Nina Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 29, 30, 31 ... 40, 41, 42, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
we want nina artık ama yaa!
[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam

Yalanlar ve gerçekler vardır hayatta.
Ortası yoktur. Ya yalandır bilinen ya gerçektir görünen. Ortasına yer verilmemiştir.
Yalanlar ve gerçekler birbirini izler durur ömür boyu. Bir yalanın arkasından bir gerçek, gerçek sanılanın arkasından sinsi bir yalan çıkar önümüze.
Şimdiye kadar yaşanılan herşey sanki yalanmış gibi geliyordu bana. Şimdiye kadar hiç yaşamamışım gibi, herşey hayalden ibaretmiş gibi... Tek güvendiğim, tek inandığım kişi. Abim, Timur ...
Ona birşey olmasından o kadar çok korkuyorum ki!
Bencilce biliyorum ama beni bırakmasından, beni bırakıp annemle babama gitmesinden o kadar çok korkuyorum ki!
Benim dışımda herkes bu fikre kabullenmişe benziyordu. Abim bana şevkatli gözlerle bakıp, ''beni sevdiğini en açık ve net şekilde şimdi gözlerinde görüyorum. '' dedi.
-Sanki şimdiye kadar seninle hiç ilgilenmemişim gibi konuşma '' dedim. Abim yanımda oturan Revan'a bakıp:
-Huysuzlanmaya başlayacak, kızacak, alınacak sonra da oturup ağlayacak '' dedi.
-Hiç te bile!''
-Öyle, tanımıyorum sanki kız kardeşimi'' diye küçük bir çocuğu sever gibi başımı okşadı. Aynı zamanda saçlarımı dağıtıp bozdu.
-Pekala, artık şu işlemlere başlayalım. Yeterince vakit kaybettik'' dedi ellerini çırparak.
-Abicim, önce benim güçleri al'' dedi Tolga. Donuk ve buz gibi sesiyle. ''Mağdem sen seçildin bir an önce al şu güçleri de benim kafam bozuk, rahat edeyim'' Abim umutsuz bakışlarla Tolga'yı süzdü. Tolga ise hala o donuk bakışlarıyla abime bakıyordu. Timur kafasını kaşıdı, derin nefes aldı.
-Abicim artık kendini toparlasan diyorum'' Tolga bu sefer başını eğdi.
-Olmuyor birader...'' dedi sessizce. ''Geçmiyor abi. Her dakika aklımda yüzü, gülüşü, gözleri...'' Tolga'nın sözleri sanki kalbimi çizerek geçiyordu yanımdan. Ondan neden hoşlandığımın farkında değildim ama hoşlanıyordum. Nicole için bu kadar üzülmesi beni yaralıyordu. Nicole Tolga için benden daha değerliydi. Oysa bir zamanlar Tolga bana değer verirdi, beni düşünürdü. Şimdi ise yerdeki bir taştan farkım yoktu. fark etmiyordu bile beni.
Timur kalkıp Tolga'nın yanına çömeldi. Elini omzuna koydu.
-Bak birader, herşeyi kendin aşmaya çalışırsan kendini bitirirsin. Tek başına atlatmaya çalışmak yerine bizimle paylaş, içinde kalmasın dostum. İnan bana zamanla geçecektir''
-Geçmezse de gideriz yanına, buluruz bi manevi anne baba. Geçeriz karşılarına bi elimizde çiçek diğer elimizde antep fıstıklı lokumla ' Gençler görüşmüşler, birbirini sevmişler, Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz" der alır Nicole'ü geliriz. '' diye araya girdi Ege. Kerem :
-Ya vermezlerse?''
-Sıkıysa vermesinler kaçırırız evelallah! Şu endama şu boya bosa bak be hey yavrum hey!''
-Bugün neşeliğin üzerinde be Ege'' dedi abim. Bir yandan da minnettar gözlerle bakarken. Tolga gülümsüyordu. Belkide hayalinde canlanmıştı bu anlattıkları. Hepimizi güldürmeyi başarmıştı Ege.
-Bak dostum, en ihtiyacım olduğu anda sen bana destek çıkmazsan ben bu savaştan sağ çıkamam! Siz güçlerinizi bana vermekle görevinizi bitirmiş olmazsınız. Dünyanın yarısını yok edecek derecede güçlü olacağım ama bunu siz olmadan, sizin desteğiniz olmadan bu gücü kullanmam mümkün değil. Bana inanmalısınız, bana güvenmelisiniz. Tek birinizin eksik olması benim de eksikliğimi simgeler. '' Tolga abimin omzuna koyduğu elinin üzerine elini koydu.
-Kusura bakma dostum. Bunları düşünmemiştim. Sonuna kadar destek olacağım sana! Her zaman olduğum gibi'' dedi.
-Olmaz mı abicim, ben olsam ben de olurum. Baksana Nicole'ü getireceğiz sana daha ne istiyorsun''
-Tamam abi, geçti iyiyim tamam '' diye güldü Tolga.
Ne düşüneceğimi ne yapacağımı bilemiyordum. Abim toplantıyı kapattıktan sonra tepemden öpüp biraz çalışacağını söyleyip kalktı,Tolga da onunla . Kerem ağacın altında bir türlü alamadığı uykusunu almak için gitti. Ege ve Revan ise benimle kaldılar. Ege ayaklarını uzattı ve ellerini başının arkasına koyarak çimenlerin üzerine sırt üstü uzandı.
Hafifçe rüzgar esiyordu. Ne sıcaktı hava ne de soğuk. İlkbahar havasıydı. Oysa etraf ilkbaharı hiç mi hiç anımsatmıyordu. Ürkütücü kocaman kökleriyle ağaçlar daha çok sonbaharın ortalarında gibi dururken, bu görüntüye hiç uymayan yemyeşil çimenler ve rengarenk çiçekler bu manzaraya garip bir hava katıyordu.
Esen rüzgara karşı gözlerimi kapatıp, onun saçlarımla oynamasına izin verdim. Bazen yanaklarımı okşuyor, bazen kahküllerimi sağa sola itip alnımdan öpüyordu.
Yorgundum artık. Bıkmış durumdaydım ama devam etmem gereken uzunca bir yolun olduğunun farkındaydım. Gözlerimi açıp gökyüzüne baktığımda havanın çok değişmiş olduğunun farkına vardım. Mor ve gri bulutlar yağmuru getiriyordu.
-Çok suskunsun''
Ege ile göz göze geldik.
-Dinlenmeye çalışıyorum sadece''
-Sen genelde böyle davranmazsın. Kalkıp bağırırsın çağırırsın. Kızarsın. Abinin söylediği hiç birşey gerçek olmadı. Ne bağırdın ne de kızdın. Gayet sakince, gayet olgun bir tavırla kabullndin''
-Başka çarem var mı?''
-İçindekileri yansıtma gibi bir seçeneğin var'' dedi Revan. Omuz silkip, ''boşverin, bir işe yaramaz'' dedim. İkisi birbirine baktı. Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Yağmur bulutları uğursuz bir büyü gibi tepemizde toplaşırken, tatlı esen rüzgardan artık eser kalmamıştı.
-Nereye?''
-Dolaşacağım biraz''
-Yağmur yağacak ama''
-O zaman da ıslanarak dolaşacağım'' diye gülümsedim.
4.Gün:
Tolga ve Kerem güçlerini abime vermişti. Şimdi abim hem kendi gücünü, hem teyzemin gücünü hem de Tolga ve Kerem'in gücüne sahipti.
Sık sık ormandan patlama sesleri, devrilen ağaç gürültüleri geliyordu. Ege çimenlerin üzerinde ağzında bir çiçek sapıyla, ''yine başaramadı'' diye mırıldandı. Bu gürültüleri abim çıkarıyordu. Alıştırmalar yapıyordu ve bir sürü kaza gelişiyordu. Hiç yanına gidip onu izleme cesaretini gösteremedim. Çünkü konsatresi bozulurdu. Ya da ben abimin başarısız girişimlerini görür paniğe kapılırdım. Herkes onu izlemeye giderken ben, ya yemeği hazırlıyor ya da etrafı temizliyor olurdum.
Revan koşarak yanımıza geldi.
-Bu sefer de başaramadı!'' dedi. '' Gücü elinde toplayıp sabit noktaya fırlatması gerek ama bunu yapamıyor. Oysa düşmanlarımız sabit bile durmazlar, bunu başarması lazım!'' beni gördü.
-Belkide sen de orda olmalısın. Aklı sende olduğu için konsantre olamıyor olabilir''
-Hayır!''
-Çocukluk yapıyorsun''
-Hiç te bile. Eğer ben oraya gelirsem hiç konsantresi olmayacak''
-Tersine! Sen yoksun diye kendini yalnız hissediyor. Senin ona destek çıkmanı istiyor o ama sen bunu anlamıyorsun!''
Haklı olabilir!
Pes ettim. Ayağa kalkıp:
-Nerde o?'' dedim. Revan'ın ciddi yüz ifadesi birden değişti ve gülümseyen bir hal aldı. ''Şu tarafta, sana göstereyim gel''
5.Gün:
Sabahın köründe kalkıp alıştırmalara başlıyordu abim. Bu sabah ben de onunla kalktım ve çalışma yerine beraber gittik. Önce abimle kahvaltı ettik sonra abim yine dünkü çalışmalarına başladı.
Büsbüyük duran, çok eski bir ağacın karşısına geçti. Sağ elini sağa doğru açtı. Avucunda yavaş yavaş ışık oluşmaya başladı. Işık artık avucuna sığamaz hale geldiğinde diğer eliyle bileğini destekleyere karşıya fırlattı. Etrafı büyük bir ışık kapladı. Birden söndü. Sanki fotoğraf makinelerinin flaşı gibi. Birkaç saniyede ışık yandı ve söndü. Gözlerimi kör etti ve birden çevre eskisi gibi görünmeye başladı.
Saniyeler içinde ağaçtan çıtırtı sesleri yükseldi ve aniden o kocaman ağaç ikiye ayrıldı, çatlayarak. Kulakları sağır eden bir sesle yere gömüldü her iki parçası, etraf toz duman oldu...
Uçuşan yapraklar arasında abim bana döndü ve göz kırptı.
-İşte şimdi başardım!'' diye bağırdı.
6.Gün:
Bugün benim gücümü de aldı abim. Sonra Revan'ın gücünü...
Güç bedenimden çıkarken adeta kuş gibi hafifliyordum. Sanki kalbimden biri ağır yükü kaldırmıştı. Bedenim soğuyor ve güçsüz, halsiz duruma düşüyordum. Buna rağmen rahatlamış, huzurluydum.
-Nasıl hissediyorsun?''
-Rahatlamış...'' deyiverdim birden. Ağzımdan çıktı öyle farkında olmadan. Abim gülümsedi. ''Yani, öyle değil, o anlamda değil'' diye düzeltmeye çalıştım ama ağzımdan çıkmıştı bir kere.
-Biliyorum, güç bedeninde sana ağır bir sorumluluk yüklüyor. Şu anda kendini özgür hissediyorsundur. İçinden hem şarkı söylemek geçiyordur hem de delicesine ağlamak''
-Sen bunu nerden biliyorsun?''
-Bilge Ruh bir keresinde tüm gücümü almıştı. Ona sıkıntılı olduğumu söylediğinde. İşte o gece böyle hissetmiştim.'' dedi.
7.Gün:
Son gün!
Belkide abimle geçireceğim son gündü bugün. Abime her bakışımda içimden ona sarılıp ağlamak geliyordu. Ona baktığımı fark edince gülümsüyordu . Yanıma gelip sarılmıyordu. Ağlayacağımı bildiği için. Son çalışmlarını yapıyor, toplandığımızda çocuklardan tüyolar alıyordu.
Artık elinde topladığı ışınları ağaçları delecek kadar güçlüydü. Sadece zayıf ışınları birkaç güçlü ağacı yok edebiliyordu. Durduğu yerden kaç metre havaya sıçrayabiliyordu. Havada öylece asılı durabiliyordu. Biz ağızımız kaç bin karış açık onu izliyorduk. Abim yukardan bize baktı. Beni görünce bana doğru uçtu. Ayakları çimen uçlarına bile değmedi ama yere çok yakın bir şekilde havada asılı kaldı.
-Seni uçurayım mı?'' dedi.
-O-olur mu ki, yani bilmem...'' diye kekeledim. Kalbimin ritimleri karışmıştı. O kadar heyecanlanmıştım ki! Timur birden beni kucağına aldı. Ve yukarıya doğru uçmaya başladık.
O kadar garip bir duyguydu ki daha abim beni kucağına alır almaz korkudan çığlık atmıştım.
İlk başta korkudan gözlerimi sıkı sıkı yummuş başım abimin göğsünde, tutunmuştum ona.
-Korkma, ben üç kişiyi taşıyacak kadar güçlü, düşmeyecek kadar da deneyimliyim'' dedi. Yavaşça tek gözümü açtım. Masmavi sonsuzluktan başka birşey göremedim. Başımı kaldırıp etrafıma baktım. Yine mavilik vardı. Yanımızdan geçen küçük kuşlar bize şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Sanki 'insanlar ne zamandan beri uçmaya başladı' dermiş gibi.
-Çok ta korkacak birşey değil aslında. Ama ilk başta korkutucudur. Aşağıya bak, Revan sana el sallıyor, bak''
Aşağıya bakınca birden başım döndü. Kalbim de artık ritmini şaşırmış durumdaydı.
-Derin derin nefes al ve bana güven'' dedi abim.
-Korkmuyorum ya''
-Yalan söyleme. Revan'ın gücü de bende artık. Senin korktuğunu beyin sinyallerinden rahatlıkla anlayabiliyorum güzelim'' dedi.
-Aaahhh haksızlık bu yaa!'' Abim gülümsedi.
-Hep böyle kalmak isterdim. insanların hislerini hissetmek ve bilmek çok güzelmiş'' Sonunda aşağıya baktım. Revan aşağıya baktığı görür görmez el sallamaya başladı. Ege selam çaktı böyle iki parmağıyla. Tolga sadece bakmakla yetindi. Kerem de zafer işareti yaptı ,gülümsedi.
-Kendini bir kahraman gibi hissediyorsun değil mi?''
-Evet''
-Ve başaracağına inanıyorsun''
-Siz oldukça 'evet' ''
-Abi-''
-Hiç başlama sonunu getiremeyeceksin''
-Ya ağlamicam valla''
-Ben bilirim, şu anda sinirlerin iyice bozulmuş durumda. Ağlamaya başlarsan üzülürüm. Bu büyük çatışmadan önce seni ağlarken görmek istemiyorum bebeğim'' dedi ve yanağımdan öptü.
-Aşağıya inme vakti. İniş için hazır olun Nina Hanım'' dedi ve yavaş yavaş inişe geçtik.
Bu uçma olayı hoşuma gitmişti.
-Uçmak çok güzelmiş''
-Savaştan sonra seni daha uzun uçururum güzelim'' Yüzümdeki gülümseme soldu.
-Söz veriyorum''
-Söz mü?''
-Evet canım, söz veriyorum''
-Eğer sözünü tutmazsan seni affetmeyeceğim, tamam mı?''
-Tamam'' diye şevkatle gülümsedi.
Gece abime sıkı sıkı sarılarak uyudum. Tutamadım kendimi. Gözyaşlarım hıçkırıklara dönüştü. Sonra da hüngür hüngür ağlamaya başladım. Kimseden ses çıkmadı. Herkes bize sırtını dönmüş yatıyordu. Timur'un sağında yatan Revan'ı bulanık gözlerimle seçebilmiştim. Rahatsız rahatsız kıpraşıyordu yerinde. Abim ise saçlarımı okşayıp, beni kendine çekti. Hiç birşey söylemedi.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Ağlamaktan yorulmuştum. Ağlayacak gücüm kalmamıştı. Abim yüzümdeki saçlarımı kenara itip alnımdan öptü.
-Herşey çok güzel olacak birtanem! Hiç üzülme'' dedi.
Yalan bir ormanda, gerçek bir savaşa girecekti.
Gerçek yaşayacağımız şeydi. İnandıklarımız ise kendimizi avutmak için uydurduğumuz yalanlardı.
Gerçek olan abimin canının yanacağıydı. Yalan ise abimin bana verdiği 'söz'dü.
Sonuçta tutup tutamayacağını bilmeden söylediği, beni avutmak içn söylediği bir 'söz'dü!
Ve asıl gerçek te başkalarının şüpheye düşebileceği ama bizim için gerçek olan 'birbirimizi sevdiğimiz'di!
Ama çoğunlukla bir yalanın arkasından gerçek, bir gerçeğin arkasından da yalanlar görülürdü.
O zaman yanılma ihtimalim çok yüksek değil mi?
20.Bölüm Sonu
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥

Timur sonunda güçleri aldı demek ha...
Kahraman olabilecek mi acaba..?
Şu Nina'nın aklı hala Tolga'da öyle mi?...
Hali ne olacak acaba...
Yalnız burası çok hoşuma gitti.... Ege acayip komiklik yapmış valla..
Bir de Nina'nın Timur'la uçması çok hoştu...
Devamını bekliyorum...

Kahraman olabilecek mi acaba..?
Şu Nina'nın aklı hala Tolga'da öyle mi?...

Hali ne olacak acaba...

Alıntı:
Yalnız burası çok hoşuma gitti.... Ege acayip komiklik yapmış valla..

Bir de Nina'nın Timur'la uçması çok hoştu...

Devamını bekliyorum...






Yukikomm sedaam şekerimm komşucuğumm candygirlümm!!! Bu ne güzel bir hikayedir böyle yaa sesimi çıkarmadan bütün bölümleri takip ettim hep ama artık dayanamadım bi yorum yazmam gerektiğini düşündüm =) canım benim müthiş gidiyorsun,duyguları çok güzel anlatıyorsun,betimlemelerin harika!! gözüme batan tek şey bazı yerlerde ufak tefek yazım hataların oda herkeste olur zaten=) Şuana kadar tam anlamıyla takip ettiğim tek fanfic. insan okumaya doyamıyor yaa keşke bölüm bitmese diyorum hep
Ya aslında buraya koca bir sayfa yorum yapardım ama şimdi yer kaplamasın ben sana telefonda söylerim yorumlarımı ayrıntılı bir şekilde şimdilik bu küçük(!)yorumumla yetin tatlım 


Ben SaiLoR_MooN:)




Bölüm ~21~
Şelaleden aşağıya inmeye çalışıyorduk, kenardan. Ağaçlara tutuna tutuna, dikkatli bir şekilde.
-Nina, dikkat et kuzum. Düşme bi taraflarını incitme e mi güzelim?''
Ege'nin sesi taa yamacın en yukarısından kaç metre aşağıda olan bana geliyordu. Üstüne de yankı yapıyordu her tarafa. Timur savaş meydanından uzakta olmamızı istemişti. Çünkü iki dev güç dünyayı bile yok edecek derecede güçlüydü.
Biz ormanın en dip köşesindeki dağa tırmanıp olan biteni seyredecektik. Abim ise kaldığımız, günleri geçirdiğimiz yerde kalmıştı, yalnız...
Onu orda bırakamıyordum açıkçası. Ölmek istiyordum! Tek başına olmasına dayanaıyordum. Ege beni neşelendirmek için sürekli gevezelik ediyordu. Tolga bile bana ilgi göstermeye başlamıştı. Açıkçası Tolga'nın ilgisi herkesin ilgisinden daha çok hoşuma gidiyordu. Kayalıklardan aşağıya inerken Tolga hep ya dirseğimden tutup yardım ediyor ya da elimi tutup kaymamı engelliyordu.
Eski hatıralar aklıma geliyordu o zaman.
Balkonumda benim için sabahlaması. Her dakika benimle ilgilenmesi. Benm için endişelenmesi. Bana sarılışı... Bunları düşündükçe gözlerim doluyordu.
-İyi misin?'' dedi.
-A-a ... Be-ben iyiyim. Birşey yok''
-Abin için endişelenme Nina. O başaracak. Bizim ona destek çıktığımızı biliyor tatlım...'' . Gözlerine bakınca sözlerini duyamıyordum. Donup kalıyordum. Hüzünlü, sıcacık bakışlarına dalarken birden sert bir görüntü tüm hayal bulutlarımı dağıtıyordu. Bu görüntü Nicole'ün yüzüydü.
-Tamam mı?'' dedi.
-Hıı-hıı'' diye başımı yukarı aşağıya salladım. Neye 'tamam' dediğimi bilmeden. Ama gözyaşlarım iki acı gerçek için akıyordu. Tolga'nın Nicole'e olan aşkıyla abimin savaşması!
-Hey sizi çifte kumrular eğer biraz daha flörtünüze devam ederseniz kendimizi cehennemin eşsiz lav kovalarından birinde bulabiliriz. Acele edin'' Bağıran yine Ege'ydi. Revan ise buna acı acı gülümsemekle yetindi. Kerem ortalığı daha da ısıtmak için:
-Kendi adına konuş dostum! Yavaşlayan sensin, en arkada olan sensin .'' dedi. İkisi de biri yukarda diğeri aşağıda birbirlerine bağıra bağıra sesleniyordu. Sesleri de şelalenin her tarafına yayılıyordu. Öyleki her konuştuklarında kuşlar uçuşuyordu.
-Senin çok ta masum olduğun söylenemez birader''
-Senden daha masumumdur ama, değil mi Nina?'' İkisi de yukardan bana baktılar. Yaşlı gözlerimle onlara bakıp zoraki bir gülümseme oturttum yüzüme.
Tolga hala elimi sıkıca tutmuş , kayalardan kaymadan, düşmeden sağ salim aşağıya varabilmek için uğraşıyordu.
Birden büyük bir patlama oldu. Her yer deprem oluyormuş gibi sarsıldı. Kuşlar sürüler halinde, bağırışarak can havliyle dört bir tarafa uçuştu.
-Neydi o? Abim mi yoksa? Başladı mı?'' diye paniğe kapıldım.
-Timur hazırlık yapıyordur, sakin ol'' dedi Tolga ve daha da acele ederek inmeye başladık.
Sabah daha güneş doğmadan abimin yanından ayrılıp ormanın diğer ucuna gitmek için yla koyulmuştuk.
Abimden ayrılırken Timur'u da diğerlerini de ağlatmıştım. İlk defa Timur'u ağlarken görüyordum. O da benden ayrılmak istemiyordu. Boğazım acıyordu konuşurken, sözler boğazımda kalıyor, geçemiyordu, çıkamıyordu ağzımdan. Ağlaya ağlaya abime sarılmış, onu ne kadar çok sevdiğimi, kaybederse onu hiçbir zaman affetmeyeceğimi defalarca tekrarlamıştım.
-Nina...'' dedi abim. Kollarıyla sıkıca beni sararken. Sesi titriyordu. ''Seni bırakmicam. Bana güven, bırakmicam, söz veriyorum'' burnunu çekti. Derin nefes alıp devam etti. ''Güçlüyüm, çok güçlüyüm. Asla kaybetmeyeceğim ve gelip sana söz verdiğim gibi, seni uçurucam yine. Bu-bu sefer daha yükseğe uçacağız''
O bunları söylerken ben delicesine ağlıyordum.
-Ya ağlama ama... Ben- ben ç-çok üzülüyorum böyle... Tatlım, yapma böyle...'' diyordu. Ama benim elimden birşey gelmiyordu. Abimin de ağladığını biliyordum. Saçlarımı defalarca öptü, kokladı. Sesini temizleyip beni kendinden ayırdı. Ama ben ondan ayrılmak istemedim. Daha çok sarıldım.
-Nina, tamam güzelim. Artık gitmeniz gerekiyor''
-İ-istemiyorum!!!''
-Nina...''
-Ya istemiyorum! Ben seninle kalmak istiyorum'' diye yine hıçkırıklara boğuldum. Abim birşey yapmadı. Burnunu saçlarımın arasına soktu. Derin nefes aldı.
-Seni seviyorum tatlım!'' diye fısıldadı. Sonra diğerleri beni zorla abimden ayırdılar.
-YAAA BIRAKIN BENİ!!!'' diye çığlık attım. Ama Ege ve Kerem beni sürüklüyorlardı, bırakmadılar. Kurtulmak için uğraşsam da bu sefer Revan ile Tolga da bana engel oldu. Abimden gittikçe uzaklaşıyordum. Kerem belimden tutmuş beni itikleye itikleye zorla uzaklaştırırken Revan da elimden tutmuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Hiçbiri umrumda değildi. Göz göre göre abim küçülüyordu , uzaklaşıyordu. Ve kırmızı gözleriyle bana gülümsüyordu.
-TİMUURR!!! ''
Bu çığlığım arkasından sonrasını hatırlamıyordum. Uyandığımda Kerem'in sırtınaydım ve tanımadığım, görmediğim ormanın bir bölgesinen geçiyorduk. Uyanınca yine ağlamaya başlamıştım. Revan da sırtımı sıvazlayıp üzgün bakışlarla yanımızda yürümüştü. Sonra da ağlaya ağlaya uyuya kalmış uyandığımda bu sefer Ege'nin sırtındaydım. Az da olsa kendime gelmiştim ve şelaleye geldiğimizde artık yürüyebiliyordum.
Yüksek tepeye geldik sonunda. O tepeden ormanın tamamını görebiliyorduk. Ormanın tam ortsında koskocaman boş bir alan vardı. Alanın kenarında mavi elektrikli bir ışık yanıp sönüyor, sonra karşıya fırlatılıp birçok ağacı peşi sıra deviriyordu. Siyah küçük bir nokta yapıyordu bunu. Bu ...
-Timur orda'' dedi Tolga. Parmağıyla işaret edip gösterdi. Görüyor musun, iki üç saat önceki patlama işte bu çalışması yüzünden oldu.'' dedi. Tepede, o binlerce metre yüksekliğindeki tepede uçurumun kenarında el ele duruyorduk. Bir yandan endişe içinde savaşın başlamasını beklerken diğer yandan Tolga'nın bana gösterdiği iligiyi düşünüyordum.
Neden başka bir zaman bana bu kadar ilgili davranmıyor ki sanki?
O zaman bu anın tadını çıkarabilirdim ama şimdi onun elimi tuttuğunu bile zor anlıyordum.
-Güneş yükseliyor!'' dedi Ege heyecanlı bir sesle. Güneşin doğuşu savaşın başlangıç saatiydi.
Evet, tam da güneş ışıklarını bulutların arasından dünyaya salarken meydanda başka siyah nokta göründü.
-Bay Koda, Bay Koda göründü...''
-Tamam Nina, sakin ol''
Bir süre birşey olmadı. Belki de on beş dakika boyunca oldukları yerde durdular.
-Son kahramanlık konuşmaları...'' Kerem ciddi bakışlarla onları seyrediyordu. ''Bu ikisinden birinin son konuşması olacak'' Kerem'in sözünü bitirmesiyle abimden buz mavisi ışınlar yükseldi. Bay Koda ise kıpkırmızı alev topuna döndü.
-İşte başladı!
-Tanrı'm!''
Timur mavi bir ışığa Bay Koda da kırmızı bir ışığa dönüşmütü. İkisi geriledi önce ve birden birbirlerinin üzerine doğru koştular. Kalbim duracaktı!
Büyük bir patlama oldu ve her yer sarsıldı. Sanki yanlarındaymışız gibi onların yarattığı hava akımı dalgaları bize doğru geliyordu. O kadar uzakta olmamıza rağmen.
Duman yavaş yavaş dağıldıktan sonra ikisi yine yanıyordu. Yine birbirlerine saldırdılar. Ortalığı çarpışma sesleri inletiyordu. Her yerden kuşlar uçuşarak uzaklaşıyordu. Ormanın kuzeyi yanmaya başlamıştı. Etraf dumandan zor görünüyordu. Dağın tepesindeydik ama yine de etkileniyorduk bundan.
Duman yavaş yavaş dağıldı.
Kırmızı ve mavi ışık parlıyordu hala...
-Orman yanıyor, Timur'a bi zarar verir mi?''
-Hayır, o buzun simgesi şu anda. Bir zararı olmaz ateşin. Heleki bu kadar küçük yangın kılına bile zarar veremez''
Bir abim geri çekilip atağa geçiyor bir Bay Koda. Saatlerce sürdü. Saatlerce!
Akşam oluyordu...
Değişik açılardan bu iki ışık çarpışıp duruyordu. Bir mavi ışık bir kırmızı... Çarpışırken her yer sarsılıyordu . Akşam olmuştu. Meydanda bu iki ışık artık tamamen gözümüze batıyordu.
Sabahtan beri ayaktaydık ve Timur ve Koda hala çarpışıp duruyordu.
-Nina yoruldun sen. Otur şuraya'' diye Ege beni omuzlarımdan tutup büyük kayanın üzerine oturttu. Kendisi de ayaklarımın dibinde bağdaş kurup oturdu. Tolga hala olduğu yerde dikiliyor, gözlerini ayırmıyordu savaştan. Revan yanımıza gelip elini omzuma koydu ama birşey söylemedi.
Patlama oldu. Öyle büyük bir patlamaydıki gözlerimizi kör etti. Hiç birşey göremedik. Işığın etkisi geçince görülen manzara korkunçtu.
Büün orman yanıyordu. Ortada kırmızı ışıkla mavi ışık saldırmaya hazır halde bekliyordu.
-İşte bu iyi olmadı! Bu hiç iyi olmadı!'' dedi Kerem.
-Oğlum bi sussana !'' diye Ege bakışlarıla beni işaret etti.
-Neden öyle dedin?''
-Hiç, bi an öyle heyecanlandım''
-Kerem söyle neden öyle dedin?'' Cevap gelmedi, izlemeye devam ettik.
Mavi ışığının ışınları gittikçe küçülüyor, kırmızı ışık ise tersine güçleniyordu.
Ayağa kalktım, '' birşeyler yapmalıyız''
-Evet, dua etmek gibi''
-Hayır, yanında olmalıyız''
-Saçmalama Nina ya''
-Asıl siz saçmalamayın! Timur'un ne dediğini hatırlasanıza. Yanımda olmazsanız hiç birşey yapamam demişti''
-Evet ama...''
-Aması filan yok! Sakın beni engellemeye kalkışmayın! Yanına gideceğim!''
-İzin vermeyiz buna! Delirme Nina!!!'' Revan öfkeli bakışlarla bana baktı.
-Umrumda değil! Timur tek başına yapamaz! Daha kendi başına savaşmaya alışık değil o. Hep takım halinde çalıştı. Burada daha ilk savaşta yalnız başına afallandı. Yanına gitmeliyiz!''
-Gitmiyoruz bi yere!!!'' dedi Ege.
-O zaman ben gidiyorum, siz kalın burda''
-NİNAA!!!!''
Tolga'nın sesi öyle fena çıkmıştı ki! Sanki karşısında parçalaması gereken düşmanı varmış gibi.
-Saçma sapan konuşup benim asabımı bozma. Ya burda paşa paşa oturursun ya da seni şu uçurumdan fırlatırım! Anladın mı beni?! Abinin yanına gidersen zaten ölürsün işte bunu yaşamamak için seni burda gebertirim!''
-Tolga biraz fazla olmadı mı dostum?'' Biz böyle atışırken abim hala savaşıyor, yine çarpışmaya devam ediyorlardı.
-Savunma şunu ! Abime gideceğim abime gideceğim diye tutturdu hala büyümedi gitti be! '' bana döndü. ''Kızım büyü biraz büyü! Çalıştır şu saf kan beynini! Abinin yanına gidersen geberip gidersin bu bir'' anlatırken parmaklarını sayarak burnumun dibinde sallıyordu.
-Oraya tıpış tıpış gitmene hangimiz izin verecek ve ayriyetten sen bize nasıl karşı çıkacaksın, bu da iki! Abinin yanına varana kadar savaş biter olan olur bu da üç. Artık aklını başına al ve akıllan yoksa ben seni akıllandırmasını iyi bilirim!!!''
-Bu kadar yeter dostum, istersen döv bi de '' Revan kolumdan tutup beni Tolg'dan uzaklaştırdı. ''Abisini çok seviyor, bunu sen de biliyorsun'' dedi.
-Revan, bak abicim zıvanadan çıkmış vaziyetteyim bi de sen savunma şunu valla elimden bi kaza çıkacak. Kimseyi üzmek istemiyorum''
-Ben davranışlarının çizgiyi aşmaya başladığını söylüyorum sadece''
-Başka türlü kafası basmıyor n'apalım''
-Abisi yanında değil diye ona bu şekilde davranamazsın'' Tolga'nın öfkeyle bakan gözleri birden büyüdü. Bir adım Revan'a yaklaşarak '' ne demek istiyorsun lan?'' dedi.
-Biraz daha kibar ol dostum. Sinirlensen de kibar olmalısın, olmak zorundasın!''
-Kes kıvırtmayı! Senin derdin başka. Ne demeye çalışıyorsun açıkça söyle!''
-Abisi yanında değil diye ona kaba davranıyorsun, en açıkçası bu'' Tolga birden yumruğunu Revan'ın yanağına fırlattı. Revan sırt üstü yere düştü ancak Tolga öyle hızlı vurmuştu ki Revan yere düşmedi, resmen karşıdaki kayanın yanına uçtu!
-NE DİYORSUN LAN? HA NE DİYORSUN? SENDEN ÖNCE BEN VARDIM ! '' diye bağırdı. Revan'a doğru gitmek istedi ama Kerem ve Ege onu tuttu.
Revan dudağından akan kanı elinin tersiyle silip, hemen ayağa kalktı.
-Ama artık yoksun! '' dedi ve Tolga'nın üzerine koştu. Diğerleri durdurmaya çalışsa da Revan da artık kendinden geçmiş haldeydi. Önce kendisini durdurmaya çalışan Kerem'e yumruk attı. Onu yere sermişken Ege'nin karnına tekme attı ve onu diğer tarafa fırlattı. Revan Ege'yi iterken Tolga da Revan'nın karnına tekme attı. Sonra ikisi de yere yuvarlandılar. Tolga Revan'ın üzerine çıkıp yumrukları ard arda vurmaya başladı. O sırada Kerem yalpalayarak yanlarına geldi ama hiç birşey yapamadı. Revan'a öyle bir güç gelmiştiki Kerem'e çok sert vurmuş ve Kerem'in ağzından akan kan durmuyordu.
Peki ya ben?
O sırada onların aralarına girmem ve onları durdurmaya çlışmam gerek değil miydi?
Nina böyle yapmaz mıydı? Yapardı tabi. Ama eğer onları ayırmaya kalkarsam Timur'un yanına gidemezdim.
Onlar kavga ederken ben de koşarak uzaklaştım ve geldiğimiz uçurumdan aşağıya doğru tırmanmaya başladım.
Bekle beni Timur!
Ölecek de olsam geliyorum. En azından sensiz yaşamam ya da seninle ölürüm abiciğim!
Dayanamam ben sensizliğe!!!
Şelaleden aşağıya inmeye çalışıyorduk, kenardan. Ağaçlara tutuna tutuna, dikkatli bir şekilde.
-Nina, dikkat et kuzum. Düşme bi taraflarını incitme e mi güzelim?''
Ege'nin sesi taa yamacın en yukarısından kaç metre aşağıda olan bana geliyordu. Üstüne de yankı yapıyordu her tarafa. Timur savaş meydanından uzakta olmamızı istemişti. Çünkü iki dev güç dünyayı bile yok edecek derecede güçlüydü.
Biz ormanın en dip köşesindeki dağa tırmanıp olan biteni seyredecektik. Abim ise kaldığımız, günleri geçirdiğimiz yerde kalmıştı, yalnız...
Onu orda bırakamıyordum açıkçası. Ölmek istiyordum! Tek başına olmasına dayanaıyordum. Ege beni neşelendirmek için sürekli gevezelik ediyordu. Tolga bile bana ilgi göstermeye başlamıştı. Açıkçası Tolga'nın ilgisi herkesin ilgisinden daha çok hoşuma gidiyordu. Kayalıklardan aşağıya inerken Tolga hep ya dirseğimden tutup yardım ediyor ya da elimi tutup kaymamı engelliyordu.
Eski hatıralar aklıma geliyordu o zaman.
Balkonumda benim için sabahlaması. Her dakika benimle ilgilenmesi. Benm için endişelenmesi. Bana sarılışı... Bunları düşündükçe gözlerim doluyordu.
-İyi misin?'' dedi.
-A-a ... Be-ben iyiyim. Birşey yok''
-Abin için endişelenme Nina. O başaracak. Bizim ona destek çıktığımızı biliyor tatlım...'' . Gözlerine bakınca sözlerini duyamıyordum. Donup kalıyordum. Hüzünlü, sıcacık bakışlarına dalarken birden sert bir görüntü tüm hayal bulutlarımı dağıtıyordu. Bu görüntü Nicole'ün yüzüydü.
-Tamam mı?'' dedi.
-Hıı-hıı'' diye başımı yukarı aşağıya salladım. Neye 'tamam' dediğimi bilmeden. Ama gözyaşlarım iki acı gerçek için akıyordu. Tolga'nın Nicole'e olan aşkıyla abimin savaşması!
-Hey sizi çifte kumrular eğer biraz daha flörtünüze devam ederseniz kendimizi cehennemin eşsiz lav kovalarından birinde bulabiliriz. Acele edin'' Bağıran yine Ege'ydi. Revan ise buna acı acı gülümsemekle yetindi. Kerem ortalığı daha da ısıtmak için:
-Kendi adına konuş dostum! Yavaşlayan sensin, en arkada olan sensin .'' dedi. İkisi de biri yukarda diğeri aşağıda birbirlerine bağıra bağıra sesleniyordu. Sesleri de şelalenin her tarafına yayılıyordu. Öyleki her konuştuklarında kuşlar uçuşuyordu.
-Senin çok ta masum olduğun söylenemez birader''
-Senden daha masumumdur ama, değil mi Nina?'' İkisi de yukardan bana baktılar. Yaşlı gözlerimle onlara bakıp zoraki bir gülümseme oturttum yüzüme.
Tolga hala elimi sıkıca tutmuş , kayalardan kaymadan, düşmeden sağ salim aşağıya varabilmek için uğraşıyordu.
Birden büyük bir patlama oldu. Her yer deprem oluyormuş gibi sarsıldı. Kuşlar sürüler halinde, bağırışarak can havliyle dört bir tarafa uçuştu.
-Neydi o? Abim mi yoksa? Başladı mı?'' diye paniğe kapıldım.
-Timur hazırlık yapıyordur, sakin ol'' dedi Tolga ve daha da acele ederek inmeye başladık.
Sabah daha güneş doğmadan abimin yanından ayrılıp ormanın diğer ucuna gitmek için yla koyulmuştuk.
Abimden ayrılırken Timur'u da diğerlerini de ağlatmıştım. İlk defa Timur'u ağlarken görüyordum. O da benden ayrılmak istemiyordu. Boğazım acıyordu konuşurken, sözler boğazımda kalıyor, geçemiyordu, çıkamıyordu ağzımdan. Ağlaya ağlaya abime sarılmış, onu ne kadar çok sevdiğimi, kaybederse onu hiçbir zaman affetmeyeceğimi defalarca tekrarlamıştım.
-Nina...'' dedi abim. Kollarıyla sıkıca beni sararken. Sesi titriyordu. ''Seni bırakmicam. Bana güven, bırakmicam, söz veriyorum'' burnunu çekti. Derin nefes alıp devam etti. ''Güçlüyüm, çok güçlüyüm. Asla kaybetmeyeceğim ve gelip sana söz verdiğim gibi, seni uçurucam yine. Bu-bu sefer daha yükseğe uçacağız''
O bunları söylerken ben delicesine ağlıyordum.
-Ya ağlama ama... Ben- ben ç-çok üzülüyorum böyle... Tatlım, yapma böyle...'' diyordu. Ama benim elimden birşey gelmiyordu. Abimin de ağladığını biliyordum. Saçlarımı defalarca öptü, kokladı. Sesini temizleyip beni kendinden ayırdı. Ama ben ondan ayrılmak istemedim. Daha çok sarıldım.
-Nina, tamam güzelim. Artık gitmeniz gerekiyor''
-İ-istemiyorum!!!''
-Nina...''
-Ya istemiyorum! Ben seninle kalmak istiyorum'' diye yine hıçkırıklara boğuldum. Abim birşey yapmadı. Burnunu saçlarımın arasına soktu. Derin nefes aldı.
-Seni seviyorum tatlım!'' diye fısıldadı. Sonra diğerleri beni zorla abimden ayırdılar.
-YAAA BIRAKIN BENİ!!!'' diye çığlık attım. Ama Ege ve Kerem beni sürüklüyorlardı, bırakmadılar. Kurtulmak için uğraşsam da bu sefer Revan ile Tolga da bana engel oldu. Abimden gittikçe uzaklaşıyordum. Kerem belimden tutmuş beni itikleye itikleye zorla uzaklaştırırken Revan da elimden tutmuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Hiçbiri umrumda değildi. Göz göre göre abim küçülüyordu , uzaklaşıyordu. Ve kırmızı gözleriyle bana gülümsüyordu.
-TİMUURR!!! ''
Bu çığlığım arkasından sonrasını hatırlamıyordum. Uyandığımda Kerem'in sırtınaydım ve tanımadığım, görmediğim ormanın bir bölgesinen geçiyorduk. Uyanınca yine ağlamaya başlamıştım. Revan da sırtımı sıvazlayıp üzgün bakışlarla yanımızda yürümüştü. Sonra da ağlaya ağlaya uyuya kalmış uyandığımda bu sefer Ege'nin sırtındaydım. Az da olsa kendime gelmiştim ve şelaleye geldiğimizde artık yürüyebiliyordum.
Yüksek tepeye geldik sonunda. O tepeden ormanın tamamını görebiliyorduk. Ormanın tam ortsında koskocaman boş bir alan vardı. Alanın kenarında mavi elektrikli bir ışık yanıp sönüyor, sonra karşıya fırlatılıp birçok ağacı peşi sıra deviriyordu. Siyah küçük bir nokta yapıyordu bunu. Bu ...
-Timur orda'' dedi Tolga. Parmağıyla işaret edip gösterdi. Görüyor musun, iki üç saat önceki patlama işte bu çalışması yüzünden oldu.'' dedi. Tepede, o binlerce metre yüksekliğindeki tepede uçurumun kenarında el ele duruyorduk. Bir yandan endişe içinde savaşın başlamasını beklerken diğer yandan Tolga'nın bana gösterdiği iligiyi düşünüyordum.
Neden başka bir zaman bana bu kadar ilgili davranmıyor ki sanki?
O zaman bu anın tadını çıkarabilirdim ama şimdi onun elimi tuttuğunu bile zor anlıyordum.
-Güneş yükseliyor!'' dedi Ege heyecanlı bir sesle. Güneşin doğuşu savaşın başlangıç saatiydi.
Evet, tam da güneş ışıklarını bulutların arasından dünyaya salarken meydanda başka siyah nokta göründü.
-Bay Koda, Bay Koda göründü...''
-Tamam Nina, sakin ol''
Bir süre birşey olmadı. Belki de on beş dakika boyunca oldukları yerde durdular.
-Son kahramanlık konuşmaları...'' Kerem ciddi bakışlarla onları seyrediyordu. ''Bu ikisinden birinin son konuşması olacak'' Kerem'in sözünü bitirmesiyle abimden buz mavisi ışınlar yükseldi. Bay Koda ise kıpkırmızı alev topuna döndü.
-İşte başladı!
-Tanrı'm!''
Timur mavi bir ışığa Bay Koda da kırmızı bir ışığa dönüşmütü. İkisi geriledi önce ve birden birbirlerinin üzerine doğru koştular. Kalbim duracaktı!
Büyük bir patlama oldu ve her yer sarsıldı. Sanki yanlarındaymışız gibi onların yarattığı hava akımı dalgaları bize doğru geliyordu. O kadar uzakta olmamıza rağmen.
Duman yavaş yavaş dağıldıktan sonra ikisi yine yanıyordu. Yine birbirlerine saldırdılar. Ortalığı çarpışma sesleri inletiyordu. Her yerden kuşlar uçuşarak uzaklaşıyordu. Ormanın kuzeyi yanmaya başlamıştı. Etraf dumandan zor görünüyordu. Dağın tepesindeydik ama yine de etkileniyorduk bundan.
Duman yavaş yavaş dağıldı.
Kırmızı ve mavi ışık parlıyordu hala...
-Orman yanıyor, Timur'a bi zarar verir mi?''
-Hayır, o buzun simgesi şu anda. Bir zararı olmaz ateşin. Heleki bu kadar küçük yangın kılına bile zarar veremez''
Bir abim geri çekilip atağa geçiyor bir Bay Koda. Saatlerce sürdü. Saatlerce!
Akşam oluyordu...
Değişik açılardan bu iki ışık çarpışıp duruyordu. Bir mavi ışık bir kırmızı... Çarpışırken her yer sarsılıyordu . Akşam olmuştu. Meydanda bu iki ışık artık tamamen gözümüze batıyordu.
Sabahtan beri ayaktaydık ve Timur ve Koda hala çarpışıp duruyordu.
-Nina yoruldun sen. Otur şuraya'' diye Ege beni omuzlarımdan tutup büyük kayanın üzerine oturttu. Kendisi de ayaklarımın dibinde bağdaş kurup oturdu. Tolga hala olduğu yerde dikiliyor, gözlerini ayırmıyordu savaştan. Revan yanımıza gelip elini omzuma koydu ama birşey söylemedi.
Patlama oldu. Öyle büyük bir patlamaydıki gözlerimizi kör etti. Hiç birşey göremedik. Işığın etkisi geçince görülen manzara korkunçtu.
Büün orman yanıyordu. Ortada kırmızı ışıkla mavi ışık saldırmaya hazır halde bekliyordu.
-İşte bu iyi olmadı! Bu hiç iyi olmadı!'' dedi Kerem.
-Oğlum bi sussana !'' diye Ege bakışlarıla beni işaret etti.
-Neden öyle dedin?''
-Hiç, bi an öyle heyecanlandım''
-Kerem söyle neden öyle dedin?'' Cevap gelmedi, izlemeye devam ettik.
Mavi ışığının ışınları gittikçe küçülüyor, kırmızı ışık ise tersine güçleniyordu.
Ayağa kalktım, '' birşeyler yapmalıyız''
-Evet, dua etmek gibi''
-Hayır, yanında olmalıyız''
-Saçmalama Nina ya''
-Asıl siz saçmalamayın! Timur'un ne dediğini hatırlasanıza. Yanımda olmazsanız hiç birşey yapamam demişti''
-Evet ama...''
-Aması filan yok! Sakın beni engellemeye kalkışmayın! Yanına gideceğim!''
-İzin vermeyiz buna! Delirme Nina!!!'' Revan öfkeli bakışlarla bana baktı.
-Umrumda değil! Timur tek başına yapamaz! Daha kendi başına savaşmaya alışık değil o. Hep takım halinde çalıştı. Burada daha ilk savaşta yalnız başına afallandı. Yanına gitmeliyiz!''
-Gitmiyoruz bi yere!!!'' dedi Ege.
-O zaman ben gidiyorum, siz kalın burda''
-NİNAA!!!!''
Tolga'nın sesi öyle fena çıkmıştı ki! Sanki karşısında parçalaması gereken düşmanı varmış gibi.
-Saçma sapan konuşup benim asabımı bozma. Ya burda paşa paşa oturursun ya da seni şu uçurumdan fırlatırım! Anladın mı beni?! Abinin yanına gidersen zaten ölürsün işte bunu yaşamamak için seni burda gebertirim!''
-Tolga biraz fazla olmadı mı dostum?'' Biz böyle atışırken abim hala savaşıyor, yine çarpışmaya devam ediyorlardı.
-Savunma şunu ! Abime gideceğim abime gideceğim diye tutturdu hala büyümedi gitti be! '' bana döndü. ''Kızım büyü biraz büyü! Çalıştır şu saf kan beynini! Abinin yanına gidersen geberip gidersin bu bir'' anlatırken parmaklarını sayarak burnumun dibinde sallıyordu.
-Oraya tıpış tıpış gitmene hangimiz izin verecek ve ayriyetten sen bize nasıl karşı çıkacaksın, bu da iki! Abinin yanına varana kadar savaş biter olan olur bu da üç. Artık aklını başına al ve akıllan yoksa ben seni akıllandırmasını iyi bilirim!!!''
-Bu kadar yeter dostum, istersen döv bi de '' Revan kolumdan tutup beni Tolg'dan uzaklaştırdı. ''Abisini çok seviyor, bunu sen de biliyorsun'' dedi.
-Revan, bak abicim zıvanadan çıkmış vaziyetteyim bi de sen savunma şunu valla elimden bi kaza çıkacak. Kimseyi üzmek istemiyorum''
-Ben davranışlarının çizgiyi aşmaya başladığını söylüyorum sadece''
-Başka türlü kafası basmıyor n'apalım''
-Abisi yanında değil diye ona bu şekilde davranamazsın'' Tolga'nın öfkeyle bakan gözleri birden büyüdü. Bir adım Revan'a yaklaşarak '' ne demek istiyorsun lan?'' dedi.
-Biraz daha kibar ol dostum. Sinirlensen de kibar olmalısın, olmak zorundasın!''
-Kes kıvırtmayı! Senin derdin başka. Ne demeye çalışıyorsun açıkça söyle!''
-Abisi yanında değil diye ona kaba davranıyorsun, en açıkçası bu'' Tolga birden yumruğunu Revan'ın yanağına fırlattı. Revan sırt üstü yere düştü ancak Tolga öyle hızlı vurmuştu ki Revan yere düşmedi, resmen karşıdaki kayanın yanına uçtu!
-NE DİYORSUN LAN? HA NE DİYORSUN? SENDEN ÖNCE BEN VARDIM ! '' diye bağırdı. Revan'a doğru gitmek istedi ama Kerem ve Ege onu tuttu.
Revan dudağından akan kanı elinin tersiyle silip, hemen ayağa kalktı.
-Ama artık yoksun! '' dedi ve Tolga'nın üzerine koştu. Diğerleri durdurmaya çalışsa da Revan da artık kendinden geçmiş haldeydi. Önce kendisini durdurmaya çalışan Kerem'e yumruk attı. Onu yere sermişken Ege'nin karnına tekme attı ve onu diğer tarafa fırlattı. Revan Ege'yi iterken Tolga da Revan'nın karnına tekme attı. Sonra ikisi de yere yuvarlandılar. Tolga Revan'ın üzerine çıkıp yumrukları ard arda vurmaya başladı. O sırada Kerem yalpalayarak yanlarına geldi ama hiç birşey yapamadı. Revan'a öyle bir güç gelmiştiki Kerem'e çok sert vurmuş ve Kerem'in ağzından akan kan durmuyordu.
Peki ya ben?
O sırada onların aralarına girmem ve onları durdurmaya çlışmam gerek değil miydi?
Nina böyle yapmaz mıydı? Yapardı tabi. Ama eğer onları ayırmaya kalkarsam Timur'un yanına gidemezdim.
Onlar kavga ederken ben de koşarak uzaklaştım ve geldiğimiz uçurumdan aşağıya doğru tırmanmaya başladım.
Bekle beni Timur!
Ölecek de olsam geliyorum. En azından sensiz yaşamam ya da seninle ölürüm abiciğim!
Dayanamam ben sensizliğe!!!
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥

30. sayfa (Toplam 42 sayfa) [ 419 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |