farkında olmadan odamda yangın çıkarmıştım. Ayağım ağır bir yara ile kaplanmıştı. Estetik ameliyatla ancak iz çıkacaktı. Bu yüzden sık sık hastaneye götürülüyordum.'' diye açıklama yaparak araya girdi Nicole.
-Ordan itibaren Nicole ile itibatımız hiç kesilmedi. Sonra tesadüfen öğrendik güçlerimizi'' İkisi de birbirlerine baktılar ve glümsediler.
Sanki Tolga'yı bir sele kaptırmışım gibi hissettim. Diğer yandan abim Nicole umutsuzca bakıyordu. Onu etkilemek için herşey yapmaya hazır gibiydi. Kerem arkasına bakmadan yürümeye devam ediyordu. Raven...
Raven ile göz göze geldik. Uzun zamandır beni izliyordu... Evet, Tolga ve Nicole tanışmalarını anlatırken o beim tepkileimi seyretmişe benziyordu. Yüzünde abimin yüzündeki umutsuz ifade vardı.
Raven'a gülümsedim. Raven'a doğru adım attığımda abimin kolu omzumdan düştü. Abim de ancak o zaman bana baktı, sersemlemiş, dalıp gittiğinin yeni farkına varmıştı. raven'ın yanına gittim.
-Seninle hiç ilgilenemedim. Sana ben yokken kötü davranmadılar değil mi?'' dedim. Raven önce şaşırdı, sonra bakışlarını kızıla boyanmış gökyüzüne kaldırıp, ''hayır. Bana kötü davranacak halde değillerdi. Hep sizi aradık durduk..''dedi.
Raven'ın benden hoşlandığını anlamıştım. tıpkı benim tolga'dan hoşlanmam gibiydi onun durumu. Tolga eski sevgilisine kapılıyor gibiydi ve benim içimde tuhaf bir hüzün vardı. kimse görmese ağlayacaktım. Raven'ın yüzünde aynı hüznü görünce dayanamadım. Ona da bir hüzün yaşatmak istemedim. Onunla ilgilenmem gerekiyormuş gibi hissettim.
Tolga ve nicole hala arkada gülüşüp, eski günleri anlatıp, eğleniyorlardı. Kerem düşünceli ve rahatsız ilerliyordu. Abim de arada sırada Tolga ile Nicole'ün konuşmasına katılıyor eğleniyor gibi davranıyordu. Sesindeki yapmacık mutluluğu sezmiştim...
Mavi gözlü kız Nicole...
Gruba girdiği gibi fırtına estirip hepimizi farklı yerlere fırlatmıştı. Bi an önce Ege'nin bulunmasını istiyorum. Nicole'ün de rom ve sigara dolu günlerine geri dönmesini...
Tam bir saat ilerledik. Ağaçların kocaman köklerinden geçmek bizi yavaşlatıyordu. Artık hava kararmış, ay gökyüzünde belirmişti. Bulutlar önünden geçiyor, o zaman da etraf kararıyordu. Garip bir akşam olmaya başlamıştı. Ormanın içine ilerledikçe engeller de artıyordu. Ağaçların kökleri toprağn içinden çıkıyordu. O kadar tuhaf bir manzara büyük şehre yakın bir ortamda olmamalıydı. Ancak bizimkiler bundan hiç bahsetmiyorlardı. Sanki bu çok sıradan bir görüntüymüş gibi...
-Bu ağaçların halleri garip değil mi?'' Kerem uzun bir düşünceden zorlukla kurtulur gibi:
-Ha?''
-Ağaçların görüntüsü... Garip değil mi?'' O zaman Raven da dikkatle etrafına baktı. Orman gerçekten ürkütücü ve soğuktu.
-Nasıl bir yer burası?'' dedi abim. ''Biz bir saat öncesinde böyle bir manzarayla karşı krşıya değildik. Aynı orman nasıl birden böyle değişti?''
-Aaaaaahhhhh!!!''
-Duydunuz mu?''
Hepimiz dört bir tarafa bakıyorduk. Biri acıyla haykırıyordu. Sesi tanıyamıyordum ama Ege olabilirdi.
-EGEEEE???'' diye boğazımı yırtarcasına bağırdım. Herkes bana irkilerek baktı. ''NERDESİN???''
-Kes bağırmayı!!! '' diye bağırdı Tolga. ''Onun Ege olduğunu nerden biliyorsun? Bütün düşmanları başımıza üşüşecek senin yüzünden!''
Umrumda değildi!
Hiç umrumda değildi!
Koşmaya başladım. Sesi duyduğuma inandığım tarafa...
-Nina! '' abim arkamdan bağırıyordu. '' Nina, dur bekle''
Ahhhh !!!
Ses ağaçların arasından, sık oldukları ve daha karanlık olan, sık çalılıkların olduğu taraftan geliyordu.
-EGE!!! ''
-EGE? ORDA MISIN? EGEEEEEEEEEE...''
Koştum, ağaçların arasına girdim. Çalılıkları yararak , ağaçların kocaman köklerin üzerine tırmandım, sonra geçebileceğim yerlerden girip çıktım. Ses her seferinde yer değiştiriyordu. Terlemiştim, soluk soluğa... Diğerlerinin sesleri de uzaklaşıyordu ancak bağıranın sesine yaklaşıyordum. Sesin yer değişririp durmasa ulaşacaktım!
-EGEEE?''
-NİNAAA!!'' Kalbim artık yerinden fırlayacak gibi çarpmaya başlamıştı. Ege? Ege'ydi bu!
Ege'nin sesi.
-GELİYORUM! EGE NERDESİN?''
-YARDIM ET!'' Ses artık yakınımdaydı.
-GELİYORUM! GELİYORUM DAYAN !'' çalılıklar belime ulaşıyordu. Yerler artık çamurluydu. Birden ayağım bir köke takıldı ve düştüm. Dirseklerim ıslanmıştı. Yüzüme su çarpmıştı. Kendime gelip önüme bakınca uzanan büyükçe bir su birikintisinin kenarında yattığımın farkına vardım.
-Nina?''
Ege... Ege'ydi bu. Su birikintisinin ortasındaki büyük, yaşlı ağaca saplanmıştı. Omuzlarından iki hançerle... Görüntüye şok içinde bakıyordum. Canı çok yanıyordu. Yüzü solmuştu. Omuzlarından, beyaz okul gömleğine kanlar akmıştı. Saçları darmadağınık, yüzünde morluklar ve burnu kanıyordu.
Yerimden doğrulup fırladım. Çamurun içinde ayağım kayıp düştüm, o kadar hızlı kalkmıştım ki!
Suya girdim... İlerledikçe dizlerime gelmeye başladı. Ağacın çok büyük kökleri su yüzeyine çıkmış oluğundan Ege'ye kadar çıkabilirdim. Su belime gelmişti. Ağaç köklerinden birine tırmanmaya çalıştım ama tam o sırada yaşlı ağacın kökü çürük olduğundan koptu. Onunla beraber suya gömüldüm sırt üstü.
Sudan çıkınca Ege:
-Sakin ol! Yavaş yavaş, dayanıyorum. Çok canım yanmıyor'' dedi bitkin bir sesle. Gözlerin altı morarmış, çökmüş durumdaydı.
-Nasıl canın yanmıyor ya!'' diye ağlamaya başladım. Diğer yandan sağlam bir kök bulmaya çalışıyordum.
-Alıştım... İki gündür böyleyim! İlkin dayanamadım ama şimdi fazla birşey hissetmiyorum. Ama ormandaki et yiyen tuhaf kuşlar gelip beni yemeye çalışınca canım yanıyor...'' Gözlerimi sildim. Sonra sağlam bir kök buldum ve ona tırmandım.
-Et yiyen kuşlar nasıl oluyor?''
-Bilmiyorum. bu orman gündüzler başka geceleri başka oluyor. Ayrıca bizim gibiler buraya girince işte başımıza bunlar geliyor. Normal insanlar burda, şu anda burda olsalar bizi göremez, duyamaz. Bu ağaçlar, bu su, et yiyen kuşlar...''
-Zorlama kendini! Sonra anlatırsın'' Sırıl sıklam olmuştum. Üstüm çamur içinde... Ayağım kaymasın diye çok uğraştım. Köklerden tırmana tırmana ağacın gövdesine yetiştim. Artık tam Ege'nin karşısında duruyordum. Ege bitkin gözlerle bana gülümsedi. gözleri dolmuştu.
-Sarılsana bana. Çok özledim seni. En azından bir insan gördüğüme sevindim'' dedi. Ege'ye hafifçe sarıldım. Canı yanmasın diye uğraşıyordum. Başımı göğsüne koydum. Yanındaydım... Yaşıyordu, konuşuyordu... Ağlıyordum ama kendimi tutmaya çalıştım. Ege'nin omuzlarındaki hançerleri çıkarmam gerekiyordu. Ama... Ama bunu yapabileceğimden emn değildim.
-Onları nasıl çıkarcam?'' dedim.
-Tutup çekeceksin...''
-Saçmalama! Yapamam!''
-Nina, lütfen! Seninle tartışmak istemiyorum canım. Yorgunum ve burdan kurtulmak istiyorum. Ayrıca burası çok tehlikeli, gece on birde bu su birikintisi asitleşiyor ve yakın bir zamanda bu ağaçla beraber asitli suda ölecektim. Bir an önce çıkar şunları, hadi''
-Hayır! Başka bir yolu olmalı''
-Başka yol yok! Bundan başka seçenek yok. Diğerleri nerdeler?''
-Onlarla beraberdim ama senin sesini duyunca onları kaybettim!''
-Offf! Onlardan biri bunu yapabilirdi''
Hançerlerden birini tuttum, sıkıca kavradım. Ege gözlerini yumdu ve birazdan yaşayacağı acıya dayanmak için güç topladı.
Ben ise hançere odaklandım. O hançeri tıpkı gölge adamları yok ettiğim gibi toz haline getirecektim. Her iki avucumda sıcaklığın oluşmasını bekledim.
-Hadi Nina, neden bekliyorsun?'' diye gözlerini açtı Ege.
-Hançerleri yok edeceğim böylece canın fazla yanmicak''
-Nina-''
-Ege, nolur itiraz etme. Canın yansın istemiyorum'' Ege derin nefes aldı, ''pekala dene... Ama, ama başaramazsan çekeceksin olup bitecek. Tamam mı? Yoruluyorum... artk'' diye başını diğer tarafa çevirdi. Gözünden bir yaş yanağından aşağı indi...
Canı çok yanıyordu ve daha çok canını yakamazdım!
Hançere odalandım yine. Avuçlarımda sıcaklık arttıkça artıyordu. Sonunda o gücü yeniden avuçlarımda hisettim... Hançer tuttuğum yerden birden toz olmaya başladı. Bu sefer omzunun içindeki parçayı da yok etmek için ellerimi Ege'nin omzuna koydum. Ege acıyla inledi ama çabuk bitti. Birden Ege büyük bir haykırış kopardı!!!
Tek bir omzundan hançere saplanmış durumdaydı artık ve ... Hemen bacaklarından tutup saplandığı yere oranla kaldırdım. Ege diğer omzunu sıkıyordu. İnleyip duruyordu. Bense gözlerimden akan gözyaşlarımdan birşey göremiyordum.
-Ni-Nina... Çabuk ol! Diğer hançeri de çıkar...'' dedi inlemeler arasında.
Ege bana göre biraz yüksekteydi. Başım göğsüne zor yetişiyordu. Dizlerini bir omzuma koydu, böylece dengede kalabildi ama çok ızdırap çekiyordu. Diğer boşta kalan elimle tekrar gücü bir araya getirim. Hançeri tuttup ve yok olmaya başladı. Omzuna koydum elini, omzunun içine kadar giden gücüm Ege'yi artık ağaçtan kurtarmıştı. Ege'nin sağ omzunun kurtulmasıyla Ege'nin tüm bedenin ağırlığı benim omzuma düşmüştü. Ege bayılıyor gibiydi ve ben tutunacak bir yer bulamadım. ege2yi tutmaya çalışırken ayağım kaydı. Ve beraber düştük. Ege direk sırt üstü suya düşmüştü. Benden önce yukardan düşmüştü. Ben de onun arkasından ama düşerken hatırladığım arkamdaki ağaç köküydü. Sonra uçsuz bucaksız bir karanlık!
Soğuk ve boğucu karanlık...
19.Bölümün Sonu
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥

vay be eline sağlık daha ne diyim ? di mi?... di...
[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam



25. sayfa (Toplam 42 sayfa) [ 419 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |